ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Genel Konular (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=324)
-   -   Bu Dünyada, Zalimin Ömrünün Gölgesi Kısadır (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=331103)

Prof. Dr. Sinsi 07-27-2012 04:02 PM

Bu Dünyada, Zalimin Ömrünün Gölgesi Kısadır
 



Bu dünyada, zalimin ömrünün gölgesi kısadır
"Zulüm devam etmez, fakat küfür devam edebilir." sözü büyüklerimizin ortaya koydukları bir kaidedir.

Bu sözün manasına yakın, Hazreti Ali'ye nispet edilen şöyle bir vecize de vardır: "Bu dünyada, zalimin ömrünün gölgesi kısadır." Yani, kendi ömrü değil, ömründen sonra sürecek gölgesi de kısa olur. Bin yıl sürecek şeyler on beş sene de sürmez.

Zulüm, tecavüz ve haksızlık demek. Günlük hayatta çeşit çeşit zulümlere şahit oluyoruz. Kâinatın hukukuna tecavüz de zulümdür, insanların hukukuna riayet etmemek de. En kötüsü de inanan insanlara inançlarından dolayı zulmetmek. Bir zümreyi, ideoloji, mezhep ya da meşrep farklılığından dolayı düşman belleyip onu mücadele edilecek bir tehlike olarak kabul etmek. Kabul etmekle kalmayıp nefsin ve şeytanın fısıltılarına kanıp yok etme adına mücadeleye başlamak. Bugün Suriye'de yaşanan tam da budur ve bu sebeple buna herkes "zulüm" diyor. Ama biliyoruz ki böyle durumlarda Allah mazlumlar namına zalimlerden intikam alır ve onları iflah etmez.

Burada iki durum söz konusu: Bir tarafta zalimin zulmü, diğer tarafta zulme, haksızlığa maruz kalan veya kalanlar. Zalim, zulmünün Arş'a kadar varmasından ve orada cevap bulmasından endişe etmelidir. Arş'ın sahibinin bu zulme dünyada ya da ahirette nasıl mukabele edeceğini düşünmeli, tir tir titremelidir. Mazlum da imtihanda olduğunu düşünmeli, kaderin o zalimin eliyle kendisine bir mesaj verdiğinin idrakinde olmalıdır. "Beşer zulmeder, kader adalet eder" kaidesini hiçbir zaman unutmamalıdır.

Dinlerinden, dinî düşüncelerinden, hizmet felsefelerinden ve mümince yaşamalarından ötürü zulme uğrayan kimseler imtihanda olduklarını hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalı ve mutlaka sabretmelidirler. Mazlumlardan bazıları, maruz kaldıkları psikolojinin tesiriyle, zalimin başına gelen en küçük bir belayı kendilerinden ötürü gelmiş bilirler. Hatta liyakatlerinin olup olmadığına bakmadan, maddeten ve manen zafer kazanmış havasına girerler. Zalimin kendilerinden dolayı tokat yediğini düşünürler. Böyle bir tavır çok çiğ ve enaniyet dolu bir tavırdır. Ve mazlumun yaman bir çelişkisi ve imtihanıdır.

Başına küçük bir bela gelen her mümin, zulüm gördüğü insanların başına hemen bir şey gelmesini beklememelidir. Zira Allah Halîm'dir. O, suçluların cezalarını hemen vermek gücüne sahip olduğu halde sonraya bırakır ve hep hilim ile muamele eder. Bu konuda, Müslümanların çektikleri eza ve cefaları gören Hazreti Ebû Bekir, Allah'ın Halîmliği karşısında çok defa: "Mâ ahlemeke yâ Rabbena! Ne kadar Halîmsin ey Rabb'imiz!" demiş ve hilm ü silm yolunda yürümüştür. Allah Halîmdir ve Rabbü'l-âlemin'dir. Mümin, ne kadar dayanıklı olduğunu, Allah için neye ne kadar dayanabileceğini, ızdıraba ne kadar tahammül edebileceğini göstermelidir. Çilelere katlanmalı, bu vesileyle imanına ve sadakatine dair rüşdünü ispat etmelidir. Bu, meselenin müminlere bakan yönüdür.

Zalim içinse bütün bütün affedilme hakkını kaybetme riski söz konusudur. Bazen zulüm Arş'a kadar yükselir, "Gayretullah"a dokunur. İş bu kerteye geldiğinde Cenab-ı Hak zalimi yakalar, derdest eder ve cezalandırır. Bu durumda zalime Allah'ın azabının dokunması hak olur. Kur'an bize konuyla alakalı şunları söyler: "Halkı zalim olan ülkeleri Rabb'inin cezasıyla çarpması işte böyle olur! Şüphesiz ki O'nun azapla çarpması pek acı, pek çetindir!" (Hûd Suresi,11/102) Aynı konuya işaret eden bir hadis-i şerifte de Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah zalime (zulmünden döner diye) imkân, fırsat ve mühlet verir. Çünkü Allah âlemlerin Rabbi ve Erhamü'r-râhimîndir. Bütün bunlara rağmen zalim zulmünden dönmez ise bir kez daha fırsat verir. Fakat bir de yakaladı mı artık onu iflah etmez ve onun canını çıkarır." Allah Resûlü, bu beyanın sonunda da Hûd Sûresi'nde geçen yukarıdaki ayeti okumuştur.

Nitekim müminler olarak pek çoğumuz Cenab-ı Hakk'ın zulmedenlere bu dünyada verdiği cezalara bizzat şahit olmuşuzdur. Çok defa görmüşüzdür ki, Allah, zalimlerin çevirdikleri dolabı getirip kendi başlarına çevirmektedir. (Bkz.: Feth, 48/6; Fâtır, 35/43) O halde bu konuda mümine düşen, sabırla beklemektir. Her şeyi gören ve bilen Rabb'imiz Müheymin'dir. O, her şeyi bilip etrafımızdaki her hadiseyi tedbir edendir. Eğer bir şey çekiyorsak, çekilen şeyleri, çektirenlerin kimler olduklarını ve onların durumlarını da Allah görmektedir. Öyle ise "Doğacaktır bize vaat ettiği günler Hakk'ın, kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın." (M. Akif) deyip teslimiyet içinde beklemeye devam etmeliyiz.

Açıklama ve özür: Gecen haftaki yazıda Sızıntı dergimizin internet uygulamasını eleştirmiştim. Ama gördüm ki hata Sızıntı'da değil, bende.. Bazen insanın basireti bağlanır ya aynen öyle bir durum oldu. Hata varsa bile -ki yok- ilgilisine söyleyebilecekken buradan duyurmam hiç hoş olmadı. Gerek bazı okurlar, gerekse Sızıntı'yı her ay bize hazırlayan -başta Ali Osman Dönmez hocam olmak üzere- değerli dostlar haklı sitemlerde bulundular. Evet haklıydılar; konu Sızıntı olunca akan sular durur. O bizim gözümüzün nuru. Bizim mevsimin ilk turfanda meyvesi. Onu üzmek haddimiz değil. Bu yüzden hem Sızıntı dergisindeki dostlardan hem sizden özür ve helallik diliyorum.

Süleyman Sargın


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.