ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Düşman İçimizde (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=371208)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 12:08 AM

Düşman İçimizde
 

Düşman Içimizde

Efendimiz A.S. bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Bir mümin kendisi için istediğini, diğer mümin kardeşi için istemedikçe imanı kâmil olamaz”



Şu halde mümin evvela karşısındaki mümin için iyilik ve hayır ister. Allah için ona yardım eder. Müminler birbirinin kardeşidir. Mümin müminin eli gibidir. Bir eli kendisi, bir eli karşısındaki mümindir. Mümin müminin aynasıdır. Birbirlerine ilâhi huzur yolunda, Allah yolunda yardım etmeleri lazım gelir. Hadis-i şerifte şöyle buyurulur:



“Bir mümin, beş güçlük içerisindedir: Karşısındaki mümindir ama kendisine lânet eder. Karşısında münafık vardır, buğz eder, düşmanlık eder, nefret duyar. Kâfir vardır, maddi-manevi her yönden onunla mücadele eder. Ya da karşısındaki şeytandır, onu Allah yolundan saptırıp, imanından çıkarmaya çalışır. Nefsi ise daima onunla çekişir, hiç bir zaman rahat vermez.”



Bu hadis-i şerifin ışığında baktığımızda, müminin gözünü yumup açacak kadar huzur ve rahat bulmasına, yani nefsanî ve dünyevî lezzet bulmasına imkan yoktur. Tabii burada gaflet huzurunu kastediyoruz, ilâhî huzuru değil. Çünkü Allah'ın yaratmış olduğu ilâhî bir kuvvet olan kendi içindeki nefsi, daima Allah'ın hükmüne karşı gelir. Bu, insanın tercih yapabilmesini ve yaptığı tercihlerin neticesine göre büyük hayırlara veya kötü akibetlere ulaşmasını sağlayan ilâhî bir hikmettir.



Allahu Azimüşşan, Adem A.S.'ı yarattığı zaman onun nefsini de yaratmış, cesedine aklı, imanı, arzu ve istekleri de koymuştur. Sonra o nefsi Hz. Adem A.S. Efendimiz’in pak bedenine yerleştirmiştir. Ama nefste öyle kabiliyetler, tabiatında öyle sıfatlar yaratmış ki, ona “ey benim yarattığım nefis, ben kimim?” dediği zaman nefs: “Yarabbi sen bütün kainatın yaratıcısısın, ben de senin mahlûkunum” dememiş, “Ya ben kimim?” diye soruvermiştir.



“Doğrusu biz sorumluluğu göklere, yere, dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korkup titrediler. Pek zalim ve çok cahil olan insan ise onu yüklendi.” ayetinin sırrına göre ilâhî emaneti insanoğlu yüklendi. Allahu Azimüşşan, zatına ait sıfatlarının, fiillerinin ve kudretinin birer numunelerini insanın içerisinde dercetti. Ama nefs, kendisine emanet olarak verilen bu sıfatların emanet olduğunu unuttu. Kudretini, ilâhî bir tecelli değil, sanki kendisindenmiş gibi bildi. Sahip olduğu ilmi sanki Allah'ın verdiği ilim dışında ve Zat-ı İlâhî’nin ilmi gibi kendi varlığından bildi.



Oysa insanoğluna dünyadaki bütün sıfatları, Allah'ın azametini idrak etmesi için verilmiştir. Hepsi birer ilâhî emanettir. Tezkiye edilmemiş nefs ise onları kendisinin mülkü gibi görerek Allahu Azimüşşan'la mücadeleye başladı. Nefs, Rab Tealâ Hazretleri’ne “ya ben kimim?” diyecek kadar cür'et kazandı. Ancak çok uzun ve meşakkatli bir terbiye döneminden Allah'ın yaratmış olduğu nuranî ve maddi rızıklara ihtiyacı olduğunu bildi. O zaman vahdaniyet-i ilâhîyeyi tanımak zorunda kaldı.



Şu halde insanın aldığı hiç bir nefes yoktur ki, onunla hayra veya şerre doğru bir adım atmamış olsun. İnsan, ömür yapraklarının her gün tükenip ahirete yaklaştığını, sayılı nefeslerinin ilâhî bir sermaye olduğunu, elindeki malın, mülkün, rütbenin emanet ve ariyet olduğunu unutur. Böylece düşmanın karşısında habersiz, duygusuz ve akılsız gibi hareket eder. İşte bu insan, Allahu Azimüşşan'ın meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” dediği insan olamaz.


Mehmet Ildırar


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.