![]() |
Osmanlılarda Savaş Teknolojisi
osmanlıların savaş teknolojisi nasıldır - ateşli silahlar kullanımı - top tüfek barut kullanımı
Atesli Silahlar, Top, Tüfek ve Barut Osmanlıların atesli silahları ilk kullandıkları tarih tam olarak bilinmemektedir. Ancak bu teknolojiyi Avrupa’dan erken tarihlerde almıslar ve kullanmıslardır. 14. yüzyılda atesli silahlarla ilgili yenilikleri Avrupa devletlerinden öğrenen Sırpların bu silahların Osmanlılara girisinde önemli rol oynadıkları bilinmektedir. Yine bu dönemlerde, Osmanlıların Batı’dan silah satın almaya basladıklarını gösteren vesikalar da bulunmaktadır. Osmanlılarda 15. ve 16. yüzyıllarda, silah ve özellikle top teknolojisi oldukça gelismis düzeydeydi. Osmanlılar, 14. yüzyıl sonlarına doğru ordularında top kullanmıslar8 ve 1450- 1550 yılları arasında da, gerek teknolojik yeterlilik gerekse kullanım yeteneği açısından dünyadaki en iyi topçuluk sistemine sahip olmuslardır. Osmanlı ordusunda top ilk kez, 1386’da Karamanoğulları ile yapılan savasta, daha sonra da 1389’da Birinci Kosova Savası’nda kullanıldı. Tahrip güçleri zayıf olan bu toplar daha sonra teknik olarak oldukça gelistirilebilmis ve 1439’larda kale dövebilecek ve yıkabilecek, 1444’lerde ise gemi batırabilecek düzeye erismislerdir. Fatih Sultan Mehmed, Đstanbul’un fethi için topa büyük önem vermis ve yerli ve yabancı uzmanlardan yararlanmıs, hatta bizzat kendisi balistikçi gibi çalısarak topçuluğun gelismesine katkılarda bulunmustur. Fatih, Đstanbul’u fethetmek için güçlü topların gerektiğini anlamıs ve bu amaçla Edirne’de dökümhâneler kurdurtmustur. Bu dökümhânelerde Saruca Usta, Müslihiddin Usta, Macar asıllı Urban ve Cenevizli Donar gibi topçuluk alanında uzman kisiler çalısmıslardır. Fatih döneminde topların hem çapı hem de tahrip gücü arttırılmıs ve barut üretme metodları gelistirilmistir. Zira iri güllelerin uzak mesafelere atılması, gülle ve namlu problemlerinin yanısıra sıkıstırılmıs barutun çok kısa sürede alev almasıyla mümkündü. Topun tahrip gücü 15. yüzyılın ikinci yarısı boyunca gelistirilmis, bu sayede top 16. yüzyılın baslarında Osmanlı Devleti’nin askeri genislemesinin en önemli unsurlarından biri haline gelmis ve 1522’de Rodos’un alınmasında, 1526’da Mohaç Meydan Muharebesi’nde Osmanlı topçu atesi galibiyeti belirleyen temel etken olmustur. 16. yüzyılın ilk yarılarında Avrupa topçuluğundan daha etkin olan Osmanlı topçuluğu 17. yüzyıl boyunca gerilemis ve 18. yüzyılın ikinci yarısında açık bir düsüs yasamıstır. 18. yüzyılın sonlarında ise yeni düzenlemelere gidilmistir. Osmanlının en büyük top dökümhânesi Galata suru dısında Kılıç Ali Pasa Camii yakınında, simdi Tophane denilen yerdeydi. Bu dökümhâne Fatih tarafından yaptırılmıs ve II. Bayezid tarafından tamamlanmıstır. Kanuni zamanında ise Tophane binası yıktırılmıs ve daha büyük ölçüde yeniden insa edilmistir. Osmanlı Devleti’nin en büyük top döküm yeri Tophane olmakla beraber ülkenin değisik yörelerinde, Belgrad, Semendire Sancağı’nda Baç, Budin, Đskodra, Praviste, Gülamber, Tımısvar gibi merkezlerde de top döküm imalathâneleri bulunmaktaydı. Topa lazım olan demir, Rumeli Anadolu’daki madenlerden tedarik edilirdi. Gülleler ise çesitli büyüklükte ve topların çesitine göre maden çıkan yerlerde dökülürdü. Tas gülle atan toplar da vardı.13 15. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı ordusunda atesli silahlar içinde topun yanısıra tüfekte kullanılmıstır. Fatih devrinde orduda bir tüfekçi fırkası mevcuttu. 16. yüzyılda tüfek imalatı devlet tarafından yapılmaya baslanmıs ve Osmanlı ordusu top ve tüfeği belirli bir strateji içerisinde kullanarak basarıya ulasmıstır. Osmanlılar Balkanlar’daki savaslarda büyük ölçüde tüfek ele geçirmisler ve oralarda bulunan imalalathanelerdeki üretimi devam ettirmislerdir. 1480 yılında Semendire’de, üzerinde “Kayı” isareti bulunan çesitli tipte el tüfekleri imal edilmistir.14 1680 yılında Avusturya savaslarında Türklerin kullandıkları tüfekler Avusturya ordusundakilerle aynı kalitede hatta bazı yönlerden daha üstündür.15 Osmanlının ilk dönemlerde atesli silah imalathanelerinde çalısan teknik elemanların çoğu Hristiyan Sırplardı. Ancak 16. yüzyılda atesli silah üretiminde Osmanlılar, yabancı teknik elemanın yanında kendi elemanlarının yetismesine de önem vermisler, yabancılardan ziyade kendi tüfekçilerini kullanmaya gayret etmislerdir. Bu durum 18. yüzyıldan itibaren yavas yavas değismis, Osmanlılar, Batı’dan askeri malzeme yanında yeni sistemleri de ithal etmeye baslamıs ve bu yüzyılın basında da artık Đngiliz usulü barut kullanmaya yönelmislerdir. Osmanlılarda top ve diğer atesli silahlar için gerekli olan barut önceleri bu isi geçim aracı olarak benimsemis ve barutu el tezgahlarında yapan ustalardan satın alınmıstır. Daha sonraları ise çesitli barut imal eden ve devrin barut yapılan fabrikaları olarak nitelenebilecek baruthâneler kurulmustur. Birçok bölümden olusan baruthâler ham maddelerin dibek, havan veya çarhlarla (çark) ezilerek toz haline getirildiği çarhâne, güherçilenin yıkanıp eritildiği havuzlar, kurutma isleminin yapıldığı sergi, ham maddelerin kaynatıldığı soba, eritilerek kalıplara döküldüğü kalhâne, silindirden geçirildiği silindirhâne, elendiği kalburhâne gibi kısımlara sahiptir. Anadolu’da, Đzmir’de, Rumeli tarafında Gelibolu, Selânik, Belgrad, Budin ve Tımısvar’da, Afrika kıtasında Kahire’de Ortadoğu’da Bağdat’da çesitli baruthâneler kurulmustur. Bunların da arasında en önemlisi Baruthâne-i Âmire adıyla bilinen müessesedir. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.