ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   Memluklularda Tip Ve Tip Egitimi (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=375329)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 05:20 AM

Memluklularda Tip Ve Tip Egitimi
 
1250-1517 yıllan arasında Mısır ve Suriye dolaylarında hüküm süren Memlûkler köle olarak alınan Türk kökenli insanların zamanla yönetimi ele geçirmesi ile kurulmuş bir Türk devletidir. Bu dönemde Moğol istilası ve Haçlı seferleri dolayısı ile himayesine sığınan bilim adamlarının çok sayıda olması nedeni ile Kahire ve Dimaşk şehirleri önemli iki kültür merkezi haline geldi. Yine bu dönemde dünyanın en önemli hastanelerinden Kalavun hastanesi ve bir çok medrese kuruldu ve İbn’un-Nefis İbnü’l Kuf İbn Ebi Usaybi’a gibi bir çok hekim veteriner yetişti. Bu hekimler Galen Hipokrat ve İbn-i Sina’yı sorguladılar anatomi cerrahi göz hastalıkları gibi pek çok alanda eserler ürettiler. Yazdıkları eserlerden anlaşılıyor ki bu dönemde yaşayan bilim adamları modern tıbbın gelişmesinde önemli katkıda bulunmuşlardır.
EMLUKLULARDA TIP VE TIP EGITIMI[/url]
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 800x370 and weights 18KB.http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

1250-1517 yılları arasında Mısır ve Suriye dolaylarında hüküm sürmüş olan Memlûkler Fatimîler ve Eyyûbiler’den sonra kurulmuş olan bir Türk devletidir. Memlûk kelimesi savaşlarda esir düşen ya da tüccarlardan satın alınan beyaz köle anlamındadır. Fatimîler ve Eyyûbiler savaşlarda esir olarak veya satın aldıkları köleleri asker olarak devlet hizmetine almışlar ve zamanla bu kişiler ordu komutanlığı ve baş komutanlığa kadar yükselerek idareyi ele geçirmişler ve Memlûkler (Kölemenler) adı verilen bu devleti kurmuşlardır.1

Memlûk tarihi iki dönemde incelenmektedir. Birinci dönem 1250-1382 yılları arasında Bahrî Memlûkler olarak bilinen çoğunluğunu Harizm ve Kıpçak kökenli Türklerin oluşturduğu “Türk Memlûkleri” dönemi’dir. 1382-1517 yılları arasındaki ikinci dönem ise Burcî Memlûkler olarak bilinen “Çerkes Memlûkleri” dönemidir. Haçlıların 200 yıldan fazla süren Ortadoğu işgaline son vererek ve Moğolları Mısır kapılarında durdurarak dünya ve İslam tarihinin akışını değiştirmişlerdir.2

Devletin adı “ed-Devleti’t-Türkiye= Türkiye Devleti” olup resmi yazışmalarında Arapça kullanılırdı. Saray ve orduda konuşma dili olarak Türkçe’nin Kıpçak lehçesi ve Oğuz lehçesi geçerli idi. Hanefi mezhebinde idiler ve kültür bakımından Mısır’da parlak bir medeniyet dönemi açmışlardı.3

Hulefâ-i Râşidin döneminden itibaren İslami ilimlerin en önemli kültür merkezleri arasına giren Kahire ve Dimaşk şehirleri Memlûkler zamanında bütün İslam dünyasının en büyük iki kültür merkeziydi. Moğol istilası ve Haçlı seferleri sebebiyle bu devletin himayesine sığınan mülteciler arasında doğu ve batı dünyasının en değerli ilmî şahsiyetleri yer alıyordu. Moğol saldırılarını durduran Memlûklerin başkenti Kahire kısa sürede Abbasî başkenti Bağdat’ın yerini almıştı. Memlûk devletine gelen bilim adamları sadece İslam dünyasından değildi aynı zamanda Endülüs ve Kuzey Afrika’da ortaya çıkan karışıklıklar ve savaşlar yüzünden pek çok Endülüslü ve Kuzey Afrikalı bilim adamı da zamanın en istikrarlı buldukları İslam ülkesi olan bu ülkeye geldiler.4 Kahire’de Abbasî Hilafeti’nin yeniden kurulması da Kahire’yi İslam dünyasının en önemli ve dini merkezi haline getirmişti. Kahire ve Dimaşk şehirlerinde merkezile-şen ilmi hareketi Memlûk sultanları da destekliyordu. Sultanlar ve devlet adamları çok sayıda medrese inşa ettirdiler ve buraların ihtiyacını karşılamak için vakıflar tahsis ettiler.5

İslamiyet’te Hz. Peygamberin hadisleri Kur’an-ı Kerim’deki pek çok ayet dini bilimler yanında pozitif bilimleri de öğrenmeye teşvik etmiş ve pek çok kurumdan okul olarak yararlanılmıştır. Camiler küttablar mescitler saraylar ve gerektiğinde çöl okul olarak kullanılmış daha sonra Selçukluların hediyesi olan medreseler İslam eğitim ve öğretim hayatında yerini almıştır. Memlûkler döneminde de bu kurumlarda eğitim öğretim yapılmış6 ve başarıyla okuyan öğrencilerin vakıflar ihtiyaçlarını karşılayıp burs vermişlerdir.7 Şam’da 3 tıp medresesi bulunmakta diğer medreselerde de okutulan dersler arasında tıp derslerinin de olduğu görülmektedir. Ayrıca tıp eğitimi ve tedavisinin birlikte yürütüldüğü Dar’ül-Tıplar vardı. Bunlara Daru’t Tıp Dar’ul merza Daru’ ş-şifa Bimaristan gibi adlarda verilmiş kurulan hastanelerde hem tıp eğitimi verilmiş hem de hasta tedavi edilmiştir.5
Hastaneler

Memlûk Sultan ve emirleri tarafından yaptırılan bazı hastaneler şunlardır:

Emir Tengiz tarafından yaptırılan Safed Hastanesi Dımeşk’te Salihiyye ve el-Cebel hastaneleri Alemuddin Sencer Çavlı’nın Gazze ve Kerek’te inşa ettirdiği iki hastane Alaeddin el- kamili’nin h. 755 yılında Halep’te yaptırdığı yeni hastane Nablus Remle Mekke ve Medine hastaneleri gelmektedir.8 Bunların yanında el-Bimaristani’l-Müeyyidi ve özellikle Sultan Kalavun tarafından yaptırılan el-Bimaristan’il-Kebiri’l-Mansuri hastanesi devrinin en önemli hastanelerindendir.9
Hastaneler çeşitli alanlarda uzmanlaşmış dok-torları bir araya getiren ve tıp öğrencilerinin ihtisas yaptıkları tıp merkezleriydi.10 İslam ülkelerinde bir çok darü’ ş şifa ve bimaristanlar kurulmuş ve bunlar zamanın en gelişmiş hastaneleri olma özelliğin-deydi. Sultan ve devlet adamları tarafından yaptırılan ve zamanına göre son derece gelişmiş olan hastanelerin eğitim-öğretim kurumları arasında önemi büyüktü. Tıbbi aletler ve bu alanda yazılmış kitaplarla donatılmış bu hastanelerde teorik ve pratik dersler bir arada yapılıyordu. Yetişen öğrenciler alanlarında farklı kitaplardan sınava alınır ve kazananlara hekimlik icazeti verilirdi.11

Sultan Melik Mansur Kalavun’un yaptırdığı hastane’de bu özellikleri taşıyordu. Sultan Kalavun Anadolu seferine yöneldiği bir sırada geçirdiği hastalık sebebiyle Şam’daki Şehid Nureddin Hastanesine götürüldü ve doktorlar sultanı tedavi ettiler. Sultan Kahire’ye dönünce böyle bir hastane yaptırdı.12 1284 yılında 8000 kişinin yaşadığı Kutbiyye adlı Fatımi sarayının çeşitli değişiklik ve ilavelerle hastane tıp medresesi ve kendi türbesiy-le birlikte külliye biçimine çevrilmesi ile kurul-muştu.13 Bu hastane’ye rdu mensupları melikler emirler küçük çocuklar büyükler hürler köleler fakirler ve zenginler gelebiliyordu. Erkek ve kadın hastalar için ayrı ayrı yatakhaneler yapıldığı gibi hastalıklara göre bölümlere ayrılmıştı. Sıtma göz genel cerrahi kadın hastalıkları ishal gibi bölümleri vardı. Her bölümde yemekhane ve eczane bulunuyordu. Taburcu olan hastalara hastane tarafından bir kat elbise giydirilir hastanede ölenler ise hastane tarafından defnedilirdi.9 Vakıf vesikalarından anlaşılıyor ki hastane’nin hasta bakmak yanında tıp ilmi ve eğitim öğretim alanında da önemli görevleri vardı. Hastane doktorları arasından en yetenekli profesörlerinden birinin seçilerek kendisine hastanede kürsü kurulması ve öğrencilerine tıp tahsili vermesi şart koşulmuştu. Öğrencilere ders anlatılan bir salon vardı. Doktor ve diğer çalışanların maaşları zengin vakıflar tarafından temin ediliyordu. Hastane ve vakıfları yöneten bir divan ve bir çok memur vardı.14 Bu vakfiyede hastaların ücret ödemeden muayene olduklarını ameliyat olduklarını ve hastanede kaldıkları süre içinde her türlü ihtiyaçlarının hastane tarafından karşılandığını öğreniyoruz. Hastaların yalnızca hastanede değil evde de muayene edilebildiği görülmektedir. Bimaristan-ı mansuri adıyla da bilinen Kalavun Hastanesi’nde Selçuklu hastanelerindeki gibi her türlü hasta tedavi edilirdi. Burası Osmanlı döneminde de hizmet etmiş XVII. yüzyılda bile önemli bir tıp merkezi olma özelliğini sürdürmüştür.
Göz Hastalıkları

12. ve 13. asır boyunca Mısır ve Suriye’de göz hastalıkları ile ilgili önemli kitaplar yazılmıştır. Kahire’de göz hastalıkları uzmanı Ebu’l-Fedâ’îl ibn’un-Nakîd (ö.1188-9) tarafından yazılan Mücerrebât (deneyden geçmiş reçeteler) adlı tıp kitabı en fazla dikkati çeken eserdir. Daha sonra Suriye’de de iki eser yazılmıştır. 1256 yılında Ha-lepli Halife İbn Ebî’l-Mehasin tarafından yazılan el-Kâfî fî’l-Kuhl (Göz ilaçlarıyla ilgili yeterli kitap) ve 1296′da Salah’ud-Dîn İbn Yusuf tarafından yazılan Nûr’ul-Uyîn ve Câmi’ul-Funûn (Gözlerin Nuru ve fenlerin özenle toplandığı kitap)’dur. Yine bu devirde katarakt ameliyatının yapıldığı görül-mektedir.5

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 05:20 AM

Memluklularda Tip Ve Tip Egitimi
 
Tıp Tarihi

1203-1270 yılları arasında yaşamış olan Mu-vaffak’ud-Din Ebû’l-Abbas Ahmed İbn Ebi Usaybi’a Memlûkler devrinin başlangıç yıllarında yetişmiştir. Eski Yunan ya da Müslüman tıp adamlarının biyografisini içine alan “Uyun’ul- Enbâ fi Tabakât’il-Etıbbâ” adlı biyografi kitabı ona İslam dünyasının Tıp tarihi ile ilgili en seçkin bilim adamı kimliği kazandırmıştır. Bu kitapta Eski Yunan’dan başlayıp kendi zamanına kadar yaşayan ünlü tabiplerin hayatlarından ilmi şahsiyetlerinden ve eserlerinden bahsedilir. İslam devrine ait 400 tabipten bahseden bu eser son derece doğru bilgiler verir.12 Daha sonra Kıftî tarafından bu konuda “İhbâr’ul-Ulemâ bi Ahbâr’il-Hukemâ” yazılmıştır.15


Veterinerler

Memluk sultanlarının çoğu damızlık atların yetiştirildiği tavlalara sahip olduğu için at yetiştiriciliği ve atların özellikleriyle ilgili olarak telif edilen bir çok eser vardır. Mansuriyye medresesi öğretim üyelerinden Abd’ul-Mu’min ed-Dimyâti tarafından Fazl’ul-Hayl (Atın Faziletleri) adlı eser bunlar arasındadır.16 Hayvan hastalıkları ile ilgili olarak yazılan Kâmil’us-Sınâ’ateyn: el-Baytara ve’z-Zartaka adlı eser saray başveterineri Ebû Bekr İbn’il-munzir el Baytar (ö. 1340) tarafından yazıl-mıştır.5
Tıp Alanında Yetişen Bilim Adamları

Mısır ve Suriye ülkelerini içine alan bu devlet tıp ilmi alanında yol gösterici rol oynamış ve zamanında pek çok bilim adamı yetişmiştir.
Bu dönemde tıp alanında yetişen bilim adam-ları’nın bazıları şunlardır:
Ebu’l-Hasan Ali İbn’un-Nefis (1210-1289):

Kalavun hastanesinin başhekimliğini yapmıştır. “Küçük kan dolaşımı” sistemini Servetus’dan tam üç asır önce keşfedip Şerh Teşrih’il-Kanun adlı eserinde yazdı. Türkistan’ın Kaş şehrinde doğan bu bilim adamı hadis fıkıh tıp lügat mantık ve siyer alanında söz sahibi idi. Tıp ilmini Nureddin Zengi’nin Şam’da kurduğu hastanede öğrendi. Mısır’da Nasır ve Mansuri hastanelerinde başhekimlik ve idarecilik yaptı. İnsan vücudu ile hayvan vücudu arasındaki benzerlikleri kullanarak hayvanlar üzerinde yaptığı bazı çalışmalar neticesinde anatomi ile ilgili sonuçlara ulaştı. Özellikle kalp ve solunum yolları üzerinde durarak küçük kan dolaşımını tanımladı. O zamana kadar genellikle Galen Hipokrat ve İbni Sina’nın görüşleri dışına çıkmayan tıp çevrelerine nazariyecilikten uzak araştırmaya dönük bir devir başlatmış oldu. Bu üç bilim adamının eserlerini inceleyerek tenkit etti yanlışlarını düzeltti. Aynı zamanda görme olayı ve gözü inceleyerek modern anlamda katkısı oldu. Hastalıkların tedavisinden çok sebepleri üzerinde durdu. Mûcez fi’t-tıp kitabında ise böbrek taşlarının nerede olduğunu hastalığın belirtilerini tedavi yöntemlerini ve ilaçları anlattı.17

Eserleri.
1. Şerhu Teşrihi’l-Kânûn. İbn Sina’nın el-Kanûn’unun anatomi kısmına yapılmış bir şerhtir. Eser ilk defa İbnü’n-Nefis’in küçük kan dolaşımını keşfiyle ilgili olarak Muhyiddin et-Tatâvî tarafından ilim âleminin gündemine getirilmiş ve birçok tartışmaya yol açmıştır.
2. el-Mûcez ü’t-tıb (Mûcizü’l-Kânûri). el-Kanûn’un Şerhu Teşrîhte işlediği anatomi kısmı dışında kalan bölümlerinin özetidir.
3. el-Mühezzeb fi’1-kuhli’l-mücerreb. Göz hastalıklarıyla ilgili orjinal fikirler ihtiva eden ve çağı bakımından konusunda zirve kabul edilmektedir.
4. Şerhu Fuşûli Bukrât. Hipokrat’ın Aforiz-malar (Fusûl) adlı eserinin bir yorumudur.
5. Risâletü’l-a’zâ. İnsan organizmasının yapısı ve işleyişiyle organların yarar ve hikmetleri üzerine kaleme alınan eserde fizyolojiden hareketle canlının karakterine dair sonuçlara da ulaşılmaktadır.
6. er-Risaletü’l-Kâmiliiyye fi’s-sîreti’n-nebeviyye. Eser önce The Theologus Autodidactus of ibn al-Nafis başlığıyla Max Meyerhof ve Joseph Schacht tarafından İngilizce tercüme ve notlarla (Oxford 1968) daha sonra da Abdülmün’im Muhammed Ömer tarafından ilmi bir incelemeyle birlikte (Kahire 1985 1987) yayımlanmıştır.
7. el-Muhtasar fî ilmi uşûli’l-hadîşi’n-nebevî. Yûsuf Zeydân tarafından İbnü’n-Nefis’in eserleri hakkında ayrıntılı bilgi veren bir incelemeyle birlikte neşredilmiştir (Kahire 1991).
8. el-Muhtâr mine’l-agziye. Perhize dairdir. Yûsuf Zeydân Berlin’deki yegâne nüshasına dayanarak eseri yayımlamıştır (Kahire 1992).
9. eş-Şamil fi’s-sınâ’ati’t-tıbbiyye.
10. Şerhu’l-Kanûn. İbn Sina’nın el-Kanûriu için yazılmış “el-Külliyât” kısmı başta olmak üzere ilâçlar hastalıklar ve belli organlara has olmayan
hastalıklar konusunda yazılmış dört kitaplık şerhtir.
11.Buğyetü’t-tâlibîn ve nüzhetü’l-mütetab-bibîn. Tek yazma nüshası Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde bulunan eserde tıbbın teorik ve pratik yönleri birlikte ele alınmıştır.
12. Şerhu Ebîzîmyâ li-Bukrât.
13. Şerhu Tabî’ati’l-insân li-Bukrât.
14. Şerhu Takdimeti’l-marife.
15. Şerhu Mesâ’ili Huneyn. Süryânî hekim ve mütercim Huneyn b. İshak’ın sorulu cevaplı tarzda kaleme aldığı tıbba giriş mahiyetindeki el-Mesâ’ilfi’t-tıb adlı eserinin şerhidir.18
İbnü’l Kuf (ö. 1286)

Özellikle İslam dünyasında ilk cerrahi kitabının yazarı olması ile dikkati çekmektedir. İbnü’l-Kuf gerek teşhis ve tedaviyle ilgili tespitlerinden dolayı gerekse cerrahîde geliştirdiği yeni teknikler açısından döneminde dikkat çekmiştir. Bilhassa hacamat türleri sülükle tedavi kırıkların âcil bakımı kemiği yerine oturtma ve sargılama konularında başarılar göstermiş hastaların zihnî ve fizikî sağlıkları ile tedavi sürecinde uygulanan yöntemlere büyük önem vermiş karın bölgesi kesiklerini dikmek için uygulanabilecek teknik ve pratikleri ayrıntılı biçimde açıklamış vücuttaki taşların çıkarılması ve sonda (kateter) fitil ve enjektör kullanımı konularına değinerek yenilikler ortaya koymuştur.

Eserleri:
1. Umdetü’l-ışlâh fi ‘ameli sınâ’ati’l-cerrâh
(Kitâbü’l-’Umdefîşınâati’l-cerrâh). İbnü’l-Kuffun cerrahî ve anatomi üzerine yazılmış ilk müstakil kitabı olup bir çok yenilik getiren en ünlü çalışmasıdır. İnsan anatomisi organların yapısı vücut sıvıları ve hastalıklarla ilgili açıklamaların yanı sıra farmakoloji kateterizasyon ve cerrahî manipülas-yon konularında bilgiler verilmektedir.
2. Câmi’u'l-ğaraz fî hıfzi’s-sıhha ve’l-maraz.
Embriyolojiyle ilgili orijinal fikirlerin ileri sürüldüğü eserde çocuğun cinsiyetinin tahmini ve soya çekim gibi deneysel biyolojiye ait bazı kavramlar yorumlanmaya çalışılmakta ceninin gelişim aşamalarına dair bilgi verilmektedir. Ortaçağ Avrupasında Corpus optatorum de servanda sanitate et depellendo morbo adıyla bilinen kitapta anne sağlığı ve çocuğun büyümesi konuları ile çevrenin insan sağlığı üzerindeki etkisi de ele alınmıştır.
3. el-Uşûl fî şerhi’l-Fusûl. Hipokratik külliyattan Kitâbü’l-Fusûl’ün şerhidir. İki kısma ve yirmi dört alt bölüme ayrılan eserde Ebû Bekir er-Râzî’nin aynı kitabı yorumlarken ele aldığı meseleler tartışılmakta bu arada tıbba dair orijinal görüşler ortaya konulmaktadır.
4. Şerhu’l-Külliyyât min Kitâbi’l-Kânûn.
İbn Sina’nın el-Kânûn fi’t-tıbb’ının “Küttiyyât” bölümüne yazılmış bir şerhtir. Vücudun anatomik ve fizyolojik yapısı ile kas ve kemikler hakkında klasik yönteme bağlı kalınarak yazılmış bilgiler ihtiva eder.
5. Kitâbü’ş-Şâfî fi’t-tıb. Eserin aslının teori ve uygulamaya dair iki kısımdan oluştuğu bilinmektedir. Tıp ilminin tanımı vücut sıvıları vücudun bölümleri hastalıkların sebepleri sağlıklı bir hayat sürdürebilmek için gerekli şartlar yaş cinsiyet vücudun genel durumu cilt hastalıkları ateş toksikoloji psikoterapi gırtlak hastalıkları sindirim sistemi ve üroloji gibi konular hakkında geniş bilgiler verilmektedir.
6. Zübedü’t-tabîb.
7. Şerhu’l-İşârât. İbn Sînâ’nın el-İşârât vet-tenbîhât adlı felsefe kitabı üzerine yazılmış bir şerhtir.
8. el-Mebâhişü’l-mağribiyye. İbn Ebû Usaybia’nın tamamlanamadığını kaydettiği eseridir.14
İbn Ebi Usaybia Ahmed b. Kasım el-Hazreci:
Dımaşklı meşhur bir göz doktorunun oğlu olup tıp tahsilini “en-Nuri Hastanesin’de tamamladı ve göz hekimi oldu. Önce Dimaşk daha sonra Kahire’de bulunan en-Nasiri Hastanesi’nde göz hekimliği yaptı.19 Hekimlerin hal ve tercümelerini topladığı “Uyni’l-Enba fi Tabakati’l- Etıbba” adındaki tıp tarihi ile ilgili ünlü eser İslam kültür ve medeniyetinde önemli bir yere sahiptir.20

Bu kitapta bilim tarihi bakımından başka kitaplarda olmayan bilgiler mevcuttur Hint ve Yunan tıbbı ile ilgili önemli bilgiler verir.21


Ebu Huleyka Reşidüddin b. Faris (11951262):

Tıp öğrenimini Dimaşk’ta yapmıştır ve bu alanda büyük şöhret kazanmıştır. Memluk sultanı Baybars’ın doktorluğunu yapması yanında iyi bir eczacı idi. Eserlerinden bazıları şunlardır.512
1- Makale fî Hıfzı’s-Sıhha
2- El-emraz ve esbâbuha ve alâmâtuha (Has-talıklar sebepleri alametleri ve tedavilerine dair)
3- El-Muhtâr fî elf akâr
4- Zarûratü’l-mevt
Ali b. Yusuf b. Haydara er-Rahabi (11871268)

Bazı diğer ilimlerle de meşgul olmakla birlikte tıp ilminde ün salmıştır. Nureddin Zengi tarafından yaptırılan “el-Bimaristanü’n-Nuri el-Kebir” adlı hastanede çalışmış daha sonra aynı hastanede müderrislik yapmıştır.512
Eserlerinden bazıları:
1- Hallku’l-İnsan ve hey’etü a’zaihi
2- Telhisü şerhi fusuli Hippokrates
3- İbn sina’nın Kanun’una Haşiye
4- İbn Ebi Sadık’ın “Mesailü huneyn” e yazdığı şerhe haşiye
İbnu’l Lebbûdî Yahya b. Muhammed (Ö.1271)

Dimaşk’ta yetişmiş hakimedip ve doktordur. Eserleri:
1- el-Lemeât
2- Gayetu’l-ğayat fi’l-muhtac ileyh min
oklides ve’l-mutavassıtat
3- Er-Risaletu’l-kamile fi ilmi’l-cebr
4- Tahkikü’l-mebahisi’t-tıbbiyye

Duneysirî Muhammed b. Abbas (ö.1287)
İbn Said es-Sincari (öl:1348)
İbn Cemâa Muhammed Ebubekr el-Mısrî Ali b. Abdulkerim el-Kehhal el-Hamevî İbnu’l-Emşâtî Mahmud b. Ahmed el-Aynî Muvaffakuddin yakub b. Es-Samirî (ö.1320).512
Yahudi Doktorlar

El-Kuhin’ul-Attâr yaklaşık 1260 yılında Kahi-re’de “Minhâc’üd-Dukkan” ve Dustûr’ul-A’yan” adlı eczacılıkla ilgili eser yazdı. Er-Râzî’nin ilk defa “tıbbi ruhani yahut ilac nefsani” yani “ruh tebabeti” şeklinde bilim dünyasına tanıttığı günümüzde psikoterapi ile yakın ilişki içerisinde olan konunun Mısır’da ilk uygulayanlarından biri Yahudi hekim Salah’ud-Din Hibet’ullah İbn Cumey olmuştur.5
Sonuç

Türk asıllı ve Müslüman Memlûk sultanları ve halkı tarih boyunca dünyanın en eski medeniyetlerinin yaşadığı bir coğrafya’da yaşamışlar ve tarihte önemli bir yere sahip olmuşlardır. Siyasal alanda kazanılan başarılar yanında tıp alanında da önemli hizmetlerde bulunmuşlar ve burada yetişen ya da bu ülkeye sığınan bilim adamlarının yazdığı önemli eserlerle günümüz bilimine katkıda bulunmuşlardır. Bu dönemde yetişen bilim adamları birden fazla alanda eser bırakmışlar ve pek çok alanda söz sahibi olmuşlardır. Anatomi cerrahi göz alanındaki buluşları oldukça dikkat çekicidir. Hipokrat Galen İbn-i sina gibi hekimlerle Rönesans arasında bir köprü olma vazifesi görmüşler ve tıp dünyasına yeni keşifleri ile yol göstermişlerdir. Böylelikle eski Grek kültür hazinesinin kaybolmamasını sağlıyarak muhafaza ettiler ve Avrupa milletleri İslam kültürü ile te-mas neticesinde asırlarca tesiri altında kaldıkları bir yenileşme elde ettiler.


Birsen ÖZYURT Anatomi AD Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi
Bahattin KELEŞ Tarih AD Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Yasemin KAÇAR Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi


Turkiye Klinikleri J Med Ethics


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.