![]() |
Kahve Keyfi
Türk Kahvesi ve Hazırlanışı http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg Türk Kahvesi, Türkler tarafından keşfedilen kahve hazırlama ve pişirme metodunun adıdır. Özel bir tadı, köpüğü, kokusu, pişirilişi, ikramıyla kendine özgü bir kimliği ve geleneği vardır. Telvesi ile ikram edilen tek kahve türüdür. Kahvenin kökeni araştırmacılar tarafından 14. yy başlarında Güney Habeşistan'dan tüm dünyaya yayıldığı şeklinde belirtilmiştir. Bunun kaynağı da etimolojik olarak kahve ile yakın benzerlik gösteren Güney Habeşistan'daki Kaffa yöresi gösterilmektedir. Önceleri Arap Yarımadası'nda kahve meyvesinin kaynatılması ile elde edilen içecek, bu yepyeni hazırlama ve pişirme metoduyla gerçek kahve lezzetine ve eşsiz aromasına kavuşmuştur. Kahve ile Türkler sayesinde tanışan Avrupa; uzun yıllar kahveyi, Türk kahvesi olarak bu yöntemle hazırlayıp tüketmiştir. Brezilya ve Orta Amerika menşeili, arabica türü, yüksek kaliteli kahve çekirdeklerinden harmanlanan ve tercihen kömür ateşinde ağır ağır, titizlikle kavrulan Türk Kahvesi, çok ince öğütülür. Bir cezve yardımıyla su ve isteğe göre şeker ilave edilerek pişirilir, bir fincan kahveye iki çay kaşığı kahve atılır. Küçük fincanlarla servis yapılır. İçilmeden önce telvesinin dibe çökmesi için kısa bir süre beklenir. Su, sanıldığı gibi kahvenin sonunda değil; kahveyi içmeden evvel içilmektedir. 1517 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul'a getirdi. Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve, güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk Kahvesi adını aldı. İlk olarak Tahtakale'de açılan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanıştı. Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu, satranç ve tavlanın oynandığı, şiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahvehaneler ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurdu. Saray mutfağında ve evlerde yerini alan kahve, çok miktarda tüketilmeye başlandı. Çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük bir özenle ikram ediliyordu. Kısa sürede, gerek İstanbul'a yolu düşen tüccarlar ve seyyahlar gerekse Osmanlı elçileri sayesinde Türk Kahvesinin lezzeti ve ünü önce Avrupa'yı oradan da tüm dünyayı sardı. Türk KahvesininHazırlanışı http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg Dünyanın en eski kahve pişirme yöntemidir. Köpük, kahve ve telveden oluşur. Yumuşak ve kadifemsi köpüğü sayesinde damakta en uzun süre tadını devam ettiren kahve türüdür. Birkaç dakika şekli bozulmadan kalabilen bu leziz köpüğü sayesinde, uzun süre sıcak kalabilir. İnce kenarlı fincanda sunulduğu için, diğer kahve türlerine göre daha yavaş soğur ve böylece daha uzun süren bir kahve ***fi sunar. Yoğun şurupsu kıvamı ile ağızdaki lezzet tomurcuklarını aşırı uyararak hafızada yer eder. Diğer kahve türlerine göre, daha kıvamlı, yumuşak ve aromatiktir. Kendine özgü enfes kokusu ve özel köpüğü ile diğer kahvelerden kolaylıkla ayırt edilebilir. Kahve tutkunları tarafından, kaynatılarak içilebilen tek kahve olarak kabul edilir. Kahve Falı ile geleceği anlatmak için kullanılan tek kahve türüdür. Eşsizdir çünkü kahvesi fincanın içindedir ancak telve olarak dibe çöktüğünden filtre edilmesine ve süzülmesine gerek kalmaz. Hazırlanırken şeker ilave edildiğinden diğer kahvelerde olduğu gibi sonradan tatlandırmaya gerek yoktur. Sağlıklıdır çünkü fincanın dibinde biriken telvesi içilmez. Sıklıkla içildiği halde, miktar olarak fazla olmadığından şişkinlik yapmaz. Diğer kahve türlerine göre, bir içimde daha az kafein içerir. Pişirilirken, şekeri tercihe göre ilave edildiğinden içime hazır halde sunulan tek kahve türüdür. Kahveden önce su içilerek, ağızda bulunan önceki tatlar arındırılarak kahve tadının eşsiz bir şekilde tatılması sağlanır. Türk toplum hayatına da etki eden kahve, dostluğun simgesi haline gelmiş ve "kız isteme" merasimlerinin bir sübjesi olmuştur. |
Kahve Keyfi
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Gönül ne çay ister, ne kahve; gönül muhabbet ister çay kahve bahane... Atalar “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” Demişler. Kim için? Hatırdan anlayan adamlar için. Nankörler için lafa gerek yok. Onlar önce laftan anlayan adam olmalı. Hatır ne demek? Sözlükler hatır için Zihin. Fikir. Gönül. Kalb. Hal. Tedbir. Saygı, Vesvese gibi manalar veriyor. Buna göre atasözünün manası herhalde şöyledir: Bir fincan kahve kadar az da olsa iyilik gördüğün insanı ve iyiliğini unutma, onu aklında, gönlünde yaşat, o iyilik ve ikram adına o adama saygılı davran, yeri gelirse daha güzeliyle karşılık vermeye çalış. Insanlık, adamlık bunu gerektirir. Insanlar hep böyle olurlarsa, toplum terbiyesini kazanmış demektir ve o toplum bahtiyar ve mutlu bir toplumdur. |
Kahve Keyfi
Kahve Sohbeti
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg Ne derseniz deyin kahvehaneler (eski adıyla kıraathaneler, okuma yerleri) yine de sosyal bir gereksinimin fonksiyonun yerleri. İnsanlar bir araya geliyorlar. Gazete okuyorlar, konuşuyorlar, oyunlar oynuyorlar ve rahatlıyorlar. Elbette tamamen işsiz olanların laklak yaptıkları yerler bir ayrı grup. Kimi kahvehaneler yalnızca sabahları işçi arayanların gelip eleman buldukları bir işçi bulma kurumu gibi çalışıyor. Kentlerimizdeki bazı kahvehaneler ise öğrenci lokaline dönüşmüşler sanki. Ben hala hayret ederim, o kadar üniversiteli genç okey vb. oyunlar oynamaya o kadar çok zaman ayırırlar ki. Düşünmeden edemem. Ya çocukluklarında pek oyun oynamamışlar, ya da yaşları, çağları gereği bir tür eğlence gereksinimleri var. Aslında burada şu yorumu yapmak isterim. Yaşamlarının en verimli ve bir geçiş dönemi olarak nitelenebilecek çağlarında gençler çoğu zaman plansız ve ölçüsüz bir yaşantının içinde olabiliyorlar. Evet elbette oyun oynamaya sohbete ders dışı zamana gereksinimleri var. Ama pek çoğu doğru dürüst spor bile yapmadan okullarını bitirip yaşamın öğütücü dişlileri arasına kendilerini atıveriyorlar. Yine de gençlerin yaşantılarını anlayışla karşılamalıyız. Onlar bu deneme-yanılma yoluyla nelerin hangi sonuçlar doğurduğunu öğreniyorlar. Yaşları gereği dolan enerji ve gerilimlerini boşaltabilecekleri uygun ortamlar olmazsa bunalabilirler. Benim ama özellikle vurgulamak istediğim nokta onların bu enerjilerini ve gerilimlerini hem boşaltmaya yarayacak ve hem de onları eğiten ve aynı zamanda eğlendiren etkinliklere katılmalarını sağlamanın gerekliliği. Belki bu konuda olanaklar ve anlayışlar bir miktar sınırlı. Ya da gençlerin sahip olunan olanakları ve sunulan rehberlikleri kavrama değerlendirme bakımından iletişim kanallarını tam olarak kullanamadıkları gözlemi doğru. Ya da gençlere gereksinim duydukları sosyal rahatlama ortamlarını sağlamada resmi olanaklar ve düzenlemeler yeterli olamıyor. Şu gözlem veya bu gözlem genci yaşlısı için kahvehaneler oradaki sohbetler sosyal dayanışma yine de zararlı bir etkinlik değil. Tümden de kahvehaneleri olumsuz bir yer olarak görmek doğru değil. Onların olmadığını birbirleriyle sohbet etmeyen insanların oluşturduğu bir toplum olduğumuzu düşünelim. Ne kadar kopuk olurduk değil mi? Kadınların günleri de öyle. Yalnızca pasta börek yapıp çay içme kısır yeme yerleri değil. İnsanların rahatladıkları bir tür psikolojik rehberlik hizmetinin karşılıklı olarak sunulduğu derdi sıkıntısı olanların bunu paylaşabildiği sosyal dayanışmanın geçerli olduğu ortamlar kadınların ev partileri. Konuşmak için, anlaşmak için eğer kahve veya çay günü bir bahane ise varsın böyle bir bahane olsun. Bir kahve sohbetinin, bir çay içerkenki ortaklığın demek ki büyük bir hatırı var ki, bunu hep yapıyoruz. Mesut ŞENOL /İSTANBUL |
Kahve Keyfi
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpgKahve Gözlüm Yolumuz buraka kadarmış be kahve gözlüm Artık Tersine akan bir nehir gibi Yıkılmış bir şehir gibi Suya yazılmış bir şiir gibi Adımı unut Yalnızlığın boşluğunda Sensizliğin sonrasında Bil ki Beş para etmiyor umut Etmiyor be kahve gözlüm! Yalan yanlış Kırık dökük yaşadık biz bu aşkı Erken emekli olduk biz bu sevdadan Biliyorsun Hep direkten döndü umutlarımız Hep kendi kalemize attık gollerimizi Ne acemi bahçıvanmışız meğer ikimiz Açmadan soldurduk güllerimizi Açmadan soldurduk be hahve gözlüm! Bir değirmen taşı gibi ezip gittin umutlarımı Şimdi yüreğim mutsuzluğun hedef tahtası Sokaklara sığmıyor bu dev yalnızlığım Bu cumartesiler; Çığlık çığlığa şiirlerim seni istiyor bana inat Gel gör ki; Son kurşunu yemiş bu sevdaya Yetmiyor şımarık pişmanlıklar Yetmiyor be kahve gözlüm! Bir isyan faslıdır şimdi bu suskunluğum Hovardaca harcanan mevsimlere Bu kaçışlara - bu gelgitlere Ömrümüze kesilmiş biletlere İsyanımdır - bu acı acı - gülüşüm Oysa; Kaç kez sildim seni haritamdan Kaç kez mil çektim o kahve gözlere Gel gör ki; Kendime bile geçmiyor artık sözüm işte bir kürek mahkumu İşte bir yürek mahkumu Kapında yine Bitmedi bu kara sevda Bitmiyor be kahve gözlüm! ... Ahmet Selçuk İlkan |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.