ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Cep Telefonunun Da Bir Adabı Olmalı (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=370144)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 02:52 AM

Cep Telefonunun Da Bir Adabı Olmalı
 

Ömer Faruk Paksu


Cep telefonunun da bir adabı olmalı

Büyük bir camidesiniz. Cemaat oldukça kalabalık. Siz de ön saflarda yerinizi almışsınız. İmamla birlikte büyük bir haşyetle tekbir alıyor ve namaza duruyorsunuz. Mekânın ulviyetiyle huzur-u İlahideki kutsiyetin zevkini zerre zerre yaşıyorsunuz. Ruhunuz bambaşka âlemlerde kanat çırpıyor. Derken… Bir anda “çökertme” türküsünün müziği çalmaya başlıyor! Sarsılıyorsunuz… Susmuyor müzik… Hemen arkasından Mozart ona eşlik etmeye başlıyor! Alt-üst oluyorsunuz. Epey sürüyor bu hal... Tahiyyatın sonunda başlayan “çakkıdı çakkıdı” uyduruk müziği fazla uzun çalmıyor Allah’tan… İmam selam veriyor ve telefonun sesi kesiliyor. Namazdan sonra cami girişine ve duvarlara asılı olan “Lütfen cep telefonunuzu kapatın!” uyarısı daha bir anlamlı geliyor size…
Metrodasınız. Konuşmalarından müteahhit olduğu anlaşılan bir vatandaş, koltuğa oturur oturmaz “iş görüşmeleri”ne başlıyor. Demir getirtiyor, hazır beton siparişi veriyor, elemanını bir yere para almak üzere gönderiyor, kalfaya bir-iki fırça atıyor… Son durakta herkesle birlikte iniyor, yürüyen merdivenle çıkarken de belediyedeki işini halletmesi için tanıdığıyla heyecanlı bir diyaloga giriyor. Üzgünüz ki, sonrasını öğrenmeye imkânımız olmuyor, çünkü aynı istikamete gitmiyoruz!

“Önemli” insanlar ve “mühim” görevler!
TV’de haber izliyorsunuz. Büyük bir kaza olmuş. Can pazarı… Sıkışan arabadan yaralılar kurtarılmaya çalışılıyor. İtfaiye görevlileri ve olay yerine hızla gelen ambulanstaki doktor ve hemşireler kan ter içinde kalmışlar. Yaralıların feryatları yürek paralıyor. İki vatandaş ise ellerinde kameralı cep telefonlarıyla olayı görüntülemeye çalışıyorlar! Ne büyük bir görev üstlenmişler!
Pek çok örnek… Sıralamaya sayfalar yetmez.
Toplantıları yarıda kesen ve bazen özür bile dilemeden çalan telefona cevap veren “önemli” insanlar; yol ortasında bağıra çağıra, bazen hakaretler yağdıra yağdıra üst perdeden konuşan “dünyayı kurtaran” adamlar, özel aracıyla yolda seyrederken bir eli telefonda, diğer eli vites kolunda her an kaza yapması muhtemel “sorumlu” sürücüler…

Cep telefonu ve “kültürel gecikme”
Ve bir tespit:
“Kültürel gecikme: Bir toplumdaki maddi kültür öğelerinde meydana gelen değişim hızına, manevi kültür öğelerinin ayak uyduramaması sonucu oluşan uyumsuzluk ve görgüsüzlük durumudur. Örnek: Cep telefonu (maddi kültür) hızla yaygınlaşmaktadır, ancak onu kullanma görgüsü (manevi kültür) aynı hızda gelişmemektedir. Bunun sonucu olarak toplu mekânlarda yüksek sesle konuşulmakta, tiyatro, cami gibi yerlerde kapatmaya özen gösterilmemektedir.” (M. Boztepe, Vikipedi-Özgür Ansiklopedi)
Toplum olarak cep telefonuyla çok hızlı tanıştık ve hayatımızda öyle bir yer edindi ki en önemli ihtiyaçlar listesinin baş sıralarına oturdu. Cep telefonu olmadan yaşamak artık adeta imkânsız…
Bugün 10’lu-20’li yaşlarını süren çocuklara ve gençlere cep telefonunun bir zamanlar olmadığını nasıl anlatabiliriz? Bir zamanlar manyetolu telefonların olduğunu, bir görüşme yapmak için postaneye isim yazdırıldığını ve saatlerce, bazen gece boyu beklendiğini, eğer evde telefon yoksa bu bekleyişin postane koridorlarında sürdüğünü nasıl izah edebiliriz?

2,5 milyar cep telefonlu insan
Alexander Graham Bell 1876’da bir deney esnasında telefonu keşfettiği zaman, onun yüz yıl sonraki gelişmesini acaba hayal edebilmiş miydi? O yıllarda Amerikalı bir belediye başkanının telefonu kastederek “Bundan bir gün her kentte bir tane olacak!” demesi bile çevresindekileri güldürmüştü.
Gerçekten de o günlerde kim bilebilirdi bu alete isteyen herkesin sahip olabileceğini? Dahası onun bir gün akıl almaz marifetleriyle küçücük bir kutuya dönüşüp cepte taşınabileceğini…
Bu hayal bundan otuz sene gerçekleşti. Ürettiği kablosuz cep telefonuyla ilk görüşmeyi 3 Nisan 1973’te yaparak tarihe geçen Martin Cooper’ın ilk Motorola cep telefonu 850 gram ağırlığındaydı.
Telefonun gelişme serüveninde, dünyanın cep telefonuyla tanışması da çok uzun sürmedi. Bugün dünyada 2,5 milyar insan cep telefonu kullanıyor. Türkiye’de ise 2006 rakamlarına göre, mobil telefon abone sayısı 51,2 milyon…

“Cep telefonu kullanma adabı kılavuzu”
Cep telefonu kullanımının bu hızlı artışıyla birlikte, onu kullanma kültürü maalesef aynı süratte ilerlemiyor. 24 Şubat’ta hayatımıza girişinin onuncu yılını kutlayacağımız cep telefonunu kullanmayı hâlâ öğrenemedik. Görgü ve adab-ı muaşeret kitaplarında henüz “Cep telefonuyla nasıl konuşulur?” diye bir bölüm yok. Bir “kullanma kılavuzu” bile yok. Genel kabul görmüş “ortak değerler” henüz oluşmamış.
Aynı dertten mustarip olan ABD’nin San Diego Belediye Başkanı Susan Golding “Cep telefonu kullanma adabı kılavuzu” hazırlatmış ve cep telefonu olan herkese dağıtmış. Gerekçesi ise: “Sade vatandaşı, toplumu ve bireyi, saygısızlığa karşı korumak...”
Bizde de, tıpkı yeme-içme, oturup-kalkma, konuşma ve diğer insani münasebetlerde var olan “adab-ı muaşeret” dediğimiz görgü kuralları gibi, cep telefonu kullanımının da bir adabı ve kuralı, daha geniş anlatımıyla bir kültürü olması gerekiyor.
Bu sağlanabilirse, kulağımızı tırmalayan melodilerin gelişigüzel yerde çalmasına, hiç tanımadığımız insanların yanımızda dakikalarca bağıra bağıra konuşmasına, en olmadık yerde sözümüzün bir zil sesiyle kesilmesine engel olunabilir; ya da böyle durumlarla daha az karşılaşabiliriz.

Birkaç öneri
CEP TELEFONU NEREDE, NASIL KULLANILMALI?
Camiye girerken cep telefonunu kapatmayı veya en azından titreşime almayı alışkanlık haline getirebiliriz. Eğer bunu unutmuşsak, namaz esnasında cep telefonumuz çaldığında elimizi cebimize götürerek telefonu susturabiliriz. Bunun namazı bozmayacağını fıkıh âlimlerimiz söylüyor.
Metro, tramvay, otobüs gibi toplu taşıma araçlarına binerken “sorumlu” birer vatandaş bilinciyle telefonumuzu kapatabiliriz.
Sinema, tiyatro, seminer, müze vs. yerlere girerken, toplantılarda ve önemli iş görüşmelerinde cep telefonumuzu kapatmak istemiyorsak onu sessize alabilir, arayan kişiye daha sonra ulaşmayı deneyebiliriz.
Araç kullanırken cep telefonu kullanmanın yasak olduğunu, ondan da öte tehlikeli olduğunu bilmekle kalmayıp bunu bizzat uygulayabiliriz.
Telefonun bir haberleşme aracı olduğunu unutmayarak, “Eee, daha ne var ne yok?” türü lüzumsuz muhabbetlere girmeyebiliriz. Bu durumda zamanın ne kadar değerli olduğunu hatırlayabiliriz.
GSM şirketlerinin telesekreter hizmetinden yararlanabiliriz. Telefonumuzun kapalı olduğu durumlarda arayan kişiler buraya mesaj bırakabilirler.
Hastanelerde hem elektronik cihazlara zarar verdiği, hem de hasta ve hasta yakınlarına bir saygı göstergesi olarak imkânlar ölçüsünde telefonumuzu kapatabilir veya hastane dışında görüşmelerimizi yapabiliriz.
Misafirlikte, sohbetlerde veya herhangi bir toplulukta diğer insanların rahatsız olacağını öngörüyorsak, arayandan sessizce özür dileyip müsait bir zamanda dönebileceğimizi söyleyebiliriz. Mutlaka konuşmak zorundaysak, o ortamdan uzaklaşabiliriz.
Meramımızı kısa ve öz bir biçimde kısa mesajla karşı tarafa iletebilir, hem zamandan, hem de paradan tasarruf edebiliriz. Böylelikle etrafımızdaki diğer insanlara da rahatsızlık vermemiş oluruz.
Çevremizde, bağırarak ve rahatsız edici bir tarzda konuşan insanları, rencide etmeden, lisan-ı münasiple uyarabiliriz. Ama nasıl tepki göreceğimizi de hesaba katarak…
En önemlisi, “kul hakkı”nın bilincinde olarak, diğer insanların hakkına girebileceğimizi ve onlardan helallik dilemeden de bu haktan kurtulamayacağımızı düşünerek cep telefonumuzu bu duyarlılıkta kullanmayı deneyebiliriz.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.