ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Bir Tutam Hikaye (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=456)
-   -   Meddah -Meddah Nedir -Meddah İle İlgili Yazılalar -Mehtah Oyunları (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=357890)

Prof. Dr. Sinsi 07-30-2012 05:15 PM

Meddah -Meddah Nedir -Meddah İle İlgili Yazılalar -Mehtah Oyunları
 
Meddah -Meddah nedir -Meddah İle ilgili Yazılalar-Meddah Anlamı -Meddah
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Meddah: Geleneksel Türk tiyatrosunun en önemli kollarından biri olan Meddah canlandırma ve benzetme öğelerinden yararlanarak öykü anlatma sanatıdır. Meddah anlattığı öykünün konusuyla ilşikili olarak çeşitli etnik gruplardan kişilerin, değişik yaştaki ve tipteki insanların, hayvanların, makinelerin ve doğa olaylarının taklitlerini yapar. Elinde bir değnek ve omuzunda büyükçe bir mendil vardır. Meddah değneğini yere vurarak izleyicilerin dikkatini üzerinde toplar ve Hak dostum hak , Yanıldım bir çırak aldım yanıma eve gelmez külhani dükkanda yatır, kovsam o da düşmez şanıma kibardır çarşafsız yorganda yatır, hâşa huzurdan ustası çırağını sever eşek aldı pazardan eşek göze geldi çatladı nazardan, eşek çıktı mezardan eşeğin aşkından ormanda yatır, bizim çırak da hırtıyı pırtıyı toplamış külhanda yatır, zamanı evailde... diye başlayan kalıplaşmış tekerlemesini söyleyerek oyuna başlar. Değneği tüfek, süpürge, at vs yerine yerine aksesuar olarak kullanır. Mendille çeşitli etnik grupların ve çeşitli meslekten kişilerin giyimlerini, başlıklarını taklit eder, mesela zenne taklidi sırasında mendil başörtüsü olur, mendilin bir işlevi de değişik sesler çıkarmada yardımcı olmasıdır. Meddah , öyküden çıkarılacak dersi vurguladıktan
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

sonra "Bu kıssadır bir mecmua kenarına kaydolunmuş, biz de gördük söyledik. Sakiye sohbet kalmazmış baki. Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola, inşallah gelecek sefere daha güzel bir hikaye söyleriz" diye sözü bağlar, öykünün sorumluluğunu kaynağına bırakıp özür diler, gelecek öykünün adını, anlatılacağı yeri ve zamanını belirten meddah gösteriye son verir.
Evliya çelebi İstanbul ve Anadolu'daki meddahları anlatmakta, İstanbul'da bunların sayısının 80, Bursa'da 75 olduğunu, Malatya'da gezinti yerlerinde de gösteri yaptıklarını yazmaktadır. Bu konuda bilgi veren yabancı kaynaklar da vardır. Bunlardan birinin 18i yüzyıl'da meddahların öykü anlatmak yanında resmi haber kaynağı gibi devletçe alınan kararları aktardıklarını ve bir tür gazete işlevi gördüklerini belirtmesi ilginçtir.
Meddah , masallarda olduğu gibi cin, peri, dev türünden doğadışı yaratıklara, destanlarda olduğu gibi insanüstü gücü olan kahramanlara yer vermez, halk hikayeciliğinde olduğu gibi saz eşliğinde söylemez, kahramanlarını sive taklitleri yaparak canlandırır. Bu hikayeler köy çevrelerine kadar yayılmış halk hikayelerinden farklı olarak kent çevresinin malıdır, saraylarda, konaklarda, 16. yüzyıl sonlarından başlayarak da kahvehanelerde anlatılmışlardır. 17. yüzyıldan sonra

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

konularını kentlerin, özellikle de İstanbul'un günlük yaşamı etkilemiştir. Bu son dönemdeki meddah hikayelerinin anlatımı halkın konuşmasıyla, yarı okumuş orta sınıfın özentili konuşmasını birleştirir. Çok eski meddah hikayeleri günümüze kadar ulaşmamıştır. Ancak bunların Şehname'deki bazı konuları, kahramanları arasında Hz. Ali, Hz. Hamza,

Prof. Dr. Sinsi 07-30-2012 05:15 PM

Meddah -Meddah Nedir -Meddah İle İlgili Yazılalar -Mehtah Oyunları
 
Battal Gazi vBulletin.'nin yer aldığı dinsel ve tarihsel kahramanlık serüvenlerini aktardıkları bilinmektedir. 16. yüzyılda Varka ve Gülşah mesnevisini yazan Yusuf-i Meddah'ın bu hikayesini seyirciler karşısında okuyan bir meddah olduğu belirtilmektedir. 16. yüzyılda 3. Murat'ın sarayındaki Eğlence adlı meddah kendisinden önceki hikaye konularını aktarıyordu. Padişahın yeni hikayeler istemesi üzerine Şair Cenani, Bedayi ül-asar adlı yapıtı kaleme aldı. Bu yapıtta halkın o dönemdeki yaşamı dile getiriliyor, gezinti yerlerine, mahalle baskınına, kervan ve gemi yolculuğuna ait görüntüler canlandırılıyordu. Bu yüzyılda Vahdi'nin Hoca Abdürrauf (Anabacı hikayesi) halk arasında ün kazanmıştı. 17. yüzyılda
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


çoğalan meddah kahveleriyle birlikte İstanbul, Bursa, Erzurum, Maraş gibi kentlerde bu tür hikayeler anlatan sanatçılar çoğalmıştı. 1616 da Bursa'da bir kahvehanede bedi ve Kasım adlı hikayeyi dinleyen topluluk iki ayrı kahramanı destekleyen iki gruba ayrılmış, çıkan tartışmada Şair hayli, Saçakcızade adlı hikayeciyi öldürmüştü. Gene bu yüzyılda meddahların piri diye adlandırılan ve hikayelerini 4. Murat'ın sarayında anlatan Tıfli daha öncekilerden bütünüyle farklı, yeni hikayeler meydana getirmişti. Bunların kahramanları arasında padişahla birlikte kendisi de bulunmaktaydı. Tıfli'nin Hançerli Hanım, Sansar mustafa, Kanlı Bektaş gibi hikayelerinde konular ortak bir kalıba göre değişir; batakhaneye düşen bir delikanlı padişahın araya girmesiyle kurtulur, batakhane sahibi kadın ağır biçimde cezalandırılır. Gene bu döneme ait Cevri Çelebi Tayyarzade gibi meddah hikayeleri de 17. yüzyıl İstanbul yaşamındaki gerçekçi izler taşıyan bu hikayeleri andırır. Farklı şivelerle konuşan ayrı ırklardan, kentlerden ve toplumsal kesimlerden insanların birbirleriyle ilişkileri meddah hikayelerinde geniş bir yer tutar.
İstanbul'da özellikle Ramazan aylarında çok rağbet gören meddah kahveleri vardı. 19.yüzyılın ikinci yarısı ve 20 yüzyılın başlarında meddah kahvelerinin birkaçı şunlardır; Aksaray'da Dilkûşa kıraathanesi, Merkez kıraathanesi, Beyazıt'ta Afitab kıraathanesi, Mısır lokantası bahçesi, Dolmabahçe'de Yüksek Kahve, Fatih'te reşadiye kıraathanesi, Kadıköy Söğütlüçeşme'de Kurbağalıdere kıraathanesi, Samatya'da Coli Efendi Tiyatrosu, Sultanahmet'te Köşebaşı kıraathanesi, Şehremini'de Hacı Selim Ağa Kahvesi, Üsküdar'da İsmail Efendi kıraathanesi.
Meddah Aşki'nin anlattığı Portakalcı yahudi, Surpik Dudu ile Belalı Bıçkın, Sulukule Kavgaları plağa, Hayali Küçük Ali'nin Sandıklı Ebe, Dünya Güzeli ve İstanbul'un taşı toprağı altın adlı meddah hikayeleri ses bandına alınmıştır.
Ayrıntılı bilgi: Meddahlık ve Meddah hikayeleri Prof. Özdemir Nutku

Prof. Dr. Sinsi 07-30-2012 05:15 PM

Meddah -Meddah Nedir -Meddah İle İlgili Yazılalar -Mehtah Oyunları
 

Meddahlık Olgusu

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Doğu’da meddahların halk arasında önemli bir veri olduğunu izleriz. Bunun en ‎büyük nedeni, Ehl-i Beyt’e hizmet eden kimseler olmalarıdır. Ayrıca onların eğitim ‎görmüş kültürlü kişiler olmaları da halk arasında saygın kişiler sayılmalarına neden ‎olmuştur.‎
Sonraları az eğitimli meddahlar da çıkmasına rağmen en tanınmış meddahlar bu ‎kültürlüler arasından çıkmıştır.‎

‎ Meddahlarda ne gibi niteliklerin bulunması gerektiğini yazan Fakiri Risale-i ‎Ta’rifat adlı yapıtında, onu şöyle tanıtır.‎

‎“Bilir misin nedir alemde meddah‎
‎ Birbiriyle halkı ede ıslah
Ola kaddi gibi pür-istikamet
Sözünde olmaya her giz sakamet
Letafet sözlerin derc ide dayim
‎ Zarafet dürlerin harc ide dayim. “‎

‎ Yabancı gözünde, meddah şairdir, tarihçidir, masalcıdır, efsane yazarıdır; o insanın ‎hayal dünyasına giren bütün konulara değinir. O, içinde bulduğu yaşamı canlandıran ‎gerçekçi bir hikayecidir. Bunu yaparken de kendi halkının mizahını, duygularını, ‎özlemlerini ve düşüncelerini dile getirmede ustadır.‎

‎ Meddahlarla ilgili yapılmış çeşitli tarifler vardır. Ehl-i beyte hizmet eden kimseler ‎olarak tanınan ve toplumdan saygı gören meddahlar, kültürlü kimselerdir. Kaşifi’nin ‎fütuvetname’sinde dört tür meddahtan bahsedilir. 20. Yüzyıl meddahlarından Şükrü ‎Efendi’nin tasnifinde ise:‎
‎1. ‎ kitaptan okuyarak veya ezberden yiğitlerin menkıbesini söyleyenler. Hamzaname, ‎Battalgazi.‎
‎2. ‎ destan ve hikayelerini saz eşliğinde söyleyenler ki, halk hikayecileridir ve Doğu ‎Anadolu’da hala devam etmektedir.‎
‎3. ‎ taklitli hikaye veya menkıbe söyleyenler. ‎
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
‎ Meddahlığın nitelikleri üzerinde geniş bilgi ve yoruma Kaşifi’de rastlarız. ‎Peygamber soyunun meddahları, şeriata aykırı olmayan her şeyi giyebilirlerdi; özel ‎giysileri yoktu, her kılığa girebilirlerdi. Meddahların başlangıçta bazı simgeleri vardı ‎ve bunlar değişik biçimlerde çağımıza kadar sürdü. Bu kimselerin yanlarında süngü, ‎tuğ (yaygı, lamba, şedde) ve teberzin (küçük balta) bulunurdu. Meddahın lambasının ‎yanması üç anlam taşır: 1.aydın yürekli olmasının ve insanların sevgi ışığı yüreğinin ‎köşesini aydınlatmalıdır. 2. kendin yanıp toplantıyı aydınlatmalısın. 3. topluluğa ‎karşı iyi niyetli davranmalısın.‎
‎ Kaşifi’ye göre, meddahların, olması gereken yirmi, olmaması gereken otuz özelliği ‎vardır. ‎

Olması gereken yirmi özellik şunlardır: ‎

‎1.Doğruluk, ‎
‎2.Sabır, ‎
‎3.Şükretme, ‎
‎4.Zühd, ‎
‎5.Boyun eğme, ‎
‎6.Yetinme, ‎
‎7.Hesap görme, ‎
‎8.Denetim, ‎
‎9.Alçak gönüllü olma, ‎
‎10.Kendini tanrıya bırakma, ‎
‎11.Açık yüreklilik, ‎
‎12.Akıllı söz söyleme ve hareket etme, ‎
‎13.Eli açıklık, ‎
‎14.Çalışkanlık, ‎
‎15.Düşünceli hareket etmek, ‎
‎16.Tedbirli olma, ‎
‎17.Her şeyi Tanrıya bırakma, ‎
‎18. Az yemek, ‎
‎19.Az uyumak, ‎
‎20.Sevecenlik.‎

Olmaması gereken otuz özellik de şunlardır: ‎

‎1.Gaflet ‎
‎2. Kendini beğenmişlik ‎
‎3.Şaşkınlık ‎
‎4.İki yüzlülük ‎
‎5.İçki içmek ‎
‎6.Faiz almak ‎
‎7.Zina ‎
‎8.Huysuzluk ‎
‎9.Azarlayıcı olmak ‎
‎10.Çok yemek ‎
‎11.Uygunsuz sözler söylemek ‎
‎12.Sözünde durmamak ‎
‎13.Alay etmek‎
‎14.Yersiz çıkışmak‎
‎15.Yalan söylemek‎
‎16.Yalan yere yemin etmek‎
‎17.Müslüman kardeşin dedikodusunu ‎yapmak
‎18.İftira etmek‎
‎19.Söz getirip götürmek‎
‎20.Gammazlık etmek‎
‎21.İnsanları yalan yere övmek‎
‎22.Yersiz öfkelenmek‎
‎23.Kıskanmak‎
‎24.Hile yapmak‎
‎25.İnsan dedikodusunu yapmak‎
‎26.Varlık konusunda eli sıkı olmak‎
‎27.Pintilik yapmak‎
‎28.Eziyette bulunmak‎
‎29.Pisboğazlık‎
‎30.Çok uyumak‎




Prof. Dr. Sinsi 07-30-2012 05:16 PM

Meddah -Meddah Nedir -Meddah İle İlgili Yazılalar -Mehtah Oyunları
 
Meddahların teknikleri ve tavırları:‎

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Genellikle güldürücü, ahlaki ve debi sonuçları çıkarılacak hikayelerine klişeleşmiş ‎‎“raviyan-ı anbar ve nakılan-ı asar ve muhaddisan-ı rüzigar şöyle rivayet eder ki “ ‎şeklinde sözbaşı ile başlar, daha sonra kahramanları sayıp hikayesini anlatır.‎

‎ Omzunda asılı duran mendili onun en çok kullandığı bir alettir. Taklit yaparken ‎onunla ağzını kapar. Rahatça bir nefes alabilmek, bir kaç saniye olsun dinlenebilmek ‎için onu muhtelif bahanelerle alır, kullanır ve gene omzuna atar. Bu müddet zarfında ‎da sözlerinin samiin üzerinde uyandırdığı alakayı dinlemiş ve onların heyecanına bir ‎kaç saniyelik bir merak ilave etmiş olur. ‎

‎ Meddahlıkta hikaye anlatmanın yarar, onu anlatanın bilgisine, bilincine ve ‎yeteneğine bağlı bir şeydir. Meddahlığın topluma bir katkısı vardır. Bunun için de ‎anlatanın tavrı ve tekniği bunda büyük rol oynar. ‎

‎ Türk meddahının bir özelliği toplum yaşamından kesitleri gerçekçi biçimde ‎dinleyici önüne getirmesidir. Arap meddahları hikayelerini ya manzum ya da uyaklı ‎düzyazı ile getirirken, Türk meddahı hikayeyi canlı konuşmaları, şive taklitleri ve ‎dramatizasyonu ile günlük yaşayışın görünümü içinde verir.‎

‎ Büyük ve usta meddahların içinde yaşadıkları toplumu, çevrelerini ve gördükleri ‎kişileri inceledikleri biliniyor. Onların inandırıcılığı ve gerçekçiliği bir açıdan da bu ‎gözlemlerinden ileri gelir. Sokakta, vapurda, kahvede, eğlence yerlerinde çeşitli ‎insanları, karakterleri ve konuşmaları ile inceleyen yazar, bir çeşit fotoğraf çekmekte ‎ve gördüklerini belleğine yerleştirdikten sonra yeteneği ile bunları bir bir ‎yansılamaktadır.‎
‎ ‎
‎ Meddahın incelediği olaylar ve kişiler bir hikaye konusunu ortaya çıkarabildiği ‎gibi, geleneksel hikayelerin yeni baştan söylenmeleri ya da yeni bir biçimde ‎dinleyiciye aktarılmaları için yararlıydılar. O zaman bu hikayeler güncel bir renk ‎kazanıyor ve anlatıldığı dönemin seyircisi için daha ilgi çekici olabiliyordu. Konular ‎hangi döneme ait olursa olsun hikayeyi anlatanın kendi döneminin özelliklerinin ‎etkisini taşımaktadır. Buradaki meddah senaryolarını saptayan kişi, hikayeleri öyle ‎bir yolda özetlemiştir ki, her meddah bu senaryoları kendi yeteneği ve hayal gücü ile ‎süsleyebilir, taklitler ekleyip çıkarabilir.‎

‎ Osmanlı İmparatorluğu’nda hikaye anlatanlar eleştirilerini, doyumsuzluklarını ve ‎protestolarını üstü kapalı bir biçimde dile getirmişlerdir.Meddahın teknik ve tavrını ‎birleştiren bir başka özellik, hikaye sırasında, olayın dışına çıkarak çeşitli biçimlerde ‎bir uzaktan bakışı sağlamaktır.meddahın anlattığı hikayeye “yabancılaşarak” araya ‎bir fıkra ya da kısa bir hikaye,çeşitli açıklamalar ya da bir yemek tarifi sokuşturması ‎o meddahın ustalığı oranında başarılı veya yaban olabilir.Meddahların, ‎dinleyicilerden para toplamaları da onların tavırlarının kapsamına giren özelliktir. ‎Araştırmalar çoğunun parayı, hikayeyi en meraklı yerinde keserek topladıklarını ‎göstermektedir.‎



Prof. Dr. Sinsi 07-30-2012 05:16 PM

Meddah -Meddah Nedir -Meddah İle İlgili Yazılalar -Mehtah Oyunları
 
BİR MEDDAH HİKAYESİ
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
İkinci Osman dönemi. Teması aşk ve uçarılık ile işlenmiş bir senaryo, mirasyedilik, işret, hile ‎yapma, İstanbul’dan Mısır’a gitme ve sonunda da Bedesten’de dükkan sahibi olma gibi ‎durumlarla gelişen olaylar dizisinde sevdiği kadını hile ile kocasının elinden alan kişi hikayenin ‎kahramanıdır. Bu hikayede de kahramana sevdiği kızı vermezler, o da Mısır’a kaçıp para pul ‎sahibi olup İstanbul’a döner ve bir hileyle sevdiği kadını kocasından ayırır.‎

EBE, HALLAÇ, ABDULLAH AĞA

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

‎ Hotun Fatihi Osman Han zamanında, İslamboli Abdullah Ağa pederi Haci Ali vefat. Mal-‎ı pederi tüketti, iflas. Pederinin karındaşlığı hem-cıvarı Hacı Veli’nin Emeti nişanlısı iken,‎
‎ “Böyle sefihe kız vermem,”‎
demiş idi. Terk-i diyarına sebeb budur. Bu parasız Mısır’a vusul. Zen-i mükellefeye harf-‎endaz; hanesine vusul buldu. Fail mef’ul, mef’ul fail.‎
‎ “Zira seni ben sayd eyledim.”‎
Kaide üzre olur mu? Cariye ile zevk-i vafir-germ.‎
‎ “Ne zaman gelürsün?”‎
‎ “Eski nazarla istimal ederim,”‎
der. Vusul ila İslambol. Sultan Hamamı. Ebe kadına sual.‎
‎ “Oğul Abdi, ölüler dirilür mi?”‎
Kızı sual.‎
‎ “Ayasofya kurbunda bir hallaca verdiler. Misbahı belinde, dükkanı zir-hane,”‎
der.‎
‎ “Canım, Ebe Hanım!”‎
Ebe:‎
‎ “Hele bir kerre bakayım,”‎
dedi. Mürekkebi sof ferace, kemik başlı hizran asa, ol semte varub ilk muhibbesine verdi.‎
‎ “Biz de istedik mi idi, oğlum!”‎
Seyr eden güğümbaşılıktan ekmek aldı.‎
‎ “Eli dedik, avuçla cevahir, ev ister. Kızlar Aydın Ağa’nın sarayı, odalığı andıran düz, ‎bekçi bile odalar. Müezzin Çelebi evi karanlıktır, gündüz mumla oturmalı, dağlara,taşlara ölüsü ‎çarşıda yıkanur. Ah, büyük kadın, dört ay evvel olsa! Rüstem Ağa evi , deriz; sonra İvaz ‎Çelebi aldı, sonra Derviş Hoca aldı. Şimdi dört aydır bu hallaç aldı. Mezadda gezdi, yattı. ‎Kelimatından üç,dört sahibin haber aldı, oğul. İbtida Rüstem, sonra Müezzinzade Hacı Çelebi ‎‎, sonra Derviş Hoca, oğul.”‎
‎ “Kadın, niçün ağlarsın?”‎
‎ “Üsküdarda olurum.”‎
‎ “Pek söyle, arkadan işitdirmezler.”‎
‎ “Dergehde şeyh değildim, şimdi öksüzüm!”‎
Biri de onlar gibi açdı elile,içeri,dükkanda bekler. Yüzün bile yumdu; sonra evine. Hasta.‎
‎ “Evvel dil, ağız verme, karınız gündüz de duysun,”‎
der, gider.‎
‎ “Abdi, başlankıçın yaptım; sandık amade. Akşam namazı sine,” “hay kara saplı bıçak ‎hamleye kan düşürme!”‎
Sultan Hanımı’nda Ebe:‎
‎ “Hin-i sehre dek gidemem, bre zalim adam. Eyi mi olacak? Sevdayı mehenklidir. Ahşama ‎dak ta’viz, ta’vik, sandıkla erhandır, deyü hallaca tahmil geldi. Tabirat-ı garibe ile ilaç nakli. ‎Hasta-ciğerim, kokum tiryaktır, kurdularbürüncekli. İki bardak balıklı ayazma, sulu manastır, ‎kalfa kapusu murad savmaktır. Ertesi, Üsküdar’da Eski Çamlıcadan yedi kozalak, yalnız ‎selviden, toprak alem dağından bir karış Koca Yemişi. Çubuğunu kocası kendi eline ‎kesmelidir. Abdi’yi duyrurmalıdır,”‎
der.‎
‎ Bi-vakt Ayasofya, Et Meydanı, Firuz Ağa,Acı Hamam, Asmalı Mescid,Dikilitaş, Sedefciler, ‎Irgat Pazarı,Keresteciler aşub Kadın Çeşmesi, Okcularbaşı,Eski Darphane, Simkeşhane önü, ‎Sultan Bayezid Hamamı, Kıymacılar Kol. Tabanı yassı yeniçeri ağası tuttular. Bulunmak kabil ‎değil.‎
‎ “Haseki Bostancısıyım,”‎
diye düştü.‎
‎ “Eve gönder!Tövbekar hanım villada ihtifa’acaiben. Garaib ademdir, kukladır.”‎
‎ Villada da acaib oynadılar. Zarafetle kaçdılar. Oyun tamam, bahşiş.‎
‎ “Bir dahi artık olmaz,”‎
mırıldandı.‎
‎ Anlattı: nakl-i macera. Eve geldi.‎
‎ “Yetmiş yaşımda, elime daire aldım da oynadım, duydun mu?”‎
‎ “ne zaman kavga olsa bunu söylersin.”‎
‎ Murad da ayrıldı, Abdi Ağa’ya vardı. Pederinden kalan, Abdi Çelebi’nin Mısır’dan fazladan ‎getirdiğiyle zam, bedesten, dolap. Evleri durur kirada idi.‎
‎ “Bir miktar akarat da kazan var,”‎
der. Baki ömürlerin itmam.‎


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.