![]() |
Kazım Karabekir Paşa
(1882 İstanbul - 1948 Ankara)
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı günden tam 52 gün sonra, 8 Temmuz’u 9 Temmuz’a bağlayan gece İstanbul hükümetinden Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilen telgrafta, ona “Bütün yetkilerinin elinden alındığı” bildiriliyor; aynı gecenin aynı saatlerinde valiliklere ve ordu komutanlıklarına gönderilen telgraflarda ise, “Mustafa Kemal’i hemen tutaklamaları” emri yer alıyordu. Kendisine gönderilen telgrafı okuduğu an Mustafa Kemal Paşa, “Askerlik mesleğinden istifa ediyorum” diyor, sırtından üniformasını çıkarıyor ve “Ulusun şefkat ve mertliğine güvenip vicdani görevini” sivil kimliğiyle sürdürmek kararını o an uygulamaya başlıyordu. Aynı saatlerde “Mustafa Kemal’i hemen tutuklayın” emrini alan komutanlardan biri ise, üniformasının düğmelerini ilikliyor, karargâhındaki subayları yanına alıyor ve hemen Mustafa Kemal Paşa’ya giderek subaylarıyla birlikte önce selam veriyor, sonra da şu öz sözle, kendisinin ve subaylarının ona olan bağlılığını açıklıyordu: “Hepimiz emrinizdeyiz, Paşa Hazretleri...” Bu komutan, Kâzım Karabekir Paşa’ydı. Mustafa Kemal’e, “kurtuluş yolu”ndaki ilk adımlarında böylesine içtenlikli bir inanmışlık ve bağlılıkla katılan Kazım Karabekir Paşa, tüm yaşamı kışlalarda geçmiş bir “asker”dir. Kökleri, Selçuklu ailelerinden Konya’daki Karabekiroğulları soyuna değin uzanan bu “kökten asker”, Osmanlı döneminde tımar beylerinden olan ailesinin kendinden önceki son bireyi, babası Mehmet Emin Paşa’nın, en son görev yeri olan Mekke’de 1893’te koleradan ölmesi üzerine, annesi ve kardeşleriyle, doğum yeri İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştı. Ailesi içinde “Musa Kâzım” adıyla anılan Kâzım Karabekir Paşa, o yıl 11 yaşındaydı. İstanbul’a taşınmalarından sonra ailedeki askerlik geleneğini Musa Kazım sürdürdü. Dikkat çekici başarılarla çıktığı askeri okul basamaklarının kendisini ulaştırdığı Harp Akademisi’ni 1905’te yüzbaşı rütbesiyle tamamladı. Sabırsızlıkla beklediği askerlik görevine, Edirne’deki 2. Ordu’da başladı; ardından o bölgedeki birliklerde ve Manastır Mıntıka Komutanlığı’nda görev yaptı. Buradaki görevi, Bulgar, Arnavut ve Makedon çeteleriyle savaşmak, isyanları bastırmaktı. Bu görevindeki başarıları, kısa sürede Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) rütbesine yükseltilmesini sağladı. Edirne’deki 2. Ordu’da Tümen Kurmay başkanlığı yaptığı dönemde, “31 Mart Vakası” tanımlamasıyla bilinen gerici ayaklanmasını bastırmak için Harekât Ordusu’nda görevlendirilerek geçici olarak İstanbul’a geldi. Birinci Dünya Savaşı’na değin günleri yine çetelerle savaşmakla geçen Kazım Karabekir, 1913 yılında Bulgarlar tarafından tutsak alındı ve altı ay sonra kurtarıldı. Bu olaydan sonra verilen görevle, tutsaklık günlerinin zorluklarını kısa sürede unuttu. “Avrupa’da ordu düzeninin nasıl işlediği” yönünde gözlemlerde bulunmak üzere gittiği Viyana, Münih, Hamburg, Paris ve İsviçre’de, bambaşka bir olayın gelişmekte olduğunu görmekte gecikmedi. Bu olay, Avrupa’nın Birinci Dünya Savaşı için hazırlık yapmasıydı. Osmanlı’yı bekleyen büyük tehlike, gözler önündeydi. İstanbul’a döndü ve bu büyük tehlikeyi ayrıntılarıyla bildirerek önlemler alınmasını önerdi. Fakat onun uyarıları, Osmanlı İmparatorluğu’nu büyük bir tehlikenin dışında tutmaya yetmedi. Kazım Karabekir de doğal olarak kendini ve emrindeki tümeni bir anda Çanakkale’nin alevleri arasında buldu. Savaşta tümenini üstün bir askeri bilgiyle yönetmesi onu, Çanakkale’deki Kereviz Dere çarpışmalarının muzaffer kahramanı konumuna getirmiştir. Düşmanla 3,5 ay boyunca dişe diş savaşan Karabekir’in bu başarısını Almanlar, ünlü Kılıçlı Nişanı (Kron Dö Braş) ile ödüllendirdiler. Çanakkale’den sonra görevlendirildiği Irak Cephesi’nde de birçok kahramanlıkları, yine nişanlarla ödüllendirildikten sonra, bu kez rütbesi miralaylığa (albay) yükseltildi. Kazım Karabeki Paşa’nın asıl askeri başarıları Kafkas Cephesi’ndedir. Kafkas Cephesi’ndeki 2. Kolordu’nun komutanlığına atanan Kazım Karabekir, bir zamanlar babasının görev yaptığı bu yerlerde, büyük başarıların sahibi oldu. Genelde Ermeniler’in yoğunlukla yerleştikleri yörelerde görevini yaparken halka şefkatle yaklaşması, babasız kalmış çocukların barınması ve okutulması için gösterdiği olağanüstü çabaları, her zaman saygıyla anılmıştır. 1918’de Erzurum, Erzincan, Sarıkamış, Kars ile Gümrü kaleleri ve Karakilise (Karaköse)’nin Ermeniler ve Ruslar’dan geri alınmasıyla sonuçlanan çarpışmalardaki askerlerin başında yine Kazım Karabekir vardı. Bu cephedeki başarıları, rütbesinin mirlivalığa (tümgeneral) yükseltilmesiyle ödüllendirildi. Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’nın genelkurmay başkanlığı önerisini kabul etmeyen bu “asker”, Tekirdağ’daki 14. Kolordu Komutanlığı’na, ardından da kendi ısrarıyla Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanlığı’na atandı. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışından bir ay önce, 1919 yılının Nisan’ında Erzurum’daki görevine başladığında, Mustafa Kemal ile aralarındaki gönül ve düşünce birliği ülkenin kurtuluşu için çok önceden kurulmuştu. Bu göreve başlamak üzere İstanbul’dan ayrılmadan önce Mustafa Kemal’i Şişli’deki evinde ziyaret etmiş; bu ziyarette belki de birkaç ay sonra birlikte yapacakları “vatan vazifeleri”ni görüşmüşlerdi. Kazım Karabekir, Erzurum Kongresi’nin toplanmasına ve Mustafa Kemal’de simgeleşen bağımsızlık ve cumhuriyet düşüncelerinin üstün gelmesine yoğun bir çaba gösterdi. Edirne milletvekili olarak Birinci Meclis’e seçildiğinde, Doğu Cephesi komutanlığı görevini bırakmamış, bu görevle milletvekilliği görevini aynı anda yapmıştır. Ankara hükümetinin yaptığı ilk anlaşma olan Gümrü Antlaşması’nı 15 Kasım 1920 tarihinde Ermeniler’le yaptığı görüşmeler sonunda imzalayan Kazım Karabekir Paşa, bu görüşmelerdeki başarıları nedeniyle ferikliğe (korgeneral) yükseltildi. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra I. Ordu müfettişliğine atanan Karabekir , 1923 yılında İstanbul milletvekili seçildi; ama savaş alanlarındaki deneyimleri ve başarılarını, politika dehlizlerine galiba sığdıramadı. 17 Kasım 1924’te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın başkanlığına seçildi; fakat partisi, Şeyh Sait ayaklanması nedeniyle 3 Haziran 1925’te kapatıldı. Karabekir, Mustafa Kemal Paşa’ya karşı düzenlenen ve tarihte “İzmir Suikasti” tanımıyla anılan suikast girişimiyle ilişkilendirilecek denli politik çekişmelerin ortasında kaldı. İftiralar, kısa sürede su yüzüne çıkarılınca gerçek anlaşıldı ve Karabekir Paşa aklandı; serbest bırakıldı. Bu kez 6 Ocak 1939’da İstanbul milletvekili olarak girdi- ği TBMM’de, 1946 yılında başkanlığa seçildi. Yaşamını, bu görevini yaptığı sırada, 26 Ocak 1948’de yitirdi. Sivil yaşamında eşi İclal Hanım’ın piyanosuna kemanıyla eşlik etmesi, yaşamı boyunca onun tutkuyla sürdürdüğü bir mutluluktu. Kazım Karabekir İzmir Suikasti, İttihat ve Terakki Cemiyeti, Ermeni sorunu, Türk ordusundaki Almanlar ve İstiklâl Savaşı konuları başta olmak üzere anılarını, gözlem ve yargılarını açıkladığı çok sayıda kitap yazmıştır.• BÜTÜN DÜNYA |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.