ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Genel Konular (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=324)
-   -   Ebedi Bir Gözyaşı Olmamak İçin (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=331979)

Prof. Dr. Sinsi 07-27-2012 01:36 PM

Ebedi Bir Gözyaşı Olmamak İçin
 



Ebedi Bir Gözyaşı Olmamak Için
.

*Haşir
İnsan unutandır, alışandır.
Hep aynı nefesleri alacağımızı sanırken birden duruverir kalbimiz.
Sonsuz sanırız dünyayı.
İşlerimiz bitmez biliriz.


...Yanılırız.

.


Sabah ezanları karanlık yönlerimizin üstüne bir ışık gibi düşer.
Pencerelerin, perdelerin ürperdiğini "gözlerimizle" görürüz.
Sokaklar uykudadır henüz.


Minareler birer birer uyanır ve uyandırır gecelerin bütün mahmurluğunu, gafletini, ülfetini...Sabahın lezzetini ilkin kulaklarımızla tadarız.

.


...Ve her ezan bir sûrdur.
Her sabah bir haşir.
...Uyanırız.
Gecenin içinden güneşi çıkarıp gönderen âlemlerin Rabbine secdeler boyu şükürler olsun.


Ne güneşe sözümüz geçer ne geceye…
Uykumuz bitmese… Kim uyandırır bizi O uyandırmasa!
.
Daralınca, şaşırınca, sevinince… ihtiyari/gayr-ı ihtiyari dilimizden dökülür ya Allahu Ekber.
Ne rahatlarız o an!



(aşkınız kim düşünün bakalım??)

Bir Büyük…
Devamlı Büyük…
Sonsuz Büyük…
Büyükler Büyüğü var ya…Ne gam!
.

Geceden büyüktür Allah.
Gündüzden büyüktür.
.
Dertlerin geceyi sende geçirmişse...
Ahlarını dizginleyememişsen...
Gözlerin hep pencerelerde, kapılarda bir dost beklemişse... Ağlama!
Her şeyden Büyük: "Ben hep yanındayım."diyor.
Duyuyor musun?
Acılarını O anlar. Pencerelerden odana Allahu Ekber sesleri dolar.İçine sonsuz müjdeler…Açlığını,açıklığını "açık et" yeter ki…
Geceyi dürüp büküp bir tarafa atan, yerine gündüzü seren, senin derdi/ne de çaredir.
Doktor O, ilaç O...
*****



...

Gün biter.
Şaşkın şaşkın, ufuklarda kaybolan güneşin izini ararız.
Güneş gibi batacağımızı düşünüp…
Gece gibi gündüz de çıkıp gitti elimizden!
Bir parça gündüz bile saklayamadık geceye.
Geriye ancak secdelerimiz kalır.
Nice emellerimiz yorgun savaşçılar gibi düşüp kaldılar bir yerlerde.
.
Bir kıyamet sûru gibidir akşam ezanları.
Korkularımızı örter gece.
Camilerde esrarlı ışıklar...
Şerefeler geceyi selamlar.
*****
.


*Lâ uhibbul âfilîn

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Gecenin sûru yatsı ezanları işlerin iyice sırtımızdan düştüğünde daha bir "dokunur."Gece gün tezgahında dokunduğumuzu da gecelerin koynuna düşerken mi daha iyi anlarız?

Her ezan bir uyanıştır.
Dünya her vakit uyanıktır. Ezan sesidir duyduğumuz her dem. Zamanlar birbirine devrolurken budur zaten olanlar. Onun mülkünde onun bestesinden gayrı ne olabilir ki…Cehaletin kulağı sağır olur.Ezanı kulağı, ezandan sızanı da ruhu duymaz.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Sûrdur, huzurdur, nurdur bütün ezanlar. Perişanlığımızı ezanların aynasında görüp başıboşluklarımızı düğmeleyeceğimiz anları duyurur."Rahat!"ı ve "Hazır ol!u iç içe namaz zamanlarını…"Kulağı olmak" yetmiyor elbet! Hasılı kulak kesilmek gerekiyor. Kul/ak gerekiyor.
C/an kulağı...Canan kulağı...
Zaten duymak istediğini duyarmış kulak.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Namazı müteakip!" kaydıyla kavilleşmelerin ayrı bir huzuru vardı. Birçok şeyle beraber, vatanda emn-ü eman içinde yaşadığımız hissi veren o muhteşem terkip hayatımızdan çekilmeye başladı. Namaza yakınlığıyla, ıraklığıyla belirlenmediği için manasızlaşan vakitlerde gelen çay davetleri tıkız, sohbetler kılçıklı… Ezan sesinin girmediği loş mekanlarda, gıybetin kokusu sinsice giriyor yenimizden, yakamızdan. Heraklit diyalektiğinin, o zamane yalakalığına teşne kurgusu, modern modunda yanıbaşımızda akan namaz ırmağından bizi sıyırıp alıyor; "değişim tanrıları" kuşatıyor sözlerimizi.

"Ben olmak" vakt içre özge bir vakte sahip olmaktır; onun biricik yolu da, zamanı aşma imkanı veren namazdır. "Huzurdayım" şuuruyla varılan secde; zamanın akışını değiştirmenin ezeli ve tek diyalektiğidir; geçmişin muhasebesi, geleceğin istikametini tayin fırsatıdır. "Devran havadisi" ilk tekbirle beraber sükûta erer, göğe doğru akan ırmak çağıldamaya başlar; "varoluş" işte bu, "ben olmak" işte bu, "olmak" işte bu. Namazsızlık, sele kapılan zavallı koyun ölüleri gibi, zamanın çılgınca akan ırmağında sürüklenmektir…

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Saatin sarkacı salınsa da ölmüşe kâr etmez…

Yüreğini saniyelere bağlayarak yavuklunun yolunu bekleyen genç, randevuyu kaçırmamak için duvardaki saatin karşısında mıhlanan işadamı, dünyayı yönetmek gafletine dalan büyük siyasetçi; "namazı müteakip" gibi iki dünyayı kucaklayan bir zaman ölçüsünden haberdar mısın? Değilsen; yolun ya harama uğrar, ya yolsuzluğa. Dünya hayatı, vuslat ile ayrılık arasında geçen vakit aralarını doldurmaktır.
"Dakik olmak!" incelikleri fark etmek demektir. Şimdilerde, pek çoğu "öyle de olur, böyle de olur" sadedindeki işlere saatinde katılmak gibi mekanik ve sıradan bir anlama bürünmüştür. Hayatı kadranda seyretmeye alışan, eni sonu zamaneye tabi olur… Canı tamuya direk olası Albız da, seccadeyi altımızdan kaydırmak için yoğun mesaidedir; bizi yârin mahallinden uzaklaştırmak için her dem başka bir bahane üretmededir.
Namazla yükseğe, en yükseğe çıkarak incelen ve dünyaya dönen kişidir dakik olan… Varlık karşısındaki dikkat, mirac yolcusunu alçaktan akan suyu yükseğe dökmek hünerine er geç vardıracaktır.


Yaşamak, "namazı müteakip" yaşamaktır; bakîsi hüsran.


alındı


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.