![]() |
Girit
Girit Tarihi - Girit Cografyası Hakkında - Girit Kültürü Hakkında - Girit Sanat Hakkında - Girit Edebiyatı Hakkında
GİRİT, Doğu Akdeniz'de Ege denizi'nin G. sınırını belirleyen yunan adası; 8 331 km2; 450 000 nüf. Başlıca kenti Kandiye. COĞRAFYA Dağlık (Psllorltis ya da ida ve Lefka Ori' de 2 500 m'ye yaklaşır) bir ada olan Girit, yakın geçmişteki sismotektonlk olaylarıyla (olayların gelişme çizgisi kıyı profillerinden açıkja anlaşılabilir), ovalarının parçalanmış ve dağ yamaçlarının keskin olmasıyla, Ege ada yayı içinde önemli bir yer tutar. Akdeniz iklimi, bu İklim tipine özgü bitki topluluklarının adada tutunmasını kolaylaştırır ve dağ katında don olayının etkisini azaltır; daha yağışlı kuzey yamacıyla, yer yer kurak güney yamacı arasında biyocoğrafya açısından büyük çelişkiler vardır; adanın 265 km boyunca uzanması, sürekli yağmur alan batı kesimiyle, zaman zaman su sıkıntısı çeken doğu kesimi arasındaki farklılıkları artırmaktadır. Geleneksel tarımın (tahıllar ve zeytinlikler) ve koyunla keçi yetiştiriciliğinin gerilemesi, ada geleneklerinin korunmasında temel rol oynayan klreçtaşlı dağların terk edilmesini hızlandırmıştır. Bu değer yitimi kuru zeytinliklere yayılmış ve kırsal kesimden göç Atina'ya ve sanayileşmiş Avrupa'ya yönelmiştir. Etkinlikler, yeni alüvyonlarla örtülü ovalarda, neojen tortullu tepelerde ve dağlar arasındaki ender havzalarda (Lasithi) yoğunlaşmış ve belli dallarda özelleşmiştir: Kandiye yakınlarında kuru üzüm, sulu tarımla turfanda sebze ve meyve (Malia, Mesara), kış domatesi (ie-rapetra), turunçgiller (Hanya), şaraplık üzüm (Kastellion), Yunanistan ve Avrupa'yla kurulan modern bağlantılar (feribot, uçak) sayesinde (bu ulaşım yolları turizmin gelişmesini de kolaylaştırdı) ele geçirilen pazarların isteklerine yanıt veren ürünlerin yetiştirilmesi. 1961'de doruk noktasına ulaşan nüfus daha sonra yavaş yavaş azalmış ve nüfusta yeni bir dağılım ortaya çıkmıştır: kırsal kesimin tenhalaşmasına karşılık Ege denizi kıyısındaki kentlerin kalabalıklaşması. Rethymnon ve Hanya'da, kamu bütçesinden karşılanan etkinlikler (üniversite, hava-deniz üssü) nüfustaki azalmayı ödeyememektedir Yönetimsel merkez, başlıca liman, küçük sanayi merkezi ve bir turizm kavşağı olan Kandiye, bütün adayı etkileyen, küçük, gerçek bir bölgesel merkezdir. Ama Girit, ancak, birbiriyle iyi kaynaşmamış küçük bölümlerden oluştuğu ve Yunanistan'dan iyice kopuk olduğu dönemde kasabalar ağı gücünü yitirince gelişebllmiştir. TARİH Girit'in Eskiçağ dönemi hakkındaki bilgiler henüz yeterli düzeyde değildir, bunun nedeni girit yazı sisteminin uzun süre çözülememiş olmasıdır. Ventris ile Chadvvlck'ln 1952-53 arası gerçekleştirdikleri çalışmalar, arkaik bir yunan diline çevrilmiş olan en yeni alfabenin (çlzgisel B, İ.Û. XV-XIII. yy.) okunmasını sağlarken, çizgisel A'nın ve ilkel Ideogramların sırrı çözülememiştir. Mısır ve doğu metinlerinin ise Giritliler'e ilişkin belirsiz anıştırmalardan başka bir katkısı olmamıştır. Girit üzerine edinilen bilgiler 1900'de Evans ile başlayan (Knossos), ingiliz, fransız (Malia) italyan, amerikan ve yunan heyetleriyle devam eden arkeoloji kazılarına dayanır. Girit'te ilk İnsan Yontmataş döneminde ortaya çıktı. Adaya biri VII. binyıl'da, öbürü İ.Ö. 4500'e doğru olmak üzere iki büyük göç hareketi oldu. Bu tarihöncesi uygarlığı, III. blnyıl içinde (2600'e doğr), Bakır çağının başlarında, kesin bir gelişme dönemine girdi. III. binyıiın sonlarına doğru orta minos' denilen dönemin başlangıcında, kyklades asıllı kavimler yok olurken adada parlak bir uygarlık doğdu. Ada nüfusu o dönemde bile oturmuş bir yapıya sahipti; tholoi'riın varlığı yerel bir aristokrasinin olduğunu kanıtlar. Girit komşu adalara göre daha elverişli koşullara sahip olduğundan gelişmesi de hızlı olmuştur. Aynı anda hem Mısır hem Mezopotamya uygarlıklarından etkilenebilecek bir konumdaydı; ormanları, otlakları vardı ve tarıma elverişli toprakları nispeten kalabalık bir nüfusu besleyecek kadar genişti. Bu elverişli koşullardan, önce zengin topraklara sahip Orta Girit (Knossos Phaistos) yararlandı. II. binyıl'ın başlarında büyük saraylar yapıldı ve kentler gelişti. İ.Ö. 1700'e doğru depremler bu yapıları yıktı, hemen ardından bunu Minos döneminin son evresinde ortaya çıkan. (İ.Û. XVII-XIV. yy. başı) yeni bir gelişme izledi. Girit denizcilik gücü ve uygarlığı, işte o zaman bütün gücüyle yayılmaya başladı. Yunan mitolojisi, bu evreyi adaletin amansız uygulayıcısı korkunç kral Minos* efsanesiyle yaşatır Knossos'un üstünlüğü kesindi, ama hükümdarlarının adanın birliğini gerçekten sağladıkları söylenemezdi. Bununla birlikte Girit donanması Akdeniz'e egemendi, bu durum Girit ticaretine, komşu ülkelerin (Mısır, Suriye, Uga-ri) yanı sıra, Sicilya ve Lipani adaları gibi oldukça uzak yerlerde de etkinlikte bulunma, hatta kendini kabul ettirme olanağını sağlıyordu. Bu ticari ilişkiler, en azından Ege bölgesinin bazı yerlerinde bir tür met-buluğa eşlik ettiğinden Girit deniz egemenliğinin varlığı kesin gibidir. Girit'in kudreti ve refahı, transit ticarete, dışarıdan gelen malların yeniden dışa gönderilmesine dayalı ticari yapıya ya da ihracata dayalıydı. Kısa bir süre sonra İlk sırayı alan İhracatı, tarım (gelişmiş bir hayvancılık, yetersiz bir tahıl üretiminin yanı sıra bağlar ve zeytinlikler) ve büyük bir beceriyi yansıtan el zanaatları (seramik, erguvan renginde kumaşlar, bronz eşyalar ve kuyumculuk) besliyordu. Saraylardakl büyük kilerlere karşılık bu gibi yerlerin özel konutlarda çok küçük olmasından ya da hiç bulunmamasından bu iktisadi durumun nimetlerinden hükümdarların yararlandığı anlaşılmaktadır. Girit, sanat yapıtlarında da kendini gösterir. Konfor ve sağlık kaygısı, büyük mimari yapılara yansımıştır. Doğacı anlayışa dayalı dini ayinler tapınaklardan çok kutsal yerlerde toprağın verimliliğini yüceltmek amacıyla yapılırdı ve spor oyunlarında da önemli bir yere sahipti. Giritliler ve Hellenler arasındaki ilişkiler, hiç kuşkusuz Akhalar'ın Yunanistan'a yerleşmesiyle başladı, ama bu ilişkilerin niteliği hâlâ bilinmemektedir. Mykenai dönemi Akha-larinın Glritlller'den gemicilik sanatını öğrendikleri ve İ.Û. XV. yy.'dan başlayarak adanın en azından bir bölümüne egemen oldukları kesindir. Bunlar adaya at ve savaş arabasını getirmişler; geçit töreni silahlarının yerini de daha etkili donanımlar almıştır. Knossos sarayı çevresinde bir imparatorluk kuruldu. Ama Knossos sarayı, İ.Û. 1375'e doğru, bir dizi yeni felaket sonucunda bir kez daha yıkıldı. Bunun üzerine başlayan gerileme dönemi, İ.Û. XI. yy.'da kısa sürede tüm adayı kaplayan dor istilasının başladığı bir sırada hızlandı. Uzağında olmasına karşın artık yunan dünyasının bir parçası haline gelen Girit, klasik çağda, dengesine kavuşmuş bir arkaizmin koruyucusu görünümündeydi; adadaki birçok sitede ortak yemek yeme ve yaşlı âşıkların denetimi altında sevgili-lerince beklenen delikanlıların toplu eğitim görmeleri geleneği korundu; bireylerin statüsü de eski toplumsal yapıların devam ettiğini gösterir nitelikteydi (Gortyne yasası). Tüm haklara sahip yurttaşlar, medeni halin güvencesi olan hetaireia'larda toplanmışlardı. Hetaireia'lardan sonra, bir alt statüde olan apetairoi'er vardı; bunlar, yabancılar, azat edilmiş köleler, bir yurttaşla bir kölenin beraberliğinden olan erkek çocuklar, mirastan mahrumiyetle cezalandırılmış eski hetaireia'lardı. Daha sonra klaros'a (Meros'un Dorlar'daki karşılığı) bağlı sertler, son olarak da "satın alınan köleler", savaş esirleri ya da korsanların ellerine düşenler gelirdi. İ.Û. IV. yy.'da daha sonra da hellenistik dönemde, kentlerin kanlı savaşlarla birbirine girdiği (Lyttos savaşı) ada, paralı askerler için büyük bir pazara dönüştü: krallar, ittifak antlaşmalarıyla kendilerine deneyimli, pusu kurma, ok atma ve hançer kullanma konularında usta askerler sağlamaya başladılar. Rodos'un gerilemesinin denizde yol açtığı karışıklık, Giritliler'e, askeri etkinliklerine korsanlığı da eklemeleri imkânını sağladı. Romalılar'la çatıştılar; Roma, çetin seferlerden sonra İ.Û 67'de adayı ele geçirdi. O tarihten başlayarak Girit, tek bir yönetim bölgesi olarak Sirenayka'ya bağlandı ve Roma imparatorluğu'nun öteki doğu eyaletleriyle aynı kaderi paylaştı. İ.S. 395'te imparatorluğun bölünmesi, adanın Doğu Roma imparatorluğu'nda-ki merkezi durumunu güçlendirdi. Ege denizi'nln kilit noktası durumundaki Girit' in stratejik rolü, VII. yy.'daki müslüman fe-tihlerlyle arttı. Bizans'ın başlıca İleri karakollarından biri durumuna gelen Girit'i 827-828'de fetheden müslümanlar Doğu Akdeniz'de deniz üstünlüğünü ele geçirdiler. Yeni işgalciler tahkim edilmiş güçlü bir üs olan Hendek (Venedikliler Kandiye derlerdi) kentini kurdular, deniz trafiğini engellediler ve Bizans kıyılarını rahat bırakmadılar Bizanslılar, birçok başarısız girişimden sonra, ancak 960-961'de Nikep-horos Phokas zamanında hem adayı hem de deniz üstünlüğünü ele geçirdiler. Bizans imparatorluğu'nun IV. Haçlı seferine katılan "Latinler" tarafından ele geçirilmesiyle (1204) Girit, Bonifaclo del Monferrato'nun payına düştü, o da hemen adayı Venedlkliler'e sattı. Birçok halk ayaklanmasına karşın Venedlkliler'ce güçlü bir şekilde tahkim edilen ve örgütlenen Girit, hem ticari hem askeri bakımdan büyük Doğu Venedik imparatorluğu'nun en önemli parçası oldu. XIII. yy. sonunda bir ara Bizans tarafından yeniden fethedilme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Venedikliler, Anjoulular'ın müdahalesiyle kurtuldular. Doğu Akdeniz'de egemenlik kuran ve Girit'e zaman zaman akın düzenleyen (1469, 1538, 1567) Türkler, 1645'te başlattıkları bir sefer sonunda, 1669'da adayı zapt ettiler. (-> GİRİT SEFERİ.) Venediklilerin adadaki son tutunma noktaları da 1715'te düştü. Hıristiyan halka Venedlkliler'e göre daha geniş haklar tanıyan Türk-ler'in yönetiminde ada 150 yıl süren bir huzur dönemi yaşadı. XIX. yy.'da Osmanlı imparatorluğu'nun hıristiyan halkları arasında baş gösteren ulusçuluk akımları Girit'i de etkiledi. 1821'de Mora'da başlayan ayaklanma kısa süre sonra Girit'e sıçradı. Girit'te düzeni kurmakla görevlendirilen Mısır valisi Mehmet AH Paşa, ayaklanmayı bastırmayı başardı. Bağımsız Yunanistan krallığı nın statüsü saptanırken Girit' in Yunanistan'a bırakılmaması üzerine ada Rumlar'ı yeniden ayaklandılar (1830). Osmanlı devletinin Girit valiliğini de kendisine verdiği Mehmet Ali Paşa, adada düzeni yeniden kurdu (1831). Londra antlaşması'ndan (1840) sonra Mehmet Ali Pa-şa'nın kuvvetleri Mısır'dan ayrılınca başlayan ayaklanma (1841) kolayca bastırıldı. Girit hıristiyanları 1866'da padişaha bir dilekçe vererek bazı ıslahat İsteklerinde bulundular. isteklerinin kısmen reddedilmesi üzerine de Hacı Mihal'ln önderliğinde ayaklandılar ve Glrit'in Yunanistan'a katıldığını Dan ettiler. Babıâli, bir yandan ayak-j lanmayı kuvvet kullanarak bastırmaya koyulurken, bir yandan da Avrupa devletleri nezdinde siyasi girişimlerde bulundu. Girit valisi ismail Paşa ve onun yerine olağanüstü yetkilerle adaya gönderilen eski Girit valilerinden Mustafa Naili Paşa, İsyanın yatıştirılmasında başarılı olamadılar. Bunun üzerine Girit'e gönderilen serda-rıekrem Ömer Paşa'nın başarılı askeri harekâtı sürerken Rusya, Fransa, italya ve Prusya, Babıâli'ye ortak bir nota vererek Girit'e uluslararası bir komisyon gönderilmesini istediler. Bu öneriyi reddeden osmanlı hükümeti, öngörülen ıslahatı kendisi yapmaya karar verdi ve bu amaçla sadrazam Ali Paşa'yı Girit'e gönderdi. Âli Paşa hazırladığı nizamname ile Girit'e yeni bir yönetim biçimi getirdi ve büyük devletlerin adadan el çekmesini sağladı (ıGirit* nizamnamesi, 1868). Girit nizamnamesinin ada hırlstiyanlarına tanıdığı haklar 1878'dekl bir ayaklanmanın ardından daha da genişletildi (Haiepa" misakı). Girit sorunu, 1897'de yeniden alevlendi. Yunanistan'ın kışkırtmasıyla adada çetelerin etkinlikleri arttı. Bu arada Yunanistan Girit'e 1 500 kişilik bir askeri kuvvet çıkardı. Osmanlı devletinin siyasi girişimleri sonucunda büyük devletler Yunanistan'a bir nota vererek Girit'teki kuvvetlerini geri çekmesini istediler ve adayı abluka altına aldılar. Ancak Yunanlılar Glrit'l boşaltmadıkları gibi Tesalya sınırında çete faaliyetlerini artırdılar. Bu durum karşısında Osmanlı devleti Yunanistan'a savaş ilan etti. Yunanlılar'ı Dömeke'de yenen türk kuvvetleri Atina'ya doğru İlerlerken batılı devletlerin araya girmesiyle ateşkes imzalandı. Girit'te ingiltere, Fransa, italya ve Rusya'nın himayesinde özerk bir yönetim kurularak Yunanistan kralının oğlu Ge-orgios, olağanüstü komiser sıfatıyla bu yönetimin başına getirildi. Bundan sonra Girit, resmen, osmanlı egemenliğinde bir "eyalet-i mümtaze" statüsünde ve adı geçen dört devletin askeri işgali altında yönetildi. ikinci meşrutiyetin (1908) ardından Girit meclisi, adanın Yunanistan'a katıldığını ilan etti. Bu oldubittiyi şiddetle protesto eden Osmanlı devleti, Girit'in Yunanistan'a İlhakını, ancak Balkan savaşindakl yenilgisinden sonra, Londra ve Bükreş antlaşmaları ile kabul etti (1913). EDEBİYAT Girit'in alınması için sürdürülen savaşlar, adanın osmanlı yönetimine geçmesi, saldırılara karşı korunması, İç ayaklanmalar gibi olaylar özellikle ordu şairlerinin, pek çok destanına konu oldu. Bu şairler arasında Âşık, Seyyahı, Yamak, Kul Mus-lu, Memloğlu, Şahin, Mecnun, Üsküdari, Keşfi, Selimi, İbrahim, Tasbaz vb. yer alır. Uzun yıllar sürdürülen savaşlar, verilen şehitler, Dell Hüseyin Paşa, Tahir Paşa, Mustafa Paşa vd.'nin kahramanlıkları, Ritime, Ritomnik, Kandiye cenkleri, askerin yurt özlemi, onları bekleyenlerin duyguları vb., destanların içeriğini oluşturur. Tanzimat döneminde Ziya Paşa'nın Zafername'si ise 1866 ayaklanmasının ardından adaya giden ÂH Paşa'nın politikasını kıyasıya eleştiren bir yergi yapıtıdır. ARKEOLOJİ VE SANAT Daha Yontmataş çağında ve daha çok Yenltaş çağında (zengin ama fazla tanınmamış) İşgal edilmiş olan Girit, Bronz çağında Minos uygarlığının (-> MİNOS sanatı) merkezi olmuştur. Sarayların düşüşünü izleyen karanlık dönemin ardından, Girit sanatı, İ.Ö. VIII. yy.'dan VII, yy.'ın sonuna kadar süren parlak bir rönesans hareketi yaşadı. Nüfus iç kesimlere doğru çekilmiş olduğundan, o zamanların yaratı merkezleri -Knossos dışında- değişikti (Praisos, Gortyne, Prinlas). Doğu etkilerine (ida kalkanları) çok daha açık adada karmaşık taş heykelciliğinin geliştiği görülür (Auxerre'li kadın, Prlnias tanrıçaları). Yeni sphyreiaton (daha sonra ahşap bir iskeleti saran çekiçle dövme bronz) tekniğini kullanan (Dreros'un Üçlü'sü, Kandiye müzesi) bronzcular atölyelerinde kalıplar, çıkartma plakalar döktüler, tüm yunan dünyasına süslü silahlar verdiler. İ.Ö. VI. yy.'da Girit sanatı duraklama dönemine girdi. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.