![]() |
Milletin Geleceği Tarihindedir
Tarih, milletin hafızasıdır; sağlıklı hafızaya sahip millet sağlıklı olmaya adaydır, zira o milletin sağlıklı olabilmesi için başka unsurlara da ihtiyacı vardır. Ama hafıza sağlık bakımından diğerlerinden çok önemlidir; adeta nirengi noktasıdır.
illetin Geleceği Tarihindedir[/url] Bir milletin hafızası doğru oluşmamışsa, o millet, hafızası yanlış teşekkül etmiş bir insanı andırır. Hafızası realiteyi ihtiva etmeyen bir kişi hastadır; yapmadığı şeyleri yaptığını zannedip, aslı astarı olmayan olaylarla mazisinin dolu olduğuna inanır; ömründe tavuk kesmediği halde, kendisini pek çok kişinin katili zannederek polisten köşe bucak gizlenir. Yanlış toplumsal hafıza da milli felaketlere sebep olur. Resmî tarih zaman ırmağında akan milletler için bazen zaruret haline gelebilir. Milletlerin muhataralı dönemleri olabilir, böyle durumlarda paniğe meydan vermemek için yönetimi elinde bulunduranlar bazı konuları gizlemenin haklı olarak zaruretini duyarlar. Fakat bu uzun bir süre devam ederse, tarihin ray değiştirmesi sonucunu doğurabileceğinden ciddi devlet adamları ipi gevşetebilirler. Milleti ürkütmeden, yumuşak bir tarzda gerçeklerin bilinmesini sağlarlar. Resmî tarihi, gece baskını şeklinde yaptıkları darbelerle işbaşına gelen diktatörler istismar etmişlerdir. İdareye el koymalarını, hatta diktatörlüklerini haklı göstermek için resmî tarihin sayfalarında öyle hayali olaylar yer alır ki, okuyanın dudağına bir tebessüm bırakırlar. Fakat körpe dimağlar o dönemleri bilmedikleri için inanabilirler. Bu diktatörlerin en büyük didişmeleri kendilerinden öncekilerledir. Onları milletin kaderine tasallut etmiş kişiler olarak gösterirlerken, kendilerine methiyeler yazdırırlar. Kendilerinden önceki devirler ebedi bir karanlığa itileceğinden bir milat ortaya çıkar. Bu da milleti hafızasından koparır. Millet günün birinde bir felaketin içinde gözlerini açar, eksiklerini hisseder, ama neler olduklarını bir türlü teşhis edemez; çünkü idrakinden silinmişlerdir. Yeteneklerinin çoğunu kaybetmiş sosyal şahsiyet olarak milletler camiasında varlığını sürdüremez. İnsanlık medeniyetinin zenginleşmesine katkıda bulunmayan milleti zaman geçtikçe kurutur; bir gün dilini ve dinini elinden alır; onu milletler mezarlığına sürükler. Milletin hafızasının karşılaştığı en ciddi tehlike herhalde ideolojik tarihtir. Guizot'a göre Fransa'yı günışığına çıkaran burjuvadır; dolayısıyla Fransa'nın kaderine hükmetmek sadece onun hakkıdır. Marksistler de tarih yapıcıları olarak emekçileri putlaştırırlar. Gerçek demokrasinin işçi diktatörlüğü olduğunu savunurlar. Bu tip anlayışlar milletin büyük çoğunluğunu yönetimden uzaklaştırır, sadece demokrasiyi değil, toplum huzurunu da yok ederler. Kişiliğini idrak eden fertler sürü misali güdülmeyi onursuzluk saymazlar mı? Maddeciler ise tarihi, ideolojik açıdan çok farklı yorumlarlar. Ona determinist bir karakter yüklerler. Komün hayatından gelen insanoğlu değişik cemiyetlerde belli aşamalardan geçmek zorundadır. Olayları da hep sınıf açısından ele alırlar. Aslında tarih ne determinist bir karakter taşır ne de sınıflar sosyal bünyenin değişmez bir vakıalarıdırlar. Gerçekle hiç ilgisi olmayan tarih anlayışıyla Ruslar mazilerini ele alınca, işte o zaman Ekim İhtilali'nden daha büyük devrim yaptılar. Kiliselerine, resmî binalarına hatta evlerine bakan, Rusların üslup sahibi olduklarını görürdü. Üsluplarıyla beraber büyük adam yetiştiren potansiyellerini de kaybettiler. Komünist ihtilalinden sonra ne bir Dostoyevski'leri ne de bir Gogol'leri doğdu. Daha bu telakkinin bütün acı sonuçları derlenmedi; zira sosyal olaylar meyvelerini geç verirler. Tarihle oynamanın bir millete ne büyük felaketler getireceğini insanlık, Rusların önüne kaderin koyacağı faturada görecektir. Mehmed Niyazi |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.