ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Kıssadan Hisse (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=457)
-   -   Necip Fazıldan Bir Hikaye (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=36658)

Equinox 01-23-2008 02:55 PM

Necip Fazıldan Bir Hikaye
 
-Kaç yaşındasın, nine?
-71...
-Demek İstiklâl Savaşı'nda 20-21 yaşlarındaydın...
-Öyle zahir...
-O günden beri çıkmadın mı köyünden?
-Çıkmadım.
-50 yıldır çıkmadın ha?
-50 yıldır...
-O gün, bugün, dünya çok değişti...
-Öyleymiş...
-Bir daha da evlenmedin, öyle mi?
-Öyle...
-Seni, ardı arkası gelmeyen sorularla sıkıyorum, değil mi?
-Estağfirullah...
-Ne yapayım, sen anlatmıyorsun ki, dinleyeyim...
Niçin anlatmayı sevmiyorsun?...
-Sevmem!
-Ne seversin?
-Okumayı...
-Ne okursun?...
-Kur'an okurum.
-Okuman yazman var mı?
-Yok! Yalnız Kur'an okurum.
-Kim öğretti sana Kur'an okumayı?...
-Babam...
-Peki, Kur'an okuyan, eski harflerle başka şeyleri okuyamaz mı?
-Ben okuyamam. Allah(c.c.)'ın kelâmı bana kolay gelir. Öbürleri çetin, kargacık burgacıklar...
-Baban da kocan gibi zeybek miydi?
-Babam köy imamıydı. Hem zeybek diye ayrı bir cins yoktu ki... Burada her mert delikanlı bir zeybekti zamanında...
-Ya şimdi...
-Şimdi herkes bebek.
-Ne oldu, nerede öldü baban?
-Seferberlikte Hicaz taraflarına gitti, bir daha da dönmedi.
-Ne kaldı babandan sana?
-Şu köşede gördüğün, yeşil ipek kaplı Kur'an kaldı. Bir de söz...
-Nasıl söz?...
-"Kur'an'dan ayrılma!..."
-Sen o zaman 14-15 yaşlarında bir kızdın...
-Öyleydim...
-Sonra evlendin...
-Beni 19 yaşımda dayımın oğluna verdiler, evlendim.
-Tam da Yunanlıların İzmir'e çıktığı yıl...
-Çok geçmeden Yunanlı bu tarafa geldi, bir taburuyla bizim köye yerleşti.
-Anlat, anlat!
-Ne anlatayım?... Sen sor, ben söyleyeyim!... Zaten herşeyi öğrenmişsin dışarıdan...
-Evet ama, senin ağzından dinlemek istiyorum. Halk bir şeyi renkten renge sokar, gerçek diye birşey kalmaz ortada...
-Doğru!... Kimbilir benim için de neler uydurmuşlardır!
-Sen, tek başına, bir tabur Yunan askerini köyden kaçırmışsın!...
-Yok canım, o benim kuvvetim değil; Kur'an'ın gücü...
-Kur'an'ın gücü mü?
-Ne sandın ya;
Koynumda Kur'an olmasaydı hiç o işi becerebilir miydim ben?
-Kur'an'ın, tüfek gibi, top gibi bir gücü olabilir mi?
-Yüzbin top onun tek harfine denk olamaz!...
-Kuzum nine; söyle nasıl oldu?
-Üç aylık kocamı cami avlusunda kurşuna dizdiler.
-Sebep?
-Kızlara saldıran bir Yunanlıyı bıçaklayıp öldürdü diye...
-Sonra?
-Kalktım, Yunan kumandanına gittim. Sırtıma örtümü çektim, koynuma Kur'an'ımı aldım, gittim.
-Eeee?...
-Yunan kumandanı, meydan yerindeki eski jandarma karakolunda bir masa başında, çizmeli ayaklarını masanın üstüne uzatmış, oturuyordu. Yanında da İzmir'in yerlisi bir rum... Tercüman...
-Nasıl cesaret edebildin, aralarına girmeye?
-Cesaret, Kur'an'ın emri... Kumandan "ne istiyorsun" diye sordu. -"Kocamın kanını dava ediyorum!" dedim.
Kahkahayla güldü. Ayaklarını masadan çekerek doğruldu.
Alaycı bir yılışıklıkla "ne yapmamızı emir buyuruyorsunuz?" dedi. Ellerimle koyumdaki Kur'an'ı sımsıkı kucaklayarak...
-Ne cevap verdin?
-"Hemen taburunuzu alıp buradan çıkmanızı istiyorum" dedim.
-Hayret!...
-Evet kumandan, hayretinden ne diyeceğini bilemedi. "Nedir, o koynunda sımsıkı kavradığın şey?" diye bağırdı. Ben de bağırdım: "Dünyanın en güçlü silahı! Hepinizi tuzbuz etmeye yeter!..."
Müthiş!...
Tam o anda tercüman avaz avaz "bomba!" diye bastı çığlığı...
Akıl alabilecek gibi değil...
Daha neler var bu dünyada aklın alabileceği gibi olmayan...
Devam et!
Kumandan dehşetle irkildi, yan yana yürümeye başladı; gözleri bende ve koynumdaki gizli silahta, arkasıyla kapıdan çıktı, meydan yerindeki askerlerine doğru yürüdü. Tercüman da, iki büklüm ardında...
-Nasıl oldu da üzerine atlayıp bomba sandıkları şeyi koynundan almadılar?...
-Sıkı mı, ya onu yere bırakıp da karakolu havaya uçurtacak olursam?...
-Sonrası?...
-Sonrası, kumandan askerlerine rumca bir takım emirler verir ve onları toplarken, birdenbire müezzinin gür sesi işitildi. Öğle ezanı!... Kocamın tabutu da musalla taşında... O anda bir yaylım ateş... Olanları haber alan çeteler bir tepeciğin üstünden kurusıkı ateş ediyor. Yunanlı askerler kaynaştı, ne yapacaklarını bilemediler. Ben, tam o an, kollarım sımsıkı koynumdaki silahı kavramış, kapıdan çıktım, meydan yerinde göründüm. Kumandan haykırdı. Rumca bir kumanda... Yunanlılar köy dışına doğru kaçmaya başladılar. Gidiş, o gidiş...
-Demek Kur'an silahtan üstün geldi İstiklâl Savaşı'nda...
-O savaşı Kur'an'ın gücü kazandı!...

gülgüzeli 01-23-2008 03:05 PM

Cevap : Necip Fazıldan Bir Hikaye
 
paylaşım için teşekkürler arkadaş.emeğine sağlık.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.