ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Her İnsanın Hata Ve Günaha Meyletme Yönleri Vardır (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=371248)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 12:01 AM

Her İnsanın Hata Ve Günaha Meyletme Yönleri Vardır
 

HER İNSANIN HATA VE GÜNAHA MEYLETME YÖNLERİ VARDIR

“Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar.”(1)

“Bugün her bir nefis, kendi kazandığıyla karşılık görür. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı seri görendir.”(2)

Kıyamet gününde her insan yaptıklarının hesabını verecek. Hiç kimse başkalarını ve başkalarının yaptıklarını savunamayacak. Ne baba, ne anne, ne oğul, ne eş, ne kardeş… Herkese amelinin karşılığı verilir. Hayır yapmışsa hayır, kötülük yapmışsa kötülüğünün cezasını görür.

Allah ve Resulü’nün emirleri doğrultusunda inanan, salih amel işleyen, sabreden, tevekkül eden, hata ve günah işlemişse bile tövbe eden ve hayatını İslam dairesi içinde tanzim eden kimse, iyilik ve mükâfat bulur. Yani Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam’ın şefaatine mazhar olur, cenneti kazanır, Allah’ın cemalini görmeye nail olur. Yok, eğer Allah ve Resulü’nün emirlerine muhalif hareket etmişse kötülüğünün cezasını görür, hüsrana uğrayanlardan olur, cehenneme girer.

Yine kıyamet gününde birinin hidayetine veya hayırlı işlerin yapılmasına vesile olan, vesile olduğu şahıs veya şahısların kazanacağı hayırlar kadar sevap ve hayır alır. Birinin de dalaletine sebep olan, dalalete düşürdüğü insanın veya insanların yaptığı günah kadar günah kazanır ve hesabı sorulur. Dalalet üzerinde olup günah ve haram işleyen şahıs buluğ çağına ermiş ve aklı yerindeyse “Başkası benim bu duruma, bu hale girmeme sebep oldu” gibi bir mazeret ileri süremez. Zaten böyle birinin mazereti ondan kabul olunmaz. Sebep olan da yapan da yaptıklarının hesabını mahşer gününde verecek.

Tanıdığımız, yakın ilişki içerisinde olduğumuz özellikle de birbirimize karşı hak, hukuk ve sorumluluğumuz olanların ve de sorumluluk mevkiinde bulunan kardeşlerimizin güzel ahlaklı ve affedici olmasını, insanlarla ilişki ve muamelede yumuşak, güzel ve hikmetle muamele etmesini, şefkat ve tevazu sahibi olmasını, cesur, kararlı, ihtiyatlı, cömert, abid ve sabırlı olmasını, kısacası; güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen Resulullah aleyhissalatu vesselam’ın ahlakıyla ahlaklanıp hayatının her safhasında en güzel şekilde bunu hayatına yansıtmasını istiyor ve Rabbimizden diliyoruz.

Buna rağmen; insanın aceleci, cahil, mücadeleci, şımarık, nankör, böbürlenen, kendini beğenen, sabırsız olan, ümitsizliğe düşen özellikleri de olduğunu biliyor ve görüyoruz. Dolayısıyla insanın sürekli hata ve yanlış yapabileceğini, günaha girebileceğini unutmamak gerekir.

İslamî bir yapı ve ortam içinde herkesin mükemmel olmasını beklemek doğru değildir. Müslüman da olsak, İslamî bir mücadele içinde de olsak zaman zaman yanlış, hata ve eksikliklerin olacağı muhakkaktır. Bu her Müslüman fert için böyle olduğu gibi bir İslamî yapı ve ortam içinde sorumluluk düzeyinde ve konumunda olan insanlar için de böyledir. Birtakım özellik, kabiliyet ve faziletlerinden dolayı saygın konum ve sorumluluk mevkiinde bulunan kardeşlerimizin de hata yapma ve günaha meyletme yönleri diğer insanlardan farklı değildir. Sorumluluk sahibi kardeşlerden her yönüyle mükemmel olmalarını isteriz; ama her yönüyle mükemmel olmasını bekleyemeyiz. Zira onlar da insandır. Elbette sorumlu düzeyinde olanlar mesuliyet ve sorumlulukları gereği amellerinde, takvalarında, ilişkilerinde, davranışlarında, tepkilerinde herkesten daha çok duyarlı ve hassas olmaya çalışmalıdırlar. Zira kendilerinden menfi yönden etkilenip İslam’dan ve Müslümanlardan uzaklaşanların yapacakları anormalliklerin vebali onlardan da sorulur.

Kardeşlerimizi değerlendirdiğimizde aşırı gitmemek ve haddi aşmamak gerekir. Bu konuda da vasatı yakalamak ve vasat olmak gerekir. İnsan olduklarını unutmayacağız. Hiç ummadığımız, beklemediğimiz ve tahmin etmediğimiz ihlâslı, fedakâr, muttaki, koşan, koşuşturan, idare eden, güzel iş yapmış, güzel işler beceren, bundan dolayı sevilen, sayılan bir konuma gelmiş insanların da zaman zaman yanlış yapabileceğini, hiddetlenip öfkelenebileceğini, hissi, nefsi ve duygusal davranabileceğini, hatta bazen adil davranmayacağını, çekinebileceği ve korkabileceği durumlar olabilir. Dolayısıyla bir çalışmada, bir hareket içinde, bir müessesede, bir kurumda belli bir sorumluluk mevkiinde bulunanların bazı hata ve kusurları vardır diye kızmak, içinde bulunduğu yapı ve ortamdan küsmek veya uzaklaşmak, yapılan hayırlı işlerden mahrum kalmak sözü edilen şahısların hatalarından daha az bir hata değildir.

Kendimizce birilerinde gördüğümüz hata, yanlış ve eksikliklerden dolayı uzaklaşmak hatanın üstüne hata ile gitmektir. Böyle bir kişi sürüden ayrılan koyunun kurdun saldırısına maruz kalması gibi daha fazla şeytan ve dostlarının taarruzlarına ve nefsin tazyiklerine maruz kalacak. Allah muhafaza, günahlara bulaşması, farz ibadetlerini terk etmesi, hatta İslam dairesinden çıkması bile ihtimal dâhilindedir.

Her şeye rağmen haram ve günah olmadıkça, akideye taalluk etmedikçe bazı eksikliklere rağmen İslamî duyarlılığı bulunan Müslümanlarla içli dışlı olmak, onların kontrolü altında bulunmak, insanı Allah’ın hudutları dışına çıkmaktan, günahlardan, şeytan ve dostlarının hile, oyun, tuzak ve tezgâhlarına karşı korumaya sebeptir.

Çoğumuz, en yakınlarından bildiği ve gördüğü gibi tek başına olup İslamî yükümlülüklerini hakkıyla yerine getiren, her yönüyle kendisini ve ailesini günahlardan muhafaza eden insanların sayısı çok azdır. Bu nedenle birbirimize iyilik ve takvada yardımcı olacak, hata ve yanlışlarımızı birbirimize hatırlatacak kardeşler ile yakın olmak, beraber olmak, İslamî bir yapının ve yapı içindeki kardeşlerden bir parça olmak günümüz şartları içinde bir zorunluluktur.

İslam’ı okuma, okuduğumuzu anlama ve anladığını yaşama, İslam’a ve Müslümanlara hizmet bir lütuftur. Cenab–ı Allah, sevdiği kullarına verir. Biz yapmasak Rabbimiz bunu başkasına yaptırır, başkasını bu iş için koşturur. Hiçbir zaman ve hiçbir yerde İslam’a hizmet bazılarının oturmasından, gevşemesinden ve uzaklaşmasından dolayı yerde kalmaz. Cenab–ı Allah’ın mutlaka sevdiği başka kullarıyla bu işi yaptıracağını kimsenin unutmaması gerekir.

Ashab toplumunda Resulullah aleyhissalatu vesselam’ın gönderdiği seriyyelerde kimi zaman komutanların yanlış ve hataları olmuş. Nihayet durumları Resulullah aleyhissalatu vesselam’a söylenmiş, Resulullah aleyhissalatu vesselam da gerekli ikazı ve nasihati yapmıştır. Bir başka seferde hiçbir sahabenin aynı komutanlarla yeni bir sefere çıkma noktasında tepkisi olmamıştır. Görev ve sorumlulukları eda etmede ihmalkârlık göstermemişler, en güzel şekilde yerine getirmeye çalışmışlardır.

Hepimiz İslamî mükellefiyetlerimizi yerine getirmekle yükümlüyüz. Bu mükellefiyetleri nerede en iyi şekilde yerine getirebiliyorsak, yerine getirmeli ve getirmeye hazır olmalıyız, kendimizi müsaitleştirmeliyiz.

Hiç kimse kimsenin hatırı için değil, yaptıklarını sadece Allah rızası için yaptığında, inanıyoruz ki her kardeşimiz müspet hareket eder ve müspet davranırsa bu müspet hareket ve davranışlar, kendisince yanlış gördüğü kardeşlerin kendilerini düzeltmelerine sebep olabilir ve olur inşaallah.

Kim bazılarının davranışlarından dolayı uzaklaşır, hizmeti bırakırsa kendisine haksızlık etmiş olur ve vebali kendisine ait olur.

Uzaklaşmadan dolayı başkalarının da uzaklaşmasına sebep olmak ve uzaklaşanların günahlarına sebep olmanın, uzaklaşmanın hem kendisine, hem de arkadaşlarına vereceği zararı unutmamak gerekir.

Herhangi birimizin böyle bir durumu söz konusuysa özellikle kendi muhasebesini yapmasını, tavrında nefsî, hissî ve duygusallığın ağır basıp basmadığının da muhasebesini yapmalıdır.

Rabbimiz her şeyimizi kendisi için kabul etsin. (Âmin)

Yüce Allah’a emanet olun.


1-Nahl: 25
2- Mu’min: 17

İnzar


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.