![]() |
Ötenaziye Evet Mi, Hayır Mı ?
Ötenaziye Evet Mi, Hayır Mı ?
Modern insanın, önündeki kuşakların sayısı azaldıkça sıranın kendisine geldiğini görmesi, panik yaratıyor. Sigmund Freud ölümü, anorganik duruma geri dönmek olarak tanımlamıştır. Ret edilmesi mümkün olmayan bu gerçeğin, bilimselliğin kuru lisanıyla dile getirilmesi, bilimi ön plana çıkaran günümüz insanına yabancıdır. Çünkü modern insan, yaşamı ölümle bağdaştırmayı unutan, yaşamını yaşlılıkla bağdaştırmaktan kaçınan yolda ilerlemektedir. Temel düşüncesi yaşlılığını "güvence" altına almak olan insan, ölümünün "garanti" olduğunu hayal bile etmek istemez. Herkesin kendi yaşlılığını nasıl hayal ettiği birçok faktöre bağlıdır. Şimdiye kadar nasıl yaşadığına, yaşam planlarından ne kadarını gerçekleştirdiğine, yıllarına kazandırdığı anlamlara, başarısına ve başarısızlıklarına, bedensel sağlığına, psikolojik ve sosyolojik özelliklerine, ekonomik durumuna vs. İnsanlar kendi yaşlılığını çok şeyle bağdaştırıyor, ama ölümle birlikte düşünmeleri, yaşamın çok geç dönemlerinde başlıyor. Diğer taraftan söz konusu başkaları olunca, insan ömrü giderek uzadığı halde, yaşlılık her zamankinden daha fazla ölümle bağdaştırılan bir yaşam dönemi olarak da algılanıyor. Yaşlılık, insanın kendi yaşamını ve başkasının ölümünü algıladığı bir anlam kazanmıştır günümüzde. YAŞLI DEĞİLİM Yaşamımızın ikinci safhasında, onun sınırlı oluşunu daha fazla hissettiğimiz tam olarak doğru değildir. Tabii ki hayatın sonlu olduğunu çocuk yaştan itibaren biliyor ve bunu zaman zaman - inanmayarak da olsa- dile getiriyoruz. Fakat insan yaşlandıkça, yaşlılığı kendine daha az uygun görmeye başlıyor. Bu yüzden önünde yer alan kuşakların "yaşlı" olduğunu düşünüyor. Oysa ilkel toplumların bazılarında, bireyin "ardındaki" kuşak sayısı, onun yaşlılığını belirliyor. Olaya tersten bakılarak, yaşlılığa pozitif bir anlam kazandırılmış olunuyor. Yaşam ve ölüm, birbirinden ayrı düşünülemeyeceği halde, bugün sadece yaşamı konuşan, ama ölümü göz ardı eden bir tutuma daha çok önem veriyor ve ölüm fenomenini, yaşamın dışına itmeye çalışıyoruz. Sibirya'da yaşayan Çukşenler'de yaşlıları öldürme geleneği vardır. Aile meclisinin aldığı bu kararı yaşlı saygıyla karşılar ve kendisi açısından bunu bir şeref sayar. Yaşlılığı, önündeki kuşak sayısıyla ölçen modern insanın herhalde en büyük şansızlığıdır bu. Çünkü önündeki kuşakların sayısı azaldıkça, sıranın kendisine geldiğini görmesi, panik yaratıyor. Gençlik kültürünün ağırlığını taşıyamayan bedenlere, gençliği psikolojik platformda yaşamak yeterli gelmiyor. Buna sosyolojik yaşlanma fenomenleri de eklenince, yaşlılık çoğu insan için mutsuzluk kavramıyla eş anlama gelen bir dönem olarak algılanıyor. BİREYİN İSTEĞİ YETERLİ Mİ Diğer taraftan modern toplumda "Çukşen prensibine" sıcak bakmaya başlayanların sayısı hiç de az değildir. Yaşlıları öldürme geleneğini, modern toplumda görmek isteyenlerin bir teklifi olarak da kabul edebileceğimiz ötenazi, ilkel toplumun bir bakıma modern topluma nasıl uyarlanabileceği sorusuna aranan cevapların toplamıdır. İnsanlığı geriye götüren bir zaman tüneline benzeyen ötenazi, bireyin tarafından talep edildiği için, demokrasinin bir gereği olarak öne sürülüyor. Bu isteğinin yerine getirilmesi gerektiği görüşünü savunanlar kadar, toplumun istek ve beklentilerini dikkate almanın daha doğru olduğunu düşünenler arasındaki çetin mücadele henüz sona ermedi. Biliyoruz ki toplumun düşünceleri de zamanla değişebilir. Bugün bireyin isteği olarak tartışılan ötenazi, eğer bir gün toplumun isteği haline gelirse, o zaman ne olacak? Genel istek üzerine ötenazinin iyi bir şey olduğunu mu kabul edeceğiz, yoksa bugün karşı gelirken öne sürdüğümüz gerekçelerimizi yineleyerek, toplumun isteği olsa bile, topluma karşı gelerek, demokrasi prensibinden ödün mü vereceğiz? ÖLÜME AÇILAN KAPI Bu soruların cevabını zaman gösterecektir. Özellikle ekonomik koşullara dayandırılan gerekçelerin, toplumda ağırlık kazanmaları halinde, ötenazinin toplumsal bir isteğe dönüşme olasılığının bulunduğunu dikkate alırsak ve sağlık giderlerinin, çalışanların sırtına bindirdiği ekstra yükün taşınılamaz olduğunu ileri sürenlerin toplum genelinde giderek haklı olduklarına inanların sayısındaki belirgin artışları da göz önüne alırsak, ötenazi, geleceğin toplumunda kabul edilmiş bir gelenek haline dönüşebilir. Hastanelerin artık temel görevi, sadece insanı eski sağlığına kavuşturmak ve onu sosyal görevlerine geri göndermek değildir. Aksine modern hastane ölüme açılan bir kapı haline gelmiştir. Bir toplum ne kadar gelişirse, ölümler o kadar daha çok hastanelerde meydana gelmektedir. Ötenazinin henüz ret edildiği toplumlarda, hastaneler bitkisel yaşam süren insanlarla da doludur. Modern tıbbi teknolojiye sahip olmakla övünenlerin hastanelerinde on binlerce insan ve onların aileleri, toplumun değerleriyle tezatlık gösteren bir durumla karşı karşıyadırlar. Teknik cihazların kontrolü ve refakati altında geçen son dönemin insana değil, ama hastanenin bütçesine olan katkısı inkar edilemez. Bu durum ötenazi taraftarlarına hem iyi bir gerekçe iletmekte, hem de haklı olabilecekleri duygusunu kuvvetlendirmektedir. Hastanelerin, ölümün meydana geldiği yer olmasından dolayı değil, ölümün gayri insani koşullar altında gerçekleşmesinden şikayetçi olmalıyız. DAHA ÖNEMLİ OLAN NE 1967'de Londra'da birincisi açıldıktan sonra büyük ilgi görmesinin ardında, hastanenin bir yaşam ortamı olma özelliğini yitirmesi de yatmaktadır. Yaşamının geri kalan kısmını artık hastanede geçirmenin anlamsızlaştığını kabul edenlerin yarattığı bir sonuçtur bu. Son günlerini ailesiyle birlikte geçirmek isteyen hastalara ve yaşlılara, profesyonelce refakat edilen mekanların genel adı olan Hospiz, (Ö.R.E- Ölüm Refakat Evi) ölene saygının bir ifadesi olarak görülmelidir. Ötenazi, ölümü bir kurtuluş kabul edenlerin gittiği yoldur. Geleceği kesin olduğu halde ölüme değil, biteceği kesin olan yaşama değer vermek, ölmek isteyen için bir süre daha acılara katlanmak demektir, ama ölümü bir kurtuluş olarak görmeye başlayan toplumun hayata vereceği değerde azalma olasılığının ortaya çıkacağını göz önüne alırsak, yaşamın değerini korumak için, hepimizin son anlarımızda acılara katlanmanın bazen mecburiyet olduğunu kabul etmemiz insanlığın geleceği açısından daha önemlidir. Dr. İsmail Tufan |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.