ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   Peygamberimizin Vefatı (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=369412)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 03:15 AM

Peygamberimizin Vefatı
 

Peygamberimizin hastalanması

Bu emri verişinden bir gün sonra âniden hastalandı. Fakat, cihad için yola çıkacak ordunun hazırlığından vazgeçmedi. Bir gün sonra, Perşembe günü, hasta olduğu halde bizzat kendi eliyle sancağı Hz. Üsâme'ye verdi:

"Ey Üsâme! Allah yolunda, Allah'ın ismiyle muharebeye çık! Allah'ı inkâr edenlerle çarpış!" buyurdu. Mücahidlere hitaben de şöyle dedi:

"Ahde vefasızlık etmeyiniz! Küçük çocukları ve kadınları öldürmeyiniz!"

"Düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyiniz! Zira, ne olacağını bilemezsiniz. Belki, onlar yüzünden belâ ve musibete uğrayabilirsiniz."

"Fakat, "Allah'ım! İmdadımıza yetiş! Düşmanımızın hakkından gel! Bizi onların zararından koru!" diye dua ediniz. Şunu da unutmayınız ki, Cennet kılıçların parıltısı altındadır."

Hz. Üsâme sancağı Büreyde bin Husayb'a teslim ettikten sonra, aldığı emir gereğince karargâhını Cürüf'te kurdu. Hazırlığını bitiren Müslüman oraya koşuyordu.

Hz. Üsâme, ordusunu hazırlamakla meşguldü. Müslümanlar da harbe katılmak üzere hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyorlardı. İslâm ordusunda Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Sa'd bin Ebî Vakkas, Ebû Ubeyde bin Cerrah gibi Ashab-ı Kiramın ileri gelenlerinden bir çok kimse vardı. Bunların üzerine henüz yirmi yaşına basmamış Hz. Üsâme kumandan tayin edilmişti.

Bu durum, hoşa gitmeyen bazı sözlerin söylenmesine sebep oldu: "Henüz yirmisine ayak basmamış bir delikanlı kumandan tayin ediliyor. Ashabın ileri gelenlerinden bir çok kimse emri altına veriliyor. Bu nasıl olur?"

Ayyaş bin Ebî Rebîa ise, "İlk Muhacirlerin başına bu genç nasıl kumandan tayin ediliyor?" diyordu.

Sanki bir anda Hz. Üsâme'nin Resûl-i Kibriyâ Efendimiz tarafından tayin edildiği unutuluvermiş gibi bir sürü söz ve dedikodu çıkmıştı.

Duruma Hz. Ömer (r.a.) muttali oldu. Bu tarz sözleri sarf edenlere gereken cevabı verdikten sonra, meseleyi gidip Hz. Resûlullaha (a.s.m.) intikal ettirdi.

Peygamberimiz yakalandığı hastalığın şiddetinden yatağında yatmaktaydı. Haberi alır almaz, kızgınlığının ifâdesi yüzünde belli oldu. Sargılı başı ile yatağından kalktı. Ashabın yardımıyla mescide giderek minbere çıktı. Allah'a hamd ve senâda bulunduktan sonra, "Ey insanlar!" dedi. "Üsâme'yi kumandan tayin ettiğim için bazılarınızın ileri geri konuştuğunu duydum. Benim Üsâme'yi kumandan tayin etmeme itiraz ediyor gibisiniz! Daha önce Üsâme'nin babasını kumandan tayin ettiğim zaman da aynı şeyi yapmıştınız. Vallahi, nasıl babası kumandanlığa lâyık olduğunu göstermişse, Üsâme de babasından sonra kumandanlığa lâyık bir kimsedir."

"Babası nasıl en sevdiğim biri idiyse, Üsâme de en sevdiğim kimselerden biridir. O da, babası da her türlü hayrı işleyebilecek yaratılışa sahip kimselerdir. Onlardan hayırlı işler bekleyiniz. Muhakkak ki Üsâme sizin hayırlı olanlarınızdandır ve bu işe ehliyetli birisidir."

Bu hitabesinden sonra minberden inip Hâne-i Saadetine girdi. İslâm ordusuna katılacak Müslümanlar birer ikişer gelip kendisiyle vedâlaştılar. Efendimiz onlara, "Üsâme'yi gönderme işini ihmal etmeyiniz" diyordu.

Hattâ bir ara dadısı ve Hz. Üsâme'nin annesi Hz. Ümmü Eymen Hâne-i Saadete gelip, "Yâ Resûlallah! Üsâme'yi bir süre karargâhında bıraksan olmaz mı?" deyince, Efendimiz aynı sözleri tekrarladı:

"Üsâme'yi gönderme işini ihmal etmeyiniz. Onu gönderiniz!"

Bu kesin emir üzerine Müslümanlar karargâha gittiler.

Salih SURUÇ



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.