Ayaklarımızın Altı Kayarken
 

Ayaklarımızın altı kayarken
Ayaklarımızın altı kayarken

Türkiye’nin aydınları, çağdaşları, ilericileri, el ele vererek bayram ediyor: İslamî anlayış değişiyormuş, Avrupa’daki dinciler gündüz oruç tutuyor, akşam diskoteğe gidiyormuş. Hem içki içiyor, hem cuma namazı kılıyorlarmış... Avrupa’da on iki milyon Müslüman var, bunların üç bini radikal Müslüman, gerisi demokratik, laikmiş...
Alman devlet adamları da diyor ki: “Kahvedeki, meyhanedeki Müslümanları sevmiyoruz. İşsizlik ücreti alanlar bize yük oluyor. Hapishanelerde yirmi beş bin Türk yatıyor. Müslümanlar bizimle üniversitede, fabrikada, atölyede bütünleşmeli. Başka türlü olanlar bize uyum sağlayamaz!”
Bizim Türk profesör de (televizyonda) milyonlarca Müslüman’ın gözüne baka baka Türklerin Frankfurt’ta açtığı otuz barla, diskotekle, meyhaneyle övünüyor: “Müslümanlar çağa ayak uydurup demokratik ve laik oluyor”larmış... Neden Almanlarla bizimkiler birbirine zıt konuşuyor? Anlamak zor.
Afganistan’ın iç savaşlarını, fakirliğini, yanlış hareketlerini tasvip etmek mümkün değil. Fakat Afgan kadınlarının yüzünü, saçını açmakla Afganistan’ı kurtarmak iddiaları da gülünçtür.
Türkiye üniversitelerinde başörtülü öğrencilerin azalmasına sevinen aydınlarımız; imam hatiplerin orta kısmını kapatmakla övünen ilericilerimiz Türkiye’yi geri bıraktı.
Bu ilerici aydınlar, çağdaşlar, neden meyhanelerin aleyhinde hiç bulunmaz?
“Çalışmalıyız” derler, kahvelerdeki işsize iş bulmazlar. Özelleştirilen fabrikalar kapandı, işsiz sayısı daha fazla arttı. Hapishaneler doluyor, yakında yine af kanunu çıkabilir... Ateş düştüğü yeri yakar; aydınlar bunu havai fişek sanıyor.
Dindar hanımlar gazinolara gidip solistlere eşlik yapıyormuş, onları alkışlıyormuş, bağnazların sayısı iyice azalıyormuş; çağdaşlığa bakınız...
Acaba bu aydınların, ilimle, teknikle övündüklerini görmeyecek miyiz?
Gerici hiç değilim, ilericilerin de ilericiliğini beğenmiyorum. Bu ilericiler ne zaman gerici lafını bırakıp fabrikaya, atölyeye önem verecekler? Ne zaman bu devlet adamları, kapanan fabrikaları açacak; ihracatı ithalatın üzerine çıkaracak? Ne zaman yaylalar hayvanla, ovalar hasatla dolacak? Ne zaman kahveler boşalacak, işsizlik azalacak?
Kadınlar kapanır veya açılır, o başka... Kadınların açılmasını, içki tüketilmesini, plajı, barı, çağdaşlık sayan çağdaşlar, Avrupa’dan uzaklaştıkça uzaklaştılar, Türkiye’yi bugünkü duruma düşürdüler.
Amerika’nın en berbat filmleri Türkiye’ye gelir. Televizyonlar, gazeteler ve dergiler tarihimizden medeniyetimizden çok uzak, Avrupa’ya da yakın değil. Devlet adamlarının ekserisi ülkeyi, milleti ne hale düşürdüklerini görmemezlikten geliyor. Dindarları dinden uzaklaştırabilirsiniz; fakat onların bağlanacağı başka din yok. Anarşiyi ve terörü din haline getirenlerin sayısı artar. Camiler boşaldıkça meyhaneler ve kahveler dolar. Avrupa’nın maddi medeniyeti gençleri yeraltı dünyasına saldı. Maddi medeniyet felaket, maneviyat da törpülenirse felaketler birbirini takip eder. Türkiye geri kalmış ülkelerin değil, kalkınmış ülkelerin safında yer almalıdır. İlericiler bu gerçeği anlasa Türkiye de ilerleyecek!

Hekimoğlu İsmail