Strese Tek İlaç (Namaz)
 

Strese tel ilaç (NAMAZ)


Stres halinden çıkışı kolaylaştıran faktörlerden
birinin de dini inancını yaşamak olduğuna yukarıda
değinilmişti. Demek ki, namaz kılıp dua eden ve okunan
Kuranı dinleyen kişi, Allah’ın emrini yerine getirdiği için
sevap kazanırken diğer taraftan da sağlıklı yaşamasına
katkıda bulunmuş olur. Konuyu biraz daha açalım:
Namaz evde, camide, doğada ve her yerde
kılınabilir. Yeter ki, kılınacak yer temiz olsun; herhangi bir
nedenle yasaklı bulunmasın. Namaz tek olarak kılındığı gibi
cemaatla da kılınır. Ancak, cemaatla kılınan namaz, tek

olarak kılınandan daha üstün ve faziletli kabul edilmiştir.
İbn-i Ömer anlatıyor:” Resul-i Ekrem:
Cemaatla kılınan namaz, yalnız başına kılınan
namazdan yirmi yedi derece üstündür,
,buyurdular”(Müslim Kitabul-mesacid,249(650)
. Acaba,
neden cemaatle kılınan namaz daha üstün görülmüştür, diye
bir soru akla gelebilir.
Genelde cemaatle namaz mabetlerde kılınır. Kişi
evinden veya iş yerinden mabede gelişinde yürüyüş yapar.
Diğer anlamda açık hava egzersizi yapmış olur ki, bununla
“mutluluk (dopamin) hormonu salgılanması başlatılır.
Namazda yapılan hareketlerin bir tür egzersiz özelliğinde
oluşu, mutluluk (dopamin) hormonu salgılanmasını devam
ettirir. Vakit namazlarının durumuna göre, sesli kılındığında
okunan Kuran ve duaların ritim ve ahengi de yine mutluluk
hormonu salgılanmasını tetikler. Cemaatle sessiz kılınan
namazlarda ise, kamet ve tekbirlerin ritim ve ahengi de aynı
sonuca ulaştırır. Bu aşamada iki konunun bilinip
uygulanmasında yarar görülür. O da, birincisi, vücudun
gevşetilmesi, ikincisi, nefes alış verişin belirli bir tempoya
göre yapılmasıdır. Şöyle ki; cemaatle sessiz kılınan
namazlarda kıyamda iken, diyafram (karın) kullanılarak
burundan alınan nefesi yavaş ve uzatarak dışarı verdikten
sonra bir süre bekleyip tekrar nefes alma işlemi devam

ettirilmelidir. Bu uygulamanın en önemli yararı, dikkatin
namaza odaklanması; başka düşüncelerden uzak
tutulmasının sağlamasıdır.
Bir de cemaatle namaz kılan kişi, manevi atmosferin
verdiği güvene dayalı hazdan yararlanır. Bütün bunlar
Müslüman için iki yönlü kazanç kapısını oluşturur: Birisi,
Allah katında sevap kazanıp ahiretini düzenlerken; diğeri,
salgılanan mutluluk hormonu ile sağlıklı yaşamını devam
ettirmesine yardımcı olur. İşte bu nedenle İslâm Peygamberi
Rasûl-i Ekrem, cemaatle kılınan namazın tek başına
kılınandan 27 derece daha üstün olduğunu bildirerek
ümmetinin bu iki kazançtan pay almalarını öğütlemiştir.
Bilindiği gibi ibadetler üç grupta toplanmıştır:
Birincisi, bedenle yapılan; ikincisi, kazançla (mal) ile
yapılan; üçüncüsü ise hem beden hem de mal ile yapılan
ibadetlerdir. Örneğin, namaz kılmak ve oruç tutmak bedenle
yapılan ibadettir. Zekât, fitre ve sadaka vermek mal ile
yapılan ibadettir. Hac ve umre ise hem bedeni ve hem de
mali ibadettir.
Müslüman’ın üzerine farz ve vacip (zorunlu) olan bu
ibadetlerin yerine getirilmesi için ne gerekli? Sağlıklı beden
değil mi? Eğer yatağa bağlı hasta isen nasıl oruç tutup
cemaatle namaz kılacaksın? Yine, paran var, fakat sağlığın
yerinde değil, nasıl hac görevini yapıp o mukaddes
mekânları görebileceksin? Hasta isen, nasıl çalışıp kazanç
elde edeceksin de bundan sadaka vereceksin? Soruları
çoğalta biliriz; ancak, sonuç sağlıkta düğümlenir. Demek ki,
her şeyin başı sağlık! Sağlık olacak ki, kişiden istenen
görevler yapılsın; sorumluklar yerine getirilsin.
İşte bu nedenle bizleri yaratıp yaşantımıza yön veren
Rahman ve Rahim olan Yüce Allah, kılınan namaz, yapılan
dua ve makamla okunan Kuran aracılığıyla Müslümanların
sağlıklı yaşamlarını da düzenlemiştir. Kanıtı mı isteniyor?
İşte yanıtı:
“Biz Kuran’ı inananlara şifa ve rahmet olarak
indiriyoruz. Zalimlerin de zararlarını artırır” (İsra
Sûr/82)
.

Demek ki, namazını belirli kurallara göre kılan,
okunan Kuran’ın ritim ve ahengini takip ederek özümleyen
Müslüman,Kuran’ın hem şifa ve hem de rahmet
hazinesinden yararlanmış olacaktır.Bu olup bitenlere
dikkatle bakıldığında, Allah’ın bizlere lütfettiği hangi
nimetini yalanlayabiliriz!... Oluşturduğu harika sistemle
bizlere hayat veren Yüce Rabbim, yaptıklarını, ne kadar da
güzel eylemiş, değil mi?


Süleyman GÜNVER