![]() |
Sezaryen Nedir
Sezaryen, özel bir doğum tekniğidir. Anne ya da çocuğun herhangi bir nedenle tehlikede olması halinde uygula*nır. Annenin karnı ve dölvataöı duvarı enlemesine yapılan bir yarıkla açılır. Bebek bu yarıktan dışarıya çıkarılır. Plasentanın da alınmasından sonra dölyatağı ve karın kasları yeniden dikilir. Sezaryen çok basit bir ameliyat olmasına karşılık, el çabukluğu gerektirir. Ameli*yatın kendisi oldukça kısa sürer. Asıl süre gerektiren işlem kasların yeniden dikilmesidir. Sezaryene yol açan durumların başında, doğum kanalı ile çocuk başı oranının elverişsiz olması gelir. Annenin kemik çatısı önceden tespit edilse bile çocuğun başının 9 ay boyunca ne kadar büyüyeceği önceden belirlenemediği için, bu durum genellikle doğuma yakın sıralarda çocuk başının kanala yerleşe-memesi ya da doğum başladıktan sonra çocuğun yeterli bir hızla ilerleyememesi sonucu anlaşılır. Bir başka sezaryen nedeni de doğum sırasında çocuğun kalp seslerinin bozulmasıdır. Normal olarak dakikada 140 kez atan çocuk kalbi, çocuğa giden oksijen miktarı yetersizleştiğinde dakikada 120den aşağı iner ya da 160dan yukarı çıkar. Çocuğun boynuna göbek kordonunun sıkıca dolanmış olması ya da başka bir aksilik bu yetersizliğe yol açabilir. Bu nedenle doğum süresince hekim ya da ebe özel bir dinleme borusunu annenin karnına dayayarak sık sık çocuğun kalp atışlarını dinler. Plasentanın dölyatağı ağzına yakın bir yere yerleşmiş bulunup çocuktan önce çıkması da çocuk için tehlikeli olabilir. Çünkü plasentanın doğum gerçekleşmeden yerinden ayrıl*ması, çocuğa yeterince oksijen gitmesini önler ve kanamaya yol açar. Dolayısıyla sezaryen gerekli olur. Yeterince kontrol edilmemiş şeker hastalığı, gebelik toksemisi ve bazı ana-baba kan uyuş*mazlıkları ile çocuğun ters ya da omuzdan gelmesi veya düzgün gelmekle birlikte kanalda gerekli hızla ilerleyeme*mesi bu müdahaleyi zorunlu kılabilecek diğer durumlardır. I.ö. 3000 yılı dolaylarında sezaryenle doğum yapıldığı bilinmektedir. Ünlü Roma imparatoru Sezar da bu biçimde dünyaya gelmişti. Sezaryen terimi bu olaydan kaynaklanarak yerleşmiştir. Ya*kın zamanlara kadar sezaryen, tehlikeli olarak kabul edildiği için yalnızca en acil durumlarda uygulanmaktaydı. Fakat son yıllarda ülkemiz de dahil olmak üzere pek çok yerde bu tür ameliyatla doğumun giderek daha sık uygulandığı görülmektedir. Örneğin Amerika Birleşik Devletlerinde 1970 ile 1980 yılları arasında sezaryenle doğum oranı yüzde 5,5tan yüzde 18e ulaşmıştır. Bu artışın en belli başlı nedenlerinden biri, sezaryen tekniğinde kaydedilen ilerle*melerin annenin yaşamı açısından tehli*keyi oldukça azaltmış olmasıdır. Yine de, sezaryen doğumunda annenin ölüm oranı dölyolu doğumuna göre iki ilâ dört kat fazladır. Bir kez sezaryenle doğum yapmış olan bir kadının bundan sonraki doğumlarda yine sezaryene başvurma zorunluluğu üzerine değişik fikirler ileri sürülmekte*dir. Sezaryenin yinelenmesine gerekçe olarak, üstünde eski sezaryen yarası bulunan dölyatağının, doğum kasılmaları sırasında bu yara yerinden çatlayabilece*ği gösterilmektedir. Eskiden, ameliyat sırasında dölyatağının yukarı kısımların*da geniş bir yarık açılmaktayken böyle bir kaygıyı haklı çıkartacak nedenler vardı. Fakat tıbbın büyük ilerlemeler kaydettiği günümüzde sezaryenler ço*ğunlukla dölyatağının ağız kısmına çok yakın aşağı bir noktada ufak ve güvenii bir yarık açılarak yapılmaktadır. Bu yüzden ameliyatla yapılmış bir ilk doğumun ardından pekâlâ normal bir doğum yapılabileceğini savunan hekim*lerin sayısı az değildir. Ancak böyle durumlarda doğumun hastanede, dik*katlice izlenerek yapılması zorunlu bir önlemdir. Normal doğuma oranla anne için taşıdığı rizikonun yüksekliğine karşılık bir ödül olarak sezaryenle doğmuş olan çocukla*rın dölyolunun darlığından geçerek hırpalanmadıkları için güzel ve akıllı bebekler oldukları söylenir |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.