![]() |
Yazarak İyileşmek
Olumsuz olayları kâğıda dökerek onlardan ders almamızı ve onlarla baş edebilmemizi sağladığından yazmak insanların hem bağışıklılık sistemlerini hem de zihinlerini güçlendiriyor.
Çoğumuz hayatımızın bir döneminde günlük tutmuşuzdur. Genelde bu konuda pek konuşmayız, çünkü günlükler bize özeldir ve paylaşılması düşünülmez. Ben yazarlık dersleri vermeye başladığımda ne kadar çok kişinin bana gelip “biliyor musunuz ben yıllardır günlük tutarım…size bir göstersem” dediğini görünce şaşırmıştım. Neden bu kadar çok insan yazmak istiyor veya yazıyor? Yapılan araştırmalar yazmanın ve belli bir biçimde günlük tutmanın ölümcül hastalıklarla bile savaşan kişilerde fiziksel ve ruhsal bir rahatlama sağladığını gösteriyor. Bu araştırmaların başında Texas Üniversitesi profesörlerinden Dr. James Pennebaker ve Syracuse Universitesinden Dr. Joshua Smyth geliyor. Bu profesörlerin yaptığı araştırmalara göre stres ve duygularımız hakkında yazmak bağışıklılık sistemimizi geliştiriyor ve AIDS, astım ve artrit gibi hastalıklarda bile yarar sağlıyor. Klasik anlamda günlük tutmak yani duygularımızı konuşarak veya kağıda dökerek açmak stress ile mücadele etmemiz için yeterli olmuyor. Yazının etkili olabilmesi için insanların olaylara yaklaşımları, kelime seçimleri de çok önemli oluyor. Yazının bize şifa verebilmesi için insanların yazdıklarını kullanarak duygularını daha iyi anlayabilmeleri ve bundan ders alabilmeleri gerekiyor. Pennebaker’a göre bu şekilde yazmak psikoterapide sağlanan yarar kadar etkili oluyor. Stresin azaltılması hastalığı önleyebiliyor ve bu şekilde yazmak stresi azaltıyor. Yazmanın şifa verebilme gücünü yansıtan önemli bir ararştırma Smyth tarafından yürütüldü ve etkileri Journal of the American Medical Association (Vol. 281, No. 14) dergisinde yayınlandı. Bu araştırmada 107 astım ve artrit hastasından 3 gün boyunca her gün 20 dakika yazmaları istendi. Bu hastaların 71’inden hayatlarındaki en stresli olayları yazmaları istendi ve diğerlerinden de günlük planları hakkında yazmaları istendi. Bu çalışmadan 4 ay sonra 71 hastadan 70inde klinik değerlendirmelerde iyileşme görüldü. Ayrıca stres hakkında yazan gruptaki kişiler daha çabuk iyileşme gösterdi. Pennebaker’a göre yazdığımızda duygulara bir düzen getirebiliyoruz, onları belli bir yapının altına alabiliyoruz ve böylece onları aşabiliyoruz. Ayrıca Pennebaker’ın yürüttüğü diğer araştırmalar yazan kişilerin daha az doktoru ziyaret ettikleri görülmüş. Diğer yandan olumsuz düşünceleri ve travmalara bağlı olayları bastıran kişilerde bağışıklılık sisteminde düşüklük görülmüş. Peki doğru yazmak nedir? Travama hakkında ilk yazdığımız zaman fiziksel ve duygusal olarak uyarılırız ve mutsuz olabiliriz. Bu aşamada yaptığımız tek şey olumsuz olayları ve duyguları tekrar canlandırmak olmuş olacaktır. Iowa Universitesi profesörlerinden Dr. Susan Lutgendorf yaptığı bir araştırmada yazdıklarımıza bir anlam katmazsak, onları anlamlı bir şekile sokmazsak sağlığımız için yararı değil zararı olacağını görmüş. “yazdığımızda hem duygularımız hem de düşüncelerimiz odaklanmış olmalı.” Diyen Dr. Lutgendorf sözlerine şunu ekliyor, “yazmanın yararlı olabilmesi için kişinin travmanın altında bir anlam bulabilmesi gerekiyor.” Pennebaker da bir şeyi tekrar tekrar anlatmanın yararı olmadığını bu anlattıklarımızı gelişmek ve değişmek için kullanmamız gerektiği kanısında. Alıntıdır. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.