ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Tevbenin Önemi (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=370998)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 12:36 AM

Tevbenin Önemi
 

Tevbenin Önemi

Şeyh Ali b. Abdurrahman el-Huzeyfi

05/03/1423 Hicri – 17/05/2002 Miladi




Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Tevbeleri çokça kabul eden ve çokça merhamet eden, her şeyi bilen ve hikmet sahibi olan Allah'a hamdolsun. Rabbime hamdeder ve O'na şükrederim. O'na tevbe eder ve O'ndan bağışlanma dilerim. Şehadet ederim ki, Allah'dan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. Ve şehadet ederim ki; nebimiz ve efendimiz Muhammed, O'nun kulu ve rasulüdür, değerli ahlaka sahiptir. Allah'ım!.. Kulun ve rasulün Muhammed'e, ailesine ve ashabına, onların doğru yolundan yürüyenlere salât ve selam eyle!..
Bundan sonra... Allah'dan hakkıyla korkun ey Allah'ın kulları... O'na tevbe edin ve O'ndan bağışlanma dileyin ki sevaplarınızı katlasın ve günahlarınızı affetsin. Ey müslümanlar!.. İnsanın en üstün hali ve en kusursuz sıfatı; sevdiği ve razı olduğu, hoşlanmadığı ve buğzettiği şeylerde Allah Teâlâ'ya uymasıdır. Böylece kul; Rabbinin sevdiğini sever ve yaratıcısının hoşlanmadığına da buğzeder. Sevdiği ve razı olduğu şeylerde Allah'a uymak, O'na isyandan hoşlanmamak, ancak her türlü kusur ve günahtan için sahih bir tevbe yapmakla, Allah Teâlâ'ya itaatte dosdoğru olmakla ve haramlardan uzak durmakla olur. Sahih tevbe, ibadet edenlerin makamlarının en yücesidir. Mü'minlerin hallerinin en şereflisi ve takva sahiplerinin itaatinin gayesidir.
Hidayet peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem, tevbeye işaret ederek övgüde bulunmuş ve tevbenin, kulun hayatında başarılı kılındığı en hayırlı şey olduğunu belirtmiştir. Buhari ve Müslim, Ka'b b. Mâlik radıyallahu anh'dan şunu rivayet eder: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, Ka'b Tebuk Savaşı'ndan geri kaldığı zaman Allah'ın onun tevbesini kabul ettiğini bildirerek şöyle buyurur: "Annen seni doğurduğundan beri uğradığın en hayırlı gün ile sevin." Ka'b şöyle der: İnsanlar bölük bölük beni karşıladılar. Tevbem nedeniyle beni kutluyor ve bana "Allah'ın tevbeni kabul etmesi kutlu olsun" diyorlardı.
Allah Teâlâ, bu ümmetten her çeşit insana; hayırlarla öne geçenlere, ibadetlerde orta yollu davrananlara ve haramlarla nefislerine zulmedenlere tevbeyi vacip kılmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Ey mü'minler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.) (24/en-Nûr/31) Ve şöyle buyurur: ((Bu kitap size) Rabbiniz'den bağışlanma dilemeniz ve O'na tevbe etmeniz için (indirildi).) (11/Hûd/3) Müslim, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Ey insanlar! Allah'a tevbe edin ve O'ndan bağışlanma dileyin. Şüphesiz ben, günde yüz kere tevbe ederim."
Tevbe, beşerin noksanlığının ve insanın kusurunun gereklerindendir. İbadetle sorumlu tutulan insan, ibadetinde kusurdan, yanılgıdan, gafletten, hatadan, unutkanlıktan ve günahtan uzak olmaz. Bu nedenle Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Nefsim elinde olan (Allah)'a yemin olsun ki; şayet sizler günah işlemeseydiniz Allah Teâlâ sizi götürüp, günah işleyen ve Allah Teâlâ'dan bağışlanma dileyen, bunun üzerine onları bağışlayan bir topluluk getirirdi." Bu hadisi İmam Müslim, Ebu Hureyre radıyallahu anh kanalıyla rivayet eder. Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Hepiniz hata yaparsınız; hata yapanların en hayırlısı tevbe edenlerdir."
Allah celle ve alâ'nın sıfatlarından biri de, kendisinden bir kerem ve ihsan olarak tevbeyi kabul etmesi ve buna sevinmesidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (O; kullarından tevbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.) (42/eş-Şûrâ/25) Ve şöyle buyurur: (Allah'ın kullarından tevbeyi kabul edici olduğunu, sadakaları alıp (kabul edeceğini) ve Allah'ın tevbeyi çokça kabul edici, çokça rahmet edici olduğunu hâlâ bilmediler mi?) (9/et-Tevbe/104) Allah'ın güzel isimleri, bu kainatta onların bir etkisinin olmasını gerektirir. "Tevbeleri çokça kabul eden ve çokça rahmet eden" ismi, tevbe ederek Allah Teâlâ'ya dönen ve kendisine rahmet edilmiş bir mahlûku gerektirir. Allah Subhânehu'nun bütün isimleri aynı şekilde yüce sıfatlarını içerir ve onlara işaret eder, bu kainatta etkilerini gerektirir. Kula düşen görev, her zaman üzerine vacip olan tevbeyi yerine getirmesidir. Bu tevbeyi kabul edecek, ona sevap verecek, ecrini büyültecek ve onunla günahlarını bağışlayacak olan Allah'dır.
Tevbe; nebilerin ve rasüllerin, Allah'ın dostları mü'minlerin kulluk makamlarından biridir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Şüphesiz İbrahim gerçekten yumuşak huylu, içli ve çokça tevbe eden biri idi.) (11/Hûd/75) Ve şöyle buyurur: (Andolsun ki Allah, onlardan (müslümanlardan) bir gurubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Peygamber'i ve güçlük zamanında O'na uyan Muhacirler'le Ensar'ı affetti. Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O; onlara karşı çok şefkatli ve pek merhametlidir.) (9/et-Tevbe/117) Allah Teâlâ, Musa aleyhisselam'dan bahsederek şöyle buyurur: (Ayılınca dedi ki: "Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim ve ben inananların ilkiyim.") (7/el-A'râf/143) Allah; cennet karşılığında Rablerine canlarını ve mallarını satan mü'minlerin sıfatlarından biri olarak tevbeyi zikreder. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (O'nunla (Allah ile) yapmış olduğunuz alışverişten dolayı sevinin. İşte bu, büyük kurtuluştur. (Bu alışverişi yapanlar) tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rüku edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır.) (9/et-Tevbe/111-112)
Tevbenin bereketi er ya da geç, gizli veya aşikar olarak görülür. Tevbenin karşılığı; kalplerin temizlenmesi, günahların silinmesi ve sevapların katlanmasıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber'i ve O'nunla birlikte olanları utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinden ve arkalarından koşar da onlar "Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye gücü yetensin" derler.) (66/et-Tahrim/8)
Tevbenin karşılığı; imanın, kanaat ve rızanın, huzur ve sükunetin, gönül rahatlığının gölgelendirdiği bir hayattır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: ((Bu kitap size) Rabbiniz'den bağışlanma dilemeniz ve O'na tevbe etmeniz için (indirildi). Eğer bunu yaparsanız sizi, tayin edilmiş bir süreye kadar güzel bir şekilde yaşatır ve faziletli olan herkese kendi lütfundan verir.) (11/Hûd/3)
Tevbenin karşılığı; gökyüzünden inen bereketler ve yeryüzünden çıkan bereketlerdir. Mallarda bolluk, üretimde ve nesilde bereket, bedenlerde afiyet ve afetlerden korunmadır. Allah Teâlâ, Hûd aleyhisselam'dan bahsederek şöyle buyurur: ((Hûd dedi ki:) "Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma isteyin, sonra da O'na tevbe edin ki, üzerinize göğü (yağmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkarlar olarak yüz çevirmeyin.") (11/Hûd/52) İbni Abbas radıyallahu anhuma, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Kim bağışlanma istemeye sürekli devam ederse; Allah onun için her darlıktan bir çıkış, her sıkıntıdan bir kurtuluş yaratır; onu hesap etmediği yerden rızıklandırır."

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 12:36 AM

Tevbenin Önemi
 

Bu hadisi, Ebu Davud rivayet eder. Bağışlanma dileme (istiğfar) tevbe ile birlikte zikredilmezse tevbeyi de içine alır ve ona işaret eder.
Tevbe kurtuluştur. Her arzulananı kazanmak ve her sıkıntıdan kurtulmaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Tevbe ederek, iman edip salih amel işleyen kimseye gelince; o, kurtuluşa erenler arasında olmayı umabilir.) (28/el-Kasas/67) Allah Teâlâ, kullarının tevbe etmesinden hoşlanır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Şüphesiz ki Allah, çokça tevbe edenleri sever ve temizlenenleri sever.) (2/el-Bakara/222) Allah, kendisinden bir ihsan ve ikram olarak, kulun tevbesi ile sevinir. İmam Müslim, Enes b. Mâlik radıyallahu anh kanalıyla, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Şüphesiz Allah, kendisine tevbe ettiği zaman kulunun tevbesinden, sizden birinizin (şu sevincinden) daha çok sevinir: Sizden biri boş bir arazide bineği ile birlikte iken bineğini kaybeder. Üzerinde yiyeceği ve içeceği vardır. Ondan ümidini keser; bir ağacın yanına gelir ve gölgesine uzanır. Bineğinden ümidini kesmiştir. O bu halde iken bir de ne görsün; bineği yanında duruyor. Onun yularından tutar ve sevincinin şiddetinden şöyle der: "Allah'ım! Sen benim kulumsun, ben de senin rabbinim!" Sevincinin şiddetinden yanlış söyler."
Allah Teâlâ; Allah'a en büyük şirki koşan ve O'na isyan eden; "İsa aleyhisselam, Allah'ın oğludur" diyenleri dahi tevbeye çağırır. Allah, onların söyledikleri bu sözden yücedir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Allah'a tevbe edip O'ndan bağışlanma dilemezler mi? Allah; çokça bağışlayıcı, merhamet edicidir.) (5/el-Mâide/74) Yine, Allah'ın en kötü yaratıkları olan münafıklara da tevbe kapısını açmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Şüphe yok ki münafıklar, cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın. Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler, Allah'a sımsıkı sarılıp dinlerini (ibadetlerini) yalnız O'nun için yapanlar başkadır. İşte bunlar mü'minlerle beraberdirler.) (4/en-Nisa/146)
Ebu Saîd el-Hudrî radıyallahu anh, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in onlara şunu haber verdiğini rivayet eder: "Sizden öncekiler içinde yüz kişiyi öldüren bir adam vardı. Bir alime, kendisi için tevbe olup olmadığını sordu. Alim, "Evet" dedi. Rahmet melekleri onun ruhunu aldılar ve o adam bağışlandı." Bu hadisi, Buhari ve Müslim rivayet eder.
Tevbenin anlamı; Allah'a dönmek, günahı terketmek ve ondan hoşlanmamak, ibadetlerdeki gevşekliğine pişman olmaktır. Nevevi rahimehullah şöyle der: "Her türlü günahtan tevbe vaciptir. Günah; kul ile Allah Teâlâ arasında ise, kul hakkı ile ilgili değilse, tevbenin üç şartı vardır: Birincisi, günahı hemen terketmesidir. İkincisi, yaptığına pişman olmasıdır. Üçüncüsü ise, o günaha bir daha asla dönmemeye kesin karar vermesidir. Bu üçünden biri bulunmazsa, tevbesi sahih olmaz. Günah, kul hakkı ile ilgili ise, tevbenin şartı dörttür: Bu üçü ve kul hakkından kurtulmasıdır. Mal ve benzeri ise, onu sahibine geri verir. İftira cezası ve benzeri ise, bunun uygulanmasına olanak verir veya affetmesini talep eder. Gıybet ise; ondan, hakkını helal etmesini ister. Bütün günahlardan tevbe etmesi vaciptir. Şayet bir kısmından tevbe ederse, o günahlardan tevbesi sahih olur ve diğerleri üzerinde kalır."
Tevbe edenlerin tevbeleri ve tevbelerine neden olan hikayeleri, kulaklara zevk verir. Sohbetler onlarla güzelleşir ve insanlar onlarla teselli bulur. Arkadaşlar aralarında onları konuşur. Onların hepsi iyice düşünmüş, basiretle bakmış ve ömrünün geçen sayfalarına göz atmıştır. Hayatının geri kalan kısmını düşünmüş; ölümü ve şiddetini, kabri ve karanlığını, sıratı ve kayganlığını, Kur'an'ı ve delilini, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yolunu ve sünnetini hatırlamıştır. Bunun üzerine kalbinde hidayet şimşeği çakmıştır. Yüreğinde hak güneşi doğmuştur. Üzerindeki gaflet, hevâ, günah ve helak sebeplerinin karanlığı dağılmış; ah çekip inlemeye başlamış ve kalbi, geçmiş günlerde ihmal ettiklerine üzüntüyle dolmuştur. Gözyaşları yağmur gibi boşanmış, tüyleri diken diken olmuştur. Rahman ve Rahim olan Rabbinin önüne kendini atmış, eşiğine yüz sürmüştür. Allah'a şöyle yakarmaktadır: "Sana döndüm Rabbim!.. Pişman oldum!.. Tevbemi kabul et!.. Günahımı bağışla!.. Hatamı yok say!.. Ey Allah'ım!.. Eğer beni kapından kovarsan bana kim barındırır?.. Eğer beni kendinden uzaklaştırırsan beni kim yaklaştırır?.." Bunun üzerine Allah, rahmeti ile onun tevbesini kabul eder.
Bu, yol kesicilikten tevbe etmiştir. Bu, zinadan tevbe etmiştir. Bu, içki içmekten tevbe etmiştir. Bu, uyuşturucu kullanmaktan tevbe etmiştir. Bu, akrabalık bağlarını koparmaktan tevbe etmiştir. Bu, namazı terketmekten ya da onu cemaatle kılmamaktan tevbe etmiştir. Bu, anne-babaya kötü davranmaktan tevbe etmiştir. Bu, faiz ve rüşvet yemekten tevbe etmiştir. Bu, hırsızlıktan tevbe etmiştir. Bu, sigara içmekten tevbe etmiştir. Her türlü günahtan Allah'a dönen herkese kutlu olsun!.. Samimi tevbe ile, yeniden doğmuş gibi olmuştur. İnsanın gerçek ömrü, Allah'a itaat ettiği zamandır. Allah'a itaat etmediği zaman ise, ömründen değildir.
Tevbe, her an vaciptir. Fakat, faziletli zamanlarda ve faziletli mekanlarda; günahtan hemen sonra, ibadetlerden sonra, kırk yaşından sonra ve tevbe etmeden ölmemesi için uykudan önce ve ömrün sonunda tevbe etmek daha güçlü bir şekilde vacip olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. Herhangi birinize ölüm gelip de “Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin. Allah, eceli gelince hiçbir nefsi geri bırakmaz. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.) (63/el-Münafikun/9-11)
Allah, beni ve sizleri Yüce Kur’an ile mübarek kılsın...
İhsanı için Allah’a hamdolsun. Başarılı kılması ve nimetlendirmesi dolayısıyla Allah’a şükürler olsun. Şehadet ederim ki Allah’dan başka ilah yoktur. O’nun şânı yücedir. Ve şehadet ederim ki, nebimiz ve efendimiz Muhammed, O’nun kulu ve rasulüdür. O’nun rızasına davet edendir. Allah’ım!.. Kulun ve rasulün Muhammed’e, ailesine, ashabına ve din kardeşlerine salât ve selam eyle; onları mübarek kıl!..
Bundan sonra... Ey müslümanlar!.. Allah’dan hakkıyla korkun ve sağlam bir bağla İslam’a sımsıkı sarılın. Rabbiniz celle ve alâ’yı, O’na ibadet ederek yüceltin.
Allah’ın kulları!.. Rabbiniz celle ve alâ şöyle buyurur: (Size azap gelip çatmadan önce rabbinize dönün. O’na teslim olun; sonra size yardım edilmez. Kendiniz farkında olmayarak, ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur’an’a) tabi olun. Kişinin, “Allah’a karşı aşırı gitmemden dolayı bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim!” diyeceği günden sakının. Veya “Allah bana hidayet verseydi, elbette sakınanlardan olurdum” diyeceği, yahut azabı gördüğünde “Keşke benim için (dönüş) imkanı bulunsa da iyilerden olsam!” diyeceği günden sakının. (39/ez-Zümer/54-58)
İslam ümmeti bu çağda, ağır felaketler ve arka arkaya gelen sıkıntılar çekerken, tevbeye ve Allah’a dönmeye ne kadar da muhtaçtır. Böylece; durumunu düzeltir, Rabbinin rahmeti iner, düşmanına karşı zafer kazanır ve dinine destek olur. Müslümanlar için tevbeden ve Allah’a dönmekten başka, hiçbir darlıktan çıkış yoktur. Kudsi hadiste, Allah azze ve celle şöyle buyurur: “Ben kulumun hakkımdaki güzel zannındayım. Kim beni kendi nefsinde anarsa ben de onu kendi nefsimde anarım. Kim de beni bir toplulukta anarsa, ben de onu onlardan daha hayırlı bir toplulukta anarım. Bana bir karış yaklaşana ben bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelene ben koşarak gelirim.” Bu hadisi, Buhari rivayet eder.
Allah’ın kulları!.. (Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e salât ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na salât edin ve tam bir teslimiyetle selam verin.) (33/el-Ahzâb/56)


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.