ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Beslenme, Diyet ve Sağlık (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=608)
-   -   Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=390712)

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:36 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Edinsel bağışıklık yetmezliği sendromu (AIDS) vücudun enfeksiyonlarla savaşma yeteneğini azaltan HIV (Human Immunodeficiency Virus=İnsan bağışlık sitemini güçsüzleştiren virüs) adıyla bilinen virüsünün yaptığı bir hastalıktır. AIDS virüsüne yakalanan kişilerin derilerinde bakteri, mantar ve virüs enfeksiyonu ve cilt kanseri daha sık görülür.
AIDS 1981 yılında tanımlandıktan sonra tüm dünyada en önemli sağlık problemi halini almıştır. Kİşi HIV enfeksiyonun yakalandıktan yıllar sonra, hastalık problem yaratmaya başlar. AIDS'in yaşamı tehdit eden bulguları, virüsün kandaki beyaz hücreleri harap etmesi nedeni ile olur. Bu hücreler insanın doğal bağışıklığını sağlar.
En yaygın görülen yaşamı tehdit eden enfeksiyon pneumocystis carini tarafından oluşturulan şiddetli akciğer enfeksiyonudur. Bu parazit sağlıklı insanlarda enfeksiyona neden olmaz. AIDS ile birlikte normalde nadir rastlanan bir kanser türü olan Kaposi Sarkomu sık görülür. Bu kanser bir veya çok sayıda, ağrısız düz veya deriden kabarık pembeden mora kadar değişebilen renkte, deri veya ağız içi döküntüsü şeklinde görülür.

Kimler risk altındadır?
HIV cinsel temasla veya kan yolu ile bulaşır. AIDS ilk olarak Amerika da tanımlandığında hastaların çoğu genç homoseksüel erkeklerdi. Kısa süre sonra hastalığın heteroseksüel erkek ve bayanlarda, uyuşturucu kullananlarda, kan nakli yapılanlarda da görülebileceği anlaşıldı. AIDS olan kadınlardan doğan çocuklara da enfeksiyon bulaşıp, daha sonra enfeksiyon gelişebilir. Enfeksiyon yakın kontakla, aynı yatakta yatmakla, ortak banyo ve tuvalet kullanımı ile bulaşmaz. Hastalık ortak bardak, tabak, çatal kullanımı ile de yayılmaz. Hastalığın el sıkışma gibi kişisel temasla bulaştığı saptanmamıştır.

HIV Testi
HIV testi kanda HIV virüsüne karşı antikor saptanarak yapılır. Kan bankalarında kan nakli ile virüsün bulaşmasını engellemek için bu tarama testlerini kullanmaktadır. Bu testler HIV e maruz kaldığı düşünülen kimselere sağlık kurumlarında yapılabilir. Bu test yüksek güvenirliliğe sahiptir ve bu kişinin daha önceden HIV virüsüne maruz kalıp kalmadığını gösterir. Bununla beraber kişi HIV virüsüne maruz kaldıktan sonra bu testlerin pozitifleşmesi 3 ayı alabilir. Doktorunuz bu test sonuçlarının anlamını her hastasına anlatacaktır.
Bu yazının amacı AIDS' de sık görülen deri bulgularına dikkat çekmek için hazırlanmıştır. Bu deri problemlerinin doğru tanısı uygun tedavilerin seçilmesini sağlayacaktır. Ayrıca bu deri hastalıklarının tanınması erken devrede AIDS'in tanınmasına neden olur.

Kaposi Sarkomu
AIDS'deki yaygın deri problemlerinden biri Kaposi Sarkomudur. AIDS tedavisinde yeni tedavi kombinasyonlarının bulunması, eskiye oranla Kaposi Sarkomunun daha az görülmesine neden olmuştur. Dermatoloji Uzmanları Kaposi Sarkomu tanısını, ciltteki bulgulardan biyopsi alarak koyar.
Kaposi Sarkomunda ağrı ve kaşıntı yoktur. Hastalık derinin herhangi bir yerinde veya ağız içinde (özellikle üst damakta ve dilde) görülebilir. Hastalık bulguları pembe, koyu kırmızı, mor ve kahverengi olabilir. Sıklıkla sinek ısırığı, doğum lekeleri ve morarma ile karıştırılırlar. Büyüklükleri toplu iğne başından bozuk para büyüklüğüne kadar değişebilir. Hastalığın bulguları deriden kabarıktır ve hatta büyük boyutlu tümörler şeklinde görülebilir. Hastalığın seyri esnasında bir yada bir çok yeni kabarıklık gelişebilir. Ara sıra Kaposi Sarkomu lenf düğümleri, dalak, karaciğer, bağırsak ve akciğer gibi iç organları tutar.

Yüzdeki ve diğer alanlardaki büyük tümörler kolayca tanınır ve hastayı rahatsız eder. Bu tümörler radyoterapi, dondurma tedavileri, cerrahi ve çeşitli ilaçların enjeksiyonu ile tedavi edilebilir. Yaygın dağılımı olan hastalar kemoterapi ile tedavi edilmelidir.

AIDS ile ilişkili diğer deri hastalıkları
Sağlıklı insanlarda görülen bir çok deri problemi HIV enfeksiyonu olan hastalarda görülebilir. HIV enfeksiyonlu hastalarda bu hastalıklar daha şiddetlidir ve tedavisi daha zordur. Bundan dolayı Dermatoloji uzmanının tanı koyması ve tedaviyi düzenlemesi daha doğrudur.

Viral Enfeksiyonlar
Viral enfeksiyonlar AIDS' li ve HIV enfeksiyonu taşıyan kişilerde yaygın görülür. Bu enfeksiyonlar derinin herhangi bir yerinde veya mukozalarda görülür. AİDS'li hastalardaki viral hastalıklar normal kişilere göre daha şiddetli seyreder.

Herpes Simpleks insanlarda aralıklı enfeksiyon yapan bir virüstür. Herpes Simpleks tip 1 burun ve ağız etrafında uçuğa yol açar. Herpes simpleks tip 2 cinsel bölgede enfeksiyona neden olan bir virüstür. Ara sıra bu enfeksiyonlar gözde ve diğer deri alanlarında görülebilir. Tutulan alanda ilk olarak kızarıklık gelişir. Bu sırada yanma, kaşıntı veya ağrı vardır. Daha sonra grup halinde küçük su kabarcıkları oluşur ve bunlar patlayarak küçük ülserlere dönüşür ve daha sonra kabuklanır. Herpes bulguları 5-10 gün içinde iyileşir. HIV enfeksiyonlu hastalarda daha şiddetli, daha geniş alana yayılan, ağrılı ülserler, daha çok sayıda bulgu ve daha geç iyileşme görülür.
Dermatoloji uzmanları herpes simpleksin şiddetli ataklarında ağızdan antiviral ilaçları kullanırlar. Lokal uygulanan ilaçlar su kabarcıklarını geriletir ve rahatsızlığı azaltır. İkincil olarak bakteri enfeksiyonları gelişmişse antibiyotikler faydalı olur. AIDS de herpes enfeksiyonları vücuda yayılarak ateş, şuur bulanıklığı, baş ağrısı ve halsizlik yapar. Bu durumdaki hastalara hastanede damar yolu ile ilaç verilir.

Zona olarak bilinen Herpes Zoster çocuklukta geçirilen su çiçeğinin yeniden aktive olması ile gelişen bir enfeksiyondur. Döküntü vücudun tek tarafında bant tarzında görülür. Tutulan bölgede önce hassasiyet ve kızarıklık , hatta derin bir ağrı bulunur. Daha sonra bu bölgede grup halinde su kabarcıkları görülür, bu kabarcıklar açılarak ülser halini alır ve sonrada kabuklanır. Bu bölgedeki sinirin iltihaplanması nedeni ile şiddetli ağrı mevcuttur. Zona AIDS'in veya bozulmuş bağışıklık sisteminin ilk belirtisi olabilir. Bu durumda hastalık haftalarca sürerek, vücudun diğer bölgelerine yayılarak suçiçeği benzeri döküntü oluşturabilir. Lokal olarak uygulanan losyon ve ağızdan alınan antiviral tedavi döküntüde kurumaya yol açar. Ağrı kesiciler ağrıyı azaltmak için kullanılır. Döküntü gerilemesine rağmen ağrı devam edebilir. Yaygın dağılımı olan hastalar hastane ortamında damar yolundan kullanılacak ilaçlar ile tedavi edilmelidir.

Molluscum Kontagiosum , derinin yüzeysel bir virüs enfeksiyonudur. Sıklıkla çocuklarda , daha az sıklıkla seksüel olarak aktif olan erişkinlerde görülür. Üzeri pürüzsüz, incimsi veya mumumsu görünümde kabarcıklar şeklinde görülür. Bu kabarcıkların boyutu toplu iğne başı büyüklüğünden bezelye büyüklüğüne kadar değişir. Kabarcıkların merkezinde bir göbeklenme vardır ve içi peynirimsi bir materyal ile doludur. Molluscum Kontagiosum HIV enfeksiyonu bulunan insanlarda sık görülür. Molluscum vücudun herhangi bir yerinde görülebilir. Dermatoloji uzmanları molluscumları dondurarak veya içindeki peynirimsi materyali çıkararak tedavi eder.

Siğil papilloma virüsün oluşturduğu iyi huylu , ağrısız deri gelişimidir. Bunlar derinin herhangi bir yerinde meydana gelebilir, özellikle de el, ayak, yüz, cinsel bölge ve makat bölgesinde görülür. Siğil HIV enfeksiyonu olan kişilerde görüldüğünde çok büyük ve rahatsız edici boyuta ulaşabilir. HIV enfeksiyonlu kişilerde virüsler standart tedavilere dirençlidirler. Tedaviden sonra tekrar etme oranı fazladır.

Ağızda kıllı lökoplaki
Ağızda kıllı lökoplaki sık rastlanmayan bir tablodur ve sıklıkla dilde küçük beyaz tüylü oluşumlar şeklinde görülür. Ağızda kıllı lökoplakiye herpes virüs ailesine bağlı bir virüs olan Epstein-Barr virüsün neden olduğuna inanılmaktadır. Ağızdaki kıllı lökoplaki, bir mantar enfeksiyonu olan pamukçuk ile karışır. Bu durum hastada herhangi bir rahatsızlığa yol açmaz. Bir hastada kıllı lökoplakinin saptanması o hastada HIV enfeksiyonu olduğunun önemli bir göstergesidir.

Mantar enfeksiyonları

Maya enfeksiyonları - Ağız, vajina, koltuk altı kasık bölgesinde Candida albicans denen mantarın yaptığı deri enfeksiyonudur. Bu enfeksiyon HIV enfeksiyonlu hastalarda sıkl görülür ve tekrar eder. Ağızdaki mantar enfeksiyonu pamukçuk olarak bilinir. Dilde ve yanağın iç yüzeyinde kolaylıkla kazınabilen beyaz süt kesiği şeklinde alanlar oluşur. Pamukçuk sıklıkla kıllı lökoplaki ile karışır. Pamukçuk ağızda acı tad hissine neden olabilir.
HIV taşıyıcısı ve AIDS olan çocuk ve erişkinler sıklıkla kalça kıvrımında şiddetli kaşıntılı kırmızı bir döküntü şeklinde mantar enfeksiyonu geçirir ve bu enfeksiyon daha sonra cinsel bölgeye ve kalçalara yayılır. Bu enfeksiyonlar HIV enfeksiyonu bulunan hastalarda tedaviye dirençlidir. Bu enfeksiyon hap ve kremlerle tedavi edilir ve tedavi kesilince enfeksiyon yeniden görülür. Bağışıklık sistemi güçsüzleşen bayan hastalarda şiddetli ve tedaviye dirençli vajina enfeksiyonu gelişir. Bu enfeksiyonda süt kesiği şeklinde vajina akıntısı ve bu bölgede nem artışı görülür. Mantar enfeksiyonunu tedavi etmek için ağızdan tedavi gereklidir.

Diğer mantar enfeksiyonları - HIV enfeksiyonu bulunduran kişilerde el ve ayak derisinde pullu ve kaşıntılı mantar enfeksiyonu ve ayrıca tırnaklarda enfeksiyon görülebilir. Bu mantar enfeksiyonları deride kalınlaşma yapan kronik pullu bir döküntüye, el ve ayak tırnaklarında renk değişikliğine neden olur. Derinin mantar enfeksiyonları mantar ilacı içeren kremlerle kolaylıkla tedavi edilir. Bununla beraber tırnaktaki enfeksiyonlar lokal tedaviye zor cevap verir ve aylarca tablet kullanılması gerekir. Ne yazık ki bu enfeksiyonlar tedavi kesildikten sonra tekrar etme özelliğindedir.

Kriptokokosis - İnsanlarda nadiren enfeksiyona neden olan cryptococcus neoformans adlı mantarın yaptığı mantar enfeksiyonudur. Kriptokokosis akciğer, beyin ve omuriliği tutan öldürücü potansiyele sahip bir mantar enfeksiyonudur. Hastalık deriyi nadiren tutabilir ve vücudun herhangi bir yerinde çok sayıdasivilceye benzer kabarıklıklar ve küçük abseler yapar. Beyin ve omuriliği tutan şiddetli olgularda hastanede yapılan agresif tedaviler(damar yolundan ilaç verilmesi gibi) gereklidir

Bakteri enfeksiyonları

HIV enfeksiyonlu hastalar sıklıkla derilerinde bakteri enfeksiyonu geçirir. Damar yolu ile enjeksiyon yapılanlar iğne yerinde abse gelişebilir. Bu bakteri enfeksiyonlarından biri impetigodur. İmpetigoda geniş, içinde iltihap bulunan, kolaylıkla patlayan ve sarımsı bir sıvı sızan kabarcıklar gelişir. Kabarcıklar patlayınca geniş ülserler gelişir ve sarımsı kabuklarla kaplanır. Kabarcıklardan alınan sıvının kültüründe hangi bakterinin ürediği saptanır ve de buna göre uygun antibiyotik başlanır. Bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar sıklıkla bakteri enfeksiyonu geçirir ve bu enfeksiyonlar kana ve vücudun çeşitli yerlerine dağılabilir. Bu hastalarda dikkatli bir gözlem ve damar yolu ile antibiyotik kullanılması gereklidir.

Diğer deri hastalıkları

Seboreik dermatit yüzde özellikle yanak, alın, kaş, burun ve kulak, saçlı deri, göğüs ve kasıktagörülen kırmızı üzeri kepekli bir egzema türüdür. Tedavi genellikle krem ve pomatlarla yapılır. HIV enfeksiyonu bulunan hastalarda daha agresif tedavi yapmak gerekebilir.

Sedef - Sedefi bulunan HIV' li kişilerin sedef bulgularıdaha şiddetlidir. Sedefteki alevlenmede somon renginde üzeri pullu döküntülerin büyüklüğü ve sayısı artar ve tüm deri özellikle saçlı deri, diz ve dirsekler bu döküntü kaplanır. Bazı hastalarda el ve ayak tabanlarında kalın pullar gelişir ve içi iltihaplı kabarcıklar oluşur, bu durum hasta açısından çok rahatsız edici olabilir. Tüm vücut derisini kaplayan kaşıntılı, kırmızı ve pullu sedef tablosu görülebilir. Bu hastalar hastaneye yatırılıp, dermatoloji uzmanı gözetiminde agresif tedaviler uygulanır.
HIVli hastalardaki sedef lokal olarak uygulanan kortizon ve katran tedavilerine ve ışık tedavisine dirençlidir. Şiddetli sedef hastalarında uygulanan metotreksat tedavisi HIV hastaları için bağışıklık sistemini baskıladıkları için tehlikeli olabilir

Kurdeşen ve Kaşıntılı kırmızı kabarcıklı hastalık - HIVli hastalarda sıklıkla bezelye büyüklüğünde, kırmızı ince kabarcıklar yaygın olarak görülür. Ayrıca bazen geniş kurdeşen denen döküntüler görülebilir. Tedaviye dirençli kaşıntı oldukça rahatsız edicidir ve kontrol altına alınması zordur. Hastalık sıklıkla yüksek doz ilaç alımı ile kontrol altına alınabilir.

Yüzde yağ atrofisi- Bu durum HIV enfeksiyonuna bağlı olarak veya tedavide kullanılan ilaçlara karşı gelişen bir durumdur. Bu tablo yüze yağ dokusu veya dolgu maddelerinin enjeksiyonu ile tedavi edilebilir.

Kıl dibi iltihabı ve sivilce benzeri bulgular - HIV enfeksiyonlu bir çok hastada göğüs, sırt, yüz, saçlı deri, bacak ve kalçada kıl diplerine uyan alanda çok sayıda sivilce benzeri döküntü görülebilir. Bu sivilce benzeri döküntü oldukça kaşıntılıdır ve hasta bu döküntüyü kaşıyarak kanatır ve ikincil olarak bakteri enfeksiyonu gelişir. Bu durum kıl dibi iltihabı olarak bilinir ve genellikle antibiyotik, anti bakteriyel sabun ve sivilce tedavisinde kullanılan lokal tedavilerin kombinasyonu ile tedavi edilir.
Yukarıda bahsedilen hastalıkların bir çoğu HIV enfeksiyonunu taşımayan sağlıklı hastalarda da yaygın olarak görülür. Bununla beraber bir kişi HIV enfeksiyonu açısından yüksek risk taşıyorsa ve yukarıdaki tablolardan biri mevcut ise, bu bulguların HIV enfeksiyonunun neden olduğu bağışıklık yetmezliğinin bir belirtisi olabileceği göz önünde bulundurmalıdır.

NOT::
Bu Bilgiler Dermatoloji Uzmanı Dr. Şafak Metekoğlu tarafından hastaları bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Tüm hakları Dr. Şafak Metekoğlu'na aittir ve kendisi Şişli Hospitalium Hastanesi 'nde çalışmaktadır.
Bu sitede yer alan yazıların tümü, bilgi edinmek isteyen ziyaretçiler için hazırlanmıştır. Bu bilgiler, hiç bir zaman hastalık ve diğer sorunlara yönelik teşhis ve tedavi amaçlı olarak kullanılmamalıdır. Sitede yer alan yazı ve resimlerin kopyalanması, her türlü kullanımı ve bilgilerin uygulanması sonucu gelişen hukuki, ahlaki, mesleki, sağlık ve yaşamsal sorunlar; sadece bu eylemi gerçekleştiren kişilerin sorumluluğundadır. Bunlardan dolayı ortaya çıkabilecek hiç bir sorundan site sorumlu kılınamaz.

Kaynak:Güzelomline..

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:37 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Güneşten neden korunmalıdır?
Geçmişte güneşe maruz kalmanın sağlıklı bir açık hava aktivitesi olduğu düşünülmekteydi. Bununla beraber, modern araştırmaların verdiği bilgiler, güneşin erken deri yaşlanmasına ve deri kanserine yola açtığını göstermiştir.

Güneş ne tip hasarlara neden olur?
Güneş enerjisinin yeryüzüne ulaşan bir kısmı görülebilir ultraviyole ( morötesi) ışığı içerir. Ultraviyole ışık (UVA ve UVB ) deriye girdiğinde, deri hücrelerinde hasara yola açarak gözle görünen ve görünmeyen hasara neden olur.

Güneş yanıkları görülebilen hasarlardan biridir ve güneşe maruz kalındıktan birkaç saat sonra ortaya çıkar. Bir çok kişide bu durum bronzlaşmaya neden olur. Açık tenli kişilerde güneşe maruz kalan alanlarda çiller meydana gelir. Çiller güneş hasarının oluştuğunun belirtecidir ve de güneşten korunma ihtiyacının olduğunu gösterir.
Ultraviyole ışınları deri hücrelerinde gözle görülemeyen hasara yol açar. Bu hasarların bir bölümü onarılırken, bazı hücre hasarları yıllar geçtikçe üst üste eklenir. 20-30 yıl sonra bu hasarlar deri kırışıklıklarına, yaşlılık lekelerine ve de deri kanserine yol açar. UVB ışığı pencereden geçmezken, UVA ışığı geçer.

Hangi tip deri hasarı deri kanserine yol açar?
Şiddetli güneş yanıkları ile bu yanıklardan yıllar sonra gelişen en tehlikeli deri kanseri olan Melanom arasında bir ilişki mevcuttur. Melanom ergen ve genç erişkinleri de içeren her yaş grubunda görülen bir deri kanseridir. Melanom vücudun diğer kısımlarına yayılabilir ve öldürücü olabilir.
Gözle görünmeyen güneş hasarı deri kanserine yola açar. Bazal hücreli kanser genellikle orta ve ileri yaşta görülür, fakat ergenlik dönemi gibi erken yaşta da oluşabilir. Bu kanserler nadiren vücudun diğer kısımlarına yayılır. Bununla beraber deri ve altındaki dokularda ilerleyen hasara neden olduklarından tedavi edilmelidir. Skuamöz hücreli kanser eğer erken tedavi edilmezse vücudun diğer bölümlerine yayılabilirler.

Güneşten korunmaya ne zaman başlanılmalıdır?
Güneşten korunmaya bebeklik döneminde başlanmalı ve tüm yaşam boyu devam edilmelidir. Hayat boyu maruz kalınan güneş ışığının %80' i yaşamın ilk 18 yılında alınmaktadır. Bu nedenle çocukların güneşten korunması çok önemlidir.

Çocuğumu güneşe karşı nasıl koruyabilirim?
İşe çocuğunuza aşağıdaki güneşten korunma yollarını öğretmekle başlayın.
• Gün ortasında güneşte kalınmamalı.
• En az 15 koruma faktörlü güneşten koruyucu kullanılmalı.
• Tişört ve şapka kullanılmalı.
• Arkadaşlarınızla güneşten korunma hakkında konuşmalı.

Nelerden kaçınılmalıdır?
Güneş ışınlarının şiddetli olduğu saatler olan gün ortasında güneşte kalmayın. Oyun ve açık hava aktivitelerini saat 10.00dan önceye veya 16.00 dan sonraya alın. Gün ortasında güneş ışınları atmosferde daha az yol aldığından daha şiddetlidir. Ekvatora yaklaşıldıkça, dağlık alanlarda, ve yaz aylarında daha fazla güneşe maruz kalınır. Güneşin zararlı etkileri su, beyaz kum ve karda yansıma ile artar.
Uzun süre direk güneş ışığına maruz kalmayın. Özellikle gölgeniz kendi boyunuzdan daha kısa olduğu saatlerde, gölgede oturun veya oynayın.
Güneş yanıklarında kaçının. Güneşte kaldığınız süreye dikkat edin. Yaz ayında gün ortasında açık tenli bir kişinin güneşte yanması yalnızca 15 dakika sürer.

Güneş hasarı nasıl engellenebilir?
Güneş ışınlarını UVA ve UVB filtresi olan en az 15 faktörlü güneşten koruyucu krem losyon ve jel ile bloke edin. Güneşten koruyucuları her iki saatte yenilyin ve bulutlu havalarda bile kullanın. Eğer yüzüyor veya yoğun fiziksel aktivite yapıyorsanız, güneşten koruyucunuzu daha sık uygulayın.
Koruyucu faktörü 15 veya daha fazla olan güneşten koruyucuları tercih ediniz. Güneşten koruyucuların koruyucu kapasitesi güneşten koruyucu faktör ile belirtilir. Güneşten koruyucu faktör numarası 15 veya daha yüksek faktörlü güneşten koruyucuları tercih edin. Güneşten koruyucuların koruyuculuk özellikleri faktör arttıkça artar. Güneşten koruyucu faktör deride güneş yanığı oluşmadan kalınabilen süreyi belirler. Açık tenli bir kişi normalde gün ortasında güneşte 20 dakikada yanarken; 15 faktörlü güneşten koruyucu kullanan bir kimse bunun 15 katı sürede yani 300 dakikada yanar. Kuru ciltlere daha fazla güneşten koruyucu losyon uygulanmalıdır. Vücudun açıkta kalan tüm alanlarına kulaklar ve dudaklarda dahil olmak üzere güneşten koruyucu sürülmeli, göz kapaklarına uygulanmamalıdır. Güneşten koruyucu dışarı çıkmadan 30 dakika önce uygulanmalıdır. Yüzme ve terleme sonrası yeniden sürülmelidir.
Gözle görülemeyen tipteki güneşten koruyucular güneş ışınlarını tutar ve derinin güneş tarafından hasarlanmasını engeller.
Gözle görülebilen beyaz veya renkli opak güneşten koruyucular tüm ışınların deriye girmesini engeller. Bu koruyucular sıklıkla çinko oksit veya titanyum dioksit içerir. (kimyasal içermez) Burun, kulaklar ve omuzlar gibi yüksek riskli alanlarda faydalıdır.
Altı aydan küçük olan bebekler doğrudan güneş ışığına tutulmamalıdır ve koruyucu giysiler giymelidir. Güneşten koruyucu kullanımına 6. ayda başlanılmalıdır. 6 aydan evvel uzun süreli güneşte kalınmamalı, eğer muhakkak kalınacaksa güneşten koruyucular kullanılmalıdır.

Güneşten korunmak için nasıl giyinilmelidir?
Dışarıda açık renkli kıyafetler ve şapka kullanılmalıdır. Açık havada çıplak kalınmamalıdır.Yüzmeden sonra tişört giyilmeli, şapka takılmalıdır. Sıkı dokumalı kıyafetler güneş ışınlarını geçirmez ve de sıcağı yansıtarak serin tutar. Güneş gözlükleri ise göz ve göz kapaklarını güneşten korur.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:37 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Bu durum deri ile temas eden çeşitli maddelerin sebep oldugu bir hastaliktir. allerjik kontak dermatite neden olan maddelere allerjen denilir. Eger bir kişi bu allerjene karşi allerjik ise, bu allerjen ile temas kaşinti ve küçük su dolu kabarciklara neden olur. Bu tablo ise allerjik kontakt dermatit olarak adlandirilir.
Asitler, alkali, çözücü, kuvvetli sabun ve deterjanlargenelde allerjik kontakt dermatite neden olmaz. Bu kuvvetli kimyasallar herkesin derisinde reaksiyon oluşturur. Bu maddelere irritan denilir. Bazi kimyasal maddelerhem allerjen, hem de irritan yapida olabilir.

Dermatitin görüntüsü nasildir?
Genellikle deri kirmizi, ödemlidir ve su dolu kabarciklar vardir. Bu kabarciklar patlayarak, pullanma ve kabuklanmaya ile kaplidir. Daha sonra deri rengi koyulaşir ve derinin kabalaşir. allerjik kontakt dermatiti diger döküntülerden ayirmak zordur.

Nedenin saptanmasi
Hastanin evde veya işyerinde derisi ile temas eden maddeler dermatoloji uzmani tarafindan sorgulanir. Bir çok kontakt dermatit, döküntünün yerleşimi ile taninir. Bazen fizik muayene ve sorgulama ile allerjen saptanamaz, bu durumda Dermatoloji Uzmanlari allerjik patch (yama) testi uygularlar. Patch test temas eden allerjeni tespit etmek için kullanilan kolay ve güvenli bir testtir. Olasi allerjenin ufak bir miktari deriye uygulanip bantlanir ve iki gün sonra test bölgesi açilir. allerji oldugunda yama testinin uygulandigi alanda küçük kirmizi bir döküntü olur.
Sik rastlanilan allerjenler nikel, lastik, boyalar, koruyucular, parfümler ve bazi bitkilerdir.

Nikel Dermatiti
Nikel bir çok metal eşyada bulunan bir maddedir. Bir çok krom kapli obje, hassas kişilerde reaksiyon oluşturabilecek miktarda nikel içerir.
Paslanmaz çelikten yapilan eşyalar nikel içerirler, fakat bu nikel siki baglandigindan nikel hassasiyeti olan kişiler için güvenlidir.
Nikel içeren küpeler kulak memesinde allerjiye neden olurlar ve nikel allerjisi bulunan kişilerde siklikla problem olurlar. Kulak delmek için kullanilan igneler veya küpe takilmasi ile allerji başlar. Kulagi delmek için yalnizca paslanmaz steril igneler kullanilmalidir. Delme işleminden sonra en azindan üç hafta nikel içermeyen küpeler kullanilmalidir.
Kiyafetlerdeki dügme, fermuar ve klips ve benzeri metal aksesuarlar nikel içerirler ve allerjiye neden olabilirler. Nikel hassasiyeti bulunan kişiler kiyafetlerinde naylon aksesuarlar kullanmalidir.
Nikel hassasiyeti bulunan kişilerde terleme dermatiti şiddetlendirir. Nikel içeren objelerin terli bir deriye temasindan 15-20 dakika sonra deride kaşinti başlar: Döküntü bir iki gün içinde gelişir. Eger terleme yok ise ayni objelerin saatlerce temasi herhangi bir probleme neden olmaz.

Lastik
Lastikten yapilmiş ürünler siklikla allerjik kontakt dermatite neden olur. Lastige eklenen kimyasallar reaksiyona neden olabilir. Lastik, özellikle de latex kaşinti, yanma ve kurdeşen gibi ani allerjik reaksiyona neden olabilir. Bazi kişilerde kaşinti, gözde yaşlanma ve nadiren nefes darligi oluşabilir. Bu durum saglik çalişanlari gibi latex eldiven giyenlerde siktir. Lastik eldivenler eldivenin altindaki deride dermatite neden olur. Pudrasiz eldivenler daha az allerjeniktir. Lastik allerjisi bulunan bir çok kadin ev işlerinde pamuk astarli eldiven kullanmalidir. Ayakkabilarda bulunan lastik materyaller ayaklarda allerjiye neden olabilir. Bu kişiler lastik içermeyen ayakkabilar giymelidir.Ayakkabilardaki yapiştiricilar da probleme yola açabilir. Deri ayakkabilar da bile yapiştiricilar kullanilir.

Saç Boyalari
Bir çok kişi saçlarini herhangi bir zorluk taşimadan boyar. Bununla beraber bazi kişiler parafenilendiamine(PPD) karşi hassastirlar. PPD kalici saç boyalarinda kullanilan bir maddedir. Bu madde saça uygulanmadan evvel peroksit gibi bazi kimyasallar ile kariştirilir.
PPDye allerjisi bulunan kişiler kalici saç boyalarini kullanmamalidir. PPD ye allerjisi olan kişilerin ¼ ü yari kalici boyalara karşi da allerjiktir. Bu nedenle uygulanmadan evvel pakette anlatildigi gibi patch (yama) testi uygulanmalidir.
PPD ye allerjik bir çok kimse kalici olmayan boyalari kullanmalidir. Bununla beraber az sayida kişi bu maddelere karşi da hassasiyet gösterebilir.
Bazi kiyafetler PPD içerirken , bazi giysiler de PPD'ye karşi çapraz reaksiyon gösteren boyalar içerebilir. Bunun sonucu olarak bu kişiler özellikle naylon ve polyester gibi sentetik maddelerden yapilmiş, siyah renkteki elbiseleri giyemez.
PPD ye hassasiyet gösteren olgularin %25 i PPD ile ilişkili olan ve lokal anestezi için kullanilan benzokain maddesine karşi allerjiktir.

Neomisin
Neomisin bir çok antibiyotikli krem, pomad, losyon , göz ve kulak damlalari da bulunan bir antibiyotiktir. Bazen diger antibiyotikler ve kortizon ile kombinasyon halinde bulunabilir. Bu ilaçlari herhangi bir nedenle kullanan kişilerin bazilarinda allerjik reaksiyon gelişebilir.

Deri Bakin Ürünleri
Parfüm, losyon ve kozmetikler allerjik kontakt dermatite neden olabilir. Bazi kişiler kozmetik ürünlerdeki koku maddelerine hassastir. Diger bir kisim hastalar ise kozmetik maddelere bozulmayi engellemek için konulan Koyuyucu maddelere karşi allerji gelişebilir.
Koku veren maddeler karşi allerjisi olanlar kokusuz kozmetik ürünleri kullanmalidir. Fakat kokusuz ürünler bile, içerdikleri kimyasallarin kokusunu gidermek amaciyla eklenen kokulari ihtiva edebilir. Gerçekten prezervatif (koruyucu) madde içermeyen ürün çok azdir. Koruyuculara karşi olan allerji patch (yama) testi ile saptanabilir.

Kromatlar
Krom içeren kromatlar siklikla allerjik kontakt dermatite neden olur. Kromatlar çimento, deri, bazi kibritler, boyalar ve paslanmayi giderici ürünlerde bulunur. Bu madde ile temas, otomobil, kaynak, çimento, döküm işleri, yol yapimi işleriyle ugraşanlarda siktir. Kromatlar açik kahve renkteki deri ayakkabi ve kiyafetlerin yapiminda da kullanilir. Ayakkabi dermatitleri kromat içeren deri ürünlerinin kullanilmasi sonucunda oluşur
.
Tedavi


allerjik kontakt dermatiti olan kişiler aşagidaki kurallara uymalidirlar:
  • Reaksiyona neden olan maddeden uzak kalinmalidir. Dermatoloji uzmanlari etken olan maddeler ve bunlardan korunma konusunda hastalarini bilgilendirir.
  • allerjen maddeyi içermeyen ürünler kullanimi allerjik reaksiyon gelişimini engeller. Dermatoloji Uzmaninizdan bu ürünler hakkinda bilgi aliniz.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:37 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg



Alopesi areata nedir?
Alopesi tıp dilinde saç kaybı anlamına gelmektedir. Alopesi areatada ise saçlarda aniden yuvarlak saçsız alanlar oluşturacak şekilde dökülme olmasıdır.

Alopesi areatanın nedeni nedir?
Alopesi areata otoimmun bir hastalıkdır. Otoimmun hastalıklarda bilinmeyen br nedenle bağışıklık sistemi kendi hücrelerini yabancı olarak görüp bu hücrelerle savaşmaya başlar. Bu durumda kıl kökleri etrafında bulunan lenfosit denen hücreler sitokin diye adlandırılan kimyasallar salgılarlar ve bu da saçlarda dökülmeye neden olur.

Hastalığın ailesel özelliği var mıdır?
Alopesi areata ailenin bir bireyinden fazlasında görülebilir veya ailenin diğerlerinde pernisiyöz anemi ve vitiligo gibi diğer immun hastalıklar bulunabilir.

Hastalık bulaşıcı mıdır?
Alopesi areata bulaştırıcı değildir.

Alopesi areatanın nedeni nedir?
Hastalığın yenilen gıdalarla bir ilişkisi yoktur. Diğer sağlık problemlerinde olduğu gibi hastalık stressli bir olaydan sonra başlayabilir, fakat bu olguların hepsinde yoktur.

Hastalık nasıl görülür?
Alopesi areata belirgin bir rahatsızlık vermediği için, genellikle berberler tarafından saptanır. Saçın büyümesi durur ve kökünden ayrılır. Alpopesi areata üç evre gösterir. İlk olarak saçlar aniden dökülür, sonra dökülen alanda genişleme olur. Son olarak da saçlar başlangıçta renkleri beyaz veya gri olarak çıkmaya başlarlar. Bu ayları hatta yılları alabilir. Yeni kıllar çıkarken diğerleri dökülebilir.

Saçların tamamı dökülebilir mi?
Etkilenen hastaların %5 ine kadar olanında tüm saçlar dökülebilir. Bu duruma alopesi totalis denilir ve çok uzun sürebilir. Hastaların %1 inden azında vücut kılları tamamiyle dökülür, bu durum alopesi üniversalis olarak bilinir.

Hastalığın başka bir zararı var mıdır?
Alopesi areata fiziksel bir rahatsızlığa neden olmaz, ama psikolojik olarak hastayı etkiler.

Tedavisi Nasıl Yapılır?
Ne yazık ki hastalıkta kesin çözüm sağlayabilecek tedavi yoktur. Hastalık yavaş bir şekilde kendiliğinden iyileşebilir. Bazen yeni gelen saçlar beyaz veya gri renktedir, daha sonra orijinal renklerine dönerler.
Saçsız alana kortizon enjekte edilmesi saçların çıkışını hızlandırabilir. Bu tedavi intralezyonel kortizon enjeksiyonu olarak bilinir. Saçlardaki yeniden büyüme sadece enjeksiyon yapılan yerde görülür. Bu tedavi yeni alanlarda saç dökülmesini engellemez. Bununla beraber saçlar çıkmaya başlarsa ilave olarak yapılan enjeksiyonlar saçların çıkmasına yardımcı olur.

Hastalığın tedavisinde bir çok farklı alternetif yöntem kullanılır. Fakat bu tedavilerin sonuçları değişkendir. Bazı losyonların kullanılması bazı kişilerde saçların çıkmasına neden olmaktadır. Bu amaçla kortizonlu ilaçlar veya minoksidil ve tahriş edici bir ajan olan ditranol kullanılabilir.

İmmunoterapi denen tedavide düşük bir konsantrasyonda allerjik reaksiyon oluşturabilecek bir madde dökülen alan uygulanır ve bir allerjik kontakt dermatit oluşması sağlanır. Bu amaçla sıklıkla diphenylcyclopropenone (diphencyprone) kullanılır. Ne yazık ki bu tedavi tahriş edici ve rahatsızlık vericidir,sıklıkla lenf bezlerinde büyümeye neden olur.
Yaygın saç kaybı durumunda güvenilir bir tedavi yöntemi yoktur. Kortizon içeren haplar, PUVA dediğimiz bir ışık tedavisi uygulanabilir. Fakat bu tedavilerin bir takım yan etkileri vardır.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:37 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 



Çevremizde ultraviyole (UV) radyasyonun ve bir çok farklı kaynağın zararlı etkileri vardır. Güneş yanığı UV radyasyonun ilk zararlı belirtisiyken uzun süreli güneşe maruz kalmak fotoyaşlanan ve cilt kanserine neden olabilir. Bazı kişiler ise güneşe aşırı hassastırlar ve korunmaları gerekir.

Şu an güneşten korunmanın en iyi yolu güneşten koruyucu kremlerin kullanılmasıdır. Bununla beraber bu kremlerin kullanımının bir takım zorlukları vardır. Bu kremler 2 saatte bir uygulanmalıdır ve ayrıca tüm bu kremlerle korumak zordur.
Son yıllarda ağızdan alınan ve yüzeysel uygulanan bir takım antioksidan fotoprotektif ajanlar çıkmıştır.

Bu ajanlar nasıl etkili olur?
Vücutta bir takım reaksiyonların sonrasında oluşan serbest radikaller ve reaktif oksijen radikalleri vücut için bir takım zararlı etkilere neden olur.
· UV nin oluşturduğu günaş yanığı hücrelerinin sayısını azaltır.
· Langerhans hücrelerini korur.

Ağızdan alınan veya lokal olarak sürülen antioksidanlar nelerdir?
· Vitamin C
· Vitamin E
· Karotenler (özellikle beta karoten)
· Yeşil çay

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:37 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 



Hirsutism (aşırı kıllanma) kadınlardaki kılların aşırı artmasına verilen durumdur.

Kadınlarda hirsutism var denilebilmesi için hangi bölgelerde kıllanma görülmesi gereklidir?
Bu kıllanma erkek tip kıllanma, yani bıyık ve sakal bölgesinde kıllanma görülmesi ve kol ve bacaklarda da kılların normalden kalın olması şeklindedir.Bu durumda göğüs bölgesinde ve cinsel bölgenin dışındaki karın ve kalça bölgesinde kıllanma vardır.

Hangi durumdabir kadında hirsutism var, hangi durumda kıllanmanın düzeyi normaldir denilebilir?
Bu durum kültürel ve ırksal faktörlere göre değişebilir. Ama hirsutismus oldukça yaygındır. Hirsurism genellikle ailesel ve genetik orijinlidir. genellikle bu tip ailelerde herkez kıllı olduu için bu durum normal kabul edilir. Ama bazı toplumlarda da bu durum istenmeyen bir hadisedir.

Hirsutismus hormonal faktörlere bağlı olarak mı gelişir?
Bazı hirsutismi bulunan kadınlarda hormonlar(testesteron_erkeklik hormonu) artmasına rağmen, çoğu kadında hormon seviyeleri normaldir. Bu kadınlarda kıl kökleri çok az miktarda hormona aşırı duyarlıdır. Bu durumda kıllar hızlı uzar ve kalındırlar. Kıllanma genellikle ergenlik döneminde başlar ve yaşlandıkça artar.

Hastalara hormon testleri yapılmalı mıdır?
Hirsutismin yüksek hormon düzeylerine bağlı olup olmadığını saptamak için kanda hormon düzeylerine bakmak gerekir.

Hormonlardaki yükseklik hangi durumlarda oluşur?
Beyinde hormon salgılayan hipofiz bezi ve böbrek üstü bezindeki tümörler hormon tahlilllerinde yükselmeye neden olur. Kandaki prolaktin ve kortizol düzeylerine de bakılmalıdır.

Hormon tehlillerinden başka tetkik yapılması gerekir mi?
Yumurtalıklarda polikistik over sendromu olup olmadığını anlamak için ultrasonografi yapılmalıdır.

Hirsutism hangi fiziksel yöntemlerle tedavi edilrebilir?
Tedavide kalıcı olmayan bazı yöntemler uygulanabilir.

Kalıcı olmayan bu yöntemler nelerdir?
  • Kılların rengini açma: Kılların renginin çeşitli kimyasallarla azaltılması kılları daha az belirgin hale getirir.
  • Depilatör kremler: Bu kremler perma solüsyonlarında bulunan thioglikolat içerirler. Bu kremler kıllı alana sürülüp 15-30 dakika bekletilmelidir. Sonra krem silindiğinde kıllarında kremle birlikte döküldüğü görülecektir. Bazen bu kremler cildi tahriş edip dermatite yol açabilirler.
  • Traşlama: traşlama işleminin günde 2 kez yapılması gerekbilir. traşlam olayaı kılları kalınlaştırmaz.
  • Ağda: Ağda işlemi 6 haftada bir tekra edilmelidir.
  • Epilady: Bu cihazlar kılı çekerek etkili olurlar.
Kalıcı yöntemler nelerdir?
  • Elektrolisis/termolisis: Bu yöntemle kıllar kalıcı olarak ortdan kaldırılabilir, fakat bu uzun sürer. İnce kişiye özel steril bir iğne kıl köküne sokulur minimal düzeyde bir elektrik akımı verilir, bu akım ısıya dönüşerek kılı harap eder. Küçük alanlara bir kaç haftada bir uygulamulanana yapılır. Uyulanacak alan çok geniş ise işlem maliyeti artar. Uygun yapılmayan tedavi ile iz kalabilir.
  • Lazer tedavisi: Sozamanlarda uzun dalga boylulaserler epilasyon yöntemi olarak kullanılmaktadır. Zaman geçtikçe bulaserlerin etkinlikleri daha net olarak belli olacaktır.
Fiziksel epilasyon yöntemlerinin yan etkileri nelerdir?
Ağda, traşlama gibi yöntemlerle folikülit gelişebilir. Bu durumda tedavi edilen kıl kökleri iltihaplıdır ve ağrılı sivilce benzeri bir oluşum meydana gelir. Folikülit haftalarca sürebilir. Bu durumda işlem en azından kısa bir süre durdurulmalıdır.

Hirsutismus medikal olarak nasıl tedavi edilir?
Hormon tedavisi: Orta ve şiddetli düzeyde hirsutismi buluna bayan hastalarda antiandrojen maddeler içeren ilaçlar kullanılır. Nu ilaçlar erkeklik hormonları iel karşı etkileşime girerler. Bir çok olguda kıl uzam süresi yavaşlar, kıllar daha ince ve daha az görünebilir hal alır. Belirgin iyileşme görülmesi için 6-12 ay geçmesi gerekir ve tedavi yıllarca sürdürülmelidir.

Bu hormon ilaçları nelerdir?
  • Spironolakton: 50-200 mg dozunda aşırı kıl gelişimini yavaşça azaltır. Bazen doğum kontrol haplarıyla birlikte kullanılabilir. Yan etki olarak göğüslerde hassasiyet ve adet düzensizliği yapabilir.
  • Doğum kontrol hapları: Bir çok düşük doz kombine haplar faydalı olabilmesine rağmen, Diane 35 özellikle spesifik antiandrogenik aktiviteye sahiptir. (erkeklik hormonu karşıtı etki) Bu haplar siproteron ve östrojen içerirler. Yan etki olarak özellikle ilk aylarda adet dönemleri arasında kanama, göğüslerde hassasiyet, baş ağrısı yapabilir. Doğum kontrol hapları her kadın için uygun olmayabilir.
  • Siproteron: Adet siklusunun ilk on günü 50-200 mg dozda doğum kontrol hapları ile birlikte kullanımı oldukça etkilidir. Kilo artışı, depresyon ve libido kaybı yapabilir.
Hirsutismin tedavisini hangi branş uzmanları yaparlar?
Eğer hirsutisminiz var ise muhakkak dermatoloji, jinekoloji veya endokrinoloji uzmanlarına başvurmalısınız.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:37 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Egzema kelimesi bir çeşit dermatit (deri enflamasyonu) tablosunu tanımlamak için kullanılır. Egzemanın erken evresinde deride kızarıklık, su toplaması ve sulantı görülür. Daha sonra deri pullu kahverengimsi kalınlaşmış bir hal alır. Genellikle egzama kaşıntılıdır. allerjik kontakt dermatit, seboreik dermatit ve numuler dermatit egzema grubu içinde yer alan hastalıklardır. Bu yazıda spesifik bir egzema olan atopik egzema veya atopik dermatitden bahsedilecektir.

Atopik Dermatit veya Atopik Egzema
Atopi kelimesi deri, burun veya akciğerin aşırı enflamasyona eğilimini gösteren bir tanımlamadır. Atopinin ailesel özelliği vardır. Bu ailelerde saman nezlesi, astım gibi hastalıklar, deri hassasiyeti veya atopik dermatit geçirme hikayesi mevcuttur. Atopik dermatit olan bir çok hastanın ailesinde de benzer sorunlar vardır.

Atopik dermatit dünyada yaygın bir hastalıktır. Hastalığa her yaşta rastlanılabilmesine rağmen, en sık bebeklikten gençliğe kadar olan yaş diliminde görülür. Deri döküntüsü oldukça kaşıntılı olup, yaygın veya sınırlı olarak görülebilir.
Bu tablo sıklıkla çocukluk döneminde veya en azından 25 yaşından önce iyileşir. Hastaların % 50sinde hastalık, çocukluk dönemindeki kadar ağır olmasa da, ömür boyu sürer. Atopik dermatit aileler ve tedavi eden hekimler için rahatsız edici olabilir.

Eğer hastalık bebeklik döneminde başlarsa infantil egzama adını alır. Kaşıntılı, sızıntılı ve kabuklanma olan döküntü özellikle yüzde ve saçlı deride görülebilirken, başka alanlarda da mevcut olabilir. Kaşıntı olması nedeniyle bebekler kafasını, yanaklarını elleri ile kaşır veya yastığa sürter. Bir çok bebekteki döküntü iki yaştan önce geriler. Uygun tedavilere problem çözülene kadar devam edilir.
Bebeklik döneminden sonra, döküntü daha az kırmızı, daha az sızıntılı ve kabukludur. Döküntü daha kuru, kahverengimsi gri renkte ve kepekli veya deri kalınlaşması şeklindedir. Kaşıntı şiddetli bir şekilde devam etmektedir ve özellikle geceleri belirginleşir. Bazı hastalar kaşıntı nedeniyle derilerini kanatır ve buna bağlı kabuklar oluşabilir. Bu nedenle bu alanlarda enfeksiyon gelişebilir.

Ergenlik döneminde döküntü tipik olarak el ve ayaklardadır. Ama bazen el bilekleri, diz ve dirseklerin arka yüzü, ayak bilekleri, yüz ve göğüsün üst bölümü etkilenebilir.


Yüzünde atopik dermatit bulguları bulunan bebek


Atopik dermatit nasıl tanınır?
Yukarda tanımlanan bulgularla birlikte ailede allerjik hastalıklar var ise, tanı kolaylıkla konulur. Uygun, düzenli ve erken yapılan tedavi bulguları rahatlatır ve hastalığın şiddetini ve süresini azaltır. Hastalık bazen tipik olmayan bir şekilde avuç içleri el ve parmak sırtlarında veya ayakların üzerinde görülebilir.

Atopik dermatitle ilgili soru ve cevaplar
S. Bu durum diğer allerjilerle birlikte görülebilir mi ve bazı gıdalar hastalığa neden olabilir mi? C.Evet , fakat nadiren. (Yaklaşık % 10 oranında) Bazı gıdalar atopik dermatitin oluşmasında etkili olmasına rağmen, özellikle astımı olan bebekler ve küçük çocuklarda bu gıdaların kesilmesi hastalıkta iyileşme sağlamaz. Ani cevaba neden olan gıdalar yasaklanmalıdır. Doktor kontrolünde bazı gıdalar kısıtlanıp, daha sonra yine doktor kontrolünde tekrar hastaya verilmesiyle egzemanın gıdalarla şiddetlenip şiddetlenmediği saptanabilir.

S. Çevresel faktörler etkili midir ve hastalığı iyileştirebilir mi?
C . Ara sıra toz ve toz tutan objeler ( yün yastıklar, yataklar, halılar, bazı oyuncaklar ve yün ve sentetik kıyafetler ) hastalığın kötüleşmesine neden olabilir.

S. Astım ve saman nezlesi için kullanılan allerji testleri hastalığa neden olan etkenlerin bulunması açısından faydalı mıdır? C. Bazen, fakat her zaman değil. Pozitif bir test hastaların ancak % 20 sinde allerji olduğunu gösterir. Eğer test negatifse bu maddeye karşı kesinlile allerji olmadığını gösterir. Bu testlerin bu konuda tecrübesi olan bir hekim tarafından yapılması gerekir.
S. Saman nezlesi ve diğer allerjiler için kullanılan aşı tedavisi faydalı mıdır?
C. Genellikle değildir. Hatta bazı hastalarda hastalığın kötüleşmesine yol açabilir.

S. Hastalığı tedavi etmek için ne yapılmalıdır?
C. Dermatoloji uzmanınızın önerilerine uyunuz. Deriyi tahriş eden krem, losyon ve sabunlardan, kaba, pürtüklü ve sıkı saran giysiler ve yünlülerden uzak durun. Ani ısı değişikliği ve terlemeye neden olan aktiviteler atopik dermatiti şiddetlendirir. Hastalığı kötüleştiren duygusal değişiklikler gibi faktörler, banyo ve cildi nemlendirme konusunda doktorunuzun tavsiyelerine uyulmalıdır.

Doktorunuz deriye sürülen kortizonlu krem, merhem ve losyonları reçete edebilir. Ayrıca kaşıntıyı gideren antihistaminik dediğimiz hapları veya şurupları verebilir. Eğer ikincil olarak enfeksiyon gelişirse antibiyotik kullanılması gerekebilir. Bazen şiddetli olgularda ultraviyole(mor ötesi) ışık tedavisi uygulanabilir. Standart tedavilere cevap vermeyen olgularda yeni bir çok tedavi alternatifi bulunmaktadır.

Ağız yoluyla kortizon tedavisinden mümkünse kaçınılmalıdır. Fakat tedavisi başarılı olmayan olgularda hap veya enjeksiyon şeklinde kortizon kullanılabilir.
Son yıllarda bu hastalığa karşı bazı spesifik tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Topikal immunmodilatör adını verdiğimiz ilaçlar orta şiddetteki egzemalarda kullanılmaya başlanmıştır.Takrolimus ve pimekrolimus adındaki bu ilaçlar kortizon içermez. Yeni keşif edilen bu ilaçlar hakkında yapılan son çalışmalarda, bu ilaçların egzeması olan hastalarda iyileşme sağladığı ve de kortizonlu ilaçlar gibi yan etki oluşturmadığı saptanmıştır.
Atopik dermatit oldukça yaygın bir hastalıktır. Uygun yapılan bir tedavi ile hastaların büyük bölümünde hastalık kontrol altına alınabilir.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:38 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Ayakta mantar enfeksiyonuna çok sık rastlanır, hemen herkes hayatında bir kez mantar enfeksiyonu geçirir. Hastalık ergen ve erişkin erkeklerde sıktır, fakat kadınlarda ve 12 yaş altında çocuklarda da görülebilir. Ayaktaki mantar enfeksiyonu tedavi edilebilir, fakat kolaylıkla tekrar edebilir.
Ayakta mantar enfeksiyonuna neden olan etken, insan derisinde özellikle ayakta kolaylıkla çoğalır. Mantar özellikle karanlık, nemli ve ılık ortamlarda kolaylıkla ürer. Ayakkabının içindeki ayaklar mantarın üremesi için çok uygundur. Aynı mantar türü kasık bölgesinde de enfeksiyona neden olabilir.

Ayakta mantar enfeksiyonu nasıl gelişir?
Ayaktaki mantar enfeksiyonu bulaşıcıdır ve çıplak ayakla durulan yerlerde kolaylıkla bulaşır. Bununla beraber ayakta mantar enfeksiyonu gelişmesine neden olan kesin faktörler bilinmemektedir. Islak ayaklar, sıkı ve hava almayan ayakkabılar, çoraplar, yüzme, banyo alma ve egzersiz sonrasında ayakların kurulanmaması ayakta mantar enfeksiyonunun gelişmesine neden olur.

Ayakta mantar enfeksiyonu nasıl görünür?
Ayaktaki mantar enfeksiyonu herkeste aynı şekilde görülmez. Bazı kişilerde ayak parmak araları (özellikle son 4 ve 5 parmak arası) soyulur, kabuklanır ve pullanır. Aynı zamanda kızarıklık, pullanma ve hatta kuruluk ayak tabanında da olabilir. Bu enfeksiyon ayakta yanma ve kaşıntıya da neden olabilir. Daha az kişide yoğun kaşıntılı su kabarcıklarından oluşan küçük alanlar gelişebilir. Bu değişiklikler egzema ve sedef ile karışır.

Ayakta mantar enfeksiyonu


Ayak tırnaklarında da mantar enfeksiyonu gelişebilir ve tedavisi güçtür. Ayak tırnaklarındaki mantar enfeksiyonu tırnakta kepeklenme, kalınlaşma ve tırnağın bir kısmının ortadan kalkmasına neden olabilir. Bu tip değişiklikler sedef, travma ve yaşlılığa bağlı olarak da oluşabilir.




Ayak tırnağında mantar enfeksiyonu


Ayaktaki bütün cilt döküntüleri mantara bağlı olarak gelişmediğinden, ayaktaki her döküntü için mantar ilacı kullanılması döküntünün kötüleşmesine neden olabilir. Bu durumda bir Dermatoloji uzmanına başvurunuz. Doktorunuz size doğru tanıyı koyarak, doğru tedaviyi verecektir. Tedavi edilmeyen mantar enfeksiyonunda ayakta su kabarcıkları ve çatlamalar meydana gelir ve ikincil olarak bakteri enfeksiyonu gelişebilir.
Ayaktaki mantar enfeksiyonuna nasıl tedavi konur?
Dermatoloji uzmanınız cildinizi dikkatlice muayene eder. Ayağınızdaki kepeklerden örnek alarak mikroskop altında mantar arar veya bu materyali mantar üretmek için mantar kültürüne gönderir.

Ayaktaki mantar enfeksiyonu nasıl tedavi edilir?
Mantar tanısı konulduğunda tedavi bir an önce başlanmalıdır. Basit olgularda antifungal içeren kremler etkilidir ve yanma kaşıntı gibi bulguları hızla giderirler. Şiddetli olgularda eğer enfeksiyon krem tedavilerine dirençli ise antifungal tabletler kullanılabilir. Ayak tırnaklarındaki mantar enfeksiyonunun tedavisi güçtür ve antifungal tabletlerin aylarca kullanılması gerekir. Tedavinin düzgün uygulanması gerekir. Derinizde herhangi bir bulgu olmadığı halde mantar derinizde halen yaşıyor olabilir, bu durumda tedavinin erken kesilmesi tekrara neden olabilir.

Ayakta mantar enfeksiyonundan korunmanın yolları nelerdir?
Ayaktaki mantar enfeksiyonundan korunmak için aşağıdaki kurallara uyunuz:
  • Ayaklarınızı her gün yıkayınız.
  • Banyo sonrasında ayaklarınızı iyi kurulayınız
  • Özellikle yaz aylarında sıkı ayakkabılar giymekten kaçınınız. Sandalet gibi ayakkabıların giyilmesi en uygundur.
  • Teri emecek tarzda pamuklu çoraplar giyin ve çoraplarınızı her gün gerekirse daha sık değiştirin.
  • Antifungal içeren pudraları ayağınıza sürün ve ayakkabılarınızın içine dökün.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:38 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 



Bazal hücreli karsinoma en sık rastlanılan kanserlerden biridir. Olguların bir çoğunda güneş ışığına aşırı maruz kalmanın hastalığa neden olduğu düşünülmektedir. Günümüzde sıklığı artmaktadır, çünkü insanlar dışarıda daha fazla zaman geçirmektedir. Bazı görüşlere göre ozon tabakasının incelmesi ultraviyole ışığın daha fazla yeryüzüne ulaşmasına neden olmaktadır. Bazal hücreli karsinoma diğer organlara yayılmaz, kan yolu ile dağılmaz, nadiren etraf dokulara yayılarak bu dokularda hasar oluşturabilir. Bu nedenle bazal hücreli karsinoma uygun cerrahi tekniklerle tedavi edilmelidir.

Bazal hücreli karsinomanın görüntüsü nasıldır?
Bazal hücreli karsinoma sıklıkla yüz, saçlı deri, kulak, göğüs, sırt ve bacak gibi güneş gören alanlarda görülür. Tümör farklı klinik görünümlerde kendini gösterebilir. En sık görülen tipi küçük inci beyazı kubbe şeklinde şişliklerin görülmesidir. Yüzeyinde kan damarları görülebilir. Bazal hücreli karsinoma zaman zaman iyileşip, zaman zaman tekrar eden sivilce benzeri oluşumlar şekilde olabilir.
Daha nadir görülen morfeiform tipi beyaz sarı mumumsu, pürüzsüz yara izleri şeklindedir. Kanama, iyileşme ve yeniden tekrar etme bazal hücreli karsinomanın tipik belirtisidir.

Bazal Hücreli Karsinoma olduğumu düşünüyorum. Ne yapmalıyım?
Eğer iyileşmeyen bir yaranız mevcut ise muhakkak bir Dermatoloji uzmanına muayene olmalısınız. Doktorunuz muayeneden sonra biyopsi alıp almama kararını verir. Biyopsi lokal anestezi eşliğinde yapılan kolay bir işlemdir. Öncelikle doktorunuz diş hekimlerinin kullandığına benzer çok az bir lokal anestetik maddeyi derinize enjekte eder. Bu bölge uyuştuğunda doktorunuz punch biyopsi aleti ile hastalıklı alandan küçük bir miktar deri parçası alır.Yara yeri uygulama sonrasında bandajlanır ve doktorun önerdiği yara bakım önerilerine uyulur. Yara beş yedi günde iyileşir. Bazal Hücreli karsinomanın bir çok tipi vardır. Biyopsinin amacı hem bazal hücreli karsinoma tanısı koymak, hem de tipini belirlemektir. Tümör oldukça ince ve yüzeysel ise doktorunuz biyopsiyi hem tanı hem de tedavi amaçlı olarak planlayabilir.

Biyopsi sonucu Bazal hücreli Karsinoma olarak gelirse ne yapılmalıdır?
Doktorunuz sizle tartışarak en uygun cerrahi yöntemin hangisi olduğuna karar verir. Elektro cerrahi bir tedavi metodudur. Bu işlemde deri kanserinin yüzeyi kazınır ve zemini elektrik akımı veren bir iğne yardımı ile yakılır.Bu yapıldığında genellikle ek bir tedaviye ihtiyaç duyulmaz. Klasik basit cerrahi tedavi yönteminde kanserli doku kesildikten sonra bazı plastik cerrahi yöntemleri kullanılarak deri yüzeyi dikilir. Bu durumda çıkarılan biyopsi materyali mikroskop altında da incelenebilir. Diğer tedavi yöntemleri buz tedavisi (kriyoterapi), radyoterapi veyalaser tedavisidir. Bazı durumlarda Mohs mikrocerrahisi denilen özel bir cerrahi yöntem doktorunuz tarafından tavsiye edilebilir. Bu yöntem özellikle tekrarlayan, geniş alana yayılan tümörlerde ve de kozmetik açıdan önemli olan yüz gibi bölgelerde uygulanır.

Bu tedavi yöntemleri ile yara izi kalır mı?
Tümör genellikle yüz gibi kozmetik açıdan önemli alanlarda görüldüğünden, hastaların bir çoğu yara izi konusunda kaygılıdır. Eğer tümör küçükse klasik tedavi yöntemleri oldukça başarılıdır. Hastanın estetik beklentisi fazla ise Mohs Cerrahisi önerilir.

Bazal Hücreli karsinoma diğer kanserler gibi kan yoluyla diğer organlar yayılmadığı halde neden tedavi edilmelidir?
Bazı kişiler Bazal Hücreli karsinoma diğer kanserler gibi kan yoluyla diğer organlara yayılmadığı için tedavinin gereksiz olduğunu düşünmektedir. Unutulmamalıdır ki; Bazal hücreli karsinoma bir kanserdir ve tedavi edilmezse etrafındaki dokulara yayılır. Bazal hücreli karsinoma kendi kendine iyileşmez. Göz, kulak, burun gibi önemli organlar ve sinirlerin yoğun olduğu bölgelerdeki tümör tedavi edilmezse ileride problem oluşturabilir.

Bende bir kez Bazal hücreli karsinoma oldu. Yenisinin gelişme olasılığı var mı?
Bu durumda beş yıl içinde yeni bir Bazal hücreli karsinomaya yakalama olasılığınız %40 tır.Bu nedenle dermatologunuza belli aralıklarla muayene olunuz ve iyileşmeyen yaralarınız olduğunda hemen doktorunuzla temasa geçiniz.

Ben Bazal hücreli karsinoma hastasıyım. Melanom gibi diğer deri kanserlerine yakalanma riskim var mı?
Çok sayıda Bazal hücreli veya squamöz hücreli karsinoması olan hastalarda melanom görülme olasılığı daha fazladır. Bu nedenle melanoma olup olmadığını araştırmak için yılda bir kez tüm cildin muayenesi yapılmalıdır. Fakat bilinmelidir ki Bazal hücreli karsinoma melanoma dönüşmez.

Bazal hücreli karsinomadan korunmak için neler yapabilirim?
Güneşin yaydığı ultraviyole radyasyon kanserin sebebi olarak görüldüğünden, güneşten korunmak bazal hücreli karsinoma gelişimini azaltmaya yardımcı olabilir.
Güneşe maruziyetin %85i çocukluk çağında meydana geldiğinden, ilerde bazal hücreli karsinoma gelişmemesi için çocuklar güneşten korunmalıdır. Dışarıda kalınan zamanlarda 15 veya üzeri koruma faktörü olan güneşten koruyucular kullanılmalı, geniş şapka ve güneşten koruyan elbise giyilmeli, saat 10.00 ile 16.00 arasında güneşte kalınmamalıdır. Dışarıda kalınan zamanlarda bir buçuk saatte bir güneşten koruyucu uygulanmalıdır. Eğer düzenli güneşten koruyucu kullanır ve uygunsuz saatlerde güneşte kalmaktan kaçınırsanız, bazal hücreli karsinoma olma riskinizi azaltırsınız.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:38 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 


Behçet hastalığı ağızda ve cinsel bölgede ağrılı ülserler (yaralar), göz problemleri ve deri bulgularıyla seyreden bir hastalıktır. Hastalık nadir görülmekle birlikte Türkiye'de daha nadirdir. Hastalık 1924 yılında bu hastalığı tanımlayan Tütk Dermatolog Hulisi Behçet'in adıyla Behçet hastalığı olarak adlandırılmıştır.

Behçet Hastalığının nedenleri nelerdir?
Hastalığın tam olarak nedeni bilinmemekle birlikte, otoimmün bir hastalık olarak tanımlamaktadır. Otoimmun hastalıklarda bağışıklık sistemi vücuttaki dokulara karşı savaşa geçer. Bu durumun nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, hastalığın gelişiminde bakteri ve virüs enfeksiyonlarının rolü olabilir.

Kimler Behçet Hastalığı açısından risk altındadırlar?


Behçet Hastalığı ipek yolu üzerinde bulunan ülkelerin insanlarında daha sık ve şiddetli olarak görülen bir hastalıktır. Akdeniz ülkeleri orta doğu ve uzak doğuda 10.000 kişinin birinde Behçet Hastalığı görülür. Hastalık başka ülkelerde başka etnik gruplarda da görülebilir. İpek yolu üzerindeki ülklerde erkeklerde daha fazla görülürken, diğer etnik gruplarda kadınlarda daha sık görülür. Hastalık her yaşta görlebilmkle birlikte en sık 20-30 lu yaşlarda ortaya çıkar. Behçet Hastalğının belirtileri nelerdir? Ağız ülserleri Behçet Hastalığının en sık ve ilk görüleen bulgularındandır. Bununla beraber bu belirtiler ortaya çıkmadan evvel hastalar aşağıda belirtilen bir çok tekrar eden bulguyu gösterebilirler:
  • Halsizlik ve kilo kaybı baş ağrısı
  • Vücut derecesinde değişiklikler
Ağrılı ağız ülserleri genellikle hastalığın ilk bulgusudur ve hastaların %70 inde görülür. Ülseler dilde dudak ve

yanak içlerinde ortaya çıkabilir. Genellikle 1-2 hafta sürerken, bazen 3 haftaya kadar uzayabilirler.Hastalığın diğer


bulguları şunlardır:
  • Cinsel bölgedeki Ülserler : Bu ülserler ağız ülserlerinden daha nadir görülürler. Ağrılıdırlar ve genellikle iz bırakarak iyileşirler. Göz Tutulumu : Uveit dediğimiz durumda gözde kızarıklık ve şişme olur. Bazen hastalıkta retinada hasarlanır ve tedavi edilmezse körlüğe neden olabilir.
  • Deri Bulguları : Eritema nodosum dediğimiz ağrılı şişlikler sık görülür. Kollar bacaklaar ve gövdede sivilce benzeri döküntüler görülebilir.
Daha az görüleen bulgular mide bağırsak sistemine ait rahatsızlıklar( karın ağrısı, ishal, kusma), eklem ağrıları ve

şişlikleri, sinir sistemi problemleri ve damar dokusu ve dolaşım sistemi problemleridir.

Behçet Hastalığına nasıl tanı konulur?

Behçet hastalığında bütün bulgular bir arada olmadığında tanı koymak zor olabilir. ; Eğer hastada ağızda ve cinsel

bölgt, göz ve deri bulguları var ise tanı daha rahat konulur. Hastalığın tanısı aşağıdaki kriterlere göre konulur.:


Yılda en az 3 kez ağızdda tekrar eden aft ile birlikte aşağıdaki kriterlerden iki veya daha fazlasının bulunması:
  • Cindel bölgede ülserler Göz tutulumu (Üveit ve retinada hasar) Deri bulguları
  • Pozitif paterji testi (Behçet hastalığını tanımak için yapılan bir test)
Behçet Hastalığı nasıl tedavi edilir?

Behçetin kesin tedavisi yoktur. Temel hedef hastalığın bulgularını tedavi etmek ve komplikasyonların gelişmesini

engellemektir. Behçet Hastalığı bir çok organı etkileyebilen bir hasstalık olduğunddan farklı uzmanlık dallarından

oluşan bir ekip tarafından kontrol edilmelidir. Aşağıdaki bazı ilaçlar hastalığın bulgularını kontrol alabilir:


Yerel Tedavi
  • Tetrasiklinli solüsyonlar Yerel olarak uygulanan kortizonlu ilaçlar
  • çeşitli anestrtik maddeler
Sistemik tedavi
  • ağızdan alınan kortizon aspirin, İbuprofen gibi kortizon dışında antiinflamatuar ilaçlar bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar azathioprine , chlorambucil)
  • deneysel olan ve araştırılan ilaçlar (kolşisin, siklofosfamid, talidomid, infliksimab ve potasyum iodid)
Hastalığın seyri nasıldır?
Behçet Hastalığı kronik bir hastalıktır ve şiddeti değişebilen bir şekilde akut hecmeler halinde alevlenme
gösterir.Hastalığın erken evresinde ataklar daha sıktır ve bir lkaç hafta sürebilir.Hastalık ilerledikçe atakların arasındaki süre uzar ve bazı hastalarda ataklar tamamıyla durabilir. Behçeet hastalarının % 4ünde ölüm meydana gelir. Ölüm nedeni mide bağırsaklarda delinme sinir sisteminin etkilenmesi ve damarsal yapılardaki balonlaşma şeklinde bozukluklardandır.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:38 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 



Benler nedir?
Benler genellikle deriniz zararsız değişikliklerindendir. Tıp dilinde melanositik nevüs olarak bilinirler ve melanosit denen pigment hücrelerin (derinin rengini veren hücreler) çoğalması sonucu gelişirler.

Benler ne şekilde görülebilirler?
Benler düz veya kabarık olabilirler. Renkleri pembeden kahbverengi siyaha kadar değişebilir. Benlerin sayısı genetik olarak ve güneşe maruz kalmanın derecesine bağlı olarak değişir.

Benler ne zaman oluşurlar ve nasıl gelişirler?
Benler doğumda mevcut olabildikleri gibi genellikle çocukluk yaşında gelişirler. Erken evrede nevüs hücreleri derinin üst tabakası (epidermis) ile derinin orta kısmı (dermis) arasındadır. Bu nevüslere Junctional nevüs denir. Bu benler düz ve renklidirler. Benler geliştikçe nevüs hücreleri dermise de yayılır(compound nevüs) veya sadece dermiste bulunurlar (dermal nevüs). Bu benler kalınlaşmıştırlar ve sıklıkla deri yüzeyinden kabarıktırlar.Renkli omayan dermal nevüsler sellüler nevüs olarak adlandırılırlar. Bazı nevüsler ise oldukça koyu mavi renktedirler ve mavi nevüs adını alırlar. Benler güneşe maruz kalındıktan sonra ve gebelikte koyulaşırlar. Erişkin çağda renklerini kaybeder ve yaşlılık döneminde tamamen ortadan kalkabilirler.

Ben tipleri nelerdir?
Doğumsal pigmente nevüs
Doğuşta mevcut olan bir ben konjenital pigmente nevüs olarak adlandırılır. % 1 bebekte bu benler görülür. Boyutları birkaç milimetreden vücudun çok geniş alanlarını kaplayacak kadar olabilir. Özellikle çok geniş olanlarının melanom denen bir cilt kanseerine dönüşme olasılığı vardır.
Halo nevüs
Bazı benlerin etrafı beyaz bir halka ile kaplıdır. Bu tip benler çocuklukta ve ergenlik döneminde görülür. Herhangi bir zararları yoktur ve zamanla ortadaki ben ve beyaz halka ortadan kalkar. Bazen renk değişikliği melanom denen cilt kanserinde de görülebilir, eğer şüphe duyulursa biopsi almak gerekebilir.

Çiller
Çiller küçük açık kahve renkli düz deri lekeleridir ve genellikle açık renkli kimselerde görülürler. Genellikle güneşe maruz kalınan alanlarda bulunurlar ve yaz aylarında renkleri koyulaşır.

Sıradışı benler
Sıra dışı benler Clark Nevüs (Atipik nevüs) olarak bilinrler. Bu benler normal olmayan görüntüdedirler. Kenarları düzensiz, büyük boyutta, sıklıkla melanom denen cilt kanserine benzer şekildedirler, fakat çoğunlukla selimdiler. Kaygı uyandıran görünümlerinden dolayı gerekli olmadığı halde cerrahi olarak çıkarılabilirler. Sıradışı benleri olan kişiler özellikle ailelerinde melanom denen cilt kanseri var ise melanona yakalnma açısında risk taşırlar.

Benlerdeki değişiklikler neyin belirtisi olabilirler?
Melanoma derinin pigment (boya) hücrelerinden kaynaklanan kanseridir. Eğer bir ben büyüklüğünü, şeklini veya rengini değiştirirse ve ya erişkin dönemde yeni bir ben çıkarsa muhakkak bir dermatoloji uzmanı tarafından incelenmelidir. Dermatologlar dermatoskopi denen bir yöntemle benlerin görüntüsünü büyüterek inceleyebilirler ve eğer gerekirse biyopsi de alabilirler.

Benler nasıl tedavi edilir?
Bir çok ben zararsız olması ve çıkarılmasına gerek olmamasına rağmen aşağıdaki durumlarda tedavi edilmelidir.
  • K anser olasılığı var ise : Bir benin yapsısı düzensizse, çevreye doğru yayılıyor ve rengini değiştiriyorsa tedavi edilmelidir.
  • Eğer bir ben kıyafetlerin, tarağın ve tıraş bıcağının bene zarar verebileceği yerlerde ise çıkartılmalıdır.
  • Kozmetik nedenler
Benler hangi yöntemlerle tedavi edilir?
1.Traşlama şeklinde biyopsi
Deriden kabarık bir ben bu yöntem ile kolaylıkla edavi edilebilir. Deri lokal anestezi ile uyuşturulduktan sonra bir cerrahi bıcak veya koter ile çıkartılır. Yara düz beyaz bir leke bırakarak iyileşir.

2.Benin cerrahi olarak çıkartılması
Bu yöntem ben düzse veya melanom dediğimiz cilt kanseri şüphesi var ise kullanılır. Deri deki ben tam kalınlığı ile çıkarılır ve sonrada dikiş atılır. Çıkarılan ben patolojik incelemeye gönderilir. Cerrahi yapılan yerde ince bir çizgi şekinde iz kalabilir.
Benlern üzerinde çıkan kıllar traş edilebilir. Cımbızla alınması benin altında inflamasyona yol açarak ağrılı şişliğe neden olabilir.

Deri nasıl muayene edilmelidir?
  • Ayda bir kişisel cilt muayanizi yapınız: Benlerinizde bir değişiklik görürseniz veya yeni bir benin çıktığını farkederseniz bir Dermatoloğa başvurunuz.
  • Çok sayıda beniniz, atipik beniniz, daha önceden olan deri kanseriniz var ise veya doktorunuz önerdiyse düzenli olarak muayene olunuz.
  • Çok sayıda ben ve sıradışı ben var ise fotograf ile kayıt almak faydalı olabilir. Dermatoskopi denen bir yöntem ile benlerin fotografları alınarak, benlerdeki melanom habercisi olabilecek değişiklikler kolaylıkla saptanabilir.
Cilt kanserinden nasıl korunulur?
Güneşten korunma oldukça önemlidir.
  • uzun kollu gömlek, uzun pantolon ve etekler, şapka giyilmelidir.
  • güneşten koruyucu kullanın. Koruma faktörü 30 ve üzerinde olan güneşten koruyucuları sık olarak güneşe maruz kalan alanlara uygulayın.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:38 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 



BOTOKS NEDİR ?
BOTOKS, Clostridium botulinum isimli bir bakteriden elde edilen, kasları gevşetmek amacıyla kullanılan bir ilaçtır. Bu ilaç 20 yılı aşkın bir süredir tıbbın değişik dallarında kas kasılmalarını rahatlatmak amacıyla kullanılmaktadır.




» BOTOKS NASIL ETKİ EDER ?
Yüz hareketlerini yapmamızı sağlayan kaslar, üzerlerindeki deriye bağlıdırlar. Yıllar süren mimikler sonucu, kaslar gözle görülür çizgiler ve kırışıklıklar oluştururlar. Deriye bağlı yüzeysel kasları gevşeterek, kırışıklıkları rahatlatmak ve yumuşatmak mümkündür. Kasların gevşemesi ile daha fazla kırışıklık oluşması engellendiği gibi daha huzurlu ve daha genç görünüm ortaya çıkar. Zaman içinde giderek daha uzun süreli etkiye sahip olarak yüzün üst kısmındaki yaşlanmayı geciktirir.

» BOTOKSUN ETKİSİ NE ZAMAN BAŞLAR?
Uygulamadan 48 saat sonra botox etkisini göstermeye başlar. Son halini alması 10 günü bulur.

» BOTOKSUN ETKİSİ NE KADAR SÜRER?
İlk uygulamalarda 4 ayda bir, tekrar eden uygulamalarda 6 ayda bir, düzenli uygulamalardan sonra yılda bir yapılacak botoks uygulamaları son derece başarılıdır. Daha büyük yüz kaslarına sahip olan hastalarda (erkekler gibi) veya yüz kaslarını daha fazla kullanan, çok mimikli kişilerde tedavinin daha sık aralıklarla uygulanması gerekebilir. Genellikle, botoks enjeksiyonları sonucu yüz kasları fazla hareket etmemek konusunda adeta '' eğitilirler ''. Zaman içerisinde, çizgileri rahatlatmak için daha az botoks kullanmak yeterli olur.

» BOTOKS GÜVENLİ BİR YÖNTEM MİDİR?
botoks enjeksiyonları 10 yıldır, kozmetik amaçlı yaygın olarak kullanılmakta ve kullananlar tarafından hararetle onaylanmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde, FDA bu ilacın kullanımını onaylamıştır.

» BOTOKS HANGİ KIRIŞIKLIKLARA UYGULANABİLİR?
Tedavi için en uygun bölgeler alın , göz çevresi ve kaşların arasıdır. Ayrıca boyun çizgileri, burun kenarlarındaki kırışıklıklar, burun ucu kaldırma, dudak üzerleri, çene bölgesi kırışıklıklarında da kullanılır.

» MİMİKLERİM KAYBOLUR MU ?
Alınacak sonuç enjeksiyon yapılan bölgeye ve verilen ilaç miktarına bağlıdır. İlacın özellikleri, uygulama yöntemleri ve uygulamayı yapan kişinin tecrübesi başarıyı etkileyen en önemli faktörlerdir. Alında ve kaşlarda kırışıklıklara neden olan hareketler (mimikler) engellenecektir, arzu edilirse hafif hareketli halde uygulanabilir. Yüzün diğer kasları botoks enjeksiyonlarından etkilenmez. İlaç sadece uygulama yapılan bölgede etkilidir.

» BOTOKS TEDAVİSİ NE KADAR SÜRER ?
10 dakika kadar kısa bir sürede işlem tamamlanır.Sulandırılmış ilacın çok küçük bir miktarı tedavi edilen bölgedeki kaslara enjekte edilir. Bu prosedür tedavi odasında, siz dik bir pozisyonda otururken çok hızlı bir şekilde uygulanır. Tedaviden sonra 1-2 saat süreyle dik bir pozisyonda kalmak botoks ilacının zerkedilen yerde kalmasını sağlamak açısından çok önem taşır. Ayrıca bu sure boyunca ilacın enjekte edildiği kaslara egzersiz uygulanmalıdır.

» BOTOKS ENJEKSİYONLARI AĞRILI MIDIR ?
Bu kişinin ağrı eşiğine göre değişir. Bazı hastalar botoks enjeksiyonlarının yapılması sırasında sızlama hissedebilirler. Ancak, tedavi sonrasında acı hissedilmesine çok nadir rastlanır. Tedavi öncesi enjeksiyon uygulanacak bölgelere anestezik etkili kremler kullanmak, enjeksiyonla ilgili rahatsızlıkları azaltacaktır.

» BOTOKSUN YAN ETKİLERİ VARMIDIR?
Botoks enjeksiyonlarının yan etkisi yok denecek kadar az ve geçicidir. Hafif bir baş ağrısı, birkaç günde iyileşen ve makyajla kapatılabilien morarma olabilir. Hatalı uygulamaya bağlı olarak botoks, göz kapağına yakın bir noktaya doğru kayarsa, üst göz kapağının geçici olarak aşağıya sarkması gibi bir durum ortaya çıkabilir. Ancak bu çok nadir olarak görülen bir yan etkidir.

» KİMLERE BOTOKS UYGULANAMAZ ?
Hamile olan veya bebek emziren kadınlar enjeksiyonları yaptırmak için beklemelidirler. Nöromüsküler rahatsızlıkları veya kanama problemleri olanlar, tedavi yapılması istenilen ybölgede deri hastalıkları olanlar botoks enjeksiyonları için uygun adaylar değildir.

» BOTOKS ÖNCESİNDE NELER YAPILMALIDIR?
Aspirin veya aspirin içeren ilaçları alınmamalıdır.
Uygulama öncesi bir hafta süre ile alkol almayınız. Alkol de kanama ve/veya çürüme olasılığını arttırabilir.

» BOTOKS SONRASINDA NELER YAPILMALIDIR?
Tedavi sonrasında 1-2 saat süreyle dik pozisyonda kalınmalıdır.
Enjeksiyon bölgesi kasları çalıştırılmalıdır.
24 saat süreyle zorlayıcı egzersiz hareketlerinden uzak durulmalıdır.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:38 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Çiller yüz ve güneş gören diğer alanlarda görülebilen milimetrik boyutta kahverenkli lekelerdir. Daha çok açık renk tenli kişilerde , özellikle de kızıl saçlı kişiler daha sık görülür. Çillerin ailesel özelliği vardır, ama koyu renk tenli kişilerde de görülebilir. Tıbbi olarak çillere efelid denir.
Derinin boya pigmenti olan melanin melanosit denen hücrelerden üretilir. Kış aylarında melanin daha az üretilirken, güneşli havalarda daha fazla üretilir. Üretilen melanin, keratinosit denen etraftaki deri hücrelerine dağıtılır.
Çiller yaz aylarında daha belirginken, kışın keratinositler yeni hücrelerle yer değiştirdiğinden kışın ya tamami ile ortadan kalakarlar yada renkleri solar.
Genellikle çiller yaş ilerledikçe azalırlar ve daha az belirgin hal alırlar. Güneşten korumanın dışında tedaviye gerek yoktur.

Lentigolar
Uzun süreli güneş hasarı orta yaştan sonra kişilerin yüz ve ellerinde kahverenkli, büyük ve düz lekelere neden olur. Çillerden farklı olarak kışın solmalarına rağmen tamamen ortadan kalkmazlar. Sıklıkla yaşlılık lekeleri veya karaciğer lekleri olarak bilinirler, doğru tanımlama solar lentigodur (güneş lekesi).
Lentigolar sıklıkla açık renkli kişilerde görülür, fakat kolay bronzlaşan kişilerde de sıktır. Lentigolar deriyi boyayan melanosit denen hücrelerin artması sonucu oluşurlar.
Zararsız olan lentigoları kanser olan erken melanomdan ayırmak önemlidir. Eğer bir leke büyüyorsa, birden fazla renk içeriyorsa ve sınırı düzensizse veya herhangibir şüphe uyandırıyorsa, mutlaka bir dermatoloji uzmanına başvurmak gerekir.

Diğer kahverenkli lekeler
Eğer kahverenkli lekelerin üzeri pullu ise solar keratoz (aktinik keratoz) veya seboreik keratoz olabilir.

Kahve renkli lekeler nasıl tedavi edilirler?
Kahverenkli lekeler, geniş spektrumlu güneşten koruyucuların devamlı ve dikkatli bir şekilde kullanımı ile solaralr. Ayıca bazı leke giderici kremlerin düzenli kullanımı da fayda sağlar. Bu kremler hidrokinon ve aşağıdaki antioksidanları içerirler:
  • alfa hidroksi asit
  • vitamin-C
  • retinoik asit
  • azelaik asit
Bununla beraber kahverenkli lekeler kimyasal peeling, krioterapi ve bazılaserler ile etkili ve hızlı bir şekilde tedavi edilebilirler.
Uygun yeşil ışık veren cihazlar kullanılabilir:
  • Flashlamp-pulsed tunable dyelaser
  • Q-switched Nd:YAGlaser (neodynium:yttrium-aluminium-garnet)
  • KTPlaser
  • Kriptonlaser
  • Copper bromidelaser
Kırmızı ışık yayanlaserler
  • Q-switched Alexandrite
  • Q-switched Ruby
Intensive pulsed light (IPL) de benzer etki gösterir. CO2 ve Er:YAGlaserler derinin yüzeyini soyarak kahverenkli lekeleri tedavi ederler.
Oldukça yüzeyel olan soyma teknikleri, çok rahatsız edici değildir ve de zaman kaybına neden olmaz, fakat bir kaç tedavi seansı gerekebilir. Ne yazık ki tedavi sonrası lekeler bazen kötüleşebilir. Muhakkak devamlı bir güneş koruması gereklidir, çünkü bu lekeler yaz aylarında tekrar eder.

Takip
Eğer kahverenkli bir lekede kanser şüphesi var ise, doktorunuz dermoskopik muayene ve fotoğraflamayı veya lekeyi cerrahi olarak çıkartıp; patolojik incelemeye göndermeyi tercih edebilir.

Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:39 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 



Ciltteki renk değişiklikleri, deriden daha açık ve daha koyu olmak üzere iki şekilde görülür.


Koyu renkli lekelerin nedenler nelerdir?
  • Bazı iyi huylu cilt benleriCilt kanseri (Melanom)
  • Güneş lekeleriGebelik lekeleri
  • Çiller
  • Mantar hastalıkları
Bu lekeler yaşamımızı tehdit etmemekle birlikte bir takım kozmetik problemlere sebep olmakta, hatta bazı kişilerin sosyal yaşamını da etkileyebilen bir takım psikolojik problemlere yol açabilmektedir.

Bu lekeler ne şekilde tedavi edilirler?
Bu tip cilt sorunlarının bazıları ilaçlarla tedavi edilirken, bazıları kimyasal peeling (cilt soyma işlemi) ile düzelmekte, bazılarınalaser, krioterapi (dondurarak tedavi), koterizasyon gibi müdaheleler uygulanabilmektedir.Yapılacak bu müdahalenin tecrübeli uzman hekimlerce yapılması alınacak kozmetik sonucun kalitesini etkilemektedir.

Sıklıkla karşılanılan koyu renkli lekeler hangileridir?
Sıklıkla karşılaştığımız, yüzde görülen koyu lekelerden biri gebelik lekeleridir. Kadınlarda yaygın olarak gebelik, doğum kontrol hapı veya östrojen hormonu kullanılması ile ortaya çıkar. Bu tip lekeler erkeklerde de gelişebilir. En çok alın, yanak ve dudak üzerinde görülür. Öncelikle doğum kontrol hapları kesilmeli, güneşe olabildiğince maruz kalınmamalı, şapka ve güneşten koruyucular kullanılmalıdır. Tedavisinde hidrokinon, azeleik asit veya kojik asit gibi kimyasal renk açıcılar veya günlük uygulanan peeling kremleri kullanılabilir. Ayrıca Dermatoloji Uzmanı tarafında kimyasal peeling uygulanabilir
Güneşin zararlı etkisiyle oluşan güneş lekeleri ve güneşe maruz kalındığında artan çiller de kimyasal peeling, kriyoterapi velaser ile tedavi edilebilir.

Ciltte görülen benler nasıl oluşur?
Ciltteki benlerin ise gelişim nedeni bilinmemekle beraber , bu benlerin sayısı genellikle kalıtsal olarak belirlenir ve sayıları birkaç taneden düzinelerceye kadar varabilir. Genellikle erken çocukluk yaşlarında ortaya çıkmaya başlar ve ergenlik çağında sayıları hızla artar. İlk önce küçük yassı noktalar şeklinde ortaya çıkar, daha sonra çapları büyüyebilir. Yıllar geçtikçe kabarıklaşabilecekleri gibi düz de kalabilirler. Benlerin yüzeyi pürüzsüz, pürtüklü, hatta böğürtlen benzeri olabilir, üzerlerinde kalın koyu renkli kıllar bulunabilir. Rengi deri renginden daha koyu renklere kadar uzanan bir çeşitlilik gösterebilir.

Cilte kanserler bene benzer şekillerde görülebilir mİ?
Evet. Melanom cilt benlerine benzer görüntüde olabilen çok kötü huylu bir cilt kanseridir. Melanomların %30'u benlerin üzerinde, %70'i de normal deride gelişir.

Melanom açısından kimler risk taşır?
Çok sayıda ben olması melanom gelişme riskini arttırr. Özellikle 75'in üzerinde beni olan kişiler melanom açısından sıkı takip edilmelidirler. Ayrıca açık ten rengine sahip olmak, ailede melanom bulunması,uzun yıllar güneşte kalmak riski arttıran faktörlerdir.

Melanomun belirtileri nelerdir?
Bir deri beni birden bire ortaya çıktıktan sonra hızla büyür kabarıklaşırsa, boyutu 6mm 'nin üzerinde ise, oldukça koyu kahve veya siyah renkte ise, içinde birden fazla renk barındırıyorsa, sınırları düzensiz, girintili çıkıntılı ise, kanıyorsa bir Dermatoloji Uzmanı tarafından acilen başvurulmalıdır

Melanomdan nasıl korunulur?
Cilt kanserlerinden korunmanın yolu güneşten sakınmaktır. Özellikle güneşin yer küreye dik geldiği 10.00 -15.00 saatlerinde güneşe çıkmamak, 15 koruyucu faktörden yüksek güneşen koruyucuları kullanmak gerekir.

Cildin beyazlaması ile seyreden hastalıklar nelerdir?
Cildin beyazlaşması ile seyreden hastalıklar ise vitiligo, mantar hastalığı, hassas ciltli çocuklarda görülen beyaz lekelenmelerdir. Ayrıca bazı beyaz lekeler doğuştan itibaren de mevcut olabilir

Vitiligo nedir?
Vitiligo deriyi boyayan maddenin (pigment ) kaybı nedeniyle, cildin beyazlaşması ile seyreden bir hastalıktır. Vitiligo vücudun herhangi bir yerini tutabilir.
Bu hastalık otoimmün (vücudun pigment hücrelerine antikor oluşturduğu) bir hastalıktır. Vitiligosu bulunan hastaların çoğu sağlıklı olmasına rağmen bazı hastalarda guatr hastalığı gibi otoimmün hastalıklar vardır.

Ciltte lekelere neden olan pitriasis versicolor nasıl bir hastalıktır ve nasıl tedavi edilir ?
Tinea versicolor deri yüzeyindeki bir mantarın aşırı üremesi ile oluşan yaygın rastlanılan bir deri hastalığıdır. Bu aşırı gelişim deride beyaz veya kahverengi renk değişikliğine ve pullanmaya neden olur.
Tinea versicolor sürülen veya ağızdan alınan ilaçlarla tedavi edilir. Lokal uygulanan tedaviler deriye uygulanan şampuan, krem ve losyonlar şeklinde olabilir.
Bir çok ağızdan alınan tedavi tinea versicoloru başarılı bir şekilde tedavi eder. Fakat yan etkileri ve diğer ilaçlarla etkileşimi yüzünden bu ilaçlar Dermatoloji uzmanlarının kontrolünde kullanılmalıdır. Uygulanan her tip tedaviden sonra derinin rengindeki değişiklik deri rengi normale dönene kadar aylarca kalır.

Çocuklarda görülen pitriasis alba nedir ve nasıl tedavi edilir?
Pitriasis alba çocuklarda özellikle yüz bölgesinde üzeri hafif kepekli beyaz lekeler şeklinde görülür. Hastalığın temel nedeni bilinmemekle beraber, atopik bünyeye sahip olmak ve derinin kuru olmasının hastalığın gelişiminde rol oynasığı düşünülmektedir.Hastalığın tedavisinde kortizonlu krem ve nemlendiriciler kullanılır.



Prof. Dr. Sinsi 08-04-2012 01:39 AM

Cilt Kliniği-Herşey Ve Tedavileri A,Dan Z,Ye Bu Başlıkta
 




Cildimizdeki yağ nelerden oluşur?
Cilt üzerindeki yağ sebum, lipitler,(yüzeydeki hücrelerden kaynaklanır) ter ve çevresel materyallerden oluşur.

Ciltteki yağ (sebum) nerede üretilir?
Sebum yağ bezlerinden üretilir. Tüm vücut yüzeyinde bulunan sebum, el ve ayak derisinde daha az, avuç içi ve ayak tabanlarında ise hiç yoktur. Yağ bezleri ırtın ortasında, alında ve çenede daha büyüktür ve diğer deri bölgelerinden daha fazladır. Aynı zamanda kulak kanalında ve cinsel organların bulunduğu alanda da yoğundur.

Yağ bezlerinin yapısı nasıldır?
Yağ bezleri kanallarla birbirine bağlı loblardan oluşur ve bu kanalların içi deri yüzeyine benzer hücrelerle örtülüdür. Bir çok yağ bezi kıllar ile birlikte deri yüzeyine açılır. Bazı serbest yağ bezleri ise tek başlarına deri yüzeyine açılırlar. Bunlar gözkapaklarında meibomian bezleri, üst dudakta fordyce lekeleri adını alır.

Sebum nelerden oluşur?
Sebum kompleks bir yapıya sahiptir ve de aşağıdaki lipitleri içerir:
  • Glyceridler
  • Serbest yağ asitleri
  • Serbest yağ asitleri
  • Squalene
  • Kollesterol esterleri
  • Kollesterol
Trigliseritler de yağ bezlerinde üretilir ve yağ bezi kanalındaki lipaz denen bakteriyal enzimlerle serbest yağ asitlerine parçalanırlar.

Sebumun normalde görevi nedir?
Sebumun aşağıdaki fonksiyonları vardır:
  • Derinin yüzeyinden sıvı kaybını engellerler.
  • Deriyi bakteri ve mantarlardan korurlar.
  • Derinin kokusunı oluşturur.
  • Bağışıklık sisteminin regülasyonunda rol oynayan Proprionibacterium acnes denen bakterinin kolonizasyonunda rol oynar.
Yağ salgısı nasıl düzenlenir?
Serumun salgısı hormonal faktörler, yaş, bazı hastalıklar ve ilaçlardan etkilenir.

Sebum üretimi hormonlardan nasıl etkilenir?
Sebum üretimi androjen dediğimiz seks hormonlarının kontrolü altındadır. En aktif androjenler testosterone, 5-testosterone (DHT) and 5-androstenedioldür. Bu bormonlar ve diğerleri erkeklerde testis, kadınlarda yumurtalıktan ve böbrtek üstü bezinden salgılanır. Bu organlar beyinde bulunan pituiter bez tarafından kontrol altında tutulur.
Androjenler deri ve cinsel organlarda bulunan hormonlar tarafından daha aktif hale getirilirler. Tip I 5-redüktaz denen enzim deride, tip II 5-redüktaz cinsel organlarda etkili olur. Bu enzimler daha az aktif olan androjenleri aktif testesteron ve 5-hidroksi testesterona (DHT) dönüştürürler. Daha aktif androjenler yağ bezlerinden sebum salgısını uyarırlar.

Yaş ile yağ bezi aktivitesinin ilişkisi nasıldır?
Yağ bezleri doğumdan önce aktif durumdadırlar. Yağ salgısı annedeki hormonlarla düzenlenir.Yağın içeriği yaş ile değişir. Yenidoğan bebek vernix caseosa denen mumumsu bir tabaka ile kaplıdır. 3-6 ayda yeni doğan bebekler erişkin gibi yağ salgılamaya başlarlar. Erkeklerde yağ salgısı kadınlara göre daha fazladır. Yaş ile birlikte yağ salgısı azalır. Özellikle menapozdan sonra kadınlarda belirgin azalma olur.

Hangi hastalıklar yağ salgısını etkiler?
  • Pitiuter bez, böbrek üstü bezi , yumurtalık ve testislerin hastalığında miktarı azalır.
  • Uzun süren açlık durumlarında miktarı azalır.
  • Parkinson hastalığında miktarı artar.
Hangi ilaçlar yağ salğısını azaltır?
  • Östrojen alımı (doğum kontrol haplarında mevcut)
  • Siproteron asetat ve spironalakton gibi antiandrojen ilaçların alınımı
  • İsotretinoin gibi A vitamini deriveleri (akne tedavisinde kullanılır)
Hangi ilaçlar yağ salgısını arttırır?
  • Medroxyprogesterone, levonorgestrel gibi androjenetik özelliği olan progesteronlar
  • Fenotiazinler
Hangi ilaçlar sebumun içindeki komponentlerin oranı değiştirilebilir?
  • Diane 35 (etinil östrodiol ve siproteron asetat içerir)
  • İsotretinoin Squalen, wax esterleri ve yağ esterlerini azaltır


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.