ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Yolun Doğruluğundan Emin Olmak (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=370331)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 02:27 AM

Yolun Doğruluğundan Emin Olmak
 

Yolun Doğruluğundan Emin Olmak



Herhangi bir yolcunun takip ettiği yolun, varmak istediği hedefe doğru gittiğine emin olması ve bu hususta tam bir güven içerisinde bu­lunması gerekir ki, yolundan alıkoyacak şüphe ve güvensizliğe, hayret ve ümitsizliğe kapılmasın. Yoksa olduğu yerde dikilir kalır, ya da önünde yollar çoğaldığı için gerisin geri döner.
İslam'a davet yolu da böyledir. Bu yolda yürüyen bir davetçinin, yo­lunun doğruluğuna ve hedefine kavuşturabileceğine, daha da emin olması gerekir. Çünkü bu öyle bir yoldur ki, davetçi bütün hayatını ona bağla­mış, canını, malını, düşünce ve gayretini, bütün vaktini ona hasretmiştir. Aynı zamanda davetçi, geleceğinin ve ebedi hayatının garantisinin bu yolda yürümekle gerçekleşebileceğine inanmıştır.
Bunun için her müslüman davetçi, davet yolunda henüz adımını at­madan takip ettiği yolun, uyguladığı metodun doğru olup olmadığını araştırma mecburiyetindedir. Ta ki, zamanını ve çabasını boşa harcama­sın.
Davet yolumuz yeni ve uydurulmuş bir yol değildir. O, daha önce Resulullah (a.s.) ve ashabının üzerinde yürüdüğü yoldur. Bu yolun meto­dunu Şehit Hasan el-Benna, Resulullah (a.s.)'ın fiili sünnetinden alarak bize öğretti, işaretlerini belirterek o yola şevketti. Şehit Hasan el-Benna ile yaşadığı günlerde bütün ihlas ve samimiyetimizle sürekli bir gayretle o yolda devam ettik. Davet binasının temellerinin sağlam atılması, tuğla­larının kuvvetli ve muntazam örtülmesi için gerekli itina gösterildi. Niha­yet o, Allah'a doğru yolculuğunda kulluk görevini hakkıyle yerine getirmek için, giriştiği İslam'a davet mücadelesinde, şehadet şerbetini içerek Rabbine kavuştu.
Evet, hedefi ve gayesi Allah rızası olan bizlere, bu yolda tereddütlü hareket edip, onun akibetine güvenle bakmamak yakışır mı? Allah'ın rı­zasından daha büyük bir hedef olur mu? Liderlerin en hayırlısı olan Resulullah (a.s.)'ın başını çektiği bir davaya, kumanda ettiği bir kervanın yoluna nasıl güvenmeyelim? Çünkü, O'nun çağırdığı yol dosdoğru bir yoldur.
"De ki: İşte benim yolum budur: Allah'a basiretle davet ederim. Ben ve bana uyanlar.. Allah'ı (ortaklardan) tenzih ederim. Ben ortak koşan­lardan değilim."
Allah'ın kitabı ve Resulünün gösterdiği bir yolun doğruluğuna ve emniyetli olduğuna niçin güvenmeyelim? O yol ki, Allah için cihadı ve bu uğurda şehid olmayı en yüce bir gaye bilir.
Davet yolunda gençliğin güvenini, tereddüte kapılmamalarını sağla­mak için onlara şöyle hitap etmişti:
"Ey gençlik! Sizleri bu yüce prensiplere, üstün ve sabit ilkelere da­vet ediyoruz. Eğer düşüncemize inanır, adımlarımızı izler, hanif islam'ın yolunda bizlere refakat ederseniz; aynı zamanda bütün çabalarınızı aki­deniz uğruna sarfeder ve başka düşünceler peşine takılmazsanız biliniz ki bu, dünyanız ve ahiretiniz için daha hayırlı olacak ve iki cihanda me­sut olacaksıız. İnşaallah sizden önceki müslümanların eliyle Allah'ın gerçekleştirdiği bu davayı sizin elinizle de gerçekleştirecektir.
Eğer samimi iseniz, İslam'ın mücadele meydanındaki gayretlerini­zin semeresini mutlaka göreceksiniz. Yoksa akıbeti meçhul davetler, fi­yasko ile neticelenen sistemler arasında bocalayıp kalırsınız. Allah'ın yardımı, insan azlığı veya çokluğuna Önem vermeden yolunda devam edecektir."
"...yardım yalnız her şeye galip ve hikmet sahibi Allah katındadır."
İşte, bu böyledir.. Şüphesiz İslami hareketimiz; yolundan geri çevril­mesi, hedefinden geciktirilmesi veya tamamen yok edilmesi için düşma­nın bir çok başarısız darbeleri ile karşı karşıya gelmiştir. Belki de bazı kimselerde, bu çeşit darbeler yüzünden, davet yolunun üslubu, istikameti­nin sağlamlığı ve sıhhati hakkında bir takım kuşkular ve istifhamlar mey­dana gelebilir. Bütün bunları daha önceki makalelerimizde etraflıca izah etmiştik. Bu tür meşakkatlerin, ancak davaya kuvvet kazandırabileceğini, davet yolunda güven, sebat ve daha da bilenmeyi sağlayacağını, İslami aksiyonun cahili reaksiyonlarla karşılaşmasının bütün ilahi davetlerde bir sünnetullah olduğunu belirtmiştik. Allah düşmanlarının, tüm işkence ve zulüm metodlarını îslami harekete karşı yoğunlaştırmalarının sebebi, İs­lami hareketin sağlıklı metodu, sağlam düşüncesiyle batılın üstesinden geleceğini ve ortadan kaldırma görevini üstlendiğini bildikleri içindir.
İslami hareket; sebat ve sadelik karakteriyle, şümul ve derinlik bo­yutları ile İslam için çalışmak isteyen her samimi insanın gönlünü fethet­miş, güvenini kazanmıştır. Derken İslami hareket, emaneti miras alan, kendisine kuvvet ve canlılık sağlayan desteğini kazanan ve kendisiyle uyum sağlayan yeni filizlenmiş genç bir nesille karşılaştı.
İslam'ı din ve devlet, mushaf ve kılıç, ibadet ve kumandanlık olarak en doğru ve en sıhhatli ifadesiyle takdim eden, Filistin ve benzeri ülkeler­de Allah yolunda malları ve canlarıyla örnekler sergileyen mücahitleri yetiştiren ve böylece İslam'ın canlılığını ve hayattaki fonksiyonunu tem­sil eden İslami hareket, elbette güven ve takdire şayandır.
Ardı arkası kesilmeyen şehitler alayının davet yolunda Allah'ın dini­ne feda olmak için ruhlarını takdim etmeleri, hiç bir gevşeklik ve zillet göstermeyen zulüm ve şiddetli işkencelere tabi tutulmalarına rağmen Al­lah'a davet vazifelerinden taviz vermeyen şu mücahid simaların uzun se­neler boyunca sabır ve sebatla Allah'ın düşmanlarına karşı cihad etmeleri, bu hareketimizin doğruluk ve samimiyetine en kuvvetli delil olduğu gibi, bütün dünyalıklarını bırakıp bu harekete katılmaları da yolumuzun sıhha­ti ve selametine dair huzur ve güven telkin etmektedir.
İslami hareketin, dünyanın tüm cazibelerinden uzak şahısları putlaştırarak onlar adına haykınp harekete geçme yerine, yalnız Allah rızası için tescil ettiği o tarihi günler, o olaylar, samimi ve ihlaslı mücahitlere hareket yollarında gerekli güveni telkin etmeye yeterlidir.
Şehit Hasan el-Benna bu gerçeği şöyle dile getirmektedir:
"Şu ne kadar büyük bir hatadır ki; bazı insanlar, Müslüman Kardeşler'in, davet tarihinin herhangi bir döneminde hükümetlerden bir hü­kümete basamak olduklarını ya da kendi gayesinin dışında başka gayelere hizmet ettiklerini veya başka metodları uyguladıklarını sanıyorlar. İs­ter İhvan, ister başkaları olsun bunun böyle olmadığını bilmelidirler.
İslami hareket, tüm şiddetli baskılara rağmen Allah'ın desteği ve hi­mayesinde olan bu daveti, hiçbir değişikliğe uğratmadan tüm şumuliyeti ve sadeliği ile yeni filizlenen nesle miras bırakmak için sağa ve sola sap­madan önündeki engelleri aşarken İslami davetin dejenere olmamasına son derece özen göstermektedir."
"İşte doğru yolum budur. Ona uyun, (başka) yollara uymayın ki, sizi O'nun yolundan ayırmasın. (Azabımdan) korunmanız için (Allah) size böyle tavsiye etti."
"Mü'minlerden öyle erkekler var ki, Allah'a verdikleri sözde durdu­lar. Onlardan kimi adağını yerine getirdi. (Şehid oluncaya kadar çarpı­şacaklarını adamışlardı, çarpıştılar ve şehid düştüler.) Kimi de (Şehidlik) beklemektedir. Sözlerini asla değiştirmemişlerdir."
Ümitsizliğe kapılmayı reddeden üyelerinin ve tüm müslümanlarının kalbinde ümit meş'alesini yakan, dünya sevgisini ve ölüm korkusunu kalplerden söküp atan dolayısıyla bunun fiili örneklerini ortaya koyan İs­lami hareket, gayretli her müslümana kendini kabul ettirmiş ve güvenini kazanmıştır.
Bu konuda Şehid İmam şöyle diyor:
"Ey Müslüman Kardeşler! Ümitsizliğe kapılmayın. Çünkü ümitsizli­ğe düşmek müslümanın ahlakı değildir. Bu günün gerçekleri dünün ha­yali idi, bu günün hayali de yarının gerçeği olabilir. Bozguncu saldırıla­ra rağmen inanmış milletimizin ruhunda, selamete çıkacaklarına dair büyük ümitler bulunmaktadır. Zayıf olan hayat boyunca kalacak değil­dir."
"Biz de isteriz ki, yeryüzünde müstezaflara lütfedelim. Onları önder­ler yapalım, Onları (Ötekilerin mülküne) mirasçı kılalım."
"Ey gençlik! Sizler, islam nizamını hakim kılan daha önceki kimse­lerden güç bakımdan daha zayıf değilsiniz. Öyle ise gevşemeyin, sarsıl­mayın! Gözünüzü Allah'ın şu haberine dikin!
"Onlar ki, halk kendilerine: "(düşmanınız olan) insanlar sîze karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!" deyince bu söz oların imanını artırdi. Ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" dediler. Bunlardan dolayı Allah'tan bir nimet ve bollukla geri döndüler, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadı ve Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük kerem sahibidir. O şeytan sizi kendi dostlarından korkutuyor, eğer inanmış iseniz onlardan korkmayın, Benden korkun!"
Davet yolundaki güvenimizi artıran bir husus da, emniyet ve huzuru sağlamak, beşeriyeti mutlu kılmak amacıyla vazedilen tüm beşeri düzen ve sistemler fiyasko ile neticelendikten sonra insanlığın, dünyanın içine düştüğü şaşkınlık ve buhrandan kurtulması için İslam davetine muhtaç olduğunu hissetmesidir.
Nitekim ülkemizde tatbik edilen beşeri sistemlerden dolayı milleti­mizin karşılaştığı acı ve sancılı sonuçlar, Allah'ın dinini uygulayıp davet yolumuza dönmekten başka çare ve kurtuluş olmadığının bir göstergesi­dir. Böylece tüm engellere rağmen görüyoruz ki; davetimizin güçlülüğü, amacımızın soyluluğu, dünyanın ona ihtiyacı ve Rabbimizin bize olan desteği, önümüzdeki tüm engelleri aşabilecek hareketimizin başarı amil­leridir.
"Allah emrini (va'dini) yerine getirmeye kadirdir, ama insanların çoğu bilmezler."
Şerefli mirasa susayan gençliğe sesleniyoruz! Yolların kavşağında şaşırıp kalan ümmete... Zamanın beynine iftihar belgeleri nakşeden kanın mirasçılarına.. İslam'ın dünya hakimiyetine, ahiret saadetine inanan bütün müslümanlara... Mevlasına şehadet ruhunu sunacaklara... İşte hidayet ve saadet burada! Davet yolunda Enbiya Seyyidi Hz. Muhammed (a.s.)'in sancağı altında cihad zevki, fedayı can neş'esi burada!


Mustafa Meşhur


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.