![]() |
Dinin İki Kanadı Tevhid Ve Adalet
Dinin iki kanadı Tevhid ve adalet Dinin iki kanadı: Tevhid ve adalet İnsan, ebedi mutluluk menziline iki kanatla uçar: Bunlar, tevhid ve adalet kanatlarıdır. Tevhid kanadı, insandan Allah’a uzanır ve insan-Hâlık ilişkisini temsil eder. Adalet kanadı, insandan insana uzanır ve insan-mahlûk ilişkisini temsil eder. Tevhid ve adalet arasında kopmaz bir bağ vardır. Bu, tıpkı iman ile salih amel arasındaki bağ gibidir. Tevhid, mü’mince duruşun akidedeki karşılığıdır. Adalet, mü’mince duruşun ameldeki karşılığıdır. Şöyle de diyebiliriz: Tevhid akidede adalet, adalet muamelede tevhid, tevhid imanın mihveri, adalet amelin mihveri, tevhid imanın istikameti, adalet davranışın istikametidir. ‘Adl, “eşitlik, eşdeğerlilik” manasına gelir. ‘Adl, “bir şeyin bir başka şeye eşit ve eşdeğer olma halini” ifade eder. İki kefesinde eşit ağırlıkta yük olan heybeye‘adlânidenir. Kelim Kur’an’da bu anlamıyla yer alır: “Ondan masiyetine eşdeğer bir karşılık kabul edilmeyecektir.” (2:123). Âyette geçen ‘adlun, “fidye” adı verilen “eşdeğer karşılık”tır. El-Mu’âdele, “müsavat, eşitlik” demektir. Cevvun mu’tedilun, “sıcak ve soğukluktan uzan olan dengeli hava” manasına gelir. Adalet, tasavvurda bir şeyin en doğru ve müstakim haline denir. Sırat-ı müstakim diye, sağından veya solundan, yoldan çıkmaya izin vermeyen muhafazalı yola denir. Adalet, hak ettiğinden eksiğini dışladığı gibi, fazlasını da dışlar. Dilde adalet’in zıddı cevr’dir. Cevr, “hakkaniyetten sapma, haksızlık etme”dir. Zannedildiği gibi zulm, adalet’in zıddı değil hikmet’in zıddıdır. Fakat tarihsel süreç içinde zulm ile adalet, birbirinin zıddı makamında kullanılmış ve öyle kabul görmüştür. “Yargı” anlamındaki hukm’den hikmet (tam isabetli hüküm), “hakka kastetmek” anlamındaki kasd ile dilde kökteş manada zıt olan kıst, “yarı” anlamındaki nısf’tan insaf, “ölçü, tartı” anlamındaki vezn’den mizan, “denk, satıh, yüzey” anlamındaki seviy’den tesviye, hak ve istikame adaletin yakın anlamlılarıdır. Fakat bunların hiçbiri adalet ile eşanlamlı değildir. Mesela adlile kıst arasında fark vardır. Adalet iyiye ve kötüye, iyiliğe ve kötülüğe hak ettiği karşılığı vermektir. Kıst ise kötüye hak ettiği karşılığı verirken, iyiliği niyet, emek, liyakat ve ehliyetine göre kat kat fazlasıyla ödüllendirmektir. Eflatun’a göre adaletin esası liyakat ve uyumdur. Herkese layık olduğu verilince adalet tahakkuk eder. İbn Sina’ya göre adalet, nefsin istedikleri ve istemedikleri arasında kurduğu dengedir. Adalet hilkatin temelidir Adalet fıtridir, zira fıtrat adildir. Kur’an, Allah’ın insana bahşettiği özelliklerden birinin de “dengeli bir tabiat” olduğunu ifade eder: fe‘adelek: “… Ve O sana dengeli bir tabiat verdi.” (82:7). İnsana yaratılıştan bahşedilen maddi varlık - manevi varlık dengesi buna örnektir. İnsan ne sadece madde, ne de sadece manadır. Ruhunu ihmal edip sadece cesedine yatırım yaptığında da, cesedini ihmal edip sadece ruhuna yatırım yaptığında da dengeyi bozmuş olur. İnsandaki duygu-düşünce dengesi de adaletin fıtri olduğunun delilidir. Bu denge kaçtığında insan ‘hasta’ olarak nitelenmeyi hak eder. Aklın denetimi altına alınamayan duygu selinin insanı nerelere sürükleyeceği belli olmaz. Akıl duygu selini kontrol eden bir set gibidir. Doğru yönlendirildiğinde o sel bir felaket olmaktan çıkıp, enerji üretiminde kullanılan bir sermaye olur. Duygusuz akıl da susuz elektrik tribünleri gibidir. Hücreden organa, insanı oluşturan tüm unsurların bir sınırı olması, adaletin fıtri oluşunun delilidir. Mesela gözün görme sınırı, gözün dengesidir. O sınırın altında gören göz, gözlük vs. gibi araçlarla takviye edilir. Nadir de olsa o sınırın üzerinde gören gözler de vardır. Fakat bu her zaman nimet midir? Tartışılır. Gözümüzün görme eşiği mikrobiyolojik varlıkları görecek kadar yüksek olduğunu farz edelim. Herhalde o zaman, içimiz ata ata yemek yiyemezdik. Zira yemeğin içindeki mikrobiyolojik canlıları görüyor olurduk. Aynı şey kulak için de geçerlidir. Kulağın alt ve üst işitme eşiği vardır. Bu işitme dengesidir. Eğer alt eşik olmamış olsa, asla uyuyamazdık. Zira başımızı yastığa koyduğumuzda, elektronların atom çekirdeği etrafındaki dönüş seslerini duyardık, çıldırırdık. Eğer üst eşik olmamış olsa, yeryüzünün dönüş sesini duyardık, çıldırırdık. Hastalıkların birçoğu, insan fıtratındaki bu dengenin kaybolması sonucu oluşur. Kan şekerinin dengede tutulması sıhhat göstergesidir. Eğer kan şekeri üst ve alt eşikleri aşarsa, fıtratına yerleştirilen adalet kantarının topuzu kaçmış demektir. Bu hastalıktır. Aynı şey kan basıncı, vücut sıcaklığı, kolesterol vb. gibi hususlar için de geçerlidir. Bütün bunların adil bir ölçüsü vardır. İnsan bedenine yaratılıştan yerleştirilen o ölçü kaçtığında, hastalıklar zuhur eder veya hastalıklar zuhur ettiğinde o ölçü kaçar. Her halükarda insan bedeni, sahibini “dengem bozuldu” diye uyarır. Fıtrattaki adalet sadece insan için değil, kâinat ve eşya için de geçerlidir. Kâinat denge üzerinde durmaktadır. Gezegenler, yıldızlar, galaksiler ve bütün bir evren cazibe (çekim) ve dâfia (merkezkaç) kuvvetleri arasındaki denge sayesinde düzenli hareket etmektedir. Denge kanunu sadece kubbe için değil habbe için de geçerlidir. Atom çekirdeğiyle elektron arasındaki rabıta ve mesafe adaletin timsalidir. Bu denge bozulduğunda füzyon oluşur, madde çöker ve kimliğini kaybeder. Ahlakta adalet, hilkatle uyumlu davranış sergilemektir. Hilkat adalet üzeredir. Cömertlik israf ve cimrilik arasındaki denge noktasıdır (17:29). İffet sefihlik ve ruhbanlığın arasındaki denge noktasıdır. “Sorumluluk şuuru” anlamına gelen takva, bilinçteki kantarı ifade eder. Bu kantarın topuzunu kaçıranlara, Allah Rasulü’nün müdahale ettiğini görüyoruz. Osman b. Maz’un’un evinde toplanan bir gurup sahabi, hayatın normal akışının dışına çıkarak zahitçe bir hayat yaşamak istemeleri üzerine, Rasulullah onları uyarmış ve “Ben sizin için güzel bir örnek değil miyim?” diye azarlamıştı. İlimde adalet, cehalet ve tekebbür arasında dengedir. Cehalet Firavunlaştırır, ilimde tekebbür Bel’amlaştırır. Kişi hem işinin ilmini bilir hem de haddini bilirse, Firavun’un yaptığını değil Firavun’un sihirbazlarının yaptığını yapar ve hakikate teslim olur. Mustafa İslamoğlu |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.