ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   İstişare Ve Şûra'' (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=370833)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 01:03 AM

İstişare Ve Şûra''
 



İstişarenin Kimlerle Yapılacağı ve Şûra’nın Teşekkülü


Şûrâ söz konusu olunca kimlerle meşveret edileceği hususu üzerinde de durmak îcap eder. Bütün bir ülke insanını bir araya getirip hepsiyle birden istişâre etmek mümkün olmadığına göre, onun sınırlı bir kadro ile gerçekleştirilmesi zarûreti doğar. Ayrıca, istişâreye arz edilen konular, büyük ölçüde ilim, mümârese, ihtisas ve tecrübe istediğinden, şûrânın da bu hususlarla temâyüz etmiş şahıslardan teşkil edilmesi îcap eder ki, bu da ancak, ulemânın 'ehlü'-hall ve'l-akd' dedikleri her meseleyi çözebilecek bir baş yüceler heyeti olabilir. Husûsuyla hayatın bütün bütün giriftleştiği, dünyanın globalleştiği ve her problemin bir dünya problemi hâline geldiği günümüzde, İslâmî mânâ, İslâmî ruh ve İslâmî ilimlerin yanında, Müslümanlar için çok defa maslahat sayılan diğer ilim, fen ve teknikle alâkalı konuları bilen kimselerin de bu baş yüceler içinde bulunması şarttır. Bu ikinci şıktaki hususlar, dine uygunluğu, dinî otoritelerce kontrol edilmesi kaydıyla, her zaman değişik sahalardaki ihtisas erbâbıyla yapılabilir. Aslında şûrâ, ehlü'-hall ve'-akd'e bırakıldığı gibi, onun değişik zaman ve değişik keyfiyetlere göre icrâ şekli de yine onlara havale edilmiştir. Dönüp tarihe baktığımız zaman, değişik devirler ve ayrı ayrı ahvâl itibârıyla onun tatbikatındaki farklılıkları görmek mümkündür. Evet, tarih boyunca o, yer yer dar dairede, zaman zaman da genişletilmiş olarak; bazen sırf siviller arasında, bazen de askeriye ve ilmiyeye de kapılarını açarak bir hayli farklılıklara sahne olmuştur. Ama, bu onun değiştirilmeye maruz bir kural olmasından değil, her devirde uygulanabilirliğindeki esnekliğinden ve evrenselliğindendir. Değişik şart ve değişik devirlere göre şûrânın icrâ şekli ve heyet mozayiği değişse de, onu teşkil eden baş yücelerin, ilim, adalet, görüş ve tecrübe sahibi, hikmet ve ferâset erbâbı olmaları vasfı değişmez. Adalet; farzları yerine getirip haramlardan sakınmak ve insanî değerlere ters işler yapmamak demektir. İlim; dinî, idârî, siyâsî ve fennî uzmanlık demektir. Her ferdin değişik ilim dallarında ihtisas erbabı olması gerekmese de, heyet ve şahs-ı manevînin, yukarda zikredilen mevzulara açık olması yeter. Bazen görgü ve tecrübenin esas olduğu hususlarda, ilmiyeden olmasa bile, tecrübe sahiplerinin görüş ve düşünceleri de alınabilir. Hikmet; ilim, hilim, mânâyı nübüvvet anlamlarına geldiği gibi, eşyanın perde arkasına ıttılâ, halka kapalı olan şeyleri ferâset nûruyla görüp sezme; ferdî ve içtimâî problemleri çözebilme istidat, kabiliyet ve fetâneti mânâlarına da hamledilmiştir ki, her zaman erbabı az, değeri yüksek bir vasıf olarak görülmüş ve kabul edilmiştir.


Fethullah Gülen

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 01:03 AM

İstişare Ve Şûra''
 

Kur’an’da İstişare

Kur'ân-ı Kerîm'de istişâre, iki âyette sarâhaten ele alınır; işareten şûrâya temas eden âyât-ı Kur'âniye ise pek çoktur. Tevilsiz, yorumsuz açıktan açığa şûrâ ile alâkalı bu iki âyetten biri, Âl-i İmrân sûre-i celîlesindeki: 'Bu iş hususunda onlarla istişârede bulun!'(3/159) âyeti, diğeri de Şûrâ sûre-i mübînindeki: 'Onların işleri kendi aralarında meşveret iledir. '(42/38) fermân-ı Sübhânîsidir. Ayrıca, şûrâyla alâkalı beyânın içinde bulunması itibârıyla, bu sûreye 'Şûrâ' isminin verilmesi de gayet mânidârdır! Bu sûrede şûrâ, sahâbe-i kirâmın övgüye lâyık bir vasfı olarak ele alınıyor. Sanki 'Her işleri meşveret yörüngeli olan bu insanlar nasıl senâ edilmez ki' tarzında takdir buutlu bir hatırlatma yapılıyor.. evet, ashâbın senâ edilecek onca husûsiyetlerinin yanında burada, sadece 'şûrâ' kelimesi seçilerek onunla senâ edilmeleri, meşveretin ehemmiyeti adına çok önemli bir ipucu sayılır..

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 01:03 AM

İstişare Ve Şûra''
 


Peygamberimizin İstişare Metodu


Efendimizin, bütün hayat-ı seniyyelerinde şûrâya verdiği önem ve değişik yaş ve baştaki insanların görüş ve düşüncelerine saygı da üzerinde durulması îcap eden başlı başına bir mevzudur. Evet, O, hemen her zaman başkalarının düşüncelerine başvurur.. herkesin fikrini alır ve şûrâ yoluyla alternatif plân ve projeleri daha sağlam bir zemine oturtma yollarını araştırırdı. Bazen rey ve görüş sahiplerine birer birer düşüncelerini açarak, bazen de ashap-ı reyi bir araya getirerek kararların kolektif şuûra dayandırılmasına fevkalâde önem verirdi.

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 01:03 AM

İstişare Ve Şûra''
 


Sünnette İstişare

İstişâre, Kur'ân-ı Kerîm'de önemle üzerinde durulan bir kural olduğu gibi, sünnet-i seniyyede küçümsenmeyecek ölçüde üzerinde durulduğuna, hatta tahşidât yapıldığına şâhit oluruz. Efendimiz, hakkında nass vârid olmayan her meseleyi, kadın erkek, genç-ihtiyar herkesle istişâre ederdi ki, değişik sahalarda onca ilerlemeye rağmen, meşveret mevzuunda o gün ulaşılan noktaya henüz ulaşabildiğimiz söylenemez. Evet, Allah Rasûlü, her meseleyi ashâbıyla istişâre ederek onların düşünce ve görüşlerini alıyor, plânladığı her işi ma'şerî vicdana mâlediyor ve onun hissiyât, duygu ve temâyüllerini âdeta blokaj gibi kullanarak karar verdiği işlere mukavemet açısından ayrı bir güç kazandırıyordu. Yani yapılması plânlanan işlere, herkesin rûhen ve fikren iştirâkini sağlayarak projelerini en sağlam statikler üzerinde gerçekleştiriyordu. Şimdi bu hususla alâkalı O'nun hayât-ı seniyyelerinden küçük bir kesit arz edelim: Hazret-i Rûh-u Seyyidi'l-Enâm Uhud'a çıktıkları zaman, ashâbına bir kısım tavsiyelerde bulunmuş ve bir düzine strateji üzerinde durmuştu. Arkadaşlarından zımnî bir muhalefet bile almadan uygulamaya koyduğu bu şeyler arasında: Okçuların bir tepeye yerleştirilmesi, onların düşmanı nasıl karşılayacakları keyfiyeti, ne olursa olsun yerlerinden ayrılmamaları lâzım geldiği hususu.. ve diğerleriyle beraber emre itaat edip zaaf göstermemeleri, ganimet arkasına düşmemeleri gibi tavsiyeler bunlardan bazıları.. ne var ki, ashab-ı kirâm, emre itaatteki inceliği anlasalar da, zaman itibarıyla emir süresinin bitmesinde içtihat hatasına düşmüş ve kapalı bir muhalefet tavrı almışlardı ki, Efendimiz, Uhud yolunda karşılaştığı zımnî muhalefetlerden biriyle karşı karşıya bulunuyordu. Şimdi, eğer O'nun yerinde böyle üst üste muhalefetlerle karşılaşan bir başkası olsaydı, bunca zarar ve zâyiattan sonra onları da, onların düşüncelerini de elinin tersiyle iter ve 'Gidin Allah'tan bulun!' derdi. Ama O, öyle yapmadı; arkadaşlarının sebebiyet verdiği ve hasımlarının gerçekleştirdiği en amansız tecavüzlerle yüzü-gözü kanlar içinde, bir sürü şehidin paramparça cesetleri karşısında ve arkadaşlarından bazılarının kendi başlarının derdine düştükleri, hatta bazılarının da 'Medine' yolunu tuttuğu hengâmda, O suçlu-suçsuz etrafında kümelenen insanlara, hiçbir şey olmamış gibi, Allah'ın: 'Bu iş husûsunda onlarla istişâre et!' âyetini onlara okuyor ve oturup yeniden onlarla meşverette bulunuyordu. Sadece meşveret etmekle de kalmıyor, onları bağışlaması lâzım geldiğini ve onlar hakkında istiğfar emri aldığını da onlara duyuruyordu.

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 01:03 AM

İstişare Ve Şûra''
 


Şûra ve İstişarenin Prensipleri

Şûrânın kendine göre vadettiği bir kısım neticeleri ve o neticelere ulaştıran bir kısım da kuralları vardır. Bu cümleden olarak; toplumun fikir ve müdahale seviyesini yükseltmek.. her yeni hâdisede onun görüşlerini alıp ona kendi önemini hatırlatmak, hatırlatıp alternatif düşünce üretmeye sevketmek.. İslâm'ın geleceği adına, şûrâ prensibini dinamik olarak sürekli gündemde tutmak.. bir ölçüde hemen her hâdise münâsebetiyle, 'Sevâd-ı A'zam'ın idareye katılmasını sağlamak.. halkın idareyi kontrol edip, gerektiğinde onun idarecileri sorgulaması şuurunu canlı tutmak.. yöneticilerin sorumsuzca davranışlarını engelleyip tasarruflarını sınırlandırmak.. gibi hususları zikredebiliriz. Daha önce de belirttiğimiz gibi, şûrânın bu hayâtî önemindendir ki, Allah, ashab-ı kirâmı senâ makamında 'Onların işleri kendi aralarında meşveret iledir' buyurur. Ayrıca Efendimiz'e, Uhud'un sonuna doğru ve en ızdıraplı dakikalarında, o acı son ve ızdıraplı dakikalara sebebiyet veren ashâbıyla 'Bu iş hususunda onlarla istişarede bulun!' diye bir kere daha meşvereti emreder ki fevkalâde mânidardır! Şûrâ kuralıyla alâkalı şerefnüzûl olan her iki âyet de, olabildiğince esnek, her devrin ihtiyacını karşılayabilecek mahiyette ve bütün zamanları aşacak genişliktedir. Öyle ki, dünya ne kadar değişirse değişsin, zaman ne kadar başkalaşırsa başkalaşsın, hatta isterse insanlık gidip fezada kentler kursun bu nasslara yeni bir şeyler ilâve etme lüzumu duyulmayacaktır. Aslında, İslâm'ın diğer kaide ve prensipleri de aynı esneklik ve aynı evrenselliğe açıktırlar.. ve zamana rağmen hep gençliklerini ve geçerliliklerini korumuşlardır ve koruyacaklardır da..

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 01:03 AM

İstişare Ve Şûra''
 


Şura’nın Anlam ve Önemi

Şûrâ, ilk mîrasçılar gibi günümüzün kutsileri için de en hayâtî bir vasıf, en esaslı bir kuraldır. Kur'ân'a göre o, mü'min bir toplumun en bariz alâmeti ve İslâm'a gönül vermiş bir cemaatin en önemli hususiyetidir. Kur'ân-ı Kerim'de şûrâ, namaz ve infakla aynı çizgide zikredilir ve 'Onlar (öyle kimselerdir) ki, Rablerinin çağrısına icâbet eder ve namazı dosdoğru kılarlar; onların işleri kendi aralarında şûrâ iledir; kendilerine rızık olarak verdiğimizden de infakta bulunurlar.' (şûrâ, 42/38) buyurularak, şûrânın ibadet ölçüsünde bir muâmele olduğu hatırlatılır. Evet, bu İlâhî emirde, Allah'ın çağrısına icâbet ve bu icâbetin gereği ve neticesi sayılan namaz-şûrâ-infak zikredilerek bu hayâtî meselenin önemi vurgulanmıştır. Bu itibarladır ki; şûrâyı önemsemeyen bir toplum tam mü'min sayılamayacağı gibi, onu uygulamayan bir cemaat de, kâmil mânâda Müslüman kabul edilmemiştir. İslâm dininde şûrâ, hem idare edenlerin hem de idare edilenlerin mutlaka uymaları lâzım gelen hayatî bir esastır. İdareci; siyaset, idare, teşrî` ve toplumla alâkalı daha pek çok meselede istişârede bulunmakla; idare edilenler de, kendi görüş ve düşüncelerini idarecilere bildirmekle sorumlu tutulmuşlardır. Şûrânın önemiyle alâkalı bir sohbete mevzu olmuş aşağıdaki hususları kaydetmekte fayda mülâhaza ediyoruz: Evvelâ şûrâ, herhangi bir hususta verilecek kararların isabetli olabilmesinin ilk şartıdır. İyiden iyiye düşünülmeden, başkalarının fikir ve tenkitleri alınmadan fert ve toplumla alâkalı verilen kararlar, çok defa hüsran ve fiyasko ile neticelendiği görülmüştür. Kendi düşüncelerine kapalı ve başkalarının fikirlerine de saygılı olmayan biri, üstün bir fıtrat, seviyeli bir dimağ, hatta dâhi bile olsa, her düşüncesini meşverete arz eden sıradan ve düz bir insana göre daha çok yanılmalara maruzdur.

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 01:04 AM

İstişare Ve Şûra''
 


Şûrâya Esas Teşkil Eden Hususlar

Şûrâ, hem idare eden hem de idare edilenler için bir haktır ve bu hakkı kullanma mevzuunda da, taraflardan birinin diğerine karşı hakk-ı rüçhâniyeti yoktur. Allah (cc): 'Onların işleri kendi aralarında meşveret iledir' buyurarak her iki tarafın da müsâvi olan konumlarına işaret buyurur. Bütün Müslümanlara ait işler herkesi alâkadar ettiği için, onlara ait meselelerin görüşülmesinde idare edenin de edilenin de hakları eşit kabul edilmiştir. Ancak bu hak, yer, zaman ve şartlara göre farklılaşabileceğinden, şûrânın icrâ ediliş şekli de farklı olabilir.

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 01:04 AM

İstişare Ve Şûra''
 


Toplumu İlgilendiren Meselelerde İstişare

Toplumu alâkadar eden meselelerin meşverete sunulması, 'Bu iş hususunda onlarla istişârede bulun!' fermânı gereğince, şûrâya esas teşkil eden husûsu rey ashâbına arzetmesi bir sorumluluk olduğundan, idareci bu sorumluluğu yerine getirmediğinde mesul olacağı gibi, idare edilenler de, fikirlerinin alınmak istendiği konularda görüşlerini bildirmediklerinde mesul olurlar. Hatta sadece görüşlerini bildirmemekle değil, görüşlerinin alınmasında kararlı olmadıkları zaman da vatandaşlık vazifesini yerine getirmemiş sayılırlar.

Fethullah Gülen


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.