![]() |
Cay'in Oykusu
ÇAY:
KUTSAL RİTÜELLERİN, SOĞUMUŞ ELLERİN İÇECEĞİ 60 milyonluk bir ülkeyiz… Ve bu ülke, sabahki bir bardak çayını içmezse güne asla başlayamayacak olan insanlarla dolu… Evden çıkmadan hemen önce ve alelacele… Evden tam çıkarken… Annelerin hazırladığı… Vapurda martıları izlerken… Dağları seyrederken ya da denizi düşünürken… Güneşi özlerken ya da sevgiliyi beklerken içilen bir bardak çay… O çay ki, içine girdiği andan itibaren bir alışkanlığın tatminini, bir sıcaklık hissini ya da güzel bir aromayı hissettiren kutsal bir içecek. 5000 yıl öncesine giden çayın tarihi konusunda çeşitli efsaneler var: Bunlardan ilki Çin'e gidiyor. M.Ö. 2700'lü yıllarda tıp bilimine meraklı olduğu bilinen Çin İmparatoru Shen Nung, sıcak su içmenin sağlığa olan olumlu etkilerini gözlemlemiş. Bir gün kendi sıcak suyunu hazırlarken, demliğine birkaç yaprak düşmüş. Kaynayan suyun buharından mistik ve rahatlatıcı bir aroma yükseldiğini görmüş ve bu sıcak içecekten bir bardak içerek onun harika lezzeti ve aroması karşısında hayret etmiş. Demliğine düşen bu yapraklar bir çeşit yaban çay ağacına aitmiş…. Çayın Japonya'daki efsanesi bizi Bodidharma isimli bir Budist keşişe götürüyor. Hayatının yedi yılını Buda'ya adayarak uyumadan geçiren bu keşiş, meditasyon sırasında istemeyerek uyuya kalınca çok kızmış ve ardından göz kapaklarını kesip toprağa atmış. Toprakta köklenerek büyüyen bitki, çay bitkisiymiş. Hindistan da çayın keşfini Bodidharma'ya bağlar. Onların öyküsüne göre bu rahip uykusuz geçirdiği yılların beşincisinde yanındaki ağaçtan birkaç yaprak alır ve çiğner. Birden bire canlandığını gören rahip bunu sık sık tekrarlayarak yedi yıllık meditasyonunu bitirir. Bu yabani ağaç elbette ki çay bitkisidir. Sudan sonra en eski ve en çok tercih edilen içecek olan çayın ülkemizdeki serüveni oldukça yenidir. 1888'deki ilk ciddi girişimden sonra üretimdeki gerçek başarı ancak 1940'larda elde edilmiştir. Bugün Türkiye, üretimde Hindistan, Seylan gibi ülkelerden sonraki yerini korumakta ve aynı başarıyı tüketimde de İngiliz ve İrlandalılardan sonra en çok çay tüketenlerden biri olarak göstermektedir. Çay, bazen enerji kaynağı, bazen de rahatlatan büyülü bir içecektir. Ülkemizde 7'den 70'e herkes çay tüketir, bu tüketim yaş, meslek, gelir durumu farklılığı gözetmez. Çayı demlerken sadece büyük bir demlik kullanan birçok ülkenin yanısıra Türkiye'de çay hazırlanırken önce çaydanlığın alt bölümünde su kaynatılır, kaynayan su, üst demlikte bulunan çaya eklenir ve alttan gelen buhar ile demlenen çay, geleneksel olarak ince belli cam bardaklarda içilir. Çayın fincanla içilmesi de ayrı bir zevktir. Çayını açık ya da koyu tercih edenler, limon ya da şeker ekleyenler vardır, ancak tüm bu kişiler için en önemli şeylerden biri çayın rengidir. Günlük deyişle "tavşan kanı" olan bu renk, berrak ve güzel bir kırmızı tonudur. Dünyanın diğer yerlerinde; İngilizler klasik beş çayından vazgeçemez ve çaya süt eklemeyi sever, Çinliler için "yeşil çay" yaşamsaldır, Japonların en popüler çayı "Sencha"dır, Kuzey Afrika'da çay nane ile aromalandırılır, Orta Doğu'da çay genellikle limonla içilir, Ruslar içine reçel koyar ya da "kıtlama" şeker ile içer, kahve tutkunu Amerikalılar ise çayı demleyip buz gibi soğuttuktan sonra keyfini çıkarır, daha çok sağlık yönü ile çay yeniden popülarite kazanmıştır. Tibet'te ise çay, süt veya su ile demlendikten sonra tereyağı ile karıştırılarak yoğun bir beslenme içeceği elde edilir. Ve saire, ve saire…. Siyah (tam fermente), Oolong (yarı fermente) ve yeşil (fermente edilmemiş) türleriyle içilebilen, tüm güzelliğine ek olarak içindeki antioksidanlar sayesinde yararlı da olan kutsal içecek çay, herkese farklı bir lezzet, farklı bir içim sunsa da, yaşamlarımızda yüzyıllardır vardır. Çay bitkisini merak ederseniz, hiç üşenmeyin, Doğu Karadeniz'e doğru bırakın kendinizi. Arkanızda dağlar, önünüzde engin Karadeniz ve beliniz yüksekliğinde yemyeşil, taptaze çay bitkileri...Çay bahçelerindeki kadınlarla konuşun, o çocukların güzel yüzlerine bakın, sizi çepeçevre saran çay zenginliğine dalın. Bu arada üzerinize tatlı ve ince bir yağmur yağsın, siz bir yere girin, oturun, sıcak bardağı tutarken eliniz ısınsın, bu güzel lezzetin tadına varın..... Gökçe Doğanay EROL - 31 Mart 2000, Cuma(Hürriyet Agora'dan alınmıştır) |
Cay'in Oykusu
Çayın ilk fincanı dudaklarımı ve ağzımı ıslatır,
İkincisi yalnızlığı siler, üçüncüsü içimdekileri açığa çıkarır Tang dönemi şairlerinden Lo T'ong Kıtlama çayın Tarihi 'Bazı dogu şehirlerimizde, meselâ Erzurum'da, çay içilirken şeker çaya karıştırılmıyor, kıtlama yapılıyor. Bunun çıkışı ise çok ilginç... Eskiden meselâ İran'da çaya tatlandırıcı olarak hurma ve üzüm katılıyordu. İngilizler İran'a şeker satmaya kalktıklarında bunu başaramadılar. Sonra İranlı Mollalarla irtibat kurdular. (İranlı Mollaları bizim Diyanet İşleri Başkanlığı gibi düşünelim.) İngilizler Mollaların vereceği fetva karşılığında kazancın % 10'nu teklif ettiler. Nitekim bir Cuma Namazı'nda (İran'da Cuma Namazları o bölgenin en büyük camisinde ve çok kalabalık olarak kılınıyor) Cuma Hutbesi'nde Mollalar şu vaazı verdi: 'Siz Allah'ın nimeti olan hurma ve üzümü nasıl olur da çaya katarsınız! Bundan böyle çaya şeker katacaksınız!' Bu vaazdan sonra İranlılar çaya şeker katmaya başladılar. İşler yoluna girince İngilizler Mollalara verdiği % 10 payı satışların iyi gitmediği gerekçesiyle vermemeye başladı. Bunun üzerine Mollalar ikinci bir fetva verdi Cuma Hutbesi'nde: 'Gâvur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir!...' Bu fetva üzerine İranlılar evlerindeki şekerleri sokaklara döktü... İngiliz firmaları bunun üzerine baktılar olacağı yok, Mollalarla yeniden masaya oturdu. Fakat Mollalar bu sefer % 20 pay istedi. İngilizler çaresiz kabul etti. Mollalar Cuma Hutbesi'nde bu sefer şöyle fetva verdi: 'Biz size çaya şeker katmayın dedik ama sokaklara dökün de demedik, şekeri sokağa dökmeyeceksiniz, şekeri çaya batıracak ve böylece gâvur icadı şekere boy abdesti aldıracak ve öyle içeceksiniz. |
Cay'in Oykusu
Alıntı: Orjinal Mesaj Sahibi denise Kıtlama çayın Tarihi 'Bazı dogu şehirlerimizde, meselâ Erzurum'da, çay içilirken şeker çaya karıştırılmıyor, kıtlama yapılıyor. Bunun çıkışı ise çok ilginç... ........şekeri çaya batıracak ve böylece gâvur icadı şekere boy abdesti aldıracak ve öyle içeceksiniz. o cenabet şeker işte bu Teşekkürler Denise şahsen ben bilmiyodum bunu gerçi kıtlamada içmem ama bilmem gerekirdi demi |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.