![]() |
Ermeniler Katledildi Diyenlere Cevap
August27 : Ermeni dosyası buradan devam edecek. Konunun Tarihi ehemmiyeti ve güncel bir başlık olması nedeniyle sabit bir başlık halinde durması en güzeli. Konu ile ilgili diğer başlıklar Silinecektir. Konuyu Tarihten uzaklaştırıp polemik çıkaranların mesajları silinecektir. Ayrıca Sağol varol gibi anlam ifade etmeyen, konuya yorum katmayan mesajların akibetinin ne olacağını belirtmeye gerek yok.
rmeniler Katledildi diyenlere cevap[/url] Tekrar belirtiyorum Ermenilerle ve Sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili belge ve bilgiler buraya açılacaktır diğerleri en kısa zamanda silinecektir. 1821-1922 Müslüman Kaybı Mehmet Suat Istanbul Mektubu Bugün Türkiye’de yasayan ailelerin kökeninde Balkanlardan ya da Kafkaslardan gelmis en az bir fert bulmak sanirim zor olmasa gerek. Ve bu kisiler büyük ihtimalle 1812-1922 yillari arasinda bugünkü Türkiye topraklarina göç etmislerdir. Nedendir bilinmez 19. yüzyilin sonu ile 20. yüzyilin basindaki dönemde sürekli olarak Osmanli’nin son dönemindeki Hiristiyan nüfusun ne kadar aci çektigi ve ne kadar kayba ugradigi konusulur durur. Elime 1995’de yayimlanmis bir kitap geçinceye kadar ben de öyle düsünenlerdendim. Bu yazimda sizlere University of Louisville’de tarih profesörü olan Justin McCarthy tarafindan yazilmis olan The Death and Exile, The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims 1821-1922 (The Darwin Press, 1995) adli kitabin tanitimini yapmaya çalisacagim. Yazar, kitabinda elde ettigi bulgularin ve çikardigi rakamlarin kendisini ne kadar sasirttigini itiraf etmekte, 1800’lerin basinda yalniz Anadolu’da degil, bugünkü Rusya ve Ukrayna’nin güneyinde, Kafkaslar’da ve Kirim’da ve Balkanlar’da Müslüman halkin hakim çogunluga sahip oldugunu belirtmektedir. 1821 ile 1922 tarihleri arasinda 5 milyon civarinda Müslüman nüfusun zorla sürgün edildigini ve 5,5 milyondan fazla Müslümanin da öldügünü vurgulamaktadir. Bati okullarinda okutulan tarih kitaplarinda Bulgar, Ermeni ve Yunanlarin ne kadar kayba ugradiklari ve mazlumiyetlerinden bahsedilmesine ragmen Müslüman ölümlerinin bir satir bile islenmedigini bilmekteyiz. McCarthy, bölgedeki yakin tarihin daha iyi anlasilabilmesi için bu eksikligin giderilmesinin gerekli oldugu önemle vurgulamaktadir. Bu konunun Batili tarihçilerce aslinda bilindigini ama akademik ortamda anlatilmasi halinde anlatanlarin dislanma tehlikesi ile karsi karsiya kaldigini da söylemektedir. Batida Türklerin geleneksel görüntüsünün mazlumdan çok zalim olarak verilmesinin önemli sebebinin 19. yüzyil irkçiligi oldugunun da altini çizmektedir. Sayilarla ilgili olarak daha çok Yunan, Bulgar ve Rus arsivlerinden yararlandigini, çikan sonucun çarpici olmasi bakimindan farkli kaynaklar arasindan en düsük kayip rakamlarini seçerek minimum bir tahminde bulundugunu söylemektedir. Ölümlerin ekseriyetinin saldiri; kalan kisminin ise, umumiyetle, açlik ve hastalik neticesinde gerçeklestigini belirtmektedir. Kitaptan aldigim asagidaki tablo (sayfa 339), kayiplari, bölgelere göre özetlemektedir. Müslüman Ölümleri ve Göçü Ölümler Göçe Zorlananlar Yunan Devrimi 25,000 10,000 (yola koyulanlar) 1827-29 Kafkas Savaslari Bilinmiyor 26,000 (yasayanlar) Kirim Sürgünü 75,000 300,000 (yola koyulanlar) Kafkas Sürgünü 400,000 1,200,000 (yola koyulanlar) Bulgaristan 1877-78 260,000 515,000 (yola koyulanlar) 1877-78 Dogu Savasi Bilinmiyor 70,000 (yasayanlar) Balkan Savaslari 1,450,000 410,000 (yola koyulanlar) 1905 Kafkaslar Bilinmiyor Bilinmiyor 1914-21 Dogu Anadolu 1,190,000 900,000 (içteki mülteciler) 1914-22 Kafkaslar 410,000 270,000 (yola koyulanlar) 1914-22 Bati Anadolu 1,250,000 480,000 (yola koyulanlar) 1,200,000 (içteki mülteciler) Toplam 5,060,000 5,381,000 Not: Kaybolan askeri erkan (subay ve erat) ve devlette çalisanlarin çogu bu tabloya eklenmemistir. Yazarin bu tablo ile ilgili yazdigi nota dikkat edecek olursak tüm Osmanli-Rus savaslarinda Anadolu’dan savasmaya gidip de ölen insanlarin sayisi bu rakamlara dahil edilmemistir. Sistemik olarak Balkanlar ve Kafkaslardaki göçe zorlama ve imha uygulamasinin görünür saiki milliyetçilik akimlari iken, arkaplanda güdümleyen gücün Rus Imporatorlugunun yayilma emellerinin oldugu da islenmektedir. Kitapta bu kiyimin siddetine söyle isaret edilmektedir (sayfa 340): "The true fate of these Muslims was only understood by those contemporaries who saw the dead and the dying, such as the railway offical in Ottoman Bulgaria in 1878 who found one small Turkish girl alive among the frozen bodies of 400 refugees, some of whom must have been her family. The fate of these Muslims was the fate of her family, driven from their homes to die. It was also the fate of the small girl, rescued by strangers. The descendantes of this girl as well as of all the others who survived form much of the citizenry of the modern Turkish Republic" Yunanistan’da ise baskaldirmanin 1821’de Osmanli devlet temsilcilerinin öldürülmesiyle baslamasindan sonra is Ortodoks kilisesinin destegiyle tüm Türk halkinin öldürülmesine kadar götürülmüs. Hatta çogunlugun Türkçe konustugu Mora yarimadasindaki kiyimdan kaçanlar canlarini ancak Atina yakinlarindaki Osmanli askeri garnizonlarina siginarak kurtarmislar (sayfa 10-11). Balkanlardan bu kaçislar cumhuriyetin ilk yillarina kadar devam etmis, gelen nüfusun büyük bir çogunlugu genelde Türkiye’nin Marmara ve Ege bölgelerinin çesitli yerlerine yerlestirilmisler. Kafkaslardan gelenler ise çogunlukla Karadeniz bölgesine dagilmislar. Gelislerinin hikayesini ve çektikleri acilari, bu satirlari okuyan bir kisim okuyucularin dedelerinden ninelerinden dinlemis olmalari mümkündür, sanirim. Anadolu’da kaybedilen Müslüman nüfusun eyaletlere göre dagilimini da asagidaki tablo vermektedir (sayfa 229). Bu tablo Dogu Anadolu’da 1912-1922 arasindaki kaybin kaba bir bilançosunu vermektedir. Osmanli devletinde Dogu Eyaletlerinde Ölen Müslüman Nüfus 1912-22 Eyalet Kaybedilen nüfus Nüfusa orani (%) Van 194,167 62 Bitlis 169,248 42 Erzurum 248,695 31 Diyarbekir 158,043 26 Mamuretülaziz 89,310 16 Sivas 186,413 15 Haleb 50,838 9 Adana 42,511 7 Trabzon 49,907 4 Oran olarak en büyük kaybin Ermeni nüfusun bir hayli kalabalik oldugu Van, Bitlis, Erzurum gibi eyaletlerde olmasi bayagi düsündürücüdür. Kitaptaki diger bir ilginç nokta da Lazlarin aslinda Gürcü kökenli oldugunu, zulümden kaçip Türkiye’nin dogu Karadeniz kiyilarina yerlesene kadar da denizi görmedikleri idi. Lazlar 20. yüzyilin baslarina kadar Gürcistan’in daglik bölgelerinde yasamakta imisler. Bu yazida mübarek Ramazan ayinda okuyucularin moralini bozmaktan çok bazi gerçeklerin ortaya konmasina veya hatirlatilmasina yardimci olmaya çalistim. Cumhuriyetin kurulusuna kadar olan son yüzyildaki Müslüman insan kaybinin boyutunun ne kadar büyük oldugunu bir nebze aktardim, sanirim. Ramazan bayraminizi tebrik eder saglik ve huzur dolu günler niyaz ederim. Kaynak: Anadolu dergisi, Volume 7, No 4, 1997 |
Ermeniler Katledildi Diyenlere Cevap
Cezayir Soykırımı
Cezayir Soykırımı Fransız yönetimi altında 1,5 milyon kişi hayatını kaybetmiş (Scotsman, 17 Nisan 2006), çok sayıda kişi de işkence ve kötü muameleden geçmiştir. Cezayirliler bu olayları ’Cezayir Soykırımı’ olarak adlandırırlar. Fransa, soykırım bir yana, olaylardaki sorumluluğunu dahi kabul etmiş değildir. Paris hükümetine göre tüm bu olaylar tarihçilere bırakılmalıdır.(Aynı bizim Ermeni Meselesini Tarihçilere bıraktıkları gibi) Cezayir devlet başkanı Abdülaziz Bouteflika ise Fransa’nın Cezayir’de sadece insanlara karşı değil, insanların kimlikleri ve kültürlerine karşı da bir soykırım uyguladığını iddia etmiştir. Cezayirli üst düzey bir idareci olan ve Mayıs 1945 Vakfı’nın Başkanı Muhammed El Korso "Fransızlar ve uluslararası kamuoyu bilmelidir ki Fransa Mayıs 1945’de gerçek bir soykırım işlemiştir" demiştir. Yine Cezayir devlet başkanı Abdülaziz Bouteflika da "Cezayir sömürgecilik ve bağımsızlık savaşı dönemlerinde işlenen tüm bu suçların Fransa tarafından kabul edilmesini beklemeyi hiçbir zaman bırakmamıştır" demiştir. 2005 Fransa azınlık başkaldırısı Olayların yoğunlaştığı bölgeler Paris’de 27 Ekim 2005 akşamı kimlik kontrolü yapan polis tarafından kovalanırken yüksek gerilim trafosuna sığınıp elektrik çarpması sonucu Kuzey Afrikalı Zyed Benna (17) ile Traore Bauna’nın (15) ölümü ve 17 yaşındaki Muhittin Altun’un ağır yaralanmasının ardından başlayan azınlık ayaklanması. Olayların başlamasından sonra bir camiye gaz bombası atılması ve Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy’in olaylara karışanlara “ayaktakımı” olarak nitelemesi gerilimi tırmandırmıştır. Terör dalgası, Paris’in Kuzey Afrikalı göçmen azınlığın yoğun olarak yaşadığı semtlerine sıçramıştır. Ayaklanmayı destekleyen Kuzey Afrikalı ve Kuzey Afrika kökenli Fransız azınlık, Fransa’yı saran isyana, yoksulluk ve polisin Kuzey Afrikalılara karşı kötü ve ayrımcı tutumunu neden olarak göstermektedirler. Sağduyulular ve terör karşıtları ise, olayları kınamaktadır[1]. Olayların başladığı banliyöde yaşayanların yarısının 20 yaşın altında olduğuna ve işsizlik oranın yüzde 40’un üstünde olduğuna dikkat çekilmektedir. Polisle çatışan çoğu Afrika kökenli gençlerin yaşları 12-25 yaş arasında değişmektedir. 11 günde yaklaşık 5 bin aracı ateşe veren öfkeli azınlık, okul, spor salonu, işyeri, otobüs garajı ve depoları da hedef seçmiştir. Paris’in ardından Fransa’nın diğer kentlerinde de araba kundaklama olayları olmuştur. Son olarak Belçika’da Brüksel’de, yabancıların yoğun olarak yaşadığı Sengil ve Anderlecht bölgelerinde de 6 Kasım akşamı 5 taşıt kundaklandı. Almanya’da da Berlin ve Bremen’de azınlık mensupları bazı araçları ve çöp kutularını ateşe verdiler. Kaynak : [Linki sadece üyelerimiz Görebilir. Üye olmak için tıklayınız...] Ruanda Soykırımı Ruanda Soykırımı, Ruanda’da 1994 yılında yaklaşık yüz gün içinde 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu’nun, aşırı uç Hutular (Interahamwe) tarafından öldürülmesi olayıdır. Katliam, Tutsi destekli isyancı Ruanda Vatansever Cephesi lideri Paul Kegame’ye bağlı güçlerce, Hutu ağırlıklı hükümetin düşürülmesi ile son buldu. Ardından yönetimden güç alan Tutsilerin öç bahanesiyle saldırması sonucu yüzbinlerce Hutu, komşu Zaire’ye (Kongo Cumhuriyetine) sığındı. İddialar Fransa ve ABD’nin özellikle bölgede katliamı başlatan Hutu’ların engellenebileceği zamanlarda Birleşmiş Milletler’i işlevsiz kılmaya yönelik diplomatik girişimleri bu iddialara temel teşkil eder. Atrıca Fransa Eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil. şeklinde açıklamada bulunmuştur. (Le Figaro, 12 Ocak 1998) 1992 yılında Ruanda Cumhurbaşkanlığı Muhafızları’nı eğitmek için bölgede bulunan emekli Ulusal Jandarma Müdahale Grubu Komutan Yardımcısı Thierry Prungnaud, devlet radyosu France-Culture’e verdiği mülakatta “1992 yılında Fransız askerlerinin Ruandalı sivil milislere atış eğitimi verdiğini gördüm.” diyerek Fransa’nın henüz anlaşılamayan sorumluluğuna değinmiştir. Emekli komutan, mülakatı yapan gazetecinin ‘Fransa’nın Ruandalı milisleri eğittiğini reddettiğini’ hatırlatması üzerine “Fransa bunu her zaman inkâr etti, başka şeyler gibi. Ama önemli değil, ben doğruluyorum.” şeklinde cevap vererek benzer iddialara destek vermiştir. Kaynak : [Linki sadece üyelerimiz Görebilir. Üye olmak için tıklayınız...] |
Ermeniler Katledildi Diyenlere Cevap
İŞTE BİZİM ŞEHİTLERİMİZ (TÜRK DİPLOMATLARI)
Türklere yönelik, başta ASALA olmak üzere Ermeni terör örgütlerinin saldırıları, 1973 yılında başladı ve aralarında diplomatlar, güvenlik görevlileri ve işadamlarının da bulunduğu 41 Türk vatandaşı katledildi. Bir Türk diplomatının yetişmesi kolay mı? Büyük emeklerle yetiştirdiğimiz diplomatlarımızı gözünü kırpmadan kimin dedeleri öldürdü dersiniz?... İşte bizim şehitlerimiz, işte Türkiye’nin şehitleri... Ruhları Şad Olsun... Yüzlerini başka yöne çevirip, kendi şehitleri yerine, başka grupları bağrına basanların, bu Ülkede yeri yoktur... 27 Ocak 1973 Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir, 78 yaşındaki Amerikan uyruklu Ermeni Gurgen (Karakin) Yanikiyan tarafından öldürüldü. Yanikiyan, Baydar ve Demir’i Türk-ermeni dostluğunu geliştirme bahanesiyle kendi evine yemeğe çağırmıştı. 22 Ekim 1975 (Avusturya) Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgil 3 saldırgan tarafından makamında öldürüldü. 24 Ekim 1975 (Fransa) Türkiye’nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez ve makam şoförü Talip Yener, büyükelçilik yakınlarında pusuya düşürülerek öldürüldü. 16 Şubat 1976 (Lübnan) Türkiye’nin Beyrut Büyükelçiliği Başkatibi Oktar Cirit, bir salonda otururken öldürüldü. ASALA ilk kez bu cinayetle adını ortaya attı. 9 Haziran 1977 (İtalya) Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi Taha Carım, büyükelçilik ikametgahının önünde iki örgüt üyesinin açtığı ateş sonucu öldürüldü. Saldırıyı bu kez "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi. 2 Haziran 1978 (İspanya) Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp’in makam aracına 3 terörist tarafından ateş açılması sonucu büyükelçinin eşi Necla Kuneralp ile emekli büyükelçi Beşir Balcıoğlu, hayatlarını kaybettiler. Saldırıyı "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi. Bu olayda makam Şoförü İspanyol Atonyo Torres de kurşunlara hedef oldu. 12 Ekim 1979 (Hollanda) Türkiyenin Lahey Büyükelçisi Özdemir Benler’in oğlu Ahmet Benler, silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Olayı bu kez hem "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" hem de ASALA ayrı ayrı üstlendi. 22 Aralık 1979 (Fransa) Türkiye’nin Paris Turizm Müşaviri Yılmaz Çolpan bir saldırı sonucu öldürüldü. Saldırıyı "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi. 31 Temmuz 1980 (Yunanistan) Türkiye’nin Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip Özmen ile 14 yaşındaki kızı Neslihan Özmen, bir silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Galip Özmen’in eşi Sevil Özmen ve oğulları Kaan Özmen olaydan yaralı olarak kurtuldular. Saldırıyı ASALA üstlendi. 17 Aralık 1980 (Avustralya) Sidney, Türkiye’nin Avustralya Başkonsolosu Şarık Arıyak ile koruma görevlisi Engin Sever öldürüldü. 6 Şubat 1980 (İsviçre) Türkiye’nin İsviçre Büyükelçisi Doğan Türkmen, Bern’de uğradığı saldırıdan yara almadan kurtuldu. 17 Nisan1980 (Vatikan) Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi Vecdi Türel’in makam aracına ateş açıldı. Türel ve koruma görevlisi Tahsin Güvenç saldırıdan yaralı olarak kurtuldular. 26 Eylül1980 (Fransa) Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği Basın Danışmanı Selçuk Bakkalbaşı, uğradığı silahlı saldırıda yaralandı. 4 Mart 1981 (Fransa) Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği Çalışma Ataşesi Reşat Moralı ile din görevlisi Tecelli Arı, Çalışma Ataşeliği’ önünde saldırya uğradılar. Moralı saldırı sırasında hayatını kaybederken, din görevlisi Arı, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede öldü. Saldırıyı ASALA üstlendi. 9 Haziran 1981 (İsviçre) Türkiye’nin Cenevre Başkonsolosluğu Sözleşmeli Sekreteri Mehmet Savaş Yergüz uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Saldırıyı ASALA üstlendi. Olaydan sonra yakalanan Lübnan uyruklu Mardiros Camgozyan, 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. 24 Eylül 1981 (Fransa) Türkiye’nin Paris Başkonsolosluğu ile Kültür Ataşeliği’nin bulunduğu binayı işgal eden 4 örgüt üyesi, 56 Türk görevli ve vatandaşı rehin aldı. Teröristler, kendilerine müdahale etmek isteyen güvenlik görevlisi Cemal Özen’i öldürdüler, Başkonsolos Kaya İnal’ı yaraladılar. Olayı ASALA üstlendi. Saldırıyı gerçekleştiren 4 kişi, Vasken Sakosesliyan, Kevork Abraham Gözliyan, Aram Avedis Basmaciyan ve Agop Abraham Turfanyan, 31 Ocak 1984’de Fransa’da 7’şer yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Mahkemenin sonucu Türkiye’de tepkiyle karşılandı. 2 Nisan 1981 (Danimarka) Türkiye’nin Kopenhag Çalışma Ataşesi Cavit Demir, oturduğu apartmanın asansöründe uğradığı silahlı saldırıdan yaralı olarak kurtuldu. 25 Ekim 1981(İtalya) Türkiye’nin Roma Büyükelçiliği İkinci Katibi Gökberk Ergenekon yolda yürürken uğradığı saldırıdan hafif yaralarla kurtuldu. 28 Ocak 1982 (ABD) Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan öldürüldü. Arıkan’ın katili Taşnak militanı Hampig Sasunyan, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 5 Mayıs 1982 (ABD) Türkiye’nin Boston Fahri Başkonsolosu Orhan Gündüz, uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. 7 Haziran 1982 (Portekiz) Türkiye’nin Lizbon Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay otomobilinde uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü; eşi Nadide Akbay yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. 27 Ağustos 1982 (Kanada) Türkiye’nin Ottawa Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Atilla Altıkat silahlı saldırı sonucu öldü. 9 Eylül 1982 (Bulgaristan) Türkiye’nin Burgaz Başkonsolosluğu İdari Ataşesi Bora Süelkan öldürüldü. 8 Nisan 1982 (Kanada) Türkiye’nin Ottawa Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Kani Güngör, uğradığı silahlı saldırıda yaralandı. 21 Temmuz 1982 (Hollanda) Türkiye’nin Rotterdam Başkonsolosu Kemal Demirer’e konutu önünde silahlı saldırıdan yara almadan kurtulurken, saldırgan yaralı olarak yakalandı. 7 Ağustos 1982 (Türkiye) 2 ASALA örgüt üyesinin Ankara Esenboğa Havalimanında düzenlediği silahlı baskında 8 kişi öldü, 72 kişi yaralandı. Bu örgütün Türkiye’deki ilk eylemi oldu. 9 Mart 1983 (Yugoslavya) Türkiye’nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar’a 2 örgüt üyesi tarafından silahlı saldırı düzenlendi. Olayda ağır yaralanan Balkar, 11 Mart’ta hayatını kaybetti. Olayda bir Yugoslav öğrenci de öldü. Saldırıyı yapan Kirkor Levonyan ile Raffi Aleksandr, olaydan tam bir yıl sonra 9 Mart 1984’de 20’şer yıl ağır hapis cezasına çarptırıldılar. 14 Temmuz 1983 (Belçika) Türkiye’nin Brüksel Büyükelçiliği İdari Ataşesi Dursun Aksoy silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. 27 Temmuz 1983 (Portekiz) Türkiye’nin Lizbon Büyükelçiliği, 5 örgüt üyesi tarafından basıldı ve bina içindekiler rehin alındı. Baskın sırasında büyükelçilik Müsteşarı Yurtsev Mıhçıoğlu’nun eşi Cahide Mıhçıoğlu hayatını kaybetti. Portekiz polisi, düzenlediği operasyonla rehineleri kurtardı, 5 teröristi de öldürdü. Saldırıyı, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi. Örgüt, üyelerinin öldürülmesi nedeniyle Portekiz Başbakanı Mario Soarez’i ölümle tehdit etti. 16 Haziran 1983 (Türkiye) İstanbul Kapalıçarşı’da bir terörist tarafından halkın üzerine ateş açıldı. Olayda 2 kişi öldü, 21 kişi de yaralandı. Saldırgan, olay yerinde öldürüldü. 15 Temmuz 1983 (Fransa) THY’nin Paris Orly havalimanındaki bürosu önünde bomba patladı. Olayda, 2’si Türk, 4’ü Fransız, 1’i Amerikalı, 1’i de İsveçli olmak üzere 8 kişi öldü, 28’i Türk, 63 kişi de yaralandı. Bu olay tarihe "Orly Katliamı" olarak geçti. 28 Nisan 1984 (İran) Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliği Sekreteri Şadiye Yönder’in eşi, İran ile Türkiye arasında ticaret yapan işadamı Işık Yönder, bir ASALA militanı tarafından öldürüldü. 20 Haziran 1984 (Avusturya) Türkiye’nin Viyana Büyükelçiliği Çalışma Ataşesi Erdoğan Özen, otomobiline yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldü. Olayı, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi. 27 Mart 1984 (İran) Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavir Yardımcısı Işıl Ünel’in otomobiline bomba yerleştirmeye çalışan bir terörist, bombanın elinde patlaması sonucu öldü. 28 Mart 1984 (İran) Tahran’da Büyükelçilik Başkatibi Hasan Servet Öktem ve Büyükelçilik Ataşe Yardımcısı İsmail Pamukçu, evlerinin önünde uğradıkları silahlı saldırıda yaralandılar. 19 Kasım 1984 (Avusturya) Türkiye’nin BM temsilciliğinde görevli Enver Ergun, aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldü. Bu olayı da, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.