![]() |
Yok Devenin Başı......okuyun mutlaka
Devenin başı
> > > > Evet, Deve'nin Başı!.. > > Türkçemizin geçtiğimiz yüzyılın dördüncü çeyreğinde kazandığı bir deyim var: > > "Yok devenin başı!.." > > Bu deyim, 'Bu kadar da olmaz ki, bu kadarı da fazla' anlamına geliyor. > > Oysa günümüzde, artık 'devenin başı' var. > > Yani bu deyimi; 'Var devenin başı' şeklinde tashih etmemiz gerekiyor. > > Aşağıdaki yazıyı okursanız, bu kanaati paylaşacaksınız. .. > > Lider Kimdir?.. > > İngiliz gazeteci, Sina dağında karşılaştığı bir Bedevi'ye sorar: > > "Sence lider kimdir?.." > > Bedevi; > > "Bir tanım yapmak yerine, bir öykü ile sorunuza cevap verebilir miyim" > der Gazeteci; "Elbette, anlat öykünü" diye yanıtlar. > > Bedevi anlatır; > > "Benim gibi bir Bedevi, devesinin üstünde ve kızgın güneşin altında, > Sina Çölü'nde yol almaktadır. Birden ufuk çizgisi kararır, gökyüzünde > nadiren tek tük görülen kuşlar, bu kez toplu halde, karanlığın aksi > istikametine doğru, telaşla kanat çırpmaktadır. Çölün mutlak > sessizliği, daha da yoğunlaşır sanki. Deneyimli Bedevi; bu > alemetlerin, şiddetli bir kum fırtınasının habercisi olduğunu hemen > anlar. > > Devesini çökertir, üstünden iner. Heybeden aldığı sağlam bir kazığı, > kızgın kumlara çakar ve devesini sıkıca bu kazığa bağlar. Sonra yine > heybelerden, katlanmış parçalar halinde çıkardığı küçük çadırını > alelacele kurup, içine girer ve kapı örtüsünü her iliğinden düğümler. > > Son düğümü henüz atmıştır ki; fırtına bulundukları bölgeye ulaşır. > Küçük çadır havalanacakmış gibi sallanmakta, rügarın oluşturduğu kum > sağnağı, neredeyse delip geçecek bir hızda, çadır yüzeyine > çarpmaktadır. Her kum tanesinin, boyları küçük fakat verdikleri acı > büyük oklar gibi bedenine saplandığı deve, dile gelir: > > 'Efendi, canım çok acıyor. Hiç olmazsa başımı çadıra sokmama izin > verir misin' der. Dışarıda olmanın ne kadar zor olduğunu iyi bilen > Bedevi, zavallı devenin bu dileğini kabul eder ve 'Pekii, başını > çadıra sokabilirsin' diyerek, kapıyı bağlayan düğümleri boşaltır. > > Durmak bir yana, fırtına giderek daha da gemi azıya almaktadır. Deve, > sahibine tekrar yalvarır; 'Efendi, derimin en ince olduğu yer > boynumdur ve şu an çok acıyor. İzin ver, boynumu da çadıra sokayım.' > Biraz ikirciklenmeyle, bu isteğe de 'Pekii' der Bedevi. > > Fırtına, sanki sonsuza dek sürecek gibidir. Deve bu kez, ilk ikisinden > daha acıklı bir sesle yalvarır; 'Efendi, ne olur, hörgücümü de çadıra > sokmama izin ver...' Bedevi bu son isteği de kerhen kabul eder. Ancak, > hörgücün de içeri girmesiyle, küçücük çadırda, artık kımıldayacak yer > kalmamıştır. Bu duruma, Bedevi'den önce, deve tepki gösterir; 'Efendi, > bu çadır ikimize dar geliyor. Sen dışarı çıkıp, başının çaresine > baksan...' > > 'Lider kimdir?' demiştiniz; bu hikayeyi mesnet alarak cevap vereyim; > Lider; devenin başını dahi, çadıra sokmasına izin vermeyen insandır... > " > > Atatürk'ten sonraki lider İsmet İnönü; Köy Enstitüleri'ni kapatarak, > cumhuriyet devrimlerinin kırsala uzanan kollarını kopardı. > > Sonraki lider Menderes, dini politik bir enstürman olarak kullanma > geleneğini başlattı. Dini; hurafelerden, siyasi spekülasyonlardan > arınmış bir şekilde halka öğretecek aydın din adamları yetiştirmek > üzere kurulan İmam Hatip liselerinin misyonunu ters çevirdi. > > Sonraki lider Demirel; Menderes'ten de baskın çıktı. Tarikatlar > üzerinden siyasi ikbal aramaktan çekinmedi. > > Arada gelen ve çoğumuz tarafından, Cumhuriyet devrimlerinin, laisizmin > ve demokrasinin seçkin temsilcisi olarak gördüğümüz bir başka lider, > Fethullah Gülen ile muhabbetli olmaktan sonuç bekledi. > > Sonraki lider Sayın Özal; zaten muhibban-ı tarikat olduğunu, gizlemeye > gerek bile duymadı. > > Sonraki lider Erbakan döneminde, tarikat şeyhleri, başbakanlık > protokülünün liste başındaydılar. > > Modern Türk Kadını imajını güçlü bir rüzgar gibi arkasına ve oy > portföyüne alıp, Başbakan olan Çiller, nabzını tarikatlara tutturdu. > > Ecevit, Bahçeli, Yılmaz'lı hükümet, tarikatların ve dipten gelen > dalganın sırtını sıvazlamaya devam etti. > > Özetle; > > Atatürk'ten sonra gelen bütün liderler; devenin çadıra girmesine izin > verdiler. İzin vermenin ötesinde, teşvik ettiler. > > Özetle; > > Biz de Bedevi'nin öyküsünü mesnet alırsak; ortaya şu sonuçlar çıkıyor: > > 1). Türkiye; '10 Kasım 1938'den beri, varlık nedeni olan Cumhuriyeti, > gerçek anlamda savunan bir liderden yoksun olarak, 69 yıl geçirmiştir. > > 2) Bu dönemde gelen istisnasız tüm liderler, kendi siyasi > pazarlamaları nı, Cumhuriyete ve Cumhuriyet Devrimlerine 'vurmak' > üstüne kurulmuş stratejilerle yapmışlardır. > > 3) Yaklaşık üç kuşağa tekabül eden bu zaman zarfında, Türkiye'nin > milli eğitim politası 'teokratikleş tirilmiştir' ve 'teokratikleş > tirilmekte' dir. > > 4) 29 Ekim 1923'te gerçekleştirilen 'devrim', bila fasıla tam 84 yıl > süren bir 'karşı devrim' ile tasfiyenin son aşamasına gelmiştir. > > Son söz: "Başını rica ile çadıra sokan deve, artık sahibini dışarı > davet etmektedir.. > > 'Deve' deyip geçmeyin; kini çok derindir. Sizi çadırın dışına atacak kadar... > > Fikri Nazif AYYILDIZ |
ilginç ve güzel bir yazı bazı bölümleri tartışmaya açık olsa da,hikaye ile bağdaştırılması gayet güzel yapılmış, teşekkürler..
|
zaman ayırıp okudugun için ben teşekkür ederim
|
gerçekten çok güzel olmuş hem sürekleyici hemde etkileyici bir hikaye ...teşekkürler
|
tartışmaya açık güzel bir yazı hikaye gayet hoş..
|
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.