![]() |
Oruç Ve Önemi -Ömrü Ramazan Olanın Ahireti Bayram Olur
Oruç ve Önemi -Ömrü Ramazan Olanın Ahireti Bayram Olur Bazılarımızı da boş buldu. Tabii ki, boş bulduklarını doldurur, nahoş bulduklarını hoş ederdi Ramazan. Ederdi etmesine de, o bazılarımız Ramazanın kendilerini doldurması için yüreklerini ona açmadı, Ramazanın müşfik kollarına kendilerini teslim etmedi, zihinlerini Ramazana yıkatmadı.:'( Yüreklerini açamayanların, belki de mazereti vardı. İçi çöp tenekesine dönmüş bir yüreğe, sultan "buyur" edilir miydi? Yürekler ki, deniz dibi gibi ne ararsan var. Envai çeşit dünyalıklar, eskimiş sevdalar, kırık dökük tutkular, örtülesi arzular, günahların damladığı yeri katran gibi karartan lekeleri? Yine de, açmalıydılar yüreklerini. Ayların sultanını konuk etmek için olmasa da, ona kirlenmiş yüreği temizletmek için açmalıydılar. Ramazanın müşfik kollarına kendilerini teslim etmeyenler, kim bilir, belki de kendilerini bulamadılar. Herkesi ve her şeyi arayınca bulmak için adresini, kartvizitini sakladılar da, kendilerini arayınca bulmak için titizlenmediler. O kadar kaybetmişlerdi ki kendilerini, bulmakta zorlandılar. Zihinlerini Ramazana yıkatmayanlar, akıllar oruç tutmaz zannederlerdi besbelli. Oysa ki, akıllar da tıpkı kalpler gibi, gözler ve kulaklar gibi, diller ve dudaklar gibi, eller ve ayaklar gibi oruç tutardı. Ama onlar, orucun mide işi olduğunu sandılar. Yüreklerini açanlar, Ramazan sultanının tüm haşmetiyle gelip kurulduğunu gördüler. Misafir 10 kısmetle gelir, birini yer 9'unu hane sahibine bırakırmış. Ramazan sultanı bin kısmetle geldi, hiçbirini yemeden hepsini bıraktı ve gitti. İşte bugün son gün. Onu sevmiştik. Adeta, cennetten gelen bir bâd-ı sâbâ, bir seher yeliydi. Yüreklerimizi okşadı ve geldiği yere döndü. Sanki, "Cennetten gelen cennete döner" der gibiydi. Değil mi ki, her şey aslına rücu eder. Adeta, "Ey insan, seni de sürgün olduğun cennete davet ediyorum" der gibiydi. Yine "Ey insan, ben her yıl, sürüldüğün cenneti unutmayasın diye geliyorum" der gibiydi. Yine "Şu yalan dünyadaki geçici bağlara, bahçelere, baharlara, çiçeklere, ormanlara, ırmaklara, çağlayanlara bakarken hissettiklerin, aslında ilk göz ağrın olan cennete olan özleminin bir uzantısıdır; ben işte bunu anlatmak, atan Âdem'den varis kalan o kokuyu sana hatırlatmak için buradayım" der gibiydi. İşte şimdi gidiyor. Sultan, el-veda diyor. Orucu sadece midesiyle değil de kalbiyle tutanlar, bu gidişe kalpten tepki versinler. Orucu tutan, tutup da bırakmak istemeyen her yüreğe, oruç getirdiği kısmeti bırakır da gider. Bu kısmet sultan hediyesidir. Bu kısmet, eğer kadir kıymeti bilinirse, bir yılı Ramazan kılmaya yeterlidir. Ramazan sadece bir ay olmaz, Ramazan her ay olur. Ramazan baharının etkisi, gönül güzünü, gönül kışını, gönül yazını bastırır. Tüm mevsimler kalbî bir bahara inkılap ederler. Her Ramazanı böyle yaşayanın, elbet ömrü Ramazan olur. Zaten Ramazanın tekrar tekrar gelişi, hayatın tümünü Ramazan kılmak içindir. Hicri takvimle yıldan yıla dönerek gelişi, zamanın tümünü kuşatmak içindir. Tıpkı, andan ana yeryüzünü kuşatan ezanlar ve namazlar gibi. Zamanı kuşatan Ramazan hayata dönüşür. Yani, hayat Ramazan olur. Ramazanın sebebi vahiydir, vahyin sebebi insan. Ramazan vahiy hürmetine inmiştir, vahiy insan hürmetine. Ramazan vahyin elbisesi, vahiy Ramazan elbisesini sırtına geçiren bedendir. Bu bedenin ruhu nedir derseniz, o insandır derim. Vahyin indiği gece bir ömre bedel gecedir (1000 ay: 83 yıl). Vahyin inmediği ömür bir geceye bedeldir, heba olmuş, harcanmış bir ömürdür. Bu durumda, Ramazanlaşmış bir ömrün neye bedel olduğunu sormaya gerek var mı? Elbette cennete bedeldir. Bayram, işte bunun bayramıdır. Bayram, yüreğin burnuna, cennetten bir kokunun hafifçe değmesidir. Bugünlerde meleklerin duası şu olsa gerektir: Ömrünüz Ramazan, âhiretiniz bayram olsun. Mustafa İSLAMOGLU – Vakit |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.