ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Genel Konular (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=324)
-   -   Kalbdenkalbe Mesajlar(Kuran Ve Destanlar Döneminden Bir Destann) (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=394266)

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:06 AM

Kalbdenkalbe Mesajlar(Kuran Ve Destanlar Döneminden Bir Destann)
 

Tebe-i Tâbiîn neslinden Abdullah ibn Mübarek hazretleri anlatıyor: Hacca

gidiyordum. Irak-Suriye topraklarından geçerken yalnız bir kadına rastladım.

Selâm verdim; selâmımı “Söz olarak Rahîm bir Rabden selâm sözüdür onların

duyacağı” (Yâ-Sîn: 58) âyetiyle aldı. “Buralarda ne yapıyorsun?” diye

sordum. “Allah kimi yoldan çıkarmışsa, ona yol bulduracak yoktur” (A’râf:

186) âyetini okudu. Anladım ki, yolunu kaybetmiş. Nereye gittiği soruma “Bir

gece kulunu Mescid-i Haram’dan alıp Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ı tesbih

ederim” (İsrâ: 1) âyetiyle karşılık verdi. Anladım ki, geçtiğimiz hacc

mevsiminde haccını tamamlamış, Kudüs’e gidiyor.



“Ne zamandan beri böyle yolunu kaybettin?” dedim. “Tam üç gece (yani üç

gündür)” (Meryem: 10) dedi. Yiyecek verme teklifinde bulundum. “Sonra

orucunuzu gün batıncaya kadar tamamlayın” (Bakara: 187) âyetini okudu. “İyi

de Ramazan’da değiliz” dedim. “Kim Allah için nafile bir hayır yaparsa,

Allah her hayrın karşılığını verendir, her şeyi hakkıyla bilendir” (Bakara:

158) âyetiyle cevap verdi. “Yolculukta oruç açılabilir” dedim. “Ama orucu

tutarsanız, bu hakkınızda daha hayırlıdır” (Bakara: 184) âyetini okudu.




Niye benim gibi konuşmadığını sordum. “Ağzından tek bir söz bile çıkmasın

ki, yanında onu gözleyen ve o sözü kaydetmeye hazır bir gözcü bulunmamış

olsun” (Qâf: 18) dedi. “Kimlerdensin?” diye sordum. “Bu konuda bilgin yok

(ailemi söylesem de tanımazsın). Sonra göz de, kalb de (görmeden, kesin

bilgiye dayalı olmadan verdiğin her hükümden) sorumludur” (İsrâ: 36)

âyetiyle cevap verdi. “Hata ettim, hakkını helâl et!” dedim. “Bugün size

kınama yok. Allah, sizi bağışlasın” (Yusuf: 92) dedi. Deveme bindirip

kafilesine ulaştırma teklifinde bulundum. “Hayır adına ne işlerseniz Allah

onu bilir” (Bakara: 215) âyetiyle mukabele etti. Devemi yanına getirdim.

Binecekken, “Mü’min erkeklere söyle, bakışlarını sakınsınlar” (Nûr: 30)

âyetini okudu. Gözlerimi çevirdim; binecekken deve ürküp kaçtı, bu arada

elbisesi az yırtıldı. “Başınıza musibet olarak ne gelirse, bu bizzat

işleyip, onu hak etmeniz sebebiyledir” (Şûrâ: 30) âyetini mırıldandı.

“Sabret, deveyi bağlayayım!” dedim. “Bu hususta Süleyman’ı anlayışlı ve daha

isabetli davranır kıldık” (Enbiyâ: 79) âyetini okuyarak, devemi yönlendirme

konusunda benim daha başarılı olduğumu kasdetti. Deveye bindi ve “Bunu bize

baş eğdiren Allah’ı tesbih ederim; yoksa bunu biz başaramazdık. Ve sonunda

şüphesiz Rabbimize döneceğiz!” (Zuhruf: 13-14) âyetlerini okudu. “Haydi!”

diye deveyi hızlandırdım. “Yürüyüşünde (ve davranışlarında) vakur ol ve

sesini yükseltme. Seslerin en çirkini, (bağıran) eşeğin sesidir!” (Lokman:

19) mukabelesinde bulundu. Yürürken şiir okumaya başladım. “Kur’an’dan

kolayınıza geleni okuyun!” (Müzzemmil: 20) dedi. “Şiir okumak haram değil

ki!” dedim. “Bu hususu ancak gerçek idrak ve basiret sahipleri düşünüp

anlar!” (Bakara: 269) cevabını verdi.


Bir süre gittik; sonra evli olup olmadığını sordum. “Ey iman edenler! Cevabı

verildiğinde sizi üzecek meselelerden sormayın!” (Mâide: 101) âyetini okudu.

Derken kafilesine ulaştık ve “Kafile içinde kimsen var mı?” dedim. “Mal ve

evlât dünya hayatının süsüdür!” (Kehf: 46) dedi. Anladım ki, evlâdı var.

İsimlerini sordum. “Allah İbrahim’i dost edindi; Allah Musa ile konuştu; Ey

Yahya, Kitab’a kuvvetle tutun!” (Nisâ: 125, 164; Meryem: 12) âyetlerini

okudu. “Ey İbrahim, ey Musa, ey İsa!” diye kafileye seslendim. Nur yüzlü üç

genç “Buyur!” diye çıkageldi. Onlara para verip, “Bununla içinizden birini

şehre yollayın! Yemeklerin helâl ve temiz olanına baksın ve size bir yiyecek

getirsin. Dikkatli davransın!” (Kehf: 19) dedi. Yiyecek gelince bana,

“Geçmiş günlerinizde yaptıklarınızın karşılığında şimdi afiyetle yiyip

için!” (Hâqqa: 24) dedi. Çocuklara, “Annenizin bu durumunu bana

söylemezseniz bu yemekten yemem!” dedim. “Annemiz” dediler, “Ağzından

Cenab-ı Allah’ın gazabını çekecek yanlış bir söz çıkar korkusuyla 40 yıldır

böyle sadece Kur’an’la konuşur.”


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.