ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Serbest Forum (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=151)
-   -   Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü.. (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=391603)

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:55 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
Dikkat - Bu Yazılı Belgesel Gezgin Bir Kızın Notlarından Yola Çıkılarak Hazırlanmıştır... Yıllar Öncesinde Yaşanan Büyük Kazanın Yol Açtığı Yıkım Açıkça Anlatılmaktadır...Bu Belgeseli Okuyarak Çernobille İlgili Daha Çok Bilgiye Şahit Olacaksınız...

Yazar - Elena Filatova
Websitesi - http://www.elenafilatova.com
Çeviri Kendisi Tarafından Yapılmıştır...
Resimler yazarın websitesinden alınmıştır bazıları tarafımdan seçilerek düzenlenmiştir...




Hayalet Kasaba - Takdim
Adım Elena. Bu sitenin sahibiyim, ve satacak hiçbir şeyim yok. Sahip olduğum tek şey, motosikletim ve içimdeki merak ve hız canavarının beni götüreceği her yere gidecek mutlak özgürlük. Yazarı tarafından bu sitenin bakımı yapılmaktadır, ama internet trafiği yoğun olduğunda site ara sıra açılmayabilir.

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Motosikletle Gezmek...
Hayatım boyunca motosiklet kullandım ve yıllar içinde birkaç farklı motosiklete sahip oldum. Mükemmel bir motosiklet arayışım bir Kawasaki Ninja'yla bitti; 147 beygir gücünde, bir kurşun kadar hızlı ve uzun yolculuklar için konforlu bir motosiklet.
Çok seyahat ederim ve favori güzergâhım Kiev'in kuzeyine, evimden 130km uzakta olan Çernobil'in 'Ölü Bölge'sine doğrudur. Neden mi favorim? Çünkü orada boş yollarda uzun gezintilere çıkabiliyorsunuz.
Oradaki tüm insanlar bölgeyi terk etmiş ve doğa çiçek açmış. Güzel ormanlar ve göller var.
Kamyonlar veya ordu araçları tarafından kullanılmadığı yerlerde yollar hâlâ yirmi yıl öncesinde oldukları gibi duruyor, tabi nadiren de olsa filizlenecek bir çatlak bulan otlar hariç. Zaman yollara zarar vermiyor, yani tekrar normal trafiğe açılana kadar oldukları gibi kalabilirler.... Birkaç yüzyıl sonra.

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Röntgen
Yolcuğuluğumuza başlarken, radyasyon hakkında birkaç ufak şey öğrenmeliyiz. Oldukça kolay, radyasyon seviyesini ölçtüğümüz aletin adı Geiger sayacı. Sayacı Kiev'de açarsanız saatte 12-16 mikroröntgen civarı ölçecektir. Rusya ve Amerika'nın tipik bir şehrinde 10-12 mikroröntgen ölçecektir. Çoğu Avrupa şehrinin ortasında ise saatte 20 mikroröntgen ölçer.
1000 mikroröntgen 1 miliröntgene eşittir ve 1000 miliröntgen 1 röntgene eşittir. Yani 1 röntgen tipik bir şehirdeki ortalama radyasyon seviyesinin 100000 katıdır. 5 saatlik bir süreçte 500 röntgenlik bir doz insanlar için ölümcüldür. İlginçtir ki, bu dozun ancak iki buçuk katı bir tavuğu öldürebilir ve yüz katından fazlası da bir hamamböceğini.
Bu tür bir radyasyon seviyesi artık Çernobil'de bulunmuyor. Patlamadan sonraki ilk günlerde, reaktörün etrafındaki bazı yerlerden saatte 3000'le 30000 röntgen arası bir değer yayılıyordu. Reaktördeki yangını söndürmek için gönderilen itfaiyeciler bölgedeki gama radyasyonundan dolayı kızarmıştı. Reaktörden kalanlar çelik ve betondan dev bir lahde gömüldü. Bu yüzden bölge seyahat etmek için nispeten güvenli sayılır, tabii yoldan ayrılmadığınız ve yanlış yerlere gitmediğiniz sürece.....
Yukarıdaki harita ölü bölgedeki yolculuğumuzu gösteriyor. Radyasyon toprağa karışmış; elmalarda, mantarlarda duruyor. Asfalt tarafındansa tutulmuyor, bu da bölgede yolculuk yapmayı mümkün kılıyor.
Kontrol noktalarındaki dosimetreli(alınan radyasyonu ölçen alet) adamlarla hiç problem yaşamadım. Onlar konunun uzmanları, ve aracınızda radyasyon bulurlarsa, aracınıza kimyasal bir yıkama uyguluyorlar. Tabii radyasyonla alakası olmadığı halde, 'uzmanların' bana kimyasal yıkama uygulamak için mazeret uydurdukları birkaç seferi saymıyorum.
25 Nisan 1986 Cuma akşamı, Çernobil-4'teki reaktör ekibi, ertesi gün için, elektrik enerjisi kesildiğinde, türbinlerin daha ne kadar süre dönerek güç üretebileceğini öğrenmek için bir test hazırladılar. Bu tehlikeli bir testti, ancak daha önce de yapılmıştı. Hazırlıkların bir aşaması olarak, otomatik kapatma güvenlik mekanizmaları dahil bazı kritik kontrol sistemlerini devre dışı bıraktılar.
Kısa süre sonra, 26 Nisan gecesi saat 1:00'da, soğutucu suyun akışı yavaşladı ve güç yükselmeye başladı.
1:23'te, öperatör reaktörü kapatmak için harekete geçti ancak önceki hataların birbirini tetikleyen etkileri keskin bir güç yükselmesine neden oldu, bu da 1000 tonluk reaktör kapağını havaya uçuran büyük buhar patlamalarına.
211 adet kontrol çubuğundan(reaktörde uranyum ve plütonyumun kendini fisyonlarayarak kontrolden çıkmasını önlemek için nötronları yakalayan cihaz) bazıları eridi. Ardından sebebi hâlâ uzmanlar arasında bir tartışma konusu olan ikinci bir patlama yanan radyoaktif yakıt merkezinin(nükleer tepkimenin gerçekleştiği reaktör kısmı) parçalarını fırlattı ve içeri hava girmesine sebep oldu. İçeri giren hava içerideki birkaç tonluk grafit izolasyon bloklarını tutuşturdu.
Grafit bir kez yanmaya başladığında söndürmek neredeyse imkansızdır. Söndürme işlemi 9 gün sürdü ve helikopterlerden 5000 ton kum, bor, dolomit, kil ve kurşun atıldı. Radyasyon o kadar şiddetliydi ki o cesur pilotların çoğu hayatını kaybetti.
Radyasyonun çoğunu atmosfere yayan şey grafit ateşiydi. Atmosferdeki bu radyasyon binlerce mil uzaktan bile ölçülebiliyordu.
Bunlar affedilemez tasarım hatalarıydı.
Kazanın sebepleri insan hatası ve kusurlu teknolojinin vahim bir bileşimi olarak tanımlandı. Andrei Sakharov şöyle diyor, "Çernobil'deki kaza, sistemimizin modern teknolojiyi yönetemediğini göstermiştir."
Sovyet adalet geleneği doğrultusunda kazanın olduğu vardiyada çalışan birkaç kişi suçları ayırdedilmeksizin hapsedildi. Vardiyadan 25 kişi öldü.
Radyasyon Çernobil Bölgesi'nde 10000 yıl boyunca kalacak, ancak insanlar 600 yıl sonra -300 yıl daha fazla ya da az olabilir- bölgeye yeniden yerleşebilir. Uzmanlar o vakte kadar en tehlikeli elementlerin yeteri kadar kaybolacağını -ya da tüm dünyanın havasına, suyuna, toprağına karışacağını- öngörüyorlar. Eğer hükümetimiz bir şekilde gerekli araştırmayı yapacak parayı ve siyasi iradeyi bulabilirse, belki de kirliliği daha erken etkisizleştirecek ya da temizleyecek bir yol bulunabilir. Aksi takdirde, bizden sonraki kuşaklar radyasyonun tolere edilebilir bir seviyeye düşmesini beklemek zorunda kalacak. En düşük bilimsel tahmin bile 300 yıl öngörüyor, bazı bilim adamlarıysa sürenin 900 yıl kadar uzun olacağını söylüyor.
Ben 300 olacağını düşünüyorum ama insanlar benim bu tahminimi genellikle iyimser buluyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Eğer bitkiler konuşabilseydi, bu ağaç, hikayesini dinlemek istediğim biri olurdu. İkinci Dünya Savaşı sırasında bu bir darağacıydı. Naziler bu ağacı partizanları(Müttefik kuvvetlere destek için gerilla savaşı veren silahlı halk gücü üyeleri) asmakta kullanmıştı. Sonraları partizanlar hainleri bu ağaçta astı. Adaletsizliklerin bir anıtı olarak ayakta kalmıştı. Kazadan sonra iki olayın anıtı ve Çernobil trajedisinin sembolü haline geldi. Daha sonra ağaç yıkıldı ve yerine parlak alüminyum bir ağaç konuldu. Belki de ölmeyen şeylere adanmış bir mabet olarak, kitlesel aptallık gibi...
Hatırlıyorum...
Ukrayna dilinde Çernobil bir çiçeğin adıdır, pelin çiçeği. Bu kelime buranın insanlarını korkutur. Belki de bunun sebebi İncil'in Vahiy bölümünde Pelin çiçeğinden kıyamet alameti olarak bahsetmesidir...
8:10 Üçüncü melek borazanını çaldı. Gökten, meşale gibi yanan büyük bir yıldız ırmakların üçte biri üzerine ve su pınarlarının üzerine düştü.
8:11 Bu yıldızın adı Pelin'dir. Suların üçte biri pelin gibi acılaştı. Acılaşan sulardan içen birçok insan öldü.
Ayrıca, Ukrayna dilinde sözcüğü bölerseniz, "chorno" siyah, 'byl' acı demek. Birine Çerni'ye gittiğimi söylediğimde aldığım en iyi cevap, 'Delirdin mi? oluyor.
Babam insanların göremedikleri, hissedemedikleri, koklayamadıkları ölümcül bir şeyden korktuğunu söylerdi. Belki bu, o sözcüklerin, ölümün kendisinin iyi bir tarifi olduğundandır.
Babam nükleer fizikçi ve beni birçok konuda eğitti. Gittiğim yerden çok, motosikletimin hızı konusunda endişeli.
Çernobil'e yolculuklarım bir parkta yürüyüşe çıkmak gibi olmasa da, risk kontrol altında tutulabilir. Bazen tek başıma geziyorum, bazen de motosikletimin arkasına bir yolcu alıyorum. Ama asla başka bir araçla birlikte gitmiyorum çünkü başka bir aracın önümden gidip toz kaldırmasını istemem.
1986'da hâlâ okula giden bir kızdım ve radyasyon seviyesi Kiev'de yükselmeye başladığında babam bizi bir trene bindirip büyükannemin evine yolladı. Büyükannem 800km uzakta yaşıyordu, ancak buna rağmen babam bunun bizi eriyen nükleer santralin etkilerinden koruyacak kadar uzak olduğundan emin değildi.
Gücü elinde bulunduran komünist hükümet kaza hakkında sessiz kaldı. Hükümet Kiev'de halkı kıymetli işçi bayramlarının kutlamalarına katılmaya zorladı ve bu sırada insanlar yabancı radyolardan ve kazada ölenlerin yakınlarından kazanın haberlerini almaya başladılar. Gerçek panik kazadan 7-10 gün sonra başladı. İlk on gün boyunca, konu hala bir devlet sırrıyken, korunmasız olarak çok yüksek seviyedeki radyasyona maruz kalanlar ve bölgenin hiçbir şeyden kuşkulanmamış ziyaretçileri ya öldüler, ya da ciddi sağlık problemleri yaşadılar.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:56 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Kuzeye Doğru...
Yola çıkma zamanı geldi. Bu kullanacağımız yol. Yollarda fazla araba olmayacak. Buranın kötü bir ünü var ve insanlar burada yaşamıyor. İlerledikçe arazi ucuzlaşıyor, insanlar azalıyor, ve doğa güzelleşiyor. Dünyada başka herhangi bir yerde olduğunun tam tersi, ve göreceklerimizin bir öncülü gibi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

86. kilometreyi geçerken, bildiğimiz anlamda medeniyetin bitip, Çernobil turunun başladığını belirten dev bir yumurtayla karşılaşıyoruz.
Birileri bu yumurtayı Almanya'dan getirmiş. Bilinmeyenin sert kabuğunu kırıp dışarı çıkan hayatı temsil ediyor. Bu sembolizmin yüreklendirici olup olmadığından emin değilim. İki şekilde de, insanlara ve bize bunun yenebilir yemek, içilebilir su ve kirlenmemiş yakıt stoklamak için son şans olduğunu düşündürüyor. Bu noktadan sonra yolculuğumuz yavaş yavaş terkedilmiş kasabaların, boş köylerin ve ölü tarlaların bir resmine dönüşüyor...
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Radyasyon yere düzensiz çökmüş. Bir satranç tahtasının siyahı ve beyazı gibi, bazı yerleri sağ bırakırken, bazı yerleri öldürmüş. Periler diyarının nerede başladığını kestirmek zor.
Bence bu köprünün arkasında. Bu ölü köy reaktörün 60km batısında yer alıyor.
Etrafta Gezinmek...
Kimsenin yaşamadığı yerlere giden yollar kapalı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Yollar arabalar için kapalı, ama motosikletler için değil. İyi kızlar cennete gider, kötü kızlar cehenneme. Ama hızlı motosikletleri üzerindekiler istedikleri yere gidebilirler.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu 4500 nüfuslu verimli bir köyden geride kalanlar. Sıfır noktasının -reaktörün- 50km güneyinde yer alıyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu yaşlı adam Çernobil bölgesinde yaşıyor. O, 1986'daki kazadan sonra bölgeyi terketmeyi reddeden, ya da köylerine geri dönen 3500 kişiden biri. Bu insanları takdir ediyorum, çünkü hepsi kendi düşüncelerinde bir filozof. Korkup korkmadıklarını sorduğunuzda, tanımadıkları bir yerde evlerini özleyerek ölmektense, burada, evlerinde radyasyondan ölmeyi tercih ettiklerini söylüyorlar. Kendi bahçelerinde yetiştirdiklerini yiyorlar, kendi ineklerinin sütünü içiyorlar ve sağlıklı olduklarını iddia ediyorlar. Ama bu yaşlı adam, bu kadar uzun süre hayatta kalan sadece 400 kişiden biri. Yakında o da evleri olan bu topraklarda sonsuz uykuda olan 3100 komşusuna katılacak. Görünüşe göre burada en cesur insanlar en önce ölüyor, başka herhangi bir yerde olduğu gibi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:56 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
Kontrol Noktası
Burada, Çernobil bölgesine giriyoruz. Yakıt stoğumu ve lastik tamir kitimi kontrol ediyorum. Bu nükleer çölün ortasında kalmak istemem.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Deponuz dolu olmalı, çünkü bölgedeki tüm benzin istasyonları bu halde.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu, ölü bölgeye giderken karşılaşacağımız son belge kontrol noktası. Ayrı tutulan bölgeye girmek için özel izin gerekiyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Burası dikkatsiz ya da şansız ziyaretçilere kimyasal yıkama uyguladıkları yer.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu bölgeden her geçtiğimde, sanki gerçek olmayan bir dünyaya girmişim gibi hissederim. Ölü bölgede, köylerin, yolların, ormanların sessizliği sanki bana bir şeyler söylemeye çalışıyor gibi gelir, duymakta zorlandığım bir şeyler, aynı zamanda beni hem iten, hem çeken bir şeyler. Korkunç, Salvador Dali'nin akan saatler olan resmine adım atmak gibi bir şey bu.
Tükenmiş Topraklar...
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Radyoaktif mezarlar uygarlığımızın bir izi. Bunlardan birkaç yüz tanesi, bu çöllerde radyasyonu hâlâ röntgenlerle ölçülebilir kılıyor.
Bunlar, radyoaktif araçlar. Bir çeşit askeri amaçlı kamyon. Bu araçların çoğu o günlerde askerlerle doluydu.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Radyasyondan kaç kişi öldü? Bunu kimse bilmiyor, tahmini bir değer bile yok. Resmi makamlar hâlâ sayının 30 civarında olduğunu söylese de, resmi olmayan kaynaklar 300000 bazen de 400000'in üzerinde bir sayı bildiriyor.
Son ölü sayısı ne bizim ömrümüzde, ne de çocuklarımızkinde bilinmeyecek.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Maddi kayıpları hesaplamak daha kolay. Kaza bölge için belki de hiç düzelmeyecek sonuçları olan bir ekonomik felaketti.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Radyoaktif araçların videosu için



Videoyu Göremeyenler Tıklayınız











burayı tıklayın.
Tükenmiş toprakların bir videosu için



Videoyu Göremeyenler Tıklayınız











burayı tıklayın.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:56 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Likidatörler
Çernobil gecesi anıtı. Üzerinde 'Ölenler ve doğmayanlar için...' yazıyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Ne bu itfaiye arabaları, ne de onların taşıdığı itfaiyeciler evlerine geri dönebildi. Olay yerine ilk varan onlardı ve karşılaştıkları şeyin normal bir yangın olduğunu düşünüyorlardı. Gerçekte neyle karşı karşıya olduklarını bilmiyorlardı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Likidatörler kazanın yarattığı radyoaktif kirliliği temizlemek için görevlendirilmiş ya da bunu yapmaya zorlanmış askerlerdi.
Totaliter bir hükümet idaresindeki Sovyetler Birliği, Çernobil kazasının temizlik çalışmalarına katılmaları için bir çok genç asker tedarik etti, ancak çoğuna yeterli koruyucu kıyafetler sağlamadı ya da ne tür bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarına dair bir açıklamada bulunmadı.
İlk yıl, 650000'in üzerinde likidatör felaketin yarattığı kirliliği temizleme çalışmalarına katıldı. Bu gruba yerle bir olan 4. reaktörü içinde tutan, Lahit adıyla bilinen yapıyı yapanlar da dahil.
Resimde: Çernobil yolundaki likidatörler.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Ünite 3'ün üzerinde askerler ölümcül radyoaktif grafit parçalarını toplayıp yıkılmış olan reaktör kalbinin kazanına atıyorlar.
Önce robotlar kullanmayı denediler, ama araçlar ya yüksek radyasyon yüzünden devre dışı kaldı ya da yıkıntılara takıldı, sonra da binlerce askeri -biyorobotu- görevlendirdiler.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Çatıdaki iş belki de hepsi içinde en kısa süreniydi, sadece iki dakika. Bir çok askere ordudan emekli olabilmeleri için gereken süreyi dolduracak iki seçenek sunulmuştu. Biri cehennemvari bir kurşun, roket ve bomba yağmurunda, Afganistan'da iki yıldı; diğeri ise sakin, sessiz ve görünmez bir gama ışını yağmurunda, Ünite 3'ün çatısında iki dakika.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Reaktör 4'ün Yıkıntıları
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu cehennem vahşi hayvanlar için bir cennete dönüştü, en azından yüzeydekiler için. Onları avlayan insanlar olmadığından, sayıları hızla artmış. Ancak kimse nükleer zehrin onların genetik yapısını nasıl değiştirdiğini, göçlerle nasıl yayıldıklarını, yakınlarındaki güvenli bölgelerle olan ilişkilerini tam anlamış değil. Garip mutasyonlar bildirilmiş olsa da, resmi bilim otoriteleri bunları yalanlıyor.
Kurtların ve vahşi domuzların sayısı hızla artıyor. Terkedilmiş evlerde ve kulübelerde yaşıyorlar. İlginç şekilde, hiç de saldırgan değiller. Belki de bunun sebebi, kirlenmiş de olsa insan dışındaki tüm canlılar için yemek kaynaklarının bereketli olmasıdır. Yoldan geçen bir kurt, bir tilki, bir vahşi domuz ya da geyik görmek burada az rastlanan bir şey değil.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:56 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bunlar 'Prejevalsky' atları. Birileri birkaç yıl önce Asya'dan bir çift getirmiş, burayı sevmiş olmalılar, şu an Çernobil bölgesinde bu atlardan 3 sürü var. Güçlü bir türler ve sürekli hareket halindeler. Tarih öncesi bir görünüşleri var. Dörtnala koşarak yanınızdan geçtiklerinde, göreceğiniz bir sonraki şeyin Eohippus sürüsü olacağını hissediyorsunuz. Zoologlar ayrıca buraya bir çift Amerikan bizonu getirmişler ancak, onları burada çoğaltma fikri pek işe yaramamış. Erkek bizon kaçmış. Radyasyondan mı yoksa eşinden mi kaçtı bilinmez, ama en son batıya doğru giderken Beyaz Rusya'da görülmüş. Belki de Amerika'ya dönmeye karar vermiştir.

Ve Çernobil Kasabası

Geiger burada, nerede durduğuma bağlı olarak, 20-80 mikroröntgen arası bir değer gösteriyor. Burası zombi kasaba dediğim yer. Tüm yerli halk 1986 Mayıs'ında bölgeyi terketmek zorunda bırakılmış. O zamandan beri kasaba temizlenmiş ve nükleer elektrik santralinin merkezi olmuş.
Nükleer bir sızıntı olduğunda, rüzgârın etkisi büyük bir faktördür. Rastgele bazı yerlere ölüm saçarken, bazı yerlere de merhamet gösterebilir. Çernobil Kasabası mesafe havadan katedilirse, reaktörün 12km güneyinde kalıyor. Kazadan sonraki ilk günlerde, burada radyasyon seviyesi yüksek değildi. Ancak bu arada, Çernobil'den açığa çıkan radyasyon, Kuzey Avrupa'yı vurmuştu bile. Olay hâlâ bir sırdı, ve İsveç'te insanlar kendi nükleer elektrik santrallerinde bir sızıntı aramaya başlamışlardı. Rüzgâr 1 Mayıs'ta yön değiştirdi ve burada saatte 24 miliröntgenlik bir değer okunuyordu. Radyoaktif bulutlar buradan geçti ve ünlü İşçi Bayramı miliröntgen geçit törenimizde yer almak için Kiev'e gitti.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Geçip gidiyoruz...
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu, köyün seçim evi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Sadece bir adayın olduğu bir seçime katılmak oldukça sıkıcıydı, bu yüzden katılım da oldukça azdı. Tabii bu, yerel yetkililerin oy verene ücretsiz içki verme fikrini bulmalarına kadardı. Bu fikir, seçmenlerin politika konusundaki ilgilerini oldukça arttırmıştı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Sağdaki oda, ücretsiz içecek odası; soldakiyse sandığın bulunduğu oda. Yetkililerin seçimde sonraki günü oy verenlerin ayılması için tatil yapıp yapmadıkları bilmiyorum. Bana bu öyküyü anlatan yaşlı adam bu kısmı hatırlayamıyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Nükleer Enerji Satrali
Genellikle yolculuğun bu ayağında, bipleyen bir geiger sayacı yüksek bir viteste bölgeden hızla geçmeniz konusunda sizi uyarır. Önümdeki ağaçlık bölgenin adı kızıl ya da 'sihirli' koru. Bu koru, 1986'da radyasyonun etkisiyle kızıl bir parıltı saçıyordu. Daha sonra tüm ağaçlar kesildi ve yerin bir metre altına gömüldü.
Asfalttan okunan değer durduğunuz yere göre 500'le 3000 mikroröntgen arası değişiyor. Bu da normal çevrenin 50 ila 300 kat daha fazlası bir radyasyon demek. Eğer on metre ileri yürüyecek olursam, radyasyon geiger sayacının ölçeği dışına çıkar. Reaktöre doğru birkaç yüz metre yürüyecek olursam, radyasyon saatte 3 röntgen olur, yani normalin tam 300000 katı. Ve eğer yürümeye devam edersem, karanlıkta parlayacak kadar radyasyon alırım. Belki de bundan dolayı adına sihirli koru demişlerdir. Motosiklet kullanırken giydiğiniz kıyafetlerle girip parlak zırhıyla bir şövalye gibi çıkıyorsunuz.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Burası nükleer reaktör bölgesi. Geiger sayacında okunan değer saatte 500-3000 mikroröntgen.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:56 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
Santral 2000 yılında tamamen kapatıldı. Yakında yeni bir lahit yapmak zorunda kalacaklar, çünkü ilk yapılan aceleyle inşa edilmiş ve şu anda yıkılıyor.
Şimdiye kadar içerideki radyasyonun çok küçük bir bölümü dışarı çıkabildi. Bilim adamlarının çoğu %90'ınından fazlasının hâlâ lahdin altında olduğuna inanıyor. İçeride kalan radyoaktif yakıtın adı farklı şeklinden dolayı 'Fil Ayağı'. Yaklaşık 190 ton uranyum ve 1 ton gerçekten tehlikeli olan plütonyum hâlâ içeride, ve eğer bu büyük, kötü radyoaktif fil dışarı adım atacak olursa, başımız gerçekten belâda olur...
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu son kontrol noktası. Bu noktadan ileri gidebilmek için, koruyucu radyasyon kıyafetleri ve özel bir izin gerekiyor. Sanırım o kadar da meraklı değilim...
Piramitlerimiz...
Lahit 100000 yıl radyoaktif kalacak. Mısır'daki piramitlerin yaşı 5000'le 6000 arasında. Her kültürel devir insanlığa bir şeyler bırakıyor, ölümsüz bir şeyler; Musevi devrin bıraktığı İncil, Yunan kültürünün bıraktığı felsefe, Romalıların bıraktığı yasalar gibi. Ve biz Lahdi bırakıyoruz. Çağımızın her şeyinden daha çok yaşayacak, ve piramitlerden bile daha uzun süre ayakta kalacak bir yapı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
4 kilometrelik bir sıçrayışla, Hayalet Kasaba'nın kapılarına varıyoruz. 1970'te kurulmuş, ve reaktörün 4 kilometre kuzeyinde yer alıyor. Burada yaşayan ve kasabalarını seven 48000 kişi vardı. 1986'da burası modern, yeşil ve rahat bir yerdi.
Hayalet Kasaba - Pripyat
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Sessizlik...
Bu kasaba turistler için çekici bir yer olabilir. Bazı tur şirketleri bu kasabaya turlar düzenlemeye çalışıyor, ama ilk turist kafilesi buradaki sessizliği rahatsız edici ve korkunç bulmuş. Ve öyle de. İki saatlik bir gezinti için 1200 grivna(Ukrayna para birimi) ödediler, ve 15 dakika sonra, dış dünyaya kaçmak istediler. Burada sessizlik insanı sağır ediyor...
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:56 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
Bu kasaba nöbetçisinin kaldığı yer.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
İlk bakışta Hayalet Kasaba normal bir kasaba gibi görünebilir. Bir taksi durağı, bir manav, balkona asılmış çamaşırlar ve açık camlar var. Ama sonra bir binanın üzerinde bir slogan görüyorum, "Lenin'in Partisi Bizi Komünizmin Zaferine Taşıyacak". Ve anlıyorum ki, o camlar 1986 Nisanı'nın bahar havasına açılmış...
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Yapısal olarak sağlam olmadığından ya da yoğun radyasyon içerdiğinden gidilecek kadar güvenli olmayan yerler var. Hiç kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerler var. Kızıl Koru ve Hayalet Kasaba Mezarlığı gibi yerler. Oraya gömülen insanların yakınları onları ziyarete gelemiyorlar çünkü insanlara ek olarak, reaktör merkezindeki radyoaktif grafitin de büyük bir kısmı buraya gömülmüş. Burası dünyadaki en zehirli yerlerden bir tanesi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Motosiklet Mağazası
Belki de buranın ziyaret etmek isteyeceğim ilk yerlerden biri olacağını tahmin etmek zor değil.
Bu motosiklet sürücülerinde olan bir şey.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Hiç bir motosiklet mağazası böyle bir yıkıma dayanamaz.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu satış etiketi bir Chezet'in; 26hp, 343cc.Fiyat: 1050 ruble. Chezet! Sovyetler Birliği'ndeki her genç motorcunun hayaliydi. Hala okula giden bir kızken, bir grup serserinin arasından motosiklet mağazasının ön camından bakıp, 26 beygir gücünde bir motosikletle neler yapılabileceğini hayal ettiğimi hatırlıyorum, çünkü dedemin sakat dinozoru sadece 15 'midilli' gücündeydi. Ama nasıl alabilirdik ki bu motosikleti? O zamanlar ortalama maaş sadece 180 rubleydi.
Pazar sabahı sirenler çalmaya başladığında, herkes panikledi. Polis herkesi bölgeden uzaklaştırmaya çalışırken, bankalar ve kuyumcular dikkatten kaçmıştı, ama bu mağaza bir saat içinde boşaltılmıştı. Tefeci dükkanlarında radyoaktif televizyon setleri görünmeye başlayınca, polis mayıs ayında yağmacıları vurmaya başladı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:57 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
Otel
Polissia Oteli.
Polissia Çernobil'in üzerinde bulunduğu bölgenin adı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Aklımda 'Hotel California'nın sözleriyle, Hayalet Kasaba'daki en büyük otelin resepsiyonundayım.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu taş zeminden ağaçların yeşerdiği oda.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Burası yemek salonu. Düğünler, doğum günü kutlamaları, ofis partileri için kullanılmış. Burada Hayalet Kasaba'nın herhangi bir yerine göre daha fazla hayat belirtisi var.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Evler
Hayalet Kasaba'da açık havada durmak güvenli. Gerçek tehlike evlerin içinde yatıyor.
Özel radyasyon tespit cihazları olmadan böyle bir yürüyüşe çıkmak, botlarla bir mayın tarlasında gezmek gibi olurdu.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Tüm kapılar açık. İçeride, eskiden burada hayatın nasıl olduğuna dair uzak yankılar var.





Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:57 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Yeni Bir Başlangıç
Çocuklar en sevdikleri oyuncaklarından ayrılmak zorunda kaldı. İnsanlar her şeylerini geride bıraktı, evlerinde besledikleri hayvanlardan, fotoğraflarına, arabalarına kadar. İnsanların evleri, garajları, arabaları, paraları, akrabaları, kedileri, köpekleri vardı. Tüm bu insanların hayatları vardı. Her şey olması gerektiği gibiydi. Ve birkaç saat içinde, tüm dünyaları paramparça oldu.
Bir ordu aracında birkaç saatlik yolculuğun ardından, kendilerini radyasyondan kurtulmak için kimyasal duşun altında buldular.Sonra yeni bir hayata adım attılar; şüphelerle dolu bir gelecekle kendilerini evsiz, arkadaşsız ve parasız bir halde buldular.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Tahliye sırasında çekilmiş bir fotoğraf. 1986 baharı.
Bunlar 1985'teki geçitte yer alan motosikletliler. Garip Sovyet motosikletleri kullanıyorlar. 1985'ten beri çok şey değişti, bunlardan biri de teknoloji. Koca Ninjam muhtemelen hepsinin toplamından daha fazla beygir gücü üretiyor.
En sevdiğim şeylerden biri de, motora yüklenip yaralı bir dinozorun kükremesine benzeyen gürültüyle boş kasabanın sessizliğini bozmak, sonra da motoru kapatıp hayaletlerin bu büyük dört silindirli motora lanet etmesini dinlemek.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bayrakları hâlâ oradaydı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Tüm bu mutlu saçmalık, 1 Mayıs İşçi Bayramı içindi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg




Videoyu Göremeyenler Tıklayınız











"Hayalet Kasaba" videosu
Posta Ofisi İşçi Bayramı için süslenmişti.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
1 Mayıs bu kasabaya hiç gelmeseymiş keşke. 27 Nisan'da, tüm nüfus tahliye edildi, ve bu sokak o zamandan beri hiç bir geçiş töreni görmedi ve muhtemelen bir daha hiç görmeyecek.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Hayalet Kafe "Pripyat"
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Sovyetler zamanına geri dönüş...
Bu kasabanın 1980'lerin başındaki hâliydi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:57 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
Bu da şimdiki hâli. Park kasabanın en radyoaktif kısmı, çünkü reaktörün direkt önündeydi. Anlatılanlara göre, insanlar bir yandan canlarını kurtarmak için koşarken bir yandan da nükleer dumanın içinde çocuklarını arıyorlarmış. Anlatılanlar doğru mudur bilemiyorum ama, bildiğim bir şey var ki, 27 Nisan'da, yani insanlar kasabayı boşaltırken kasabadaki ortalama radyasyon seviyesi 1 röntgendi!
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Hayalet Kasaba Pompei'nin modern hali. Sovyet dönemi burada olduğu gibi korunmuş, onca yıl radyasyonun içinde.
Küçük arabalara doğru atılan her adım geiger sayacıma 100 mikroröntgen ekliyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Rusçada dönme dolaba şeytan tekerleği denir. Evet, bu gerçekten de öyle görünüyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Atlıkarıncada 103mikroröntgen değeri okunuyor. Bu yer gerçekte burada ne olduğunun sembolü gibi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu kasabadaki en yüksek bina. Felaket gününde, burada bir çok insan nükleer santralin üstündeki parlak bulutu izlemek için toplanmıştı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Tırmanış...
Bu binanın çatısına tırmanıyoruz.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Asansörün kapıları sonsuza dek açık kalacak.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Birileri mektubunu almamış. Birkaç kağıt ve bir 'Balıkçılık ve Avcılık' dergisi.Belki de kasaba dışındaydılar. Sonuçta hiç geri dönemediler.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu duvara duygular kazınmış; Vovik+Tanya=aşk. İnsan yaşayıp yaşamadıklarını merak ediyor. Eğer yaşıyorlarsa, nerededirler şimdi? Belki bu siteyi bulurlar ve bu resmi görüp mutlu bir günü hatırlarlar...
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu adam gazetesini almadı. Haberler bir anda önemsiz hale geldi. Takvim 26 Nisan Cumartesi'nin özel bir gün olduğunu gösteriyor. Kapıda bıraktıklarına bakılırsa, balık tutmayı seviyormuş. Pazarlar ve yeni yıl kırmızıyla yazılıymış ve solmuşlar.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Belki de balık tutmaya gitmişti ve bir daha hiç dönmedi. Nasıl hissettiğini merak ediyorum. Sanki hayatın iki parçaya ayrılmış gibi. Birinde hala yatağının altındaki terliklerin, pianonun üstünde ilk aşkının fotoğrafları; diğerinde kendin, anıların ve bir balık oltası var...
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Çatıdayız.
"Çatıda olan, evindeki eşyalarını almak için aşağı inmesin. Tarlada olan, abasını almak için geri dönmesin. O günlerde gebe olan, çocuk emziren kadınların vay haline!"
(Matta 24:17-18-19)
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Acaba Matta'nın bahsettiği çatı bu muydu... Buradan reaktörün üstünde parlayan bulut güzel bir manzara olmuş olmalı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Kasabadaki en yüksek binanın çatısında durmak insana dünyada tek başınaymış gibi hissettiriyor, aynı tüm kasaba gibi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Buraya zamanın durduğu kasaba diyorlar. Belki de bunun sebebi burada saatlerin zamanı değil radyasyon seviyesini göstermesidir.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Telefon çalışmıyorlar. Cep telefonları da.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Kazadan sonraki gün, bu köprü patlamalarla çatlamış olan nükleer reaktör duvarının manzarasını izlemek için güzel bir yerdi. Birçok insan bakmak için buraya geldi ve reaktör merkezinden fışkıran ölümcül x-ışını seline maruz kaldı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Azure yüzme havuzundan geriye kalanlar.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Beethoven'ın Ayışığı Sonatı çiğnenmiş halde yerde duruyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Anaokulu
Kasaba anaokulunun resimlerinin yorumlarıma ihtiyacı yok. Hayalet kasabanın hikayesini hiç bir sözcüğün anlatamayacağı bir şekilde anlatıyorlar. Yüzlerce küçük gaz maskesi, bir öğretmen günlüğü ve cumartesi günkü gezinin tahmin edilmeyen bir sebepten iptal edildiğini söyleyen son bir not var.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg




Videoyu Göremeyenler Tıklayınız











"Hayalet Kasaba" videosu
Prometheus Ateşi.
Bu heykel kasabanın ortasındaymış, kazadan sonra nükleer santrale taşınmış. Tanrılardan ateşi çalıp insanlara veren Prometheus...
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Aralık 2003.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:57 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
Kurtların Toprakları
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Güle güle, Hayalet Kasaba.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Ayrılma zamanı geldi. Kuzeye, Beyaz Rusya sınırına yöneliyoruz.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Beyaz Rusya ayrı bir ülke. Dikkatinizi çekerim; Beyaz Rusya, kazadan kazanın olduğu ülkeden daha çok etkilenmiştir. Radyasyonun uluslararası bir doğası var ve seyahat etmek için davetlere, vizelere ihtiyaç duymuyor. Kötü, kara rüzgâr Çernobil'in ağır radyasyonun %70'ini komşu ülke Beyaz Rusya'ya taşıdı.
Kuzeye doğru ilerledikçe, zehirlenen ve 2525 yılında bile hâlâ zehirli olacak toplam alanın uçsuz bucaksız olduğunu kavramaya başlıyoruz.
Pelin Çiçeği.
Yolculukta kullandığımız yol bu. Bazı yerler iyi durumda.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bazı yerler değil.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bazen devrilmiş bir direk yolumuzu kesiyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Kurtların topraklarından geçerken, sadece ölü köylerin, yıkık çiftliklerin gölgelerini görüyoruz ve yolun kenarında büyüyen bu bitkiyi görüyoruz. Adına Çernobil deriz, yani pelin. Acı bir tadı vardır.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Doğa topraklarını geri almakta acımasız davranıyor. Birkaç yüzyıl sonra burada insanlığa dair hiçbir iz kalmayacak. Ama radyasyon yine de burada olacak.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Sonbaharda buraya gelirseniz, bu meyve ağaçları yere doğru bükülüp, size büyük elmalar ve armutlarla keyfimize bakmamızı söyler, ama onları yemeye cesaret edemiyoruz.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Vahiy Kitabı büyük yıldız Pelin(Çernobil)'in ırmakların üçte biri üzerine ve su pınarlarının üzerine düştüğünü ve onları acılaştırdığını söylüyor.
Bu yüzden bu kaynaktan da su içmiyoruz.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Pek dindar biri olmadığımdan, günahlarım konusunda pek kaygılı değilimdir; çünkü günahlarımızın bedelini öbür dünyada çekeceğiz. Ama bedelini bu dünyada ödemek zorunda olduğumuz hatalar konusunda çok endişelenirim. Bardağın yarısını dolu gören bir iyimser ya da bardağın yarısını boş gören bir karamsar değilimdir. Bardağı olduğu gibi gören bir realistim ve burada İncil'in yazarlarının bir şekilde Çernobil felaketini tahmin ettiklerini görüyorum.
Yeni Ahid'in ilk yazıldığı dil olan Yunanca'da, "Gökten, meşale gibi yanan büyük bir yıldız ırmakların üçte biri üzerine ve su pınarlarının üzerine düştü." ayetinde, düşmek sözcüğü 'havada asılı durmak, bekler durmak, yerleşmek' anlamına gelir. Yıldız sözcüğü de 'gökte saçılmış gibi' anlamına gelir ve zamanla 'bir halı gibi yayılan' anlamındaki bir Yunanca sözcükten türemiştir, radyasyon bulutunun bir bölgeye yayılmasına uygun bir tanım. En ilginci de, meşale sözcüğünün karşılığı olan sözcük Yunanca 'radiate(ışık saçmak)' fiilinden gelmiştir. Bu fiilden isim türettiğiniz zamansa 'radiation(radyasyon)' sözcüğünü elde ediyorsunuz.
11. ayette bir yerin adı olarak yıldızın adı büyük harflerle yazılmış. Ayetteki üçte biri sözcüğü ise, ilk yüzyıllarda Yunanca'da büyük miktarları anlatmada kullanılırmış. Çernobil, gelecek tüm Çernobil'ler için bir topluluk adı olabilir. 'Büyük Yıldız' nereye düşerse düşsün, oranın geleceği de aynı olacak; radyasyon ve -unutuluşun çiçeği- pelin.
İlginç bir ayrıntı daha; pelin çiçeğinin eş anlamlısı olan 'Çernobil' sözcüğü sözlüklerimizden gizemli bir şekilde kayboldu. Bir hükümet politikası. Cehennemvari havayı dağıtmak ve yeni reaktörler kurabilmek için bu sözcüğü sözlüklerimizden kaldırdılar. Bu olayı hafızalarımızdan kazıyabileceklerini sanmıyorum, sözcük hâlâ günlük konuşmalarda kullanılıyor ve hepimiz biliyoruz ki ne tüm dünya hükümetlerinin gücü, ne de kudretli nükleer endüstrinin zengin patronlarının gücü İncil'den ayetler çıkarmaya yetmez.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Ekmek Sepeti
Ukrayna'daki Çiftlikler.
Ukrayna'nın Fransa'ya yakın bir yüzölçümü var ve tarih kitaplarında Avrupa'nın ekmek sepeti olarak isimlendirilirdi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bunun sebebi ise, Ukrayna'nın dünyadaki kara toprakların %40'ına sahip olması.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Burada toprak çok verimli. Toprağa bir dal saplayın, büyüyecektir.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Şimdilerde bu ekmek sepetine pelin çiçeğinin acı aroması karıştığından, Ukrayna'da yetişmiş ürünlerle yapılan gıda ürünlerini satın almak isteyen çok kimse çıkmıyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
En azından yaban domuzları burada rahatlar. Radyoaktif olduklarından kimse onları avlamıyor.
Vilcha. Vilcha'da bir tren istasyonundayız. Buradan son yolcu 18 yıl önce geçti. O zamandan beri buradan sadece reaktörden gelen yük trenleri geçiyor..
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Vilcha Çernobil bölgesindeki en büyük 4. yerdi. Ukrayna ve Beyaz Rusya sınırında yer alıyor. Çevresindeki bölgeden daha yüksek radyasyon düzeyi olan yerlere 'sıcak nokta' deniyor. Burada, sezyumun radyoaktif izotopları kilometrekare başına 60küri olarak ölçülüyor, bu da bize sıcak noktada olduğumuzu gösteriyor. Kasaba radyoaktif ve 1986'dan beri burada kimse yaşamıyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Ninjam boş bir okulun camından içeri bakıyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu terkedilmiş yerde geceleri seyahat ederken, motosikletinizin farları tüm kasabayı aydınlatan tek şey oluyor. Işık çerçevesiz kapılardan ve pencerelerden X ışını gibi geçiyor. Geceleri gündüz vakti gördüklerinizden fazlasını görüyorsunuz.
İyi geceler Çerni.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Ölü kasabalar ve köyler sadece gündüz uyuyorlar. Gece hepsi uyanıyor. Hepsi kıpırdamaya, hışırdamaya başlıyor; kurbağalar vraklıyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu bir kasap olsa gerek, tabelada 'ET' yazıyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Alfa, Beta, Gama.
Bir baykuş gibiyimdir ve gece gezilerimde bana eşlik edecek birini bulamıyorum. Ne zaman birini buraya getirsem, bana rahat bir kafede bir şeyler içmek yerine neden burada kurbağa ezdiğimizi soruyorlar. Ben de onlara bir kafede iki paket sigara içmenin sağlığa Vilcha'da gezmekten daha çok zararlı olabileceğini söylüyorum. Çoğunlukla buradan kaçıp gitmek istiyorlar. İnsanlar buranın lanetli olduğunu düşünüyor...
Ben mutant ve Çernobil Kardanadamı hikayelerine inanmıyorum. Bence burası ilginç bir yer.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Vilcha'nın dış mahallelerinde yeni nesil el geiger sayacım 109mR/saat gösteriyor. Kasaba reaktörden 45 kilometre uzakta, radyoaktif bulutların ilk uğradığı yerde bulunuyor. Sayaç dostum insanlığın bildiği her tür radyasyonu ölçebiliyor. Şimdi radyasyon türleriyle ilgili birkaç ufak şey öğrenme zamanı.
İçimizden geçebilen türe gama radyasyonu deniliyor. Birikebiliyor, yani vücudumuza verdiği zararı hesaplayabiliriz. Gama ışınları X ışınlarıyla neredeyse özdeştir. X ışınları insan yapımıdır, ama gama ışınları doğada bulunur. Kozmik radyasyon olarak da bilinir. Yüksek irtifada uçan her uçak, 25mR/saatlik bir kozmik radyasyona maruz kalır. Gama hızlı bir şekilde problemler yaratacak kadar güçlüdür. Gama bir dalgadır. Sizi saatler içinde öldüren türden görünmez kurşunlar gibidir. Ama alfa ve beta saatli bomba gibi çalışan taneciklerdir. Radyoaktif tozların solunması yoluyla insan bedenine girip orada kalırlar ve birkaç yıl içinde kanser hücrelerin oluşmasına sebep olurlar. Alfa tanecikleri üçü içinde en ağır olanlarıdır, betalar ise oldukça hafiftir, gamaların ise kütlesi yoktur. Alfa tanecikleri genellikle 4'le 12 santim arası bir mesafe katedip durur yani saf plütonyum toplarıyla bilardo oynayabilirsiniz. Derimizdeki ölü hücreler de beta radyasyonunu durdurabilir, yani plütonyum toplarıyla jonglörlük bile yapabilirsiniz.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
100mR/saat'lik radyasyon seviyesindeki bir yerde gezersek, Kiev-Londra seferi yapan bir uçaktaki bir yolcunun birkaç saatte alacağı gama radyasyonu dozunu bir saatte alırız. Londra'ya uçmadığıma göre aynı hafif dozu aldığımız Vilcha'da gezebilirim.
Malesef büyük bir risk olmasına rağmen, soluyarak aldığımız alfa ve beta taneciklerini sayamıyoruz. Felaketten sonraki bir yıllık süreçte radyoaktif partiküller yüzeyde kalıyor. O zamanlar bu toprakların üzerinde yürümüş olsaydım, ayakkabılarıma veda etmek zorunda kalırdım. Aynı şekilde, eğer geiger sayacımı radyoaktif yüzeye değdirseydim, sayacım radyasyon açısından kirlenmiş olurdu ve bozulurdu. Burada açık bir araçla gezmek plütonyum topları yutmak kadar çılgınca olurdu. Ama söylediğim gibi, şimdilerde radyasyon toprağa karışmış ve seviye düşmüş. Bu bölgede ufak bir sağlık tehlikesiyle seyahat edebildiğimiz için iyi, ancak bölgenin temizlenmesinin zorlaşmış olmasından dolayı da kötü.
Bu günlerde, radyasyon sebzelerde ve meyvelerde yaşıyor; bu sebepten manava gittiğinizde bir geiger sayacı bulundurmak, buradayken bulundurmak kadar yararlı olacaktır. Büyük bir mesele de mantarlar. Birçok Amerikalının tükettiğinden altı kat daha fazla mantar tüketiyoruz. Mantarlardaki kimyasallar sezyum-137'den bile daha kötü(öyle ki mantarlardaki sezyum düzeyi sezyum-137'nin yarı ömrü kadar azalmamış.).
Her neyse, bu kadar bilimsel şey yeterli; yolculuğumuza gün ışığında devam edelim.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Haritadaki boşluk.
Sınırdayız ve tabela bizi Sovyetler Birliği'nin 15 devletinin dillerinde karşılıyor. Bazen Beyaz Rusya'da gezintilere çıkıyorum. Yollar daha iyi ve benzin daha ucuz. Bu ülke Rusya'yla iyi ilişkiler içinde ve dünyanın kalanından ayrı duruyor. Beyaz Rusya yıllarca başkanları olan Lukaşenko'nun otoriter rejimi altında yaşadı. Fidel Castro'ya benzer, daimi başkandır, sadece sakalı yok.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Yeni haritalarda kurtların toprakları büyük bir boşluk olarak görünüyor. Terkedilmiş kasabalar, köyler ve yollar silinmiş.
Yetkililer çevresel olarak güvenli olmayan yolların bir haftasonu gezgini tarafından kullanılmasını istemiyor.
Sınır geniş. Arazi mücadele etmeye değmiyor. Anayoldan ayrılır ve sınır boyunca seyahat edersek, hangi ülkeye ait olduklarını bilmeyen ölü köylerden geçeriz.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Asfalt kaplı yollar bitene kadar aracımızla gidiyoruz ve sonra yürüyerek yolculuğumuza devam ediyoruz. Arabanızı ya da motosikletinizi başıboş bıraktığınız için endişelenmenize gerek yok, kimse bulamayacaktır. Burada birileriyle karşılaşma ihtimaliniz Antarktika'da biriyle karşılaşma ihtimaliniz kadar.
Tabela bir köye olan mesafeyi gösteriyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu bir kuş yuvası. Sığırcıklar uçup gideli uzun zaman olmuş.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Beyaz Rusya'daki ayrılmış bölgenin adı 'radyoaktif ekolojik orman rezervi'. Köylerin çoğu çok uzak. Birçoğunun da yolu yok. Oralara gitmek için bir traktör kullanmalı ya da yürümelisiniz.
Yorulursanız, oturacak bir bank mutlaka olacaktır.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Ya da ayakta durup Çernobil Niagarası'nı izleyebilirsiniz. Buradaki radyasyon seviyesi Kiev'dekiyle aynı. Bu köprüde durmak, Venedik'teki herhangi bir köprüdeki kadar güvenli. Ama unutmayın, bu Çerni; birkaç yüz metre yürüyüp kendinizi çok kötü bir yerde bulabilirsiniz. Çernobil bölgesinde sekiz yüzden fazla radyoaktif hurda mezarlığı var. 1986'da oluşturuldular ve şu an nerede olduklarını bilmiyoruz. Güvenlik için geiger sayacı hep açık olmalı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Sonunda bir köy bulduk. Adı belli değil.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Hiç kimsenin olmadığı bir köye gelmenin bende yarattığı duyguları anlatmak zor. Ama yine de deneyeceğim. Önce sanki sağırmışsınız gibi hissediyorsunuz. Sessizlik olağanüstü. Cıvıldayan kuşlar yok, rüzgar yok, bu sessizliği bozacak hiçbir şey yok. Köyler kasabalardan daha bir alışılagelmedik duruyor. Evler, kulübeler sanki gerçek değillermiş gibi geliyor. Her şey bir çizimmiş gibi, ve sanki ben bu resmin içine adım atıyorum.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Smirnovka.
Bu, köy kulübü. İnsanları eğlenceler düzenlediği, toplandığı, film izledikleri bir yermiş.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Şimdiyse eğlence bitmiş. Kapılar açık ama kimse içeri girmiyor. Böyle kapalı bir yerde bir yaban domuzuyla karşılaşmak pek de güvenli olmazdı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Köylerde bir deyiş vardır; evini tamir etmezsen yıkılır. Görünüşe göre doğru.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bir çok yerde, tahta haçlar üzerine aceleyle kazınmış şeyler, burada yaşanmış zengin hayatlardan kalan son şey. Muhtemelen haçlara bakıp sevdiklerine dua edenlerin de çoğu burada.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu köyü birkaç yıl önce buldum, ama onu haritamda bulamadım. Köy mezarlığına bakılırsa, 1800'lerin başından 1986'ya kadar bu köyde yaşayanlar Smirnov'larmış.
Evliliklerin aynı aileden kişiler arasında yapıldığı bir tarikat köyü olmalı. Herkesin soyadı aynı.
Bu köyü haritama ekledim ve adını Smirnovka koydum. Ünlü bir votkaya verdiğimiz isim. Acaba burada yaşamış insanlarla Smirnoff marka votkayı yapanlar arasında bir bağ var mıdır merak ediyorum.
Tabii sadece merak edebilirim, çünkü burada sorumu cevaplayacak kimse yok.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:57 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
Eski bir arı kovanı. Arılar uçup gitmiş.
İnsanlarla birlikte köylerden barınan kedilere, köpeklere ve diğer hayvanlara ne olduğunu merak etmişimdir. Besi hayvanları katledilmiş, kediler ise doğaya geri dönmüşler.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu köyün adı 'Beyaz Sahil'. Beyaz Sahil anayola yakın ve hâlâ burada yaşayan birileri var.
Bazı köylerde birileri yaşıyor dediğimde bu, orada yaşayan 2 ila 5 insan olduğu anlamına gelir. Eğer bir köyde 20-30 kişi yaşıyorsa, bu Çernobil standartlarına göre bir megapol oluyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Çernobil'de isimsiz bir köyde, Büyük Vatan Muharebesi'nin(II. Dünya Savaşı Doğu Cephesi) İsimsiz Askerinin mezarı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Pluton'un Diyarı
Plütonyum binlerce yıl hüküm süreceğinden, Plütonyum-239'la diğer kimyasal elementlerin farkı sahnedeki krallarla gerçek hayattaki kralların farkı gibi oluyor. Aşırı derecede zehirli ve kimyasal reaktifliği oldukça yüksek, plütonyumun yarılanma ömrü 24000 yıl.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Şans eseri, Çernobil bir uranyum reaktörüydü, bölgedeki tüm plütonyum(miktarı reaktörün yaşına bağlı) uranyum ürünüydü. Bazıları küçük bir miktar olacağını söylüyor, zaten fazlasına da gerçekten ihtiyacımız yok. Elimizdeki bilgilere dayanarak, 1 pound(yarım kilodan az) plütonyumun dünyadaki tüm insanları öldürmeye yeteceğini söyleyebiliriz.

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Plütonyum atom bombalarında ve 'hızlı üretken reaktörlerde' yakıt olarak kullanılır. Adını kendine yakışır şekilde, ölülerin tanrısı ve yeraltı dünyasının hükümdarı Pluto'dan alır.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Amerikyum
Köylerden bazıları ağır derecede zehirlenmiş. Burada radyasyon reaktör yakınlarında olduğundan bile daha yüksek.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Geiger sayacımızla yol üzerinde ve yoldaki bir bitki üzerinde ölçüm yapıp değerleri karşılaştırırsak, bitkide asfaltın 8.5 katı radyasyon olduğunu görürürüz, çünkü radyasyon yaşayan organizmalarda yoğunlaşıyor. Bu radyasyonun kaynağı Amerikyum.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Başlarda burada durum çok kötü değildi. Bölge Plütonyum-241'le zehirlenmişti. Plütonyumun tuhaf bir özelliği vardır; başlarda o kadar da radyoaktif değildir. 14.4 yıl boyunca sessizce bekler ve sonra Amerikyum-241'i de içeren bileşenlerine ayrılır. Amerikyum güçlü gama ışınları yayar; onu oluşturan plütonyumun yaydığı gama ışınlarıyla karşılaştırırsak, amerikyum kaynaklı ışınlar top güllesi gibiyken, plütonyum kaynaklı ışınlar ancak tüfek fişeği olabilir
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


O gün gösterimde olan filmler ve yakında gelecekler bu karatahtaya yazılırdı. Bir sonraki gösterim 400 yıl sonra.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg




Bu sınıfta da artık ders yok. Şimdi burada öğretilen tek ders, Plütonyum-241'in kardeş izotopu olan amerikyum-241'in yarılanma süresinin 400 yıldan fazla olduğu...
Bizden kuşaklar sonraki akrabalarımız bile hala bu bozunma sürecinin etkilerini görecek, kemiklerimiz toza dönüştükten çok sonra bile.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Resmi olmayan kaynaklardan fotoğraflar.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Kirlenmiş köyler yaşayan çiftçiler, dört boynuzlu buzağıların, aşırı büyük gözlü domuzların doğduğunu bildiriyorlar.
Bu bilgi ne kadar güvenilir bilmiyorum ama, eğer o köylerden geçecek olursam, fotoğraf makinamın pillerinin dolu olduğundan emin olacağım.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu hikayenin en trajik kısmı Çernobil çocukları.
Gazetelerde ve televizyonlarda gösterilen bir çok fotoğraf var. Bazıları onların böyle olmasının sebebinin Çernobil olduğunu söylese de, kimileri de bu tip çocukların kazadan önce de olduğunu, onların buralarda çok olan alkoliklerin ya da uyuşturucu kullananların çocukları olduğunu söylüyor.
Ölen insanlarla ilgili bilgimiz az, yetkililer hepsini inkar ediyor. Doğru bilgi eksikliği söylentiler, güvensizlik ve panik yaratıyor.
Ben konunun söylentilere değil bilimsel bir araştırmalara konu olması gerektiğini düşünüyorum. İki şekilde de, Çernobil'in çocukları olsalar da olmasalar da, onlar zavallı çocuklar, yaşamaya zar zor değecek bir hayat yaşıyorlar.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Sessiz Kasaba Poleskoye
Yolculuğumuzu sonunda, Polissia Bölgesi'nin yönetim merkezi ve Kurtların Toprakları'nın başkenti olan bu kasabayı ziyaret edeceğiz.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu, kasabanın Sovyet binası.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Sovyet yönetimi sırasında, eğer biri ev yapmak isterse, uyması gereken sıkı standartlar vardı. Sadece güçlü bağlantılar olanlar standardın dışında(daha büyük) bir ev yapabilirdi. 70 yıl boyunca komünist parti tüm insanları sosyal anlamda eşitlemeye çalıştı ancak başarısız oldu. Bazı evler hâlâ diğerlerinden daha büyük.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Çernobil herşeyi bir günde eşitledi ve şimdi parti başkanlarıyla normal insanların evleri bir arada yanyana duruyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bunlar normal insanların evleriydi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu evden geriye sadece baca ve fırın kalmış.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Poleskoye merkezi
Poleskoye şehir merkezi bir nükleer bombardımandan çıkmış gibi görünüyor, 1943 Stalingrad'ıyla 1945 Hiroşima'nın bir kesişimi gibi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Burada motosikletle gezmek asfaltta büyüyen ağaçlarla ve açık lağım kapaklarıyla bir slalom.
Burası eskiden bir oyuncakçı ve çocuk giyim mağazasıymış.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu, babam; mağazadaki radyasyon seviyesini kontrol ederken. Şu an emekli ama hâlâ çevre konularında ilgili.
Birçokları gibi o da insanların tekrar burada yaşayabileceğine inanıyor. Poleskoye saatte 20 mikroröntgenlik radyasyon seviyesiyle diğer yerlerden daha temiz. Ancak bazı yerlerde hâlâ 50mikroröntgene sıçrayabiliyor. Eğer yazın seyahat edecekseniz bu değerlerin iki katını alın, çünkü yazın değerler heryerde yükseliyor.
Bazen babamla bu işe yaramaz toprakları geziyorum. Onun kullandığı geiger sayacı 1986'da üretilmiş. Çernobil felaketinden sonra radyasyonu tespit eden cihazlar yeterli sayıda yoktu, bu sebeple yetkililer hızla sadece en fazla 100 mikroröntgen ölçebilen cihazlar ürettiler. O geiger sayaçları tamamen işe yaramazdı, çünkü Çernobil'de radyasyon seviyesi bundan yüzlerce kat daha fazlaydı. O günlerde, evimdeki, Kiev'deki radyasyon seviyesi saatte 1000mikroröntgendi... Ancak yirmi yıl sonra bu eski cihazlar kullanılabilir hale geldi.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Yetkililer burayı yaşatmaya ve kasabayı kurtarmaya çalıştılar. Asfaltı kaldırıp yeni yollar yaptılar.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bazı binaları yıktılar ve yeni hastaneler, okullar yaptılar.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Su borularını bile kaldırdılar ve yeni bir kilise yaptılar.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Tüm bunlar radyasyon seviyesini düşürdü, ama kasabayı yeniden yaşanabilir kılmaya yetmedi.
Öyle görünüyor ki kirlenen yerlerin işi tamamen bitti, er ya da geç insanlar oraları terkedecek.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Poleskoye eski bir yer ve eski haritalarda Ukrayna dilinde 'mezara yakın' anlamında olan Mogilne ile belirtiliyor. Bunun sebebi, Kiev Dükü Ihor'un milattan sonra 945'te öldürülüp, buraya gömülmüş olmasıdır.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Kasaba birçok isimle anılmış; 13. Yüzyılda Moğol istilasından, 1933'teki büyük kıtlıktan ve 1941-1945 Büyük Vatan Muharebesi'nden sağ çıkmayı başarmış. Sonraysa, 26 Nisan 1986 Çernobil gecesinde aldığı ölümcül doz yüzünden yavaş yavaş ölmüş.
Kasaba sakinleri onu hayatta tutmak için çabalamış, 1991'de hâlâ burada yaşayan on iki bin insan varmış. Ama 1999'da saat kulesinin saati durduğunda, son bin sakini kaldığında, o da ölüm sancılarına kapılmış.
Şimdi, sonunda eski adının kaderini paylaşıyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Çatılarda ağaçlar büyüyor. Belki de bu, doğanın bize herşeyin altüst olduğunu söyleme şeklidir.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Eski Yahudi mezarlığına girmenin yolu yok.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Eşelenmiş toprak vahşi hayvanların burada olduğunu anlatıyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu kasabayla ilgili üzücü olan bir şeyler var; binlerce yıldır insanlar burada yaşadı, büyük akıllar fikirleri, ortalama insanlar olayları, küçük akıllar diğerlerini tartıştı. Şimdi burada hiç ses yok, yaban domuzları evleri gözlüyor, kurtlar terkedilmiş bölgede geziyor, insan eliyle yapılmış ve yıkılmış bu kasaba artık onların...
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Poleskoye'den ayrılıp evimize doğru yola çıkıyoruz. Burada radyasyon, radyasyon seviyesi 50mikroröntgene kadar çıkabilen New York'taki Grand central İstasyonu'yla aynı seviyede.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Burada motosikletle gezmenin heyecanı arabayla gezmeninkiyle karşılaştırılamaz. Arabadayken sadece bir turistsiniz. Ama motosikletle, bir vahşisiniz, vahşi hayatın bir parçasısınız.
Ölü bölgeden bahsederken genellikle reaktörün 30km etrafından bahsederler.
Peki ya bu köyler ve kasabalar ne oluyor? Reaktörden 60km uzaktalar.
Kurtların Toprakları çoğu kimsenin düşündüğünden daha büyük ve büyümeye de devam ediyor. Bu günlerde, güney-kuzey doğrultusunda 300km, doğu-batı doğrultusunda 100km'lik bir alana yayılıyor
Tabii bazı yerlerde yaşayanlar hâlâ var; ama genç, başarılı ve mutlu insanlar beklemeyin. Genellikle hayatlarını memleketlerinde geçirmek isteyen yaşlılar var. Bazı yerler temiz ve yaşamak için güvenli ama bölgenin altyapısı çökmüş, iş yok ve gençleri çekecek bir şey yok. Bölge ölüyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Aşağıdaki harita Çernobil'in radyasyonla zehirlediği toplam alanı gösteriyor.
Kurtların topraklarının iki kanadı burada. Şimdiye kadar 'Hayalet Kasaba' ve 'Kurtların Toprakları' başlıklarında, sadece Ukrayna ve Beyaz Rusya arasında kalan bölgede yer alan güney kanadını ziyaret ettik.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Kuzey kanadı Beyaz Rusya ve Rusya arasında yer alıyor. Çok geniş ve bunaltıcı. Belki bir gün orayı da anlatırım.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:57 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 
2007 Baharı
İyileştirici olan tek bir güç vardır, o da doğadır.
(Arthur Schopenhauer)
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
En beğendiğim yollar yıllardır kullanılmamış olanlar. Bazen buralarda benden başka yolculuk yapan kimse oluyor mu diye yolu kapatacak bir kütük bırakıyorum. Bir iki yıl içinde döndüğümde kütüğün hareket etmemiş olması hâlâ beni takip eden kimsenin olmadığını gösteriyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Çernobil çabuk unutuldu, çünkü olayı sadece biz biliyorduk. Kazadan sonraki ilk yıllarda hikayemizi dünyayla paylaşmak istemedik, şimdiyse paylaşamıyoruz; çünkü olanları güçlükle hatırlıyoruz. Trajik hikayeden geriye kalan her şey sadece zamanın biçimsizleştirdiği, zayıf bir anı. Gelecekte insanların ilgisizliği kalan birkaç közü de sönene kadar boğacak. Ondan sonra ise Çernobil nadir birkaç insanın bilgisinde ve doğanın mülkiyetinde olacak.
(Günlükler, Haziran 2006)
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu evler doğanın mülkiyetine geçmişler bile.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu ev topraktan yapılmış ve şimdi toprağa geri dönüyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bir karaca yoldan geçip bahçelere atlıyor. Onlar burada evlerindeler ve onlardan çok var. Kendimi bir hayvanat bahçesinde gibi hissediyorum, tabii özgürce dolaştığım ve onların benim ilgimi çeken şeyler olduğu bir hayvanat bahçesi gibi değil. Çünkü burada özgür olan onlar ve ben onların merakını uyandıran şeyim. Başka bir deyişle, bir hayvanat bahçesindeki tüm yaratıklar bizim eğlencemiz için bir araya toplanmıştır; ancak burada, Çernobil'de, onların eğlencesi için toplananlar biz insanlarız.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Buradaki en etkileyici şey bizim uygarlık dünyamızla doğanın dünyasının farkı. Uygarlık dünyası fiziksel, Çerni ise metafizik bir dünya, 'öte' anlamına geliyor, Çernobil fiziğin ötesinde bir dünya. Doğanın dünyası kendi içinde olan bir şey, bizden milyonlarca yıl önce nasılsa ve bizden sonra nasıl olacaksa öyle; ancak uygarlık yalnızca bir görüntü, kendiliğinden olmuş değil, kendini destekleyemiyor. Yapay ve kendisini desteklemesi için mühendisliğe, sanata ve bilime ihtiyacı var. Eğer uygarlığın avantajlarından yararlanmak ister ancak onu ayakta tutan şeylerle ilgilenmezsek, bittik demektir. Bir anda kendimizi medeniyeti kaybetmiş halde buluruz. Sadece yanlış bir düğmeye bas, ve herşey ilkel zamanlardaki haline dönsün. Etrafımıza bakarız ve medeniyetin yavaşça buharlaştığını görürüz, fata morgana gibi. Sanki saf doğayı örten perdeler açılmış gibi, ilkel bir orman doğal haliyle ortaya çıkar.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
15-20 yıl kadar önce o köylerin bazılarında hâlâ yaşayan insanlar vardı. 1991'de, insanların yaşadığı yerde ölçülen en yüksek radyasyon değeri saatte 2000 mikroröntgendi. O zamandan beri radyasyon seviyesi de insan sayısı da düştü.
2006 yılında insanların yaşadığı bölgede ölçülen en yüksek değer saatte 250 mikroröntgendi. Bu seviye Birleşmiş Milletler yetkililerine göre hafif kabul edilebilir düzeydeydi, ama yine de insanların yerleşmesine yetecek kadar güvenli değil.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bugün seviyeler normal ve normalden yüzlerce hatta binlerce kat fazlası arasında değişiyor ama bu rakamlar gerçekte olanı yansıtmıyor. Geiger sayacı radyasyonun ancak silüetini, dışa dönük işaretlerini, başka bir deyişle gölgesini gösterebilir. En hassas cepte taşınabilir radyasyon tespit cihazıyla bile buzdağının yüzeydeki kısmından fazlasını göremeyiz. Radyasyonun kendisi ancak özel analizlerle tespit edilip araştırılabilir. Bir ağacın üst dallarına bakarak kökleri hakkında ne kadar şey öğrenebilirsek, geiger sayacına bakarak da radyasyon hakkında o kadar şey öğrenebiliriz.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Geiger sayaçlarından gelen veriler bize yetkililerin raporlarından daha çok şey anlatıyor, ancak doğanın kitabının anlattığından daha az. Çernobil'de doğanın kitabını okumak kolay, burada gerçeklerin kendisi doğruyu açık açık anlatıyor. Nereye dönersem döneyim, insan hayatının burada yasaklandığı anlatan bir gerçekle karşı karşıya geliyorum. Bir cevap almak umuduyla duymaya çalışıyorum, ancak tek duyabildiğim insanlığa 'Sana ihtiyacım yok!' diye haykıran doğanın sesi oluyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
2. Dünya Savaşı anıtı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu da başka bir Büyük Vatan Muharebesi anıtı.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bu İç Savaş anıtı. 1921'de burada Kızıl Ordu Beyaz Ordu'yu yendi. Keşke bir metal dedektörü getirip bu alanda kazı yapabilseydim. Malesef Çernobil'in zengin tarihi mirası arkeolojik açıdan kayıp. Sonsuza kadar kayıp ve sanırım buna hep üzüleceğim.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Çernobil'i merkez alan 250km yarıçaplı bölgede 2000'den fazla ölü köy ve kasaba var. Her yıl bu bölgeyi ziyaret ederken gittikçe daha fazla sayıda harabeye dönmüş yerler görüyorum.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Bölgede hasar görmemiş olan binalar sadece kiliseler. Tüm Çernobil Bölgesi'ni geziyorum, ancak hâlâ yıkık bir kilise görmedim.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Yağmacılar batıl inançları olan insanlar ve kiliseleri yağmalamaya cüret edemiyorlar. Ayrıca çevredeki insanlar da birkaç yılda bir gelip bu terkedilmiş kiliseleri tamir ediyorlar, bu yüzden de bu kiliseler yıkılan binalar arasında bir ada gibi ayakta duruyor.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Yakınlarından geçerken bu kiliseleri sık sık ziyaret ederim. Pelin'den geçerek kapıya doğru yürürüm. Kapılar kilitli değil, içeride kimse yok. Papazlar yok, tütsü kokusu yok, yanan mumlar yok; sadece birkaç ucuz ikon, havlular, radyoaktif bir İncil ve duvarlarda Azizlerin resimleri var. İncil'i pelin çiçeğinin zamanını anlattığı sayfasını açıp bıraktığımdan emin oluyorum. Sonra orada derin düşüncelere dalıp biraz zaman geçiriyorum. İsa'nın radyoaktif resmine bakarak kendime soruyorum, 'Bu kiliseler daha ne kadar burada olacak? İnsanlar olmadan yaşayabilirler mi?'
Bu soruyu gelecekte burayı ziyaret edecek bir başkası tarafından cevaplanmak üzere bırakıyorum, ve yolculuğuma devam etmek için yola çıkıyorum.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 02:58 AM

Çernobil Araştırması - Bir Kızın Günlüğü..
 

Plüton’un Diyarı

Bu "Plüton’un Diyarı" isimli fotoğraf albümü 2008 ilkbaharında Çernobil’in farklı bölümlerine seyahat eden birkaç arkadaşın çalışmalarının kombinasyonu.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Gerçekten de burada binlerce yıl boyunca Plüton hüküm sürecek. Son derecede zehirli ve büyük ölçüde kimyasal tepkimedeki Plütonyum-239’un yarılanma süresi 24,000 yıldan fazla. Plütonyum ismi Plüton’dan geliyor, ölüler diyarının tanrısı ve yeraltının yöneticisi.

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Yıllar geçtikçe Çernobil’in bu uzak şehir ve kasabalarına ulaşmak daha da zorlaşıyor; yerler yabani bitkilerle kaplanmış, ağaçlar devrilmiş ve köprüler çökmüş.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Pencereden görünüm
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Çernobil’in ölü şehir ve kasabalarına bakmaktan hiç sıkılmıyorum. Seyahat ederken görüntü değişiyor, hep aynı hikâyeyi anlatıyormuş gibi görünüyor: mahvolmuş şehirler, yıkılmış kasabalar, terk edilmiş çiftlikler… Ama değişen panorama asla aynı değil, hep farklı… Kamp ateşinin alevini ya da denizin dalgalarını izlemekten sıkılmadığım gibi bundan da hiç sıkılmayacağım. http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.