ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Bebek & Çocuk (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=412)
-   -   Kene İsırığı (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=297117)

Prof. Dr. Sinsi 07-25-2012 07:24 AM

Kene İsırığı
 



Kene Isırığı
Kene Isırığı
Biyolojisi
3mm kadar kırmızı kahverenginde yassı, oval bir parazittir. Kan emerek büyürler.keneler köpek dışında hayvanlarla insanlara da yapışıp kan emerler. Dışarıda keneler çimenlerde, çalılıklarda ve hayvan barınma yerlerinde bulunurlar ve buradan geçen hayvanlara yapışırlar. Hayvanlar vasıtası ile evlerin içine kadar gelirler. Ev içinde bir dişi çatlağa, yarığa yumurta bırakırsa bir kene hafta içerisinde yüzlercesi oluşur.
Kontrol Önlemleri
Kenelerin evin içinde ve dışında kontrolü zahmetlidir. Mücadelenin tekrarlanması gerekebilir. Bunun için profesyonel bir servise ihtiyaç duyulur.
Kene Isırığı



Ağrısızdır. Birkaç gün sonra kaşıntı veya kenenin görülmesi ile fark edilir. Keneler 1mm - 1cm büyüklükte olabilir. 8 bacaklıdır.Sert gövdeli(Ixodidae) ve yumuşak gövdeli(Argasidae) olmak üzere iki tipi vardır.Spiroket, bakteri, parazit,virüs ve riketsia infeksiyonları taşıyabilirler.



Keneler otların uç kısımlarında sıcakkanlı bir canlıya geçmek üzere beklerler.Dişlerini deriye geçirirler.Zamk gibi bir sekresyon üretirler.Kan emerek genişlerler.Sert gövdeliler 10 güne dek konakta kalır. Yumuşak gövdeliler için bu süre birkaç saattir.

Önlem

Uzun kollu gömlek, pantolon,şapka gibi koruyucu kıyafetlerAçık renk giysilerKene kontrolüHayvan sahipleri hayvanlarını akarisitlerle uygun şekilde ilaçlamalıKorunmak için repellent olarak bilinen böcek kaçıran losyon ve kremler dikkatli bir şekilde yara içermeyen sağlam cilde sürülerek veya elbiselere emdirilerek kullanılabilir.Kenelerin çevrede çok olması halinde mücadele için Tarım İl Müdürlüğünden bilgi alınarak uygun mücadele yöntemleri yapılmalıdır.

Kenenin çıkarılması

Isırıktan olabildiğince kısa sürede çıkarılmalı.Vücuda yapışan kene kesinlikle ezilmeden ve kenenin ağız kısmı koparılmadan ( bir pensle sağa sola oynatarak çivi çıkarır gibi ) alınmalıdır.Kene yerinden zorlanarak, döndürerek ve hızlı hareketlerle çıkarılırsa ağız kısmı deri içinde kalabilir.Kenenin ezilmesi,sıkılması salgılarının deriyi enfekte etmesine neden olabilir.İşlem sırasında ve sonrasında kene çıplak elle tutulmamalıdır.
Kenelerde bulunan ve ısırmaları sonucu insanlara geçen virüsün KKHA hastalığına neden olduğunu ifade eden Aydın, "Hastalık, kene ısırmasının yanı sıra hasta hayvan ve insanların kan, ifrazat ve dokularıyla direkt temasla bulaşmaktadır. Dünyada 1940lı yıllardan beri var olan hastalık, ülkemizde yoğun olarak 2002 yılından itibaren görülmeye başlanmıştır. Türkiyede bugüne kadar 25 ilde hastalığa rastlanmıştır" dedi.
Hastalığın kene ısırığından 1-3 gün, hasta dokularıyla direkt temastan 5-6 gün sonra ateş, ani baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, halsizlik, bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal, deri, mukoza ve iç organ kanamalarıyla kendini gösterdiğine dikkati çeken Aydın, "Hastalıktan korunmada temel prensip, kenelerden uzak durmaktır. Hayvan barınakları ve kenelerin yaşayabileceği alanlardaki kişilerin vücutları belli aralıklarla kene yönünden muayene edilmelidir" dedi.
Piknikte çorap, ayakkabı gibi koruyucu eşyaları çıkararak çıplakayakla çimende yürümek yanlıştır. Vatandaşlarımız bu tür bir sosyal aktiviteyle stres atma çabası içindeyken, yeni bir tehlikeyle karşılaşabilirler. Kenelerin bu tür bir hastalığa neden olduğunu bilmek ve önlem almak gerekiyor. Doğanın her yerinde keneler vardır. Dünyada keneyi yok etme çalışmaları hiçbir zaman başarılı olamamıştır. Keneyi doğadan yok edemeyeceğimize göre kendimizi korumalıyız."
Keneler nerelerde bulunur?

Otlak, çalılıklar ve ırmak vadilerinde yapılan kırsal aktivitelerden sonra, vücut yüzeyi dikkatlice kontrol edilmeli. Kene, küçük oval şekillidir. 6-8 bacaklı, uçamayan, sıçrayamayan hayvanlardırlar. Genellikle hayvanların, rastlantısal olarak insanların kanını emerek beslenirler. Hastalıkları insanlara taşırlar.

Buralara gidilirken hangi önlemler alınabilir?

Uzun kollu tişört giyilmeli. Pantolon paçaları, botların veya çorapların içine sokulmalı. Açık renk elbiseler giyilmeli.

Hangi hastalıkları bulaştırabilirler?

Kenelerin insanlara taşıdığı önemli hastalıklar arasında, Q humması, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi, Lyme hastalığı, Tularemi ve TBE sayılabilir.

Keneleri uzaklaştırmak için başka hangi önlemler alınabilir?

Vücuda, el ve yüz dışında, ?diethyltoluamide içeren losyon ve elbiselere de ?permethrin sürülmesi, kenelerin yaklaşmalarını önleyebilir.

Yapışan keneler vücuttan nasıl uzaklaştırılabilir?

- Bu iş için ince uçlu pens veya cımbız kullanılmalı. Elle tutulacaksa eldiven giyilmeli veya parmaklar mendil ile sarılmalı.

- Kene deri yüzeyine yakın yerden tutulmalı. Döndürmeden yavaş çekilmeli.

- Kenenin vücudu sıkılmamalı veya patlatılmamalıdır. Çünkü vücut sıvıları enfeksiyon etkenlerini içerebilir.

Kene çıkarıldıktan bölge nasıl temizlenmeli?

Kene uzaklaştırıldıktan sonra ısırma bölgesi dezenfekte edilmeli ve eller sabunla iyice yıkanmalıdır.
KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ
1. Giriş
İnsanlarda klinik ve subklinik olarak seyreden ve sayıları gittikçe artan arbovirüsler, artopodların vektörlük yaptığı ve insanlarda sendromlar halinde görülen önemli bir enfeksiyon hastalığı grubunu oluşturmaktadır. İnsanlarda başlıca ensefalitler, kısa süren ateşli hastalıklar, kanamalı ateşler, poliartrit ve raş ile ön plâna çıkan sendromlar şeklinde görülür.
Kanamalı ateşlerin, biyolojik ***** olarak kullanım alanı bulmaları önemlerini daha da artırmaktadır.
Bu sendromlardan kanamalı ateşler grubunda yer alan Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), 2002 ve 2003 yıllarının bahar ve yaz aylarında bazı illerimizde görülmüş ve Sağlık Bakanlığının yapmış olduğu çalışmalar neticesinde hastalığın KKKA olduğu doğrulanmıştır.
KKKA, Bunyaviridae ailesine bağlı Nairovirus soyundan virüslerin meydana getirdiği, şiddetli bir seyir gösteren ve fatalitesi oldukça yüksek (yaklaşık % 30; bu rakam bazı kaynaklarda % 50ye kadar çıkmaktadır) olan bir hastalıktır. Hastalık hayvanlarda, insanlara nazaran daha yaygın olarak görülmekle beraber asemptomatik seyretmekte olup, zoonoz karakterli bir hastalıktır; sporadik vakalar veya salgınlar şeklinde insanlarda da görülebilmektedir.
Bu grup virüsler, 100 nm (nanometre) büyüklüğünde, Ribonükleik asit (RNA) içeren, heliksel kapsidli ve zarflı virüslerdir.
KKKA ilk olarak 1944 yılında Kırımda görülmüş ve Kırım Kanamalı Ateşi olarak tanımlanmıştır. Daha sonra 1956 yılında Kongoda görülen hastalığın, 1969 yılında Kırım Kanamalı Ateşi ile aynı olduğunun farkına varılmış ve hastalık bundan sonra bugünkü bilinen ismiyle anılmaya başlamıştır.
2. Klinik Tanımlama
Klinik semptomlar karaciğer ve endotel hasarı ile tombositlerdeki dramatik düşüşün bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Ateş, kırıklık, baş ağrısı, halsizlik, aşırı duyarlılık, kollarda, bacaklarda ve sırtta şiddetli ağrı ve belirgin bir iştahsızlıkla başlar. Bazen kusma, karın ağrısı veya ishal olabilir. İlk günlerde yüz ve göğüste peteşi ve konjonktivalarda kızarıklık dikkati çeker. Gövde ve ekstremitelerde ekimozlar oluşabilir. Epistaksis, hematemez, melena ve hematüri sıktır. Bazen ******l kanama da olabilir. Genellikle hepatit görülür. Ağır olgularda hastalığın 5. gününden itibaren hepatorenal ve pulmoner yetersizlikler görülebilir. Ateş 5 veya 12. güne kadar çıkar ve lizisle düşer; nekahat dönemi uzun sürer.
Ölüm olayları daha çok hastalığın ikinci haftalarında (5-14 gün) görülebilmekte ve bu oran yaklaşık % 30ları bulabilmektedir. İyileşme hastalığın dokuzuncu veya onuncu günlerinde olmaktadır.
Laboratuvar bulgusu olarak özellikle lökopeni ve trombositopeni dikkati çekmektedir. Aspartat aminotransferaz (AST), Alanin aminotransferaz (ALT), Kreatin kinaz (CK) ve biluribin değerlerinde yükselmeyi alkalen fosfataz (ALP), Gama glutamiltransferaz (GGT) ve Laktat dehidrogenaz (LDH) değerlerindeki yükselme takip eder. Protrombin zamanı (PT), Aktive parsiyel protrombin zamanı (aPTT) ve diğer pıhtılaşma testlerinde belirgin bozukluk görülmektedir. Bariz kanama olmasa da hemoglobin düzeylerinde düşme gözlenebilir.
3. Epidemiyoloji ve Bulaşma
Hastalık sıklıkla Afrika, Asya, Orta Doğu ve Doğu Avrupada endemiktir. KKKAnın son yıllarda Kosova, Arnavutluk, İran, Pakistan ve Güney Afrikadan sporadik vakaları ve epidemileri de bildirilmiştir.
Virüs, bir çok evcil ve yabani hayvanı enfekte etmekte ve hastalık hafif seyretmektedir. Bir çok kuş virüse karşı dirençli iken, virüsün yayılmasında önemli rol oynarlar. Hayvanlardaki hastalık enfekte kenelerin ısırması ile başlamaktadır.
KKKAnın bulaşmasında Hyalomma soyuna ait keneler daha büyük bir yere sahip olmakla birlikte, 30 kene türünün bu hastalığı bulaştırabileceği bildirilmektedir. Virüs kenelerde, transovaryal ve transstadial pasajlarla idame olur; keneler arasında venereal olarak bulaşmanın olduğu da bildirilmektedir. Henüz ergin olmamış Hyalomma soyuna ait keneler, küçük omurgalılardan kan emerken virüsleri alır, gelişme evrelerinde muhafaza eder. Keneler, insan veya hayvanlardan kan emerken virüsleri de bulaştırırlar.
Küçük omurgalılar ve özellikle yerde beslenen kuşlar, keneleri enfekte eden en önemli konak grubunu oluşturmaktadır; keneler, biyolojik evrimlerinin değişik safhalarında bu canlılardan kan emerler.
Hyalomma soyuna ait keneler Ülkemizin de içinde bulunduğu çok geniş bir coğrafik alanda yerleşmişlerdir. Ülkemiz kenelerin yaşamaları için coğrafi açıdan oldukça uygun bir yapıya sahiptir. Türlere göre değişmekle beraber kenelerin, küçük kemiricilerden, yaban hayvanlarından evcil memeli hayvanlara ve kuşlara kadar geniş bir konakçı spektrumları mevcuttur.
Hastalık daha çok hayvancılıkla uğraşanlarda, mezbaha çalışanlarında ve kırsal alanda yaşayanlarda görülebilmektedir. Enfekte hayvanların kan ve dokuları ile temas sonucu da geçiş olabilmektedir. Ayrıca nozokomiyal enfeksiyon oluşturma riski de bildirilmektedir.
Bugün için etkili bir aşısı bulunmayan KKKAnın geçirilmesinden sonra bağışıklığın ömür boyu sürebileceği belirtilirken, konvalesan dönem plâzmaları ile yapılan pasif immünizasyonların uygulanabilir nitelikte olmadığı da ifade edilmektedir.
4. Kuluçka Süresi
Kene tarafından ısırılma ile virüsün alınmasını müteakip kuluçka süresi genellikle 1-3 gündür; bu süre en fazla 9 gün olabilmektedir. Enfekte kan, ifrazat veya diğer dokulara doğrudan temas sonucu bulaşmalarda bu süre 5-6 gün; en fazla ise 13 gün olabilmektedir.
5. Tanı
Tanı için biyogüvenlik açısından tam güvenli laboratuvarlara ihtiyaç vardır. Tanıda, virüsün ya da virüs RNAsının kan ve doku örneklerinden izolâsyonu, virüs antijeninin ve virüse karşı oluşmuş antikorların serolojik olarak gösterilmesi kullanılmaktadır. Oluşan antikorlar serolojik yöntemlerden en hızlı ELISA (Enzyme-Linked Immunosorbent Assay) ile saptanabilmektedir; immünglobülinlerden IgG ve IgM antikorları hastalığın yaklaşık 6. gününden itibaren serumda belirlenebilir. IgMler 4 ay kadar serumda belirlenebilirken, IgGler azalır; ancak, yine de 5 yıla kadar IgG antikorlarına rastlanabilir.
Bazı kişilerde hastalık, özgül antikorlar kanda belirlenene kadar ölümle sonuçlanabileceğinden tanı konulamayabilir. Bu durumlarda tanı özellikle hastalığın ilk 5 gününde kan ve dokulardan alınan örneklerden virüs izolâsyonu ile yapılabilir. Bu amaçla hücre kültürleri, immünfloresans yöntemi ve EIA (Enzyme Immun Assay) kullanılabilmektedir.
Son zamanlarda, PCR (Polymerase Chain Reaction) gibi moleküler tanı yöntemleri başarı ile uygulanmaktadır.
6. Tedavi
Destek tedavisi yapılmalıdır. Tam kan veya kan komponentlerinin replasmanı yapılabilir. Hastalığın spesifik bir tedavisi bulunmamakla birlikte, antiviral ilâçlardan ribavirinin, oral veya parenteral olarak kullanılabileceği bildirilmektedir. Ribavirinin kullanımına ilişkin bilgiler aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Ribavirinin hemolitik anemi gibi önemli bir yan etkisi olabileceğinden hastalar bu açıdan da takip edilmelidir.
KKKAda Antiviral İlâç (Ribavirin) Kullanımı. Hasta Grubu

Oral

Damar İçi Erişkin

2 000 mg yükleme dozunu müteakip, 6 saat arayla 1000 mg dozunda 4 gün; daha sonra da 500 mg dozunda yine 6 saat arayla 6 gün verilebilir.

17 mg/kg (maksimum 1 g) yükleme dozunu müteakip, 6 saat arayla 17 mg/kg (maksimum 1 g) dozunda 4 gün; daha sonra 8 saat arayla 8 mg/kg (maksimum 500 mg) dozunda 6 gün süreyle verilebilir.
Tedaviye geç kalınması veya gerek görülmesi durumlarında yükleme dozu 30 mg/kg (maksimum 2 g) olabilir. Gebe

Embriyotoksik ve teratojenik etkileri bulunması nedeniyle, ribavirinin gebelerde kullanımı kontraindikedir. Ancak gerekli görülmesi durumunda erişkin dozlarında verilebilir.

Embriyotoksik ve teratojenik etkileri bulunması nedeniyle, ribavirinin gebelerde kullanımı kontraindikedir. Ancak gerekli görülmesi durumunda erişkin dozlarında verilebilir. Çocuk

30 mg/kg yükleme dozunu müteakip, 6 saat arayla 15 mg/kg dozunda 4 gün; sonra yine 6 saat arayla 7 mg/kg dozunda 6 gün verilebilir.

Erişkinlerde verildiği gibi vücut ağırlığına göre hesaplanır. Maruziyet Durumunda Profilaksi

6 saat arayla 500 mg dozunda 7 gün verilebileceğinin belirtildiği yayınlar varsa da maruziyet durumlarında profilaktik amaçlı ribavirin kullanımı DSÖ tarafından önerilmemektedir. 7. Korunma ve Kontrol
Tüm enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi KKKAda da korunma ve kontrol önlemlerinin alınması çok önemli ve gereklidir.

Hasta ve hastanın sekresyonları ile temas sırasında mutlaka üniversal önlemler (eldiven, önlük, gözlük, maske vb.) alınmalıdır. Genellikle hava yolu ile bulaşmadan bahsedilmemektedir. Ancak, kan ve vücut sıvıları ile temastan kaçınılmalıdır. Bu şekilde bir temasın söz konusu olması halinde, temaslının en az 14 gün kadar ateş ve diğer belirtiler yönünden takip edilmesi gerekmektedir.
Hayvan kanı, dokusu veya hayvana ait diğer vücut sıvıları ile temas sırasında da gerekli korunma önlemleri alınmalıdır.
Kene mücadelesi çok önemli olmakla birlikte oldukça zor görülmektedir. Keneler yumurta dönemleri hariç diğer biyolojik evrelerinde insanlara hücum ederek kan emebilir. Hem mera keneleri hem de mesken keneleri gelişmelerini sürdürebilmek ve nesillerini devam ettirebilmek için konakçılarından kan emmek zorundadırlar; genel olarak da konakçı spesifitesi göstermezler. Coğrafik bölgelere ve türlere göre değişmekle beraber, KKKAyı bulaştıran Hyalomma soyuna ait keneler genel olarak nisan ve ekim aylarında aktiftirler; bu dönemlerdeki salgınların sebebi de budur. Bu nedenle öncelikle konakçılar kenelerden uzak tutulmalı ve kenelerin kan emmeleri engellenmelidir.
Mümkün olduğu kadar kenelerin bulunduğu alanlardan kaçınılması gerekmektedir. Hayvan barınakları veya kenelerin yaşayabileceği alanlarda bulunulması durumunda, vücut belirli aralıklarla kene yönünden muayene edilmeli; vücuda yapışmamış olanlar dikkatlice toplanıp öldürülmeli, yapışan keneler ise kesinlikle ezilmeden ve kenenin ağız kısmı koparılmadan (bir pensle sağa sola oynatarak, çivi çıkarır gibi) alınmalıdır.
Diğer önemli hususlardan birisi de piknik amaçlı olarak su kenarları ve otlak şeklindeki yerlerde bulunanlar döndüklerinde, mutlaka üzerlerini kene bakımından kontrol etmeli ve kene varsa usulüne uygun olarak vücuttan uzaklaştırmalıdır. Çalı, çırpı ve gür ot bulunan yerlerden uzak durulmalı, bu gibi yerlere çıplak ayakla veya kısa giysilerle girilmemelidir.
Ormanlarda çalışan işçilerin ve ava çıkanların lastik çizme giymeleri veya pantolonlarının paçalarını çorap içine almaları kenelerden koruyucu olabilmektedir.
Hayvan sahipleri hayvanlarını kenelere karşı uygun akarisitlerle ilâçlamalı, hayvan barınakları kenelerin yaşamasına imkân vermeyecek şekilde yapılmalı, çatlaklar ve yarıklar tamir edilerek badana yapılmalıdır. Kene bulunan hayvan barınakları uygun akarisitlerle usulüne göre ilâçlanmalıdır.
Gerek insanları gerekse hayvanları kene enfestasyonlarından korumak için repellent olarak bilinen böcek kaçıranlar dikkatli bir şekilde kullanılabilir. Repellentler sıvı, losyon, krem, katı yağ veya aerosol şeklinde hazırlanan maddeler olup, cilde sürülerek veya elbiselere emdirilerek uygulanabilmektedir. Aynı maddeler hayvanların baş veya bacaklarına da uygulanabilir; ayrıca, bu maddelerin emdirildiği plâstik şeritler, hayvanların kulaklarına veya boynuzlarına takılabilir.
Kenelerin çevrede çok olması halinde mera, çayır, çalı, çırpı ve gür otların bulunduğu yerler gibi kenelerin yaşamasına müsait alanlarda, diğer canlılara ve çevreye zarar vermeden, insektisit uygulamalarına başvurulabilir. Açık alanlara insektisit uygulamalarının uygun görüldüğü durumlarda uçak, helikopter, püskürtme cihazı monte edilmiş araç veya sırtta taşınan pompalar kullanılmalıdır.
Açık alanlarda yapılabilecek kene mücadelesi amacıyla, her bir hektara aktif madde olarak carbaryl ve propoxur hektara 2 kg, deltamethrin ve lambda-cyhalothrin 0,003-0,3 kg, permethrin 0,03-0,3 kg, pirimiphos-methyl ise 0,1-1 kg olarak uygulanabilmektedir.
Son yıllarda, kene popülâsyonunun kontrolünde biyolojik yöntemlerin kullanılmasına ilişkin çalışmalar da yürütülmektedir.
Kene mücadelesi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile bu Bakanlığın il ve ilçe teşkilâtlarının önerileri ve direktifleri doğrultusunda yapılmalı; problemin, yerel yönetimlerin ve ilgili diğer sektörlerin konuya hassasiyetle yaklaşmaları ve gereken önemi vermeleriyle çözülebileceği de unutulmamalıdır.
KIRIM-KONGO HEMORAJİK ATEŞİ
Hazırlayan: Prof. Dr. Mehmet BAKIR

Kırım-Kongo Hemorajik Ateşinde etken nedir?
Bunyaviridae ailesine ait Nairovirüs isimli bir mikrobiyal etkendir.

Kırım-Kongo Hemorajik Ateşi nedir?
Kırım-Kongo Hemorajik Ateş (KKHA), Nairovirüs isimli bir mikrobiyal etken tarafından neden olunan ateş, cilt içi ve diğer alanlarda kanama gibi bulgular ile seyreden hayvan kaynaklı bir enfeksiyondur. Son yıllarda tedavide görülen gelişmelere rağmen, bu enfeksiyonlarda ölüm oranları hala yüksektir.

Kırım-Kongo Hemorajik Ateşi Hastalığı İlk Nerede Tanımlanmıştır?
Kırım-Kongo Hemorajik Ateş virüsü tarafından neden olunan hemorajik ateş hastalığı ilk kez 1944 ve 1945 yılı yaz aylarında Batı Kırım steplerinde çoğunlukla ürün toplamaya yardım eden Sovyet askerleri arasında görülmüştür. Hastalığa Kırım Hemorajik Ateşi adı verilmiştir. Kongo virüsü ise 1956 yılında Zaire de ateşli bir hastadan tespit edilmiştir. Bin dokuzyüz altmış dokuz yılında ise Kongo virüs ve Kırım Hemorajik Ateş virüslerinin biyolojik olarak benzer virüs olduğu gösterilmiştir.

Kırım-Kongo Hemorajik Ateşi Bugüne Kadar Hangi Ülkelerde Tanımlanmıştır?
Daha sonraları, Kırım-Kongo Hemorajik Ateş virüsünün Bulgaristan, Makedonyada, Pakistan, Irak, Afganistan, İran, Kosova, Kazakistan, Sahra altı Afrika ülkeleri, eski Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Yunanistan, Arap yarımadası, Dubai, Kuveyt, Çin ve Moritanyada salgınlar yaptığı bildirilmiştir.

Kırım-Kongo Hemorajik Ateşi Etkeni İnsanlara Nasıl Bulaşmaktadır? Bulaşmada aracı olan bir etken var mıdır?
Kırım-Kongo Hemorajik Ateşi virüsü genellikle insanlara Hyalomma cinsi keneler ile bulaşmaktadır. Hayvanlardan insanlara keneler ile bulaşan bir enfeksiyondur. Virüs, sığır, koyun, keçi, yabani tavşan ve tilki gibi hayvanlardan tespit edilmiştir. Güney Doğu Avrupa ve Güney Afrika arasında göç eden göçmen kuşlar üzerinde bulunabildiği gösterilmiştir. Bu kuşların virüsün iki kıta arasında taşınmasına yol açabildiği düşünülmektedir.
Virüs, sığır ve koyun gibi Hyalomma keneleri için konak olan hayvanlarda belirtisiz enfeksiyon ve bir hafta kadar süren geçici viremi (kanda virüsün bulunması) oluşturmasına rağmen, insanlarda hastalığa neden olmaktadır. Küçük memeli hayvanlarda da viremi ve hafif enfeksiyon oluşup keneler için kaynak oluşturabilmektedir. İnsanlar virüsü ya enfekte kenelerin ısırması ile, yada viremik hayvanların kesilmesi sırasında hayvana ait kan ve dokulara temas ile almaktadır.
Bir bölgede, kenelerin ve keneler kan emdiğinde bulaşmayı sağlayacak kanında virüs bulunan hayvanların bol olması salgın için önemli bir faktördür.

Kırım-Kongo Hemorajik Ateşi Salgınlarını Etkileyen Doğa Şartları Nelerdir?
Doğu Avrupa ve Asya daki Kırım-Kongo Hemorajik Ateş salgınlarının genellikle insanlar tarafından oluşturan çevresel şartlara bağlı olarak geliştiği düşünülmektedir. Kırım daki ilk salgının, İkinci Dünya Savaşı yıllarında kene ile enfekte olmuş bölgelerin tarıma açılması nedeniyle oluştuğu sanılmaktadır. Daha sonra eski Sovyetler Birliği ve Bulgaristan da olan salgınlarda ise ziraatçılık ve hayvancılıktaki değişmelerin rol oynadığı belirtilmektedir.

Kırım-Kongo Hemorajik Ateşi Hangi Mevsimde Görülmektedir?
Hastalık mevsimsel özellik göstermektedir. Genel olarak Haziran ve Eylül arası görülmesine rağmen, değişik mevsimlerde görülebilir. Bizim bölgemizde hastalar Nisan ayı ortalarından Ağustos ayı sonlarına kadar olan süre içinde görülmektedir.

Kırım-Kongo Hemorajik Ateşi İçin Kimler Risk Altındadır?
Hastalık için çiftlik çalışanları, çobanlar, kasaplar, mezbaha çalışanları, et ve et ürünleri market işçileri gibi tarım çalışanları ve hayvancılık ile uğraşanlar, veterinerler, hasta hayvan ile teması olan ve akut hastalarla temas olasılığı bulunan salgın bölgelerde görev yapan sağlık personeli, askerler, kamp yapanlar yüksek risk altındadır.

Kırım-Kongo Hemorajik Ateşinde Hastane Bulaş Olabilir mi?
Kırım-Kongo Hemorajik Ateş virüsü, hastalara ait kan ve/veya hastanın kan içeren atıklarıyla direkt temas sonucu da bulaşabilmektedir.

Kırım-Kongo Hemorajik Ateşi Virüs Bulaştıktan Ne kadar Süresi Sonra Ortaya Çıkar?
Kuluçka süresi: kuluçka süresi virüsün alınma şekline bağlıdır. Kuluçka süresi kene ısırmasından sonra 2-12 gün arasında değişmekle birlikte genellikle 1-3 gündür. Virüsü içeren kan ve diğer doku ya da atıklar ile temastan sonra genel olarak bu süre 5-6 gündür ve 13 güne kadar uzayabilmektedir.

Kırım-Kongo Hemorajik Ateşinde Belirtiler Nelerdir?
İnsanlarda hastalık ateş, üşüme-titreme yaygın kas ağrıları, bulantı-kusma, ishal, yüzde kızarıklık, karaciğerde büyüme ve kanama ile kendini gösterir.
Ateş, kırıklık, kas ağrısı, iştahsızlık, baş ağrısı, aşırı duyarlılık, sırt ağrısı, kol ve bacaklarda ağrı, mide bölgesinde ağrı, bel bölgesinde ağrı gibi belirtiler ile ani olarak başlamaktadır. Bazen bu bulgulara kusma, karın ağrısı ve ishal ilave olabilmektedir.
Gövde ve ekstremitelerde cilt içi kanama görülebilir. Burun kanaması ve değişik alanlarda kanama bulguları bulunabilir. Karaciğer iltihaplanma bulgusu genel olarak bulunmakta ve karaciğer büyümüş ve hassas olabilir.
İyileşen hastalarda iyileşmeler genellikle 9-10. günlerde başlar ateş 9-20. günler arasında düşer ve kanam durur fakat iyileşme 4 hafta ve daha uzun bir süre alabilir.
Genelde ölümler hastalığın 6 ile 14. günleri arasında olmaktadır. Hastalar sıklıkla yoğun kanama ve kalp durmasından kaybedilir. Kırım-Kongo Hemorajik Ateşinde ölüm %8-80 arasında değişmektedir.
Kırım-Kongo Hemorajik Ateşinin Tanısı Nasıl Konulur?
Kanda virüsa karşı oluşan göstergelerin taranması tanı için en sık kullanılan yöntemdir. Bu göstergeler hastalığın başlangıcından sonra 6. günden itibaren belirlenebilir.
Kırım-Kongo Hemorajik Ateşi Nasıl Kontrol Edilir ve Nasıl Korunulur?
Hastalığın bulaşmasında keneler önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle kene mücadelesi önemlidir fakat oldukça da zordur. Keneler yumurta dönemleri dışında yaşamlarını kan emerek devam ettirirler. İnsanlar kenelerden uzak tutulabilir ise bulaş önlenebilir. Bu nedenle de mümkün olduğu kadar kenelerin bulunduğu alanlardan kaçınmak gerekir. Kenelerin bulunduğu alanlara gidildiği zaman vücut belli aralıklarla kene için taranmalıdır. Vücuda yapışmış keneler uygun bir şekilde ( kene ezilmeden ve ağız kısmı koparılmadan) alınmalıdır. Eter, kloroform ve ***** yada gaz sürülerek kendiliğinden deriyi terk etmeleri sağlanır. Çeşitli nedenlerle kenelerin bulundukları alanlara gidenler ( piknik, av yada görevleri gereği) döndükleri zaman kene yönünden taranmalı. Kenelerin yoğun olabileceği çalı,çırpı ve gür ot bulunan alanlardan uzak durulmalı, bu gibi alanlara çıplak ayak yada kısa giysiler ile gidilmemelidir. Bu alanlara av yada görev gereği gidenler lastik çizme giymeli yada pantolonlarının paçalarını çorap içine almaları koruyucu olabilir.
Hayvancılıkla uğraşanlar havanlarını belli aralıklarla kenelere karşı uygun akarisitler ile ilaçlamalı ve hayvan barınakları kenelerin yaşayamayacağı bir şekilde yapılmalı, çatlaklar tamir edilmeli ve badana yapılmalıdır. Kene bulunan barınaklarda uygun akarisidler ile usulüne uygun olarak ilaçlanmalıdır.
İnsan ve hayvanları kene saldırılarından korumak için böcek kovucular kullanılabilir.

Kaynak: Pediatriportal


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.