![]() |
Nefse Ceza Vermek
Nefse ceza vermek; Tamim’i Dari (r.a.) bir defa uykuya dalıp yatsı namazını kaçırmıştı. Nefsine ceza olarak bir sene uyumamaya ahd etti. Talha (r.a.) anlatır: -“Birisi soyunmuş kızgın kumlar üzerinde dönüyor ve “Ey murdar sabaha kadar geceyi boş geçirdin senin elinden ne zaman kurtulacağım.” Diyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) oradan geçiyordu: -“Niçin böyle yapıyorsun?” buyurunca: Adam: -“Nefsim bana hakim olmak istiyor.” Dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki; -“Gök kapıları senin için açıldı. Allau Teala, melekler seninle övünüyor.” Sonra eshabına: -“Gidin nasibinizi ondan alın.” Buyurdu. Hepsi gidip; -“Bize dua edin efendim.” Dediler. Adam hepsine tek tek dua eyledi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem): -“Hepsine birden dua eyle.” Buyurdu. Adam: -“Yarabbi onların azığını Takva eyle ve hepsini doğru yolda bulundur.” Dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem) da : -“Ya Rabbi onu tasdik eyle, yanı diline daha iyi dua ihsan et.” Diye dua edince, Adam: -“Ya Rabbi hepsinin yerini cennet eyle.” Dedi. Ahnef bin Kays (r.a.) gece kandili eline alır parmağını aleve tutar ve; -“Falan gün niçin öyle yaptın, filan şeyi niçin yedin.” Derdi. Dinini kayıran büyükler böyle yapmışlar. Mucahede: Bazıları nefisleri gevşeklik ve kabahat yapınca ceza olarak çok ibadet ederlerdi. Abdullah bin Ömer (r.a.) bir namazda cemaata yetişmesydi o gece uyumazdı. Abdullah bin Ömer (r.a.) bir gün hava kararıp iki yıldız görününceye kadar akşam namazını geciktirmişti. Namazı bu kadar gecıktirdiği için iki köle azad eyledi. Böyle yapanlar çoktur. Nefsine ibadetleri seve seve yaptırmayan kimseye en iyi ilaç çok ve seve seve ibadet eden kimsenin yanında bulunmaktır. Onun ibadetleri zevkle yaptığını görünce kendi de alışır. Birisi diyor ki; -“İbadet yapmak için nefsime tembellik gördüğüm zaman Muhammed bin Vasi (r.a.) in zevkle ibadetine bakıyor. Bu sebeple nefsimin bir hafta içinde, ibadetleri seve seve yaptığını görüyorum Bilgili, akıllı ve ihlaslı böyle bir Allah adamını bulamiyanlar Allah adamlarının, Salih insanların hayatını okumalıdırler. Bir kimse Davud el Tai (r.a.) hazretlerine: -“Evinizin çatısının direği kırılmış.” Deyince Davu El Tai (r.a.); -“Yirmi senedir buradayım bir kere ona bakmış değilim.” Dedi. Ahmed bin Zerrin (r.a.) sabahtan ikindi namazına kadar oturur bir tarafa bakmazdı. Sebebini sorduklarında: -“Allah-u Teala gözleri dünyadaki intizama, zerreden göklere kadar her şeydeki inceliklere, ve onun kudret ve azamatine, ibret ile bakmak için yarattı. İbret almadan bakana bir hata yazılır .” dedi. Ebu Derda (r.a.) diyor ki; -“DÜNYADA ÜÇ ŞEY İÇİN YAŞAMAK İSTERİM. -“Uzun gecelerde namaz kılmak için, -“Uzun günlerde oruç tutmak için, -“Sözleri kalblere deva olan Salih kimselerin yanında oturmak için.” Aklama bin Kays (r.a.) a ; -“Nefsine neden bu kadar azap ediyordun ?” diye sorduklarında; -“Onu çok sevdiğim için, onu cehennemden korumak için.” Derdi. -“Sana bu kadar sıkıntı emrlolunmadı? Dediklerinde; -“Yarın başını dövüp, niçin yapmadın dememek için. Elimden geldiği kadar yapıyorum.” Cevabını verirdi. Cüneyd El Bağdadi (r.a.) buyurdu ki; -“Sırrı el sakatı (r.a.) den acayip kimse görmedim. Doksan sekiz sene yaşadı, ölüm zamanı hariç hiç kimse sırtını yere koyduğunu görmedi. Süfyan-e Servi (r.a.) diyor ki; -“Bir gece Rabia-til adaviye (r.a.) da misafir kaldım. Namaza durup sabaha kadar namaz kıldı. Bende bir odada sabaha kadar namaz kıldım.” Kendisine: -“Sabaha kadar namaz kılmamızın şükrünü ne ile yapalım deyince.” Rabia-til Adaviye (r.a.) da; -“Yarın o’nun için oruc tutmak olacak.” Dedi. Kimya-yı Saadet (İmam-i Ğazali) Allah-u Teâla hazretleri; bizleri ve sizleri bu mubarek veli zatların yüzü suyu hurmetine, afv eylesin. İbadetlerimizi zevk ile yapmayı ihsan eylesin. Amin Fuad Yusufoğlu |
Nefse Ceza Vermek
İmam buyuruyor ki Kimya-yı saadet’te: (Nefse, ceza vermeli her günahta elbette. Hiç affetmemelidir onun bir hatasını. Her günah işledikte, vermeli cezasını. Eğer göz yumulursa, daha azar, şımarır. Önüne geçilemez tehlikeli hal alır. Mesela haram yerse, aç bırakmalı biraz. Harama baktı ise, mubaha baktırılmaz. Biri, cünüb olmuştu rüyasında bir gece. Ve lakin tembellikten, gusl etmedi hemence. Çünkü nefsi dedi ki: (Hava soğuk bu vakit. Sabret, sabah olsun da, o zaman hamama git.) Nefsi, bu vesveseyi verince kendisine, Fırladı yatağından inad için nefsine. Gusledip, hem nefsine ceza olsun diyerek, İbadetle geçirdi geceyi sabaha dek. Ve dedi ki: (Rabbinin emrettiği bir işte, Gevşek davranan nefsin cezası budur işte.) Ebu Talha vardı ki Sahabe-i kiramdan, Namaz kılıyor idi bağ içinde bir zaman. O ara, güzel bir kuş gelip kondu yanına. Kaç rekat kıldığını şaşırdı bakıp ona. O da, kendi kendine dedi ki: (Bak ey nefsim! Benim, dünya malında, asla yok bir hevesim. Rabbimin huzurunda ederken Ona taat, Ondan gayri bir şeye edilir mi iltifat? Madem ki düşüyorsun sen böyle bir hataya, Ben de tasadduk ettim bu bağı fukaraya.) Biri de anlatır ki: Babamız uyuyordu. O sırada birisi, geldi ve onu sordu. Ben de, (Babam uyuyor) deyince o kimseye, (Bu zaman uyunur mu?) deyip döndü geriye. Merak edip, ardından gidince onun biraz, Baktım, kendi kendine diyor ki: (Ey boşboğaz! Nene gerek, gayrinin işine karışırsın. Niçin bir başkasının haliyle uğraşırsın? Eğer uygun değilse akşama yakın yatmak, Zararı ona olur, sana ne behey ahmak! Bu günden itibaren bir sene müddet ile, Her gecen, uyumadan geçecek ibadetle.) Temim-i Dari vardı, Sahabedendi o da. Bir akşam namazını, kaçırmıştı uykuda. Uyanıp, çok üzüldü ve dedi ki nefsine: (Sana, ceza olarak uyku yok tam bir sene.) Yine Mecma adında bir kimse vardı ki hem, Bir gün, bir pencerede kadın gördü namahrem. O andan itibaren ahd etti ki o dahi: (Artık bakmayacağım yukarıya Vallahi.) |
Nefse Ceza Vermek
Rüyada Verilen Ceza Mağripte, itibârlı bir âlim olan Ebü'l-Hasan; İmâm-ı Gazâlî Hazretleri’nin İhyâ kitabını okuyunca “Sünnete muhâlif” diye beğenmemiş ve müslümanların elindeki İhyâ kitaplarının toplanıp yakılmasını emretmiş. Cumâ günü yakılmasını kararlaştırmışlar. Ebü'l-Hasan cumâ gecesi rüyâsında ders okuttuğu câmie girmiş. Bakmış ki câminin köşesinde parlayan bir nûr; Resûlüllâh Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ebû Bekr ve Hz. Ömer (r.anhümâ) ile oturuyorlar. Bu arada İmâm-ı Gazâlî de elinde İhyâu Ulûmi’d-Dîn, kitabı ile huzura gelerek: “Ey Allâh'ın Resûlü! Şu kimse benim hasmımdır.” dedi ve İhyâ kitabını Resûlüllâh'a verip: “Yâ Resûlallâh, şu kitaba bakınız, eğer bu kimsenin dediği gibi bunda sünnete muhâlif bir şey varsa, ben Allâhü Teâlâ’ya tevbe ettim. Eğer dîne muvâfıksa, bu adamdan hakkımı alıp beni sevindirin.” dedi. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.) İhyâ kitabını baştan sona göz gezdirdi ve; “Vallâhi bu çok güzel bir şeydir.” buyurduktan sonra Hz. Ebû Bekr'e (r.a.) verdi. O da baktıktan sonra “Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki bu kitap güzeldir.” buyurdu. Hz. Ömer’de (r.a.) verdiler. O da inceleyerek, aynı cevabı verdi. Bunun üzerine Resûlüllâh (s.a.v.); “Ebü'l-Hasan'ın elbisesini soyun, iftirâ edenlere vurulduğu gibi had vurun.” buyurdu. Beşinci sopadan sonra Hz. Ebû Bekr şefâat ederek; “Yâ Resûlallâh böyle yapması yine senin sünnetini tâzîm içindi, af buyur.” dedi. Ebü'l-Hasan da hatasını anlayıp tevbe edince; İmâm-ı Gazâlî Hazretleri de affetti. Ebü'l-Hasan uyanınca gördüklerini halka anlatıp tevbe etti. Bir ay, rüyâsında yediği sopaların vurulduğu yerler sızladı. Vefat edince sopaların izi sırtında görülüyordu. Bu rüyâsından sonra dâimâ İhyâ kitabını okur, ona hürmet ederdi. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.