ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Cihad Ve Cihada Hazırlıkla İlgili Sapmalar (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=370072)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 03:04 AM

Cihad Ve Cihada Hazırlıkla İlgili Sapmalar
 

Cihad Ve Cihada Hazırlıkla İlgili Sapmalar

"Savaş size farz kılındı" ayet-i kerimesince, cihad kıyamet gününe kadar devam edecek bir farzdır.
Hak için bir kuvvet gerekir. Düşmanlarının, Allah'ın daveti ile insan­ların arasını engellemek için koydukları engelleri ortadan kaldırmak için kuvvet gerekir. Cihad, Allah'ın mü'min kullarını çağırdığı ve teşvik ettiği kârlı bir ticarettir.
Nitekim Kur'an'da şöyle buyurulur:
"Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti sîze gös­tereyim mi? Allah'a ve Resulüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Al­lah yolunda savaşırsınız. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."
Cihad için Cenab-ı Hak, mü'min kullarıyla kendisi arasında kârlı bir alış-veriş teklif etti.
Yine Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyuruyor:
"Allah müminlerden mallarını ve canlarını onlara (verilecek) cen­net karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öl­dürür ve öldürülürler..."
Cihad yapılmadığı için müslümanlar, helake, kahır ve zillete maruz kalırlar. Cihad sayesinde de müslümanlar, İslam'ın gölgesinde ve Allah'ın dininin iktidarı altında yüce ve şerefli bir hayata hak kazanırlar. Şehitler için şerefli bir hayat vardır. Onlar Rablerinin katında rızıklanırlar.
Şehid İmam, cihad işini bütün gücüyle önemseyerek her şeyden üs­tün tuttu. "Cihad yolumuzdur" sözüyle, cihadı beş paroladan biri yaptı.
Şehadet de böyledir: "Allah yolunda ölmek en yüksek idealimizdir." parolası O'nun sözüdür.
Nitekim mal ve can ile fedakarlığı ve cihadı, her kardeş bu ikisine vefakar davranmaya özen göstersin ve ahidlerini bozmasın diye beyatın rükünlarından yaptı. Hatta cihad konusunda bir de "risale" kaleme aldı. Cihad'ın amblemi gibi İhvan'ın amblemi de mushaf etrafında iki kılıçtır. İhvan'ın daveti; hakkın, hürriyetin ve kuvvetin daveti olduğu için bu amblem seçilmiştir.
Cihadla ilgili davet yolunun aslı budur. Bu asıl yoldan sapmalar aşa­ğıdaki şekillerde olur:
a- Cihada gereken önemi vermemek veya daha büyük gayret göster­me gücüne sahip olduğu halde, az bir gayret sarfetmekle cihada hazırlıkta geri kalmak.
Halbuki Yüce Allah bize şöyle emrediyor:
"Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın."
b- Yere çakılıp kalmaya ve boşvermişliğe neden olan bolluk ve ra­hatlığa da doğru yoldan sapma olarak bakılır.
Cenab-ı Hak cihaddan vaz geçip yere çakılıp kalanları uyarmış ve acıklı bir azapla onları korkutmuştur:
"Ey iman edenler! Size ne oldu ki, (Allah yolunda savaşa çıkın!) de­nildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Ahiret (hayatına) dünya hayatı­nı tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanın­da pek azdır. Eğer (size emrolunan bu savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi pek acıklı bir azap ile cezalandıracak ve yerinize sizden başka (emirleri­ne itaat edecek) bir kavim getirecek. Siz (savaşa çıkmamakla) O'na hiç bir zarar veremeyeceksiniz. Çünkü Allah her şeye kadirdir."
c- Fedakarlıktan, Allah yolunda mal ve can vermeden vazgeçmek, asıl yoldan sapmadır.
d- İla-ı kelimetullah için yapılan cihad niyetinde, dünyevi niyetlere dönüşme de sapma olarak görülür.
e- Çocukları, kadınları ve ihtiyarlan öldürme, ganimet mallarından çalma vs. gibi cihad fıkhına ve İslam'ın savaş adabına uymamak aynı ölçüdesapma sayılır.
f- Silah gücü kullanmada, gerekli hazırlık yapılmadan ve uygun va­kit gelmeden düşmanın karşısına çıkma da, acele etmek de asıl yoldan sapmadır ve tehlikelere maruz kalmadır.
g- Düşmanla karşılaşınca şartları oluşturduktan ve gerekli hazırlığı yaptıktan sonra düşman saldırılarına cevap vermekte yavaş davranmak aynı şekilde sapma sayılır.
Şehid İmam bu durumları, açık bir şekilde mantiki olarak şöyle açık­lıyor:
"İhvan bilir ki, kuvvet derecelerinin birincisi iman ve akide gücü­dür. Onlardan sonra birlik ve bağlılık gücü gelir. Daha sonra da silah ve insan gücü gelir. Bunlar olmadıkça, bir cemaati güçlü saymak doğru değildir. Böyle bir cemaat, düzeni bozuk, inancı zayıf, imanı sönük ve ir­tibatı kopuk olduğu halde insan ve silah gücünü kullanmaya kalkıştığı takdirde, sonu helak ve yenilgi olacaktır.
Şu şekilde bir görüş de vardır:
İslam her türlü hal ve şartlarda güç kullanmayı tavsiye eder mi? Yoksa bunlar için bir sınır koyup, şartlar koşup, gücü belli bir yöne sevketmiş midir?
Başka bir görüş ise şöyledir:
Kuvvet kullanarak yapılan tedavi ilaçla yapılan tedavi midir? Yoksa dağlayarak yapılan son tedavi midir? İnsanın, kuvvet kullanmanın fayda­lı neticeleriyle zararlı sonuçları arasında ve bu kullanışı çevreleyen şartlar arasında bir karşılaştırma yapması mı gerekir, yoksa bundan sonra ne olursa olsun deyip kuvvet kullanması mı gerekir?"
Sonra Şehid İmam sözüne devamla şöyle diyor:
"İhvan-ı Müslimin, başka şeyin fayda vermediği yerde, birlik ve iman hazırlığım tamamladıklarına inandıkları vakit, fiziki gücü kullana­caktır. Zira onlar, bu gücü kullandıklarında açık yürekli ve onurlu kişi­ler olacaklardır. Önce uyaracaklar, sonra da bekleyecekler, daha sonra da izzet ve onur içinde ileri atılacaklar ve tüm rıza ve hoşnutluk içinde sonuca katlanacaklardır."
İmam el-Benna bu sözlerden sonra, konuşmasını, acelecilere çevire­rek şöyle der:
"Ey İhvan-ı Müslimin!
Özellikle vuruşmak için heyecanlanıp, acelecilik edenler! Bu top­lantınızda, bu kürsüden, şifalı yüce sözleri benden duyunuz. Gerçekten şu yolunuzun, merhaleleri çizilmiş, sınırları konulmuştur. Bu yolun, he­defe varmak için en sağlıklı yol olduğuna tam gönlümle inandım ve bu sınırlara asla muhalif değilim. Evet, bu yol belki uzuncadır, ama burada ondan başkası da yoktur. Ancak erkeklik, basiretle devamlılıkla, ciddi­yetle ve gayretli çalışmakla görülür.
Sizden kim, olgunlaşmadan ürünü devşirmek isterse veya vakti gel­meden çiçeği koparmak arzusuna kapılırsa, bu konuda ben onunla ola­mam. Onun için en iyisi, bu davadan vazgeçip başka davalara bakması­dır. Kim benimle birlikte, tohum yeşerip, fidan bitinceye ve meyva olup devşirme vakti gelinceye kadar sabrederse, bu konudaki mükafat Allah'a aittir. Bizi ve onu iki iyilikten biri bekleyecektir. Ya zafer ve efendilik, ya da şehadet ve mutluluk."
Şehid İmam, sözüne devamle şöyle diyor:
"Ey İhvan-ı Müslimin!
Sizler, Allah'ın rızasını, mükafatını ve cennetini istiyorsunuz. İhlaslı olduğunuz sürece, bu size taahhüd edilmiştir. Allah sizi, çalışmaların ne­ticelerinden sorumlu tutmamıştır, ama sizi iyi hazırlanmakla ve doğruya yönelmekle mükellef kılmıştır. Bundan sonra biz, ya hata eder, çalışan müctehidlerin ecrini alırız veya isabet edenlerden olup, kazananların mükafatını alırız. Geçmişte ve şu andaki tecrübeler göstermiştir ki, ha­yır, yalnızca sizin yolunuzdadır. Netice ancak sizin gidişatınızla elde edi­lebilir, isabet ise sizin çalışmalarımzdadır. Çalışmalarınızı tehlikeye at­mayınız. Başarı şansınızla kumar oynamayınız. Biliniz ki, Allah sizinle­dir ve amellerinizi boşa çıkarmayacaktır. Kazanmak çalışanlara aittir."
Bu konuda yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Allah sizin imanınızı (amellerinizi) asla zayi edecek değildir. Şüp­hesiz Allah insanlara şefkatli ve merhametlidir."
Herhangi birinin, İmam el-Benna'nm sözünün tembelliğe, gevşekliğe ciddiyetsizliğe ve çalışmayı bırakmaya davet ettiğ işeklinde anlaması, ka­bule dilecek bir şey değildir. Aksine İmam, canlılığa ve coşkulu olmaya teşvik ediyor.
Başka bir yerde şöyle diyor:
"Biz, diri, güçlü ve gençlik dolu kişiler istiyoruz. Biz, yepyeni, çar­pan kalpler, tutuşmuş, öfkeli ve kıskanç duygular, atak ve coşkulu ruhlar istiyoruz ki, yüksek hedefleri ve yüce idealleri tahayyül etsin. Bu hedefle­ri ve bu idealleri belirlemek gerekir. Bu duyguları denetim akına almak lazım. Şüpheye yer vermeyen, münakaşaya zemin hazırlamıyan bir inanç oluşuncaya kadar bu duyguları iyice tesbit etmek lazım. Bu tehdit ve tesbit işi olmadan, bu gibi uyanış soğuk ve ışıksız bir çöldeki şaşkın ışık gi­bidir.

Mustafa Meşhur


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.