![]() |
Muhteşem Yüzyıl’Da Muhteşem Osmanlı
Osmanlı Padişahı - Kanuni Sultan Süleyman Dönemi - Muhteşem Süleyman - Sultan Süleyman Kimdir
Osmanlı’nın, cihan devleti konumuna kâmil manada gelmesi esasen Kanunî devrinde oldu. Öyle ki, Solakzade’nin ifadesiyle Kanunî, “devranın hükümdarı, cihan mülkünün maliki ve zamanın Süleyman’ı” unvanlarını hak edecek parlak bir saltanata kavuştu. Onun padişahlığı zamanında Osmanlı tam anlamıyla dünyaya hükmetti, dünyanın “süper gücü” haline geldi ve “Osmanlı düzeni”ni insanlığa kabul ettirdi. Osmanlı’nın rızası alınmadan ve tasdiki olmadan dünya siyasetinde ve dengelerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz ve adım atılamaz oldu. DÜNYAYA HÜKMEDEN CİHANŞUMUL SİYASİ AKTÖR 1525’teki Pavia Savaşı’nda Alman İmparatoru Şarlken’e yenilerek esir düşen Fransa Kralı Fransuva’nın mektupla kendisinden yardım talep etmesi üzerine Kanunî’nin verdiği cevabî mektupta geçen şu muhteşem sözler Osmanlı’nın cihan çapında bir kudret ve azamete eriştiğinin göstergesiydi: “Ben ki, sultanlar sultanı, kralların kralı, ülkelerin hükümdarlarına taç giydiren, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Karadeniz’in ve Akdeniz’in, Rumeli’nin ve Anadolu’nun, Dulkadir, Diyarbekir, Kürdistan, Azerbaycan, Acem, Şam, Halep, Mısır, Mekke, Medine, Kudüs eyaletlerinin, Arabistan ve Yemen’in bütün bölgelerinin hâkimi; şanlı ve yüce atalarımın muzaffer kudretleri sayesinde alevlenen kılıcıma emanet ettikleri birçok eyalet ve ülke sahibi; nihayet Sultan II. Bayezid oğlu Sultan Selim Han oğlu Şah Sultan Süleyman Han’ım. Sen ki Fransa krallığının kralı François’sin. Hükümdarların sığındığı kapımın eşiğine uzattığın tezkereden (mektup) malumum oldu ki, memleketinin toprakları düşman tarafından zapt olunup, sen dâhi şu anda onlar elinde esir bulunmaktasın. Kurtulmaklığın için bizden yardım dilemektesin. Yüreğiniz teselli bulsun. Ümidinizi kesmeyin. Yüce seleflerimiz, Allah onların kabirlerini nur içinde tutsun, düşmanlarını kahretmek ve sayısız fetihlere ermek maksadıyla her vakit cihat için kılıç çekmek fırsatını kaçırmayıp, ben dâhi onların açtığı çığırda harekete geçip, her gün zorlu kaleler ve girilmesinde engeller bulunan şehirler fethetmiş bulunmaktayım. O sebepten gece ve gündüz atımız eyerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır.” Sultan Süleyman, 1538’de Bender Kalesi üzerine koydurduğu kitabede cihanşümul kudretini şu veciz sözlerle şahikalaştırmıştı: “Ben Allah’ın kuluyum ve bu cihan mülkünde sultanım, Allah’ın lütfüyle Muhammed ümmetinin başındayım. Allah’ın üstünlüğü ve Muhammed’in (sav) mucizeleri bana yoldaştır. Ben Mekke ve Medine’de adına hutbe okutan Süleyman’ım: Avrupa denizlerinde, Magrib’te ve Hind’de donanmalar yürüten ben, Bağdat’a Şah, Bizans ülkelerine Kayser ve Mısır’a sultanım…” Kanunî dönemini idrak eden Şair-Yazar Latıyfi’nin (asıl adı Abdüllatif Çelebi), 1546’da padişaha sunduğu eserinde geçen şu muhteşem ötesi beyanı Osmanlı’nın eriştiği kudretin beliğ bir ifadesidir: “Bir sultan-ı azimü’ş-şandır ki, her hıttada (ülkede) hutbesi yürür ve bin bir kal’ada (kalede) nevbeti vurulur.” Yılmaz Öztuna’nın tahlili de gayet isabetlidir: “Kanunî devrinde Türkiye öyle bir güç derecesine erişti ki, dünyanın geri kalan bütün devletlerinin güçlerinin toplamı, Osmanlı Devleti’ninkinden daha aşağıda kalıyordu.” ÜÇ KITADAN OKYANUSLARA… Kanunî’nin Balkanlar, Avrupa, Asya (Ortadoğu ve Kafkaslar), Afrika, Akdeniz, Karadeniz ve Hint Okyanusu’na gerçekleştirdiği seferler, Hint Deniz Yolu da dâhil dünya ticaret yollarını ele geçirme mücadeleleri ve Avrupa’daki ilerleyişine engel olan Kutsal İttifakı (Papalık-Almanya-İspanya-Avusturya-Macaristan-Rusya) zayıflatıp parçalamak ve dağıtmak için yaptığı siyasi, askeri ve ticari hamleler ve manevralar bunun en müşahhas delilleridir. Bu anlamda, söz konusu Almanya ve Papalığın başını çektiği Katolik Hıristiyan cepheyi sarsmak ve bölmek için Fransa, Venedik, Lehistan (Polonya), İsveç gibi ülkeleri çeşitli siyasi ve ticarî anlaşmalarla (imtiyazlarla) yanına çekmesi, Osmanlı’nın Kanunî zamanında Avrupa özelinde cihanşümul ölçekte siyaset yapıcı ve düzen kurucu vasfa sahip olduğunun ne bariz göstergelerindendir. 1796’da İsveç’in Osmanlı büyükelçisi olan Ignatius Mouradgea D’Ohson’un şu tespiti bu gerçeğin teyidinden ibarettir: “Almanya, Rusya, Polonya ve Venedik gibi dört büyük devletten yıllık vergi alan Sultan Süleyman, Fransa’yı da himayesine aldı.” Avrupa’daki gelişmeleri yakından takip eden Kanunî, Osmanlı’nın Batı’ya doğru açılmasını sağlamak maksadıyla fırsatlardan ve mevcut dengelerden istifade etmeyi merkeze alan aktif bir siyaset gütmüştür. Reform Hareketleri sırasında Avrupa’daki karışıklıklardan faydalanarak Protestanlık Mezhebi’nin lideri Martin Luther’i desteklemesi bu siyasete verilebilecek çarpıcı misallerdendir. Tarihî kayıtlar, Protestanlık mezhebinin ortaya çıkması, varlık ve güç kazanmasında Kanunî’nin politik, lojistik ve malî destek bakımından büyük rol oynadığını göstermektedir. Aslında bu, Şarlken öncülüğündeki Batı Avrupalı devletlerin Osmanlı’nın kendi toprakları üzerindeki ilerleyişini engelleme politikasına karşı geliştirdiği alternatif bir siyasî manevradan ibaretti. OSMANLI YA DA SÜLEYMAN ASIRLARI YAŞANDI MI? Az evvel de söylediğimiz gibi Osmanlı’nın gerek siyasî-askerî-iktisadî gerekse kültür ve medeniyet noktasında en parlak ve “ideal” dönemi, Kanunî’nin padişahlığı zamanıdır. Fatih zamanında başlayan Yükselme Dönemi ve Osmanlı Rönesans’ı onun zamanında zirveye çıktı. Tarihçi İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın tahlili de aynı istikamettedir: “Yarım asra yakın süren hükümdarlığı zamanında Türkiye, fütuhat, siyaset, ilim, irfan ve sanat itibariyle en parlak devrini yaşadığı gibi hukuk ve yeniden vazedilen kanunlar ile de medenî bir devlet olduğunu göstermiştir… Osmanlı Devleti 16. Asrın ortalarına doğru idarî, hukukî ve iktisadî teşkilatı, ilmî ve içtimaî müesseseleriyle yüksek bir İslam medeniyetinin bütün vasıflarını haiz olarak görülmektedir.” Bundan dolayı bazı Avrupalı tarihçiler bile 16. Asra “Türk-Osmanlı Asrı” dedikleri gibi “Süleyman Asrı” da demişlerdir. Öztuna’nın deyimiyle 16. Asır, Türk ve Osmanlı tarihinin doruk noktasıydı ve Sultan Süleyman da bunun en büyük mimarı olmuştu. Dilerseniz, Osmanlı-Süleyman Asrı’nın Avrupa’da meydana getirdiği yankılar ve tezahürleri de bir sonraki yazımızda masaya yatıralım. Kanunî ve Osmanlı Asrı ile ilgili daha geniş bilgi edinmek arzu ediyorsanız, Nesil Yayınlarından çıkan “Osmanlı’nın Gizli Tarihi” kitabımızın genişletilmiş baskısına bakabilirsiniz. İsmail Çolak |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.