ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   İslâm Ordusunun Dağılması (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=369266)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 03:39 AM

İslâm Ordusunun Dağılması
 

Üst üste üç kahraman kumandanını şehid veren ve başsız kalan İslâm ordusu düşman karşısında dağıldı. Mücahidler bir an için geri çekilmek veya muharebeye devam etmek arasında tereddüt gösterdiler. Bu arada bir kaç mücahid şehid oldu.


Bütün bunlara rağmen, Hz. Resûlullahın aziz sancağı yere düşmüş değildi. Onu, Abdullah bin Ravâha şehid olunca, Ebû'l-Yeser Ka'b bin Umeyr eline alarak, mücahidlerden Sâbit bin Akrem'e vermişti. Bu Sahabî de onu alır almaz ordunun önüne koşmuş ve bayrağı yere dikerek Müslümanları bir araya toplamaya çağırmıştı. Mücahidlerin her biri bir taraftan gelerek bu merkez etrafında toplanıyorlardı. Sancağı elinde tutan Sahabî Sâbit bin Akrem, toplananlara şöyle seslendi:


"Ey mücahidler topluluğu! Aranızdan birini kendinize kumandan seçiniz ve onun etrafında toplanınız!"


Mücahidler, "Biz, seni kumandan seçtik, biz sana râzıyız" dediler.


Ne var ki, Sâbit Hazretlerinin gözü bir başkasındaydı. Orduya, İslâmdaki sadakât ve samimiyetini ispatlamak babında gönüllü olarak katılmış olan yeni Müslümanlardan Hâlid bin Velid'di bu. "Ben bu işi yapamam" diyen Sâbit bin Akrem, gözünü diktiği Hz. Hâlid'e, "Ey Ebû Süleyman! Gelip alsana şu sancağı" diye seslendi.


Ne var ki, saygılı ve duygulu bir kahraman olan Hz. Hâlid bayrağın bu yaşlı muhterem zâtta kalmasını istiyordu:


"Ben, bu sancağı senden alamam. Sen buna benden daha lâyıksın. Çünkü, benden daha yaşlı ve Bedir Savaşında da bulunmuşsun."


Evet, Hz. Hâlid'in söylediklerinin hepsi doğru idi. Ama o an, o saat çok yaşlanmış olanı veya herhangi bir şeye katılmadan dolayı kazanılmış çok şerefi istemiyordu. O an ve o durum, İslâm ordusunu bu en tehlikeli durum karşısında kurtaracak liyakat arıyor ve ancak onu istiyordu. Bunun gayet iyi idrakinde olan Sâbit bin Akrem (r.a.), teklifini Hz. Hâlid'e tekrarladı.


"Al Resûlullahın şu bayrağını! Ben onu sana vermek üzere aldım. Sen çarpışma hususunda, savaş konusunda benden daha bilgili ve maharetlisin."


Sonra da, Hz. Halid'in cevap vermesine fırsat vermeden Müslümanlara dönerek, "Hâlid'i kumandan seçmek hususunda görüş ve söz birliği ediyor musunuz?" diye seslendi.


Gözlerini bu kahraman Sahabînin üzerinden ayırmayan mücahidler, hep bir ağızdan, "Evet" dediler. Bunun üzerine de Hz. Hâlid, Hz. Resûlullahın sancağını eline alıp büyük bir hürmetle öptü ve atına atlayarak, yüzünü düşmana doğru çevirdi. Artık İslâm ordusunun kumandanı Hz. Hâlid'di.


Bütün bunlar olup biterken, Peygamber Efendimiz, harbe iştirak etmeyen Ashabıyla birlikte Medine'de bulunuyordu. Medine neresi, Mü'te neresi? Aradaki mesafe bin kilometreden fazla. Ama bu uzun mesafe, hakikat bin göze sahip Resûl-i Kibriyâ için kısaldı ve âdeta harp, gözlerinin önünde cereyan ediyormuşcasına çarpışmanın safahatını Ashabına teessür içinde teker teker anlattı:


"Zeyd bin Hârise sancağı eline aldı ve şehid oldu. Onun için Allah'tan af dileyiniz!"


"Sonra sancağı Câfer aldı. O da şehid oldu. Onun için de Allah'tan af dileyiniz."


"Sonra sancağı Abdullah bin Ravâha aldı. O da şehid oldu. Bu kardeşiniz için de Allah'tan af dileyiniz."


Sonra da mübârek gözyaşları arasında sözlerine şöyle devam etti:


"Abdullah bir Ravâha'dan sonra, sancağı Allah'ın kılıçlarından bir kılıç aldı. İşte şimdi tandır tutuştu, harp kızıştı. Allah'ım! Sen ona yardım et!"


Bu durum Cenâb-ı Hakkın müsaadesiyle mucize olarak gaybten bir haber verişti. Gaybın tek bilicisi Yüce Allah, hikmeti gerektirdiğinde sevgili kuluna da bazı şeyleri bildirir, gösterir ve aradaki uzun mesafeleri kaldırıverir.


Salih SURUÇ


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.