ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Bozuk Ortamı Değiştirmek Ve İslam'ın Yasakladığı (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=370673)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 01:30 AM

Bozuk Ortamı Değiştirmek Ve İslam'ın Yasakladığı
 

Bozuk Ortamı Değiştirmek Ve İslam'ın Yasakladığı Kötülükleri Ortadan Kaldırmak



Toplumumuzu ahlaken çökerten şu bozuk ortamdaki çarpık sistem ve töreleri ortadan kaldırma gereğinin bilincinde olmak; bu sistem ve ge­leneklerle mücadele edip, taraftarlarıyla hemen savaşa girerek derhal or­tamı değiştirmek anlamına gelmez. Çünkü yersiz teşebbüsler, İslâm'ın hakimiyeti için gösterilen gayretleri yanlış aksettirebilir ve sebepsiz yere davetçilerle halk arasına nefret ve soğukluk ortamı oluşturur.
Mesela, bazı putlaştırılmış türbeleri yıkmak, insanları, artık o türbe­lerin etrafında İslâm hukukuna uymayan davranışlardan vazgeçirebileceği veya ilerde kubbe ve türbe yapmaktan menedebileceği düşünülemez. Yahut; içki satan dükkünları, kumarhaneleri, pavyonları tahrip etmekle toplum bunlardan temizlenemez.
Son zamanlarda Herem Caddesinde bazı oyun ve eğlence yerleri tahrip edildi. Sonra ne oldu? Kısa zamanda yok edilen şeylerin fazlasını yerine koydular, eskisinden daha süslü ve cazip bir hale soktular, boz­gunculuk hareketlerine yeniden başladılar. Hem de endişesiz ve güven içinde... Sonra bütün hayasızlıklarıyla Allah'a iftira cüretinde bulunarak: "Onlar yok etmek, tahrip etmek istedi. Allah da geliştirmek, güzelleştir­mek istedi." hezeyanlarıyla da gazetelerde boy boy manşet attılar.
Davet merhalelerinin bu safhasında, bu ve benzeri metodlarla kötü­lükleri ortadan kaldırmak doğru bir metod olmadığı gibi, bu metoda baş­vurmamanın da mevcut ortama razı olmak, boyun eğmek yahut münkeri kabullenmek anlamına geldiği söylenemez. Çünkü temeli bozuk olan bir sistemde, basit ve cüzi kötülüklerin ıslahıyla uğraşmanın bir faydası yok­tur. Yani sineklerle uğraşılmadan önce, bataklığın kurutulması gerekir.
Resûlüllah (a.s.) Mekke'de iken, kötülüklerin ortadan kaldırılması kabilinden, Kabe'nin etrafındaki putların tahrip edilmesini, yıkılmasını ve küfrün ve tağutun önderlerinden birinin öldürülmesini emredemez miydi? Yoksa gücü buna yetmiyor muydu? Hayır, bunu emretmeye pekala gücü yeterdi. Ancak O, davetin bu merhalesinde böylesi bir emir vermedi. Çünkü bu tür cüzi faaliyetler, putlara ibadet eden müşrikleri tahrik et­mekten ve onlarda tepki doğurmaktan başka bir işe yaramayacaktı. Bu­nunla birlikte de, her yerde müslümanlan öldürmek için aramalarda bulu­nacaklar, yakalayacaklar ve gereğini infaz edeceklerdi. Neticede, henüz filiz halindeki hareketin yok edilmesine ve faaliyetlerinin uzun bir süre durdurulmasına sebep olacaktı. Müşrikler, sonra da yıkılan putların yeri­ne daha iyisini, daha güzelini koyacaklardı. Hem de bir öncekinden daha fazla olarak... Ama Mekke'nin fethi günü, uygun bir zaman gelmişti. O gün putlar yerle bir edildi, yıkıldı ve yakıldı. Putlar, öyle yıkılmıştı ki, yerine bir daha yenisi dikilemedi. Mekke fethinden önce de Allah'ın Resulü müslümanlarla birlikte Ka'be'yi tavaf ederken etrafında birçok putlar vardı. Anlaşma uyarınca müşrikler Mekke'nin dışında bulundukları halde Rasûlüllah (a.s.) fırsattan istifade ederek putların yıkılmasını emretmedi. Ama zamanı geldiğinde putların yıkılıp, ortadan kalkma işi halledilmişti.
"De ki, hak geldi batıl zail oldu, şüphesiz batıl zail (yok) olmaya mahkumdur."
Kuvvetli, kalın ve sert gövdeli muazzam bir ağacı düşünelim. İlk za­manlarında Allah'ın hikmetinin icabı yüksek olmakla birlikte yaş ve yu­muşaktır. Rüzgarlar ve kasırgalar estikçe eğilir bükülük ama kırılmadan tekrar doğrulur, gün geçtikçe kökü derinleşir, gövdesi yavaş yavaş sert­leşmeye yüz tutar ve o nisbette de esen rüzgarlardan etkilenmesi azalır. Gövdesinin iyice sertleşip kuvvetlenmesi, kırılmayacak, yerinden sökül­meyecek şekilde köklerinin toprakta derinleşmesi ve esen fırtınalara karşı mukavemet gösterebilmesi için hergün gelişme gösterir.
Yeni filizlenen boylu bir ağacın kökü yaş ve esnek değil de sert olur­sa, esen fırtınaların önünde dayanmadan hemen kırılıp devrilecektir.
İslâm daveti de böyledir. İlk gelişme döneminde, zayıf ve güçsüz ol­duğu bir zamanda düşmana karşı kaba kuvvete ve şiddete başvurması doğru değildir. Davetin bünyesi kuvvetlenip çelikleşinceye kadar eziyet ve işkencelerin sabır ve sebatla göğüslenmesi gerekir.
Gövdesi iyice kalınlaşmış, sertleşen bir ağacı zorla eğmeye çalışmak ona zarar verdiği gibi, İslâmi hareket de kuvvetlendiği zaman, İslâm düş­manlarına karşı eğilip zayıflık göstermesi ona zarar verir. Bunun içindir ki, İslâmi hareket kuvvetlendiği bir zamanda şu ayeti kerime inmiştir:
"Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Allah onlara yardım etmeğe kadir­dir."

Mustafa Meşhur


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.