ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Kıssadan Hisse (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=457)
-   -   Aziz-Şan Züleyha-Baht'a Yakıştı (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=366673)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 02:29 AM

Aziz-Şan Züleyha-Baht'a Yakıştı
 

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Aziz-şan Züleyha-Baht'a Yakıştı Elif Bilge CEYLAN



Arap âlimlerinden Aziz-Şan adında genç yaşına rağmen

irfanı ve firaseti ile tanınan zamanının yegânesi

bir zat vardı. Aziz-Şan arif ve kâmil bir âlim olduğu

gibi müstesna yaratılışlı, güzel ahlâklı, son derece

edepli, teslimiyet sahibi bir insan ve çok hayırlı bir

evlattı. Bugüne kadar hep anne babasının yüzünü

ağartmış ve onların rızasını Hakk’ın rızasına açılan

bir kapı olarak kabûl etmişti. Oğullarıyla iftihar eden

anne babasının şimdi tek dilekleri vardı; biricik evlatlarının

mürüvvetini görmek. Onun için yakın çevrelerinden,

kendilerinin de tanıyıp uyuşabileceği munis,

yumuşak huylu kendi hâlinde bir gelincik şeçmişlerdi.

Fakat Aziz çocukluğundan itibaren kendine bir

söz vermişti. Hayatı, insanları ve Yaratıcısını en

yüksek seviyede anlayacak kadar akıllı ve bütün

meziyetlerine rağmen kendini insanların

en kusurlusu görebilecek kadar kibirsiz,

olgun, mütevazı, olduğu gibi görünen

gerçek ihlâs sahibi bir insanla evlenecekti...

Anne babasının rızası dışında bir karara

doğru yürümek onu çok hüzünlendiriyordu.

Uzun uzun onlara derdini anlatabileceği

en güzel üslûbu düşündü durdu;


bu vefâkâr insanlara içi titreyerek baktı ve

“Can anacığım, babacığım! dedi. Muradım, Efendimiz

Muhammed Mustafa gibi 25 yaşında ve Hatice

validemiz gibi Allâh katında seçilmiş yüce ruhlu

bir eş ile evlenmektir. Evlilikte can şenliği aramıyorum

, gölgesinde gölgelenilecek yiğit bir Hak

dostu, bir Rabia arıyorum. Gönlüme eş, yoluma

yoldaş, Rabbime sırdaş gözlüyorum. Gönlümün bu

dilekçesini ezelde Rabbim mühürlemiştir. Kalem yazmış

kurumuştur. Beni bunda mazur tutmanız sizden

tek isteğimdir.”


Söz, Nur Muhammed’in ismine gelip bağlanınca söylenecekler

de tükenmiştir. Aziz-Şan, anne babasıyla

helâlleşerek ezel eşini bulmak üzere vadesini ve sonunu

Rabbinin bildiği bir yolculuğa çıkar.

Yolculuğunun bir kısmında kendisine bir adam yoldaş

olur. Aziz-Şan adama şöyle sorar: -- Ey benimle

yoldaş olmak isteyen kişi, sen mi beni arkana yüklenirsin,

yoksa ben mi seni? Adam: Ey cahil kişi, binici

olan binici olanı yüklenir mi hiç? der ve onu susturur.

Sonra beraber bir ekin tarlasına gelirler. Aziz-şan arkadaşına:

- Ne dersin bu ekinler yendi mi, yoksa yenmedi

mi ? der. Arkadaşı: Ey cahilliğine iyice emin olduğum

kişi, görmüyor musun, ekin başağında duruyor,

der ve sözü durdurur.


Sonra bir cenaze ile karşılaşırlar. Aziz-şan aynı kendinden

emin tavrıyla bu sefer de arkadaşına: - Ne

dersin, bu cenazenin sahibi diri midir, yoksa ölü müdür?

diye sorar. Adam: Senden daha cahil insan görmedim.

Görmüyor musun, onu kabristana götürüyorlar.

Elbette o ölüdür, der.


Adamın yolculuğu bitmiş ve evine varmıştır. Bu kimselere

benzemeyen garip yol arkadaşını evine misafir

eder. Adamın Züleyha-baht isimli yedi iklimin aklını

başından alacak güzellikte, sözü elmas gibi tartıp

anlayan ve söyleyen akıllı, sabırlı ve çok eli açık

bir kızı vardı. Babasının her konuda dert ortağı ve akıl

hocasıydı. Babası kızına yolculuk sırasında tanıştıkları

bu garip hâlli güvenilir kişinin acayip sözlerini anlattı.

Firasetli kız dinlediği sözlerdeki ince mânâları hemen

çözüverdi ve babasına: - O, doğru söylemiş,

dedi. Senden ancak öğrenilmesi şart ve mümkün

olan şeyleri sorup öğrenmek istemiş:


Beni sırtına alır mısın, yoksa ben mi seni sırtıma yükleneyim

sözünün mânâsı, “sen mi bana konuşur, nasihat

edersin, ben mi sana konuşayım?” demektir.

Ekin yendi mi, yoksa yenmedi mi, demesinin mânâsı,

“Onun parasını helâl yolda kullandılar mı, yoksa kullanmadılar

mı?” demektir.


Cenaze hakkındaki sözüyle ise “Arkasında ismini ve

hatırasını devam ettirecek birisini bıraktı mı?” demek

istemiştir.


Kızın babası Aziz-Şan’ın yanına çıktığı vakit, ona kızının

aralarında geçen konuşmayı nasıl tefsir ettiği anlattı.

Aziz, henüz görmediği bu insanın ince zekâsı

ve anlayış kuvvetine hayran kaldı ve onu kendisine

aile yapmayı arzuladı ve kızı babasından istedi. Babası

razı olup güzellikte ve firasette birbirine benzeyen

bu iki insanı birbirine nikâhladı. Aziz-Şan eşini alarak

memleketine döndü. Onların maceralarını öğrenen

herkes gıpta ve hayranlıkla “Aziz-Şan Züleyhâ-baht’a

yakıştı.” dediler ve bu söz, insanlar arasında darb-ı

mesel olarak kaldı.




Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.