ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Üç Kader Sorusu... (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=371554)

Prof. Dr. Sinsi 08-01-2012 11:10 PM

Üç Kader Sorusu...
 

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg




"Madem önceden biliyor ne yapacağımızı, o zaman ne yaparsak yapalım O'nun bildiğini yapıyoruz. Boş yere uğraşıp duruyoruz. Kaderin mahkûmuyuz."

Hemen kalk yerinden bir takvim yaprağına bak. Orada senin de önceden bildiğin şeyler yazılı. Güneşin, meselâ üç ay sonra, oturduğun şehirde hangi dakikada doğacağını ve batacağını yazmış olmalılar. Artık sen de önceden biliyorsun. Acaba güneş, sen öyle bildiğin için mi o dakikada doğuyor? Yoksa güneş o dakikada doğacağı için mi sen öyle biliyorsun? Gördüğün gibi, bilmek olmayı belirlemez, olmak bilmeyi belirler. Bir iş olmuşsa/olacaksa, öyle bilinir. Bir iş nasıl bilinirse, öyle olmaz. Öyle bilindi diye öyle olmaz. Öyle bilinecek diye öyle de olmaz. Allah’ın da önceden bilmesi, ne edeceğimizi belirliyor değil. Bizi böyle ettiğimiz için, O önceden öyle biliyor. Yoksa, O’nun da sonradan bilmesini mi arzu ederdin. Zamanı yoktan var eden, sence zamana mahkûm mu olsun? O da mı “az sonra”ları beklesin?

***
"Hayır ve şerri Allah’tan biliyoruz. Üstelik, böyle iman etmemiz isteniyor. Şer Allah’tan ise ben var olan bir şerri tercih ettim diye, bir kötülüğü seçtim diye bana niye günah yazılıyor, niye hesap soruluyor?"

Sanıyorum, en son girdiğin test sınavını unuttun. Sınav kâğıdında, her sorunun altında bir doğru cevap, dört yanlış cevap yazılıydı. Yani, elinde tuttuğun kitapçıkta “yanlış”lar “doğru”ların dört katı fazlaydı. Hiç sınav kitapçığını/kâğıdını hazırlayanlara, “Niye bu kadar yanlış yazdınız?”diye itiraz etmek aklına geldi mi? Onların “yanlış”ları yazmaları sence “yanlış” mıydı? Elbette ki hayır! Onların yanlışları yazmaları senin doğruyu seçme yeteneğini görmeleri içindi. Onların yanlış yazmaları yanlış değil, senin yanlışı seçmen yanlıştır. Bunun gibi, dünyada doğrular da var, yanlışlar da… Yanlış olanın önünde seçenek olarak durması yanlış değil. Senin onu seçenek olarak seçmen yanlış! Bu kuralı büyüklerimiz, “halk-ı şer, şer değil, kesb-i şer şerdir!” diye yazmışlar. Anlayacağın: Allah’ın kötülüğü var etmiş olması kötülük değil, senin kötülüğü seçmen kötülüktür.

***

"Kader belirlenmiş, bize yapacak bir şey kalmamış.. Madem ki, Allah cennetlik mi cehennemlik mi olacağımızı baştan biliyor. Bizi niye yoruyor, en başından koysaydı ya cennetine ya da cehennemine?"

Dünyada ne edeceğimizi biliyor Allah: Doğru. Önceden biliyor: Bu da doğru. Peki ya O’nun önceden bildikleri sonradan olmazsa, O neyi bilmiş olacak! Sonradan olacaklar olacak ki, önceden bilmesi doğru olsun… Farz edelim ki, “biliyorum nasılsa” diye hiçbirimizi dünyaya göndermeden cennete/cehenneme koyuverseydi. Dünya hiç olmasaydı. Hayat hiç kimse tarafından yaşanmasaydı. O zaman O’nun da bildiği şimdiki yaşadıklarımız değil, “biliyorum nasılsa” diye başından cennete/cehenneme koyulduğumuz olacaktı. Sonradan bilmek için bir şeylerin önceden olması gerektiği gibi, önceden bilmek içinde bir şeylerin sonradan olması gerekir. Şimdi olan bitenin hepsi O’nun önceden bildikleri ama bizim olduktan sonra bildiklerimizdir. “Ben kaderin mahkûmuyum” derken, acaba, O çok önceden öyle biliyordu diye O’nun bildiğine göre mi davranıyorsun? Bunu yapabilmen için, O’nun önceden bildiğini O'ndan önce bilmek gibi bir yeteneğin olmalı. Bir eylemi yaparken, önceden yazılmış bir şey okuyarak yapmadığına göre, senin eylemlerini kaderin belirliyor değil, sen kaderinde ne yazıldığını/yazılacağını belirliyorsun. Ne yapıyorsan, o yazılıyor kaderine. Şimdi yaptığını sonradan öğreniyorsun. İşte kaderin de o sonradan bildiğine göre yazılıyor. Sonradan bildiğine göre önceden davranabiliyor olsaydın, örneğin bir sınavı hemencecik kazanabilirdin, diplomanı fakülteye girer girmez de alırdın! Çok kolay: “Kaderimde diploma alacağım yazılmış, öyleyse yan gelip yatsam da, diplomamı alacağım” deyip de yan gelip yattığında, sadece yan gelip yatmış olursun. Böylece kaderinin de “yan gelip yattığı için diplomayı alamadı” şeklinde yazıldığını çok sonra fark edersin!

Senai Demirci


Prof. Dr. Sinsi 08-01-2012 11:10 PM

Üç Kader Sorusu...
 

Peygamberimiz
-Yüce Rabbim bunlar iman etmiyorlar, dedi
Mevlamız.
-Üzülme!... kalplere hidayet verecek olan benim. sen sadece tebliğ et hidayeti ben istediğime veririm
Mevlamız hidayeti kimlere nasip eder.
Güzel ahlaklı insanlara,cömertlere, adil kimselere, Rabbim benim isimlerimin bir tanesine sahip olan kişilere hidayeti nasip ederim diyor
Mevlam.
Ebu Leheb, Ebu Celil, Hz Ömer
arkadaştılar bilgileri güçleri baklımından üstlerine yoktu. Mevlamız Hz Ömer'e iman etme fırsatı verdi. Çünkü, Hz Ömer kafir iken bile, çok adaletli davrandığı için Mevlamız ona hidayeti nasip etti
Habibe sultan,
Bir hükümdarın kızıydı.çok cömertti elinde küpe bilezik ne vrsa herkese verirdi Mevlam islamın hiç duyulmadığı yerde, kulenin en tepesindeyken O'na seslendi ''la ilahe illallah muhammeden rasulullah''

Hadi : İstediğini hidayete erdiren
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter." (1)


"Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet'e açar" (2)
"O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir." (3)
"Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir." (4)
"Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir." (5)
Bu ismi bilmenin faydaları:
Her müslüman, daima Allah'tan kendisine hidayet etmesini ve İslam üzere öldürmesini talep etmeli ve bunun için dua etmelidir. Zira Allah'ın, kul ile kalbi arasına girdiğini unutmamalıdır
Müslüman, peygamberlerin, alimlerin ve Allah dostlarının insanları hidayete çağırdıklarını, onlara doğru yolu gösterdiklerini, onların birer hidayet rehberi olduklarını bilmelidir.(7)
Râhim : Rahmet ve merhameti sınırsız olan.
Afüvv : Affeden, hataları, günahları bağışlayan.
Halim : Davranışlarında yumuşak ve şefkatli. Sertlik ve katılıktan uzak olan.
Gâfir : Bağışlayıcı, affedici.
Aziz : Kudret ve onurun kaynağı ve sahibi. Çok güçlü, çok onurlu
Ekrem : Cömertlerin cömerdi, cömertliği sonsuz
Vedûd : Sevginin kaynağı olan. Seven. Sevdiren.
Mümin : İnanan, güvenen. İnsana bir takım emanetler bırakan. Güven ve iman sunan.
Mecid : Cömertlik ve ululuğun kaynağı, cömert ve ulu.

Rabbim bu isimleri üzerinde kalbinde ahlakında taşıyan insanlardan etsin


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.