ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Serbest Forum (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=151)
-   -   Yoga Hakkında Bilinmeyenler... (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=260218)

Prof. Dr. Sinsi 07-22-2012 09:01 PM

Yoga Hakkında Bilinmeyenler...
 
Yoga sözcüğü dünya gezegeninin en eski, ana dili olan Sanskrit
dilindedir. Yoga sözcüğü Yug sözcüğüyle aynı kökten
gelmektedir. Yug 'boyunduruk' demektir. Bu nedenle de Yoga
kontrol etme anlamına gelmektedir

Yoga bilgilerini bir nehre benzetebiliriz. Nehir, dağlardaki şeffaf
kaynaklardan başlar. Nehrin başlangıcında en berrak suya rastlarız,
oysa nehir okyanusa vardığında suları bulanık ve kirlidir. Nehrin
sonundan alınan bulanık su, hiç bir zaman bu suyun nehrin evvelinde ne
kadar temiz ve şeffaf olduğunu gösteremez.Eğer insan
nehrin suyunun kalitesini, nehrin okyanusa düştüğü yerden anlamak
isterse mutlaka yanlış neticeye varır.

Nehrin suyunu öz kaynağından anlamak gerekiyor. Bunun gibi, Yoga'yı da doğru şekilde anlamak için bilgileri Yoga'nın orijinal kaynaklarından almak gerekiyor.Günümüz insanlarına sunulan Yoga kitaplarındaki bilgiler nehrin okyanusa varan bulanık sularına benzemektedir. İnsanlar, bu kitapları okuyarak Yoga
hakkında yanlış ve karmakarışık bilgiler almaktadır. Bu da bir çok tartışmalara ve zıt fikirlere yol açmaktadır. Neticede insanlar Yoga'nın çok çeşitli olduğuna inanmaktadır. Bu da Yoga'nın hangi türünün daha iyi olduğu tartışmalarına neden olmaktadır. Bununla beraber Yoga'nın din olup olmadığı tartışmaları da yaşanmaktadır.

1. Yoga nedir?

Yoga sözcüğü dünya gezegeninin en eski, ana dili olan Sanskrit dilindedir.
Yoga sözcüğü Yug sözcüğüyle aynı kökten gelmektedir. Yug
'boyunduruk' demektir. Bu nedenle de Yoga kontrol etme anlamına
gelmektedir. Yani, Yoga vücudun, duyguların ve zihnin tam kontrolü
demektir. Aynı zamanda Yoga "birleştirmek" anlamına da gelir.
Yani insanı, evrendeki canlı ve cansız olan her şeyle birleştirmek
demektir.

Günümüzdeki değişik yaşam şartları insanı giderek doğal yaşamdan uzaklaştırıyor.
İnsan her geçen gün doğadan daha da kopuyor. Oysa Yoga insanın doğa ve
evrenle devamlı olarak bağlantıda kalmasını sağlıyor. Sonuçta Yoga
bütünleşmek demektir. Bu, bir taraftan vücudun, zihnin ve ruhun
mükemmel uyumu ve bütünleşmesi, diğer taraftan kişisel ruhun Evrensel
Ruh'la bütünleşmesi, teması anlamına gelir. Böylelikle Yoga'yı
uygulayan insan vücudunu, duygularını ve zihnini tamamen kontrol
edebilir, doğadan ve evrenden kopmaz ve sonuçta Evrensel Ruh'la
temasta kalır.

2. Yoga Tarihi
Yoga'nın tarihini incelemek için evrenin tarihine göz atmalıyız; Bazı ruhlar
Mutlak Varlık'tan bağımsız yaşamı merak ederek ruhi evrenden maddi
evrene gelirler. Sonra da maddi evrende yaşamaktan bıkıp yine ruhi
evrene dönmek isterler ve bunu gerçekleştirmek için çaba harcarlar.
İşte Yoga bilimi ve çalışmaları, ruhun maddi evrenden ruhi evrene
dönmesini sağlayan "dönüş biletidir". Böylelikle maddi evren
yaratıldığında orada yerleşen ruhlara her şeyden önce Yoga bilimi
verilmiştir.

Dünya gezegeni tahminen her 5-6 milyon yılda bir yenilenir. Bu yenilenme su
baskını şeklinde gerçekleşmektedir. Sular çekildikten sonra karada
hayat yeniden başlar. Gezegende bütün yaşam dengeleri kurulduktan
sonra bir üst gezegen sisteminden insanlar indirilir. Bu zaman
insanlara başka bilgilerle birlikte Yoga bilgileri de verilir.

İnsanlar Sanskrit dilinde konuşur ve bilgi 'Veda' olarak adlandırılır.
Bu insanlar dünya gezegeninde ilk uygarlığı başlatır. Bu uygarlığın
ismi Ari uygarlığı olur. Ari sözcüğü 'aydınlanmış insan' anlamına
gelir. Ari'ler aydınlanmış insanlar, Ari uygarlığı ise aydınlatılmış
insanlar toplumu demektir. Ari sözcüğü bir ırkın veya kabilenin ismi
değildir. Ari'ler Yoga tekniklerini uygulayarak vücudun, duyguların ve
zihnin hakimi olup, doğadan kopmadan, Evrensel Ruhla devamlı temasta
olmuşlardır.

Ari uygarlığında kitaplara ihtiyaç olmamıştır. Çünkü Ari'lerin hafızası o
kadar güçlüdür ki, bir kere duyduklarını hiç bir zaman unutmazlar.
Buna göre de Ari'lerin yazılı bilgiye, yani kitaplara ihtiyacı
olmamıştır. Yoga bilimi ağızdan ağza nakil yoluyla, milyon yıllarca
öğretmenden öğrenciye geçmiştir.

O zamanlar dünya kıtaları birbiriyle bağlantılıdır ve Ari uygarlığı bütün
gezegende hüküm sürmüştür. Bu nedenle gezegenimizin bütün dillerinde
Sanskritçe sözcükler bulunmaktadır. Gezegenimizdeki bütün eski
uygarlıkları incelediğimizde onların hepsinin bir kökten geldiği
anlaşılmaktadır. Fakat, zaman ilerledikçe kıtalar ayrılmış, insanlar ırklara bölünerek farklı dillerde konuşmaya başlamış ve Ari uygarlığı çökmüştür. Ari uygarlığı
çökünce insanlar Yoga çalışmalarına artık önem vermemiş, Yoga
uygulamayan insanlar vücut, duygu ve zihin kontrolünü yitirmiş,
doğadan kopmuş ve Evrensel Ruh'la temaslarını kaybetmiştir.

Bu nedenlerden insanlar saldırganlaşmış ve negatif hislere kapılmaya
başlamıştır. Bazıları Yoga tekniklerini ve Yoga'nin verdiği mistik
güçleri kötüye kullanmaya başlamıştır. Bu nedenle Yoga öğretmenleri
Yoga bilgilerini gizli tutmaya başlamışlar ve onları yalnız dürüst,
samimi ve pozitif düşünceli öğrencilere açıklamışlardır. İnsanoğlu
giderek güçsüz, hafızası zayıf ve evrenden kopmuş mahluka dönüşmüştür.
Hafızası zayıfladıkça insanoğlunun yazılı bilgiye, yani kitaplara
ihtiyacı oluşmuş ve tahminen 5-6 bin yıl önce dünyada ilk kitaplar
meydana gelmiştir. Bu kitapların ismi 'Veda'dır.

Orjinal Veda biliminin en önemli kısmı bu kitaplarda verilmiştir. Bu kitaplarda
Yoga bilimi de bulunmaktadır. Yani Yoga öğretimi, insanlar tarafından
yıllar boyu geliştirilmiş bir teknik değildir. Bu öğretim insanlara
evrenin başlangıcında verilmiştir ve önce dilden dile sonra da yazılı
şekilde günümüze kadar gelmiştir.

Günümüzdeki Yoga kitaplarında bulunan bilgiler yalnız temel bilgilerdir. Yoga'da
ilerlemek için insan Parampara'da (öğretmen öğrenci zinciri) Yoga
ustasından eğitim almalıdır. Çünkü Yoga bilgilerinin önemli kısmı
gizli tutulmaktadır.

3. Yoga Kaynakları
İnsanoğlunun hafızası zayıfladıkça ve
yazılı bilgiye ihtiyacı arttıkça tahminen 5-6 bin yıl önce ilk
kitaplar yazılmıştır. Bu kitaplar Sanskrit dilinde yazılmıştır.
Sanskrit sözcüğü "bilgili" veya "soylu" anlamına gelir.

Her şeyden önce 4 Veda yazılmıştır:

1. Rig-Veda

2. Sama-Veda

3. Yajur-Veda

4. Atharva-Veda

Bundan sonra 4 Veda'da verilen konuları
daha detaylı bir şekilde açıklayan Brahmana, Aranyaka ve Upanişad'lar
yazılmıştır. Daha sonra evrenin tarihini anlatan Purana'lar ve dünya
gezegeninin tarihini açıklayan İtihasa'lar yazılmıştır. Bütün bu
kitaplarda Yoga bilgilerine rastlamak mümkündür. Ayrı bir konu başlığı
altında olmadan, Yoga bilgileri bütün bu kitaplarda bulunmaktadır.
Yoga bilimine tam bir şekilde sahip olmak için bütün bu kitapları
incelemek gerekir. Zamanla bu iş çok zorlaştığı için tahminen 2 bin
yıl önce Patanjali tarafından Yoga öğretimi çok kısa bir şekilde Yoga-Sutra
kitabında anlatılmıştır.

Patanjali Veda edebiyatında bulunan Yoga
biliminin bir özetini hazırlamıştır. Yoga-Sutra'da Patanjali,
detaylara inmeden Yoga'yı anlatmıştır. Yoga bu kitapta Aştanga, yani
sekiz basamaklı yol gibi anlatılmıştır. Aştanga sözcüğü iki sözcükten
ibarettir. Aşta "sekiz", anga ise "hisse" anlamına gelir. Böylece Yoga
sekiz hisseden ibarettir. Yoga insanı geliştirerek yükselişe geçirdiği
için Anga sözcüğü "basamak" gibi de yorumlanabilir.

Böylece Yoga sekiz basamaklı yol olarak adlandırılmaktadır. Buna göre de Yoga'yı zamanla Aştanga-Yoga adlandırmaya başlamışlar. Böylece orijinal Yoga'nın ismi
Aştanga-Yoga olmuş. Bu gerçek Yoga'nın ismidir. Yoga-Sutra'nin
metinlerinde Aştanga-Yoga bazen Raja-Yoga adlandırılmaktadır, yani
sekiz basamaklı bütünleşme yolu, kral yolu adlandırılmaktadır. (Raja
sözcüğü "kral" demektir) Oysa günümüzde Raja-Yoga bir Yoga türü gibi
tanıtılır. Bu tam bir cahilliktir.

Orijinal Yoga'nın sekiz basamağı
şunlardır;

1. Yama - Negatiflerden arınma

2. Niyama - Pozitifleri güçlendirme

3. Asana - Duruş, vücut çalışmaları

4. Pranayama - Nefes ve Biyoenerji egzersizleri

5. Pratyahara - Astral, Çakra ve Kundalini çalışmaları

6. Dharana - Konsantrasyon çalışmaları

7. Dhyana - Meditasyon çalışmaları

8. Samadhi - Trans, Evrenle Bütünleşme

Bu 8 basamakta binlerce çeşit egzersiz
vardır. Zamanla farklı kişiler bu basamaklardaki egzersizlerden
yararlanmış ve bu egzersizlerin bir kısmını alıp onlara farklı isimler
takmış. Mesala Hatha-Yoga, Jnana-Yoga, Ananda-Yoga, Kundalini-Yoga,
Sahaja-Yoga v.b. Böylece, Yoga'nın sözde farklı türleri meydana
gelmiş. Oysa bunların hepsi orijinal Yoga'nın 8 basamağından
alıntılardır. Yoga'nın sözde türlerinden her hangi birini incelerseniz
göreceksiniz ki orada yapılan egzersizler bu 8 basamağın her hangi
birisinden alıntıdır.

Elbette zamanla bazı kişiler kafalarından
bir şeyler uydurarak bunları da Yoga olarak adlandırmışlar ama bu
uydurmaları orijinal Yoga'nın 8 basamağında bulamazsınız. Bu
uydurmaların Yoga'yla hiç bir ilgisi yoktur. Hem Veda edebiyatı hem de
Yoga üstadları defalarca uyarıyorlar; Yoga yaparken insan kafasından
hiç bir şey uydurmamalı. Bunun sadece ve sadece zararı vardır.

"Yoga orijinal şekilde yapılmalı"

Yoga orijinal şekilde yapılmalıdır.
"Yoga'yı geliştirmek" gibi bir söz tamamen anlamsızdır. Orijinal
Yoga zaten mükemmeldir ve gelişmeye ihtiyacı yoktur. Yoga yapanın
gelişmeye ihtiyacı vardır. Dolayısıyla gelişmemiş birinin mükemmel bir
şeyi geliştirebilmesi olanaksızdır. Zaten buna göre de Yoga
milyonlarca yıl insanoğlunun ilgisini çekmektedir.

Uyduruk egzersizlerin hiç bir yararı yoktur!!! Bazı kişiler, insanlara
Kundalini'nin (vücuttaki mistik enerji) derhal hareketlendirileceğini
veya Çakra'ların (vücuttaki enerji merkezleri) hemen açılacağını vaad
ederler. Bu büyük bir kandırmacadır!!!

Kundalini'ni ve Çakra'ları insan yalnız kendi çabalarıyla, doğru egzersizler yaparak ve doğru rehberin yardımıyla aktifleştirebilir. Zaten çakralar hiç bir zaman tamamen
kapalı değildir. Çakraların kapalı olması ölüm demektir. Çakraların
aktivitesi çok düşük olabilir ve onları canlandırmak, dengelemek ve
uyuma sokmak gerekiyor. Eğer kimse size, "Çakralarınız kapalıdır"
derse, bilin ki bu kişi Çakralardan hiç bir şey anlamıyor!!! Kundalini
ve Çakra çalışmaları Yoga'nın beşinci yani Pratyahara basamağında
yapılmaktadır. Bu egzersizler yalnız ve yalnız önceki 4 basamaktaki
egzersizler uygulandıktan sonra uygulanmalıdır. Aksi halde buna
yönelik çabalar sinir sistemini tamamen çöktürecektir.

Günümüzde bazı kişiler Yoga'ya kendi
isimlerini vermişlerdir. Mesela Yengar-Yoga, Bikram-Yoga v.b. Bu büyük
bir hırsızlıktır!!! Çağdaş bilim dünyasında eğer bir bilim adamı
başkasının keşfini çalıp kendisine ait olduğunu iddia ederse bir suç
işlemiş olur. Aynı şekilde, Yoga'dan egzersizler alıp onlara kendi
ismini veren kişiler benzer bir suç işlemektedirler.

Yogayı 'sözde' çağdaşlaştıranlar var

Son 50 senede bazı kişiler Yoga'yı
"çağdaşlaştırmak" adı altında yeni sözde Yoga türleri uydurmaktadır.
Bu kişiler daha da ileri giderek Yoga'ya Sanskrit isimleri değil Latin
isimleri takmağa başlamışlardır. Mesela Integral-Yoga, Power-Yoga
v.b... Buna benzer isimler kullanarak bazı kişiler insanlara uyduruk
meditasyon yaptırmaktadır. Yoga'nın yedinci yani Dhyana basamağında
uygulanan meditasyonun belli kuralları vardır ve önceki 6 basamaktaki
egzersizleri uygulamadan meditasyona başlamak tavsiye edilmez.
Meditasyonun bir çok türü vardır.

Bunlardan biri Mantra meditasyondur.
Sanskritçe Mantra 'hece', 'sözcük' veya 'ses titreşimi' demektir.
Yoga'da belli Mantra'lar mevcuttur ve bu ses titreşimlerini seçmede
dahi belli kurallar vardır. Bazı kişiler kafalarından sözcükler
uydurarak bu uyduruk sözcükleri Mantra olarak adlandırıp insanlara
sözde Mantra meditasyon yaptırmaktadırlar.

Bu kişiler insanları kandırarak onlara özel, kişisel mantralar sunarlar, oysa bu sözde
mantralar onların kendi uydurmalarıdır. Bu kişiler Yoga'nın
meditasyondan önce gelen 7 basamağını hiçe sayarak insanlara direkt
olarak bu uydurma Mantra'larla meditasyon yapmayı tavsiye ederler.
Onlar bu uyduruk Mantra meditasyonunu "Transandantal meditasyon"
olarak adlandırmaktadır.

Transandantal meditasyon

Transandantal sözcüğü deneyüstü demektir.
Transandantal meditasyonun yoğunlaşma objesi deney üstü olduğu için
duygularla hissedilmez. Transandantal meditasyon Yoga'da Atma
meditasyon olarak adlandırılmaktadır. Sanskritçe Atma sözcüğü 'ruh'
demektir. Atma meditasyon ise ruha devamlı yoğunlaşmak demektir.
Mantra meditasyonda ise bir hece ağızla seslendirilip kulaklarla
duyulur. Dolayısıyla Mantra meditasyonu, Transandantal meditasyon
olarak adlandıran kişiler Transandantal meditasyonun ne olduğunu bile
bilmezler.

Bu kişiler Yoga'nın 8 basamağının dolaylı bir yol,
kendilerinin sunduğu uyduruk Mantra meditasyonunu ise direkt bir yol
olarak adlandırarak masum insanları kandırmaktadırlar. Böyle uyduruk
meditasyon hiç bir zaman Yoga'da yapılan gerçek meditasyonun verdiği
pozitif etkileri veremez ve cok zaman zararlı olabilir. Yalnız
Yoga'nın temel nefes, bioenerji, duruş, gevşeme ve konsantrasyon
egzersizleri yapıldıktan sonra meditasyon yapılmalı. Yani genelde 6-8
ay Yoga çalışmaları yapıldıktan sonra meditasyon uygulaması
başlatılmalıdır.

Meditasyonun bir çok türü vardır. Önce
meditasyonun temel türleri uygulanmalıdır. Bundan sonra Mantra
meditasyon gibi daha gelişmiş meditasyon türleri yapılabilir.
Hazırlıksız, aniden yapılan meditasyon çalışması sinir sistemini,
zihni, şuuru ve bilinçaltını kötü etkileyebilir. Meditasyon bilimsel
olarak, Yoga prensiplerine uyarak yapılmalıdır. Aksi halde amatörce
yapılan meditasyon yarar yerine zarar verebilir.

Nihayet günümüzün son uydurması,
Yoga-fit. Bu çalışma da Yoga duruşları aerobik şeklinde yaptırılır. Bu
çalışma çağdaş Yoga adı altında insanlara sunulur. Oysa sadece bir
aerobik türüdür ve klasik Yoga'nın etkilerine sahip değildir.
Jimnastik hocaları iki gün Yoga-fit dersi aldıktan sonra kendilerini
Yoga hocası sanarak Yoga-fit dersleri vermektedirler, oysa Yoga hocası
olmak için birey en az 5 sene gerçek Yoga üstadından Yoga dersleri
alarak Yoga'nın 8 basamağında ilerlemeli. Böylece insanlar amatör
kişiler tarafından kandırılarak Yoga yaptıklarını sanmaktadırlar.

Böylelikle, günümüzdeki kitaplarda gösterilen sözde Yoga türleri
sadece Yoga'nın 8 basamağından alıntılardır. Yoga'nın sözde
türlerinden konuşan kişiler Yoga'nın orijinal özkaynaklardan, Veda
kitaplarından öğrenmemiş ve Yoga'nın gerçekten ne olduğunu
bilmemektedir.

Meditasyonda mantralar

Gezegenimizdeki bütün eski uygarlıkları
incelediğimizde, hepsinin bir kökten geldiği anlaşılmaktadır. Buna
göre de Yoga yöntemleri eski Babil, Çin, Mısır, Roma, Sufism,
İskandinav, Hinduizm ve Amerikan Kızılderilileri gibi bir çok kadim
kültürlerde bulunmaktadır. Norveç'te, İrlanda'da, Kolombiya'da,
Meksika'da, Viking ve Kelt kültürlerinde Yoga duruşlarının resimleri
ve heykelleri bulunmaktadır. Kuzey Amerika Kızılderililerin kültüründe
Yoga pozisyonları ve meditasyon teknikleri kullanılmaktaydı. Roma
imparatoru Markus Aurelius meditasyon konusunda bir kitap yazmıştır.

Pisagor'un okulunda diğer konular arasında meditasyon da öğretilirdi.
Güney Afrika kabilelerinde meditasyon tekniklerinin kullanılması
saptanmaktadir. Katolik ve Yunan Ortodoks kiliselerinin
manastırlarında meditasyon çalışmalarını görmek mümkündür. Yoga'nın
7'inci Dhyana basamağında yapılan meditasyon türlerinden biri de
Mantra meditasyondur. Mantra bir hece, bir ses titreşimidir ki
meditasyon sırasında bu ses titreşimine birey yoğunlaşır. Yoga'da en
önemli Mantra AUM mantrasıdır. AUM'a benzer ses titreşimini
Mısırlıların EMON, İsraillilerin AMEN ve Arapların AMİN sözcüklerinde
görürüz. AUM sözcüğü meditasyon sırasında devamlı tekrarlandıkça OM
gibi seslenir. Hinduizmde OM sözcüğü en temel ses sembolüdür.

Güney Amerika'da ve Mısır'da OM gibi ses veren flütler bulunmaktadır. Norveç
dilinde OM sözcüğü 'yoğunlaşmış ses' anlamına gelmektedir. Sanskritçe
OM ses demektir. İskandinav dillerinde OMR sözcüğü de ses anlamına
gelir. İzlanda Edda el yazmasina kore, Viking'lerin tanrisi Odin'nin
bir baska adi da Ome'dir.

Mantra meditasyonda kullanılan başka Bija
Mantra'lar da vardır. İskandinavya'da da Bija Mantra'lara benzer güç
sözcükleri bulunmaktadır. Örneğin İskandinav halk şarkılarında
Mantra'lara benzer şekilde kullanılan ses titreşimlerini görüyoruz. Bu
sözcükler kadim Germen harfleriyle yazılmaktadır. Fin halk şiirlerinde
de Mantra'lara benzer Kalevala güç

sözcükleri evrenin başlangıcında var olan sözcüklerdir. Yoga'da
yapılan Çakra (enerji merkezi) çalışmaları dünyadaki eski kültürlerde
de bulunmaktadır. Örneğin Mısır'ın dervişleri, İsrail'in Kabalacıları,
Gronland ve Kanada'nın İnuit'leri, Avrupa'nın simyacıları ve Kuzey
Amerika'nın Hopi Kızılderilileri bu Çakra bilgilerine sahiptiler.
Bunun dışında, bütün dünya dinlerinde Yoga tekniklerinin
kullanıldığını görmek mümkündür.

Buna göre de bazı kişiler Yoga'nın bir din olduğunu söyler. Amma
gerçekler şudur ki Yoga'nın hiç bir dinle ilgisi yoktur. Tam tersine,
dinler Yoga tekniklerinden faydalanmaktadır. Yoga'da ne inanca dayanan
dogmalar, ne de bir tanrıya yönelik tapınma, ayin ve ritüelleri
bulunmaktadır. Yoga teknikleri mantık ve derin felsefi bilime
dayanmaktadir.

Zaman ilerledikçe kıtalar ayrılmış,
insanlar ırklara bölünerek farklı dillerde konuşmaya başlamış ve Ari
uygarlığı çökmüş.

4. Yama - Negatiflerden Arınma

Yama sözcüğü negatiflerden arınma
anlamına gelmektedir. İnsan gelişmek için bütün negatif fikirlerden,
sözlerden ve hareketlerden arınmalıdır.

Birinci prensip Ahimsa prensibidir. Ahimsa sözcüğü 'şiddetsizlik' anlamına
gelmektedir. Birey düşüncelerinde, sözlerinde ve hareketlerinde her
türlü şiddetten kaçınmalıdır, çünkü şiddet insanın zekasını negatif
yönde etkileyerek gelişmesini engellemektedir. Bu prensibe dayanarak
insan beslenmesinde de şiddet kullanmamalıdır, yani beslenmesi için
zararsız hayvanları öldürerek onların cesetlerini yememelidir.
Hayvanların cesetlerinin beslenmede kullanılması vücudu, sinir
sistemini ve zihni negatif yönde etkileyerek insanda şiddet ve korku
hislerini üretmektedir.

Hayvanlar öldürüldüğü zaman büyük bir acı çekmekte ve korku hissetmektedirler. Bu acı ve korku öldürülen hayvanın cesedini etkilemektedir. Öldürülmüş hayvanın cesedini yedikçe insan bu acı ve korku hissini içine alır ve aynı acı ve korkuya
kapılır. Böylelikle hayvan cesetleriyle beslenme insanın sinir
sistemini çöktürmektedir. Bunun dışında, insanlar binlerce zararsız
hayvanları öldürerek bunun bedelini ödemek zorundadırlar. Evrensel
Karma (etki-tepki) kanununa göre öldüren öldürülecektir. İnsanlar
zararsız hayvanları öldürüyorlar, doğa da insanları öldürüyor.

İnsanlar, binlerce zararsız hayvanı öldürerek çok güçlü bir negatif
enerji alanı üretmektedirler. Bu negatif enerji alanı doğanın
dengelerini bozarak felaketlere neden olur. Örneğin deprem, volkan,
sel, kuraklık vb. Cesetlerle beslenen insanlarda artan korku ve şiddet
savaşlara da neden olur. Bu savaşlarda zararsız hayvanları öldüren
insanlar bu katliamın bedelini ödeyerek bu sefer birbirilerini
öldürmektedirler.

İkinci prensip Satya olarak adlandırılır. Satya sözcüğü 'dürüstlük' anlamına gelir. Mutlak Gerçeğe ulaşmak için birey gerçekleri olduğu gibi yansıtmalıdır. Düşüncede,
sözde ve harekette dürüst olmadan insan maddi enerjinin ürettiği
illüzyonlardan hiçbir zaman kurtulamaz. Böylece sekiz basamaklı
bütünleşme yolunda ilerlemek için insanın dürüst olması şart.

Satya prensibini uygulamak için birey her şeyden önce kendisine karşı dürüst
olmalıdır. Yanlış bir şey yapınca insan en azından kendisine bunun
yanlış olduğunu itiraf etmelidir. İnsan bu şeyin yanlış olduğunu kendi
içinde kabul ederse bu onu gelecekte aynı şeyi yapmaktan kurtarır.
İnsan kendisini kandırmamalıdır ve kendisiyle dürüst olmalıdır.
Böylece zamanla insan Satya prensibini tam şekilde uygulayabilir.

Üçüncü prensip Asteya. Asteya
hırsızlıktan çekinme anlamına gelir. Evrenin belli düzeyi ve dengesi
vardır. Eğer insan kendine ait olmayan şeyleri alırsa bu dengeyi
bozmuş olur. Bu insanın bedensel, duygusal, zihinsel ve ruhsal
dengelerini de bozar ve gelişmesini engeller. Bunun dışında, evrensel
Karma kanununa göre insan aynı şekilde ve miktarda kaybetmeye maruz
kalmak zorundadır. Bu da gelişme yolunda bir çok engeller
oluşturmaktadır. Eğer kendine ait olmayan şeyi insan alıp pozitif
yönde kullanırsa, onda o şeyi aynı miktarda kaybeder.

Ama eğer insan kendine ait olmayan şeyi alıp negatif yönde kullanırsa o zaman verdiği zarara göre bu şeyin 10 veya 50 veya 100 mislini kaybetmek zorunda
olacak. Bazen insan bunu hayatıyla ödemek zorunda kalır. Böylelikle
insan, zekasını kullanarak, kendisine zarar vermemesi için Asteya
prensibini uygulayarak kendine ait olmayan şeyleri almaktan vazgeçer.

Dördüncü prensip Brahmacarya;
Brahmacarya sözcüğü cinsel enerji kontrolü anlamına gelir. Cinsel
enerji vücuttaki çok güçlü bir enerji kaynağıdır. Eğer bu enerji
kontrol edilmezse zihinsel ve ruhsal gelişme imkansızdır. Cinsel
enerji kontrol edilerek vücuttaki gizli potansiyellerin yüze çıkmasını
sağlar. Yoga'da cinsel enerji sağa sola boşuna tüketilmeden beynin
genelde kullanılmayan yüzde seksen kapasitesinin aktifleştirilip
kullanılmasına yöneltilir. Böylece insanın, beynin kullanılmayan
bölgelerdeki, uyumuş yetenekleri yüze çıkar. Brahmacarya prensibine
göre birey cinsel enerjisini kontrol etmeyi öğrenmelidir.

Cinsel enerji vücutta en güçlü enerji kaynağı olduğu için insan bu enerji
kaynağını kontrolsüz tüketmemelidir. Yoga'da bu enerji beynin ve
zekanın gelişmesi için kullanılmaktadır. Brahmacarya prensibine göre
birey ya bekar kalarak hiçbir cinsel ilişkide bulunmamalıdır ya da
gönlüne göre bir eş bulup onunla ciddi ve devamlı ilişkide olmalıdır.
Böylelikle insan cinsel enerjisini kontrol etmeyi öğrenir ve bu
enerjini boşuna harcamaz.

Brahmacarya prensibi bazı dinlerde uç
şekillerde uygulanmaktadır. Uç uygulamaların biri, insanların cinsel
dürtülerini bastırarak kendilerini manastırlara kapatmasıdır. Neticede
bu insanların bir kısmı homoseksüel veya lezbiyen olmaktadır,
diğerleri ise çocuklara tecavüzde bulunmaktadır. Başka bir uç uygulama
ise çok eşlilik önerisidir. Çok eşlilik insanı cinsel enerjinin
kontrolüne değil tamamen tüketilmesine götürür. Veda edebiyatında
uyuşturucuya, içkiye ve kadınlara düşkün olan cahil insanlar için
Tantra uygulanması önerilir.

Tantra

64 Tantra kitabı mevcuttur. Tantra sözcüğü 'yöntem' demektir. Daha geniş felsefi anlamda Tantra iki sözcüğe bölünebilir: Tan ve Tra. Tan sözcüğü genişletmek anlamına gelen Tanoti sözcüğünün köküdür. Tra sözcüğü ise özgürleştirmek
anlamına gelen Trayate sözcüğünün köküdür. Böylece Tantra sözcüğü
zihnin kapsamını genişleterek insanı özgürleştiren bir yöntem anlamına
gelmektedir. Tantra uyuşturucuya, içkiye ve kadınlara düşkün olan
insanları bu kötü alışkanlıklardan kurtarmak için kullanılan bir kadim
yöntemdir.

Bazı kişiler Tantra sözcüğüne Yoga sözcüğü ekleyerek bir Tantra-Yoga tekniklerinin mevcut olduğunu iddia ederler. Bu tam bir uydurmadır. Yoga'nın Tantra'yla hiçbir ilgisi yoktur. Bu kişiler Tantra-Yoga'yı utanmadan Seks Yogası olarak
adlandırmaktadır ve bu konuda kitaplar bile yazmaktadır. Bu cahil
kişiler bu kitaplarda Yoga adı altında insanlara bir ritüel şeklinde
grup seks yapmayı da önerirler. Bütün bunların Yoga'yla hiçbir ilgisi
yoktur.

Yoga'da Brahmacarya prensibini uygulayarak insan en doğru, doğal ve dengeli yolla cinsel enerjisini kontrol edebilmektedir. Cinsel dürtünün bastırılması en yanlış
uygulamalardan biridir. Çünkü cinsel ilişki evrensel, duygusal ve
enerjitik ihtiyaçlardan doğar. Her şeyden önce evrende yeni bedenlere
ihtiyaç var. Beden öldükten sonra ruhun yeni bedene ihtiyacı var,
bunun için de cinsel ilişkiler olmalıdır ki yeni bedenler doğurulsun
ve bedenlerini kaybetmiş ruhlar yeni bedenleri alsın. Bu nedenle
cinsel dürtü insanoğlunun genlerinden gelmektedir ve suni yolla
bastırılması imkansızdır.

Daha sonra cinsel ilişki bir duygusal ihtiyaçtır. İnsanın sevmeye, sevilmeye ve sevişmeye duygusal bir ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç insanın ruhundan gelmektedir. Çünkü aşk ruhun ebedi eylemidir. Nihayet, cinsel ilişki bir enerjitik
ihtiyaçtır. Ruhun cinsi yoktur ve ilk haftalarda kadının karnındaki
ceninin de cinsi belli olmaz. Sonradan cinsin biri dominant olur,
diğeri ise bastırılır. Böylece vücut ya erkek ya da dişi olur. Erkek
bedeninde dişi enerjisi bastırılmıştır.

Dişi bedeninde ise erkek enerjisi bastırılmıştır. Böylelikle dengeyi tutturmak için erkeğin dişi enerjisine, dişinin ise erkek enerjisine ihtiyacı vardır. Erkek
ve dişi birbirini sevip, sarılıp, seviştikçe erkek ve dişi
enerjilerini paylaşmaktadırlar. Erkek dişiye erkek enerjisini, dişi
ise erkeğe dişi enerjisini vermektedir. Böylece eşler cinsel enerji
dengesini tutturur. Bunun için insan seviştikten sonra çok rahat,
tatmin ve dingin olur. İnsan bu rahatlığı, tatminliği ve dinginliği
korumayı öğrenmelidir. İşte Yoga bunu öğretmektedir. Yoga vasıtasıyla
insan evrensel, duygusal ve enerjitik ihtiyaçlarını karşılayarak
cinsel enerjisini kontrol edebilir ve rahat, tatminkar ve dingin
kalabilir.

Beşinci prensip Apavigraha.
Apavigraha sözcüğü açgözlülükten çekinme anlamına gelir. Eğer insan
maddi eşyaların peşinden koşturursa hiçbir zaman gereken dengeleri
kuramaz. Maddi eşyaların çokluğu insana ne tatminlik ne de mutluluk
verir. İnsan devamlı surette maddi eşyaları düşünürse, onların
peşinden giderse ve onlara sahip olmayı amaçlarsa, bu onun maddi eşya
isteğini hiçbir zaman doyurmaz. Bu yolla bu istek yalnızca artar.
İnsan ne kadar maddiyata sahip olursa bu istek daha da artar bununla
da tatminsizlik artar.

Bu da insanın huzurunu kaçırır ve onu daha da mutsuz eder. Maddi eşya isteğinin daima artmasının başka bir tehlikeli
tarafı da vardır. Eğer insanın maddi eşya istekleri artıyor fakat
istediğini elde etmek için maddi imkanlara sahip değilse, bu istekler
onu her türlü cinayete, kanunsuzluğa ve suça sürükler. Bunun için
birey maddi isteklerini kontrol altına alarak yalnız ihtiyacı olan
şeylerle geçinmeyi öğrenmelidir.

Organize dinlerde Yama prensiplerine
"ahlak kuralları" denir. Eğer insan onları uygulamazsa onun
cehenneme gideceği veya tanrı tarafından cezalandırılacağı söylenerek
dindarlar korkutulur ve bu ahlak kurallarının uygulanmasına
zorlanırlar. Oysa Yoga'da birey korkudan değil bilinçten bu
prensipleri uygulamaya başlar. Yoga yolunda olan insan, bu prensipler
üzerinde yoğunlaşarak, onların uygulanmaması durumunda negatif yönde
etkilendiğini, rahatsız ve mutsuz olduğunu görür.

Böylece insan kendi tecrübesine dayanarak
bilinç ve zeka yoluyla bu prensipleri uygulamaya başlar. Dindar insan
bu prensipleri ahlak kuralları şeklinde sadece inancına dayanarak
uyguladıkça bu kurallardan her an sapma ihtimali vardır. Eğer insan bu
prensipleri tecrübesine ve zekasına dayanarak uygularsa, onda bu
prensiplerden sapma ihtimali minimuma iner. Bilinçli insan bu
prensiplerden saparsa da anında zekasıyla bu sapma nedenlerini çözer
ve bunun bir daha da olmasını engeller. Zeka yolu inanç yolundan her
zaman daha üstündür. İnanç yolu insanı cehalete ve fanatizme
sürükleyebilir. Zeka yolu ise insanı her zaman yükseltir.

5. Niyama-Pozitifleri Güçlendirme

Niyama sözcüğü 'pozitifleri güçlendirme'
anlamına gelmektedir. Birey yoga yolunda negatiflerden kurtularak
pozitif unsurları güçlendirmelidir.

Bu unsurlardan birincisi Sauça. Sanskritçe Sauça 'temizlik' demektir. Sauça yalnız bedensel temizliği vurgulamıyor. Birey zihnini, duygularını ve vücudunu temiz tutmalıdır. İnsan pozitif yönde düşünerek zihnini ve duygularını negatiflerden
temizlemelidir. Birey negatif olaylarda bile pozitif tarafları
görmelidir ve pozitif algılamasını güçlendirmelidir.

İkinci unsur Santoşa. Santoşa 'yetinme'
veya 'tatminlik' anlamına gelmektedir. İnsan olduğu yerden ve elde
ettiği her şeyden tatmin olmalı ve devamlı olarak maddi şeylerin
peşinden koşturmamalıdır. Bu insana, bozulmayan derin huzura ve kalıcı
mutluluğa varmaya yardım edecektir. Böylece insan başına gelen her
şeyi pozitif bir şekilde algılamalı ve hak ettiğini anlamalıdır. Birey
tatminlik hissini güçlendirmeden hiç bir zaman mutlu olamaz. Bu halde,
hatta altın sarayda bile otursa tatminsiz ve mutsuz olacaktır. Santoşa
yaşamın gereksiz şeylerini ve bunlara duyulan rahatsız edici istekleri
atmaktir. Yani yalnız gerçekten gerekli şeylerle tatmin olmaktır.
Yoga'ya göre, olduğunuz halden hoşnut olma en üstün mutluluğu getirir.

Üçüncü unsur Tapas.
Tapas sözcüğü 'dayanıklılık' anlamına gelmektedir. Birey başına gelen bütün kötü olaylarda dayanıklı olmalı. İnsan bütün zor şartlarda sakinliğini ve
iç huzurunu kaybetmemelidir. Böylece birey her kötü olayın pozitif
tarafını görmeye öğrenmelidir. Örneğin eğer insan aç kaldıysa buna
bozulup sinirlenmemeli ve perhizin bedeni nasıl iyi yönde etkilediğini
düşünmelidir.

Dördüncü unsur Svadhyaya.
Svadhyaya sözcüğü 'tek hedeflilik' anlamına gelmektedir. Birey her şeyi nihai
hedefe varmak için yapmalı. İnsan değerli enerjisini önemsiz şeylere
harcamadan her şeyi nihai hedefe yöneltmeli. İnsan gerekli kitapları
inceleyerek bilgi toplamalı ve her şeyin son amaca ulaşmak için nasıl
kullanılacağını öğrenmeli.

Beşinci unsur İşvara Pranidhana.
İşvara Pranidhana sözcüğü 'Mutlak Varlığı algılamak' anlamına gelmektedir.
Birey Mutlak Varlığı anlamak için çaba harcamalı. Kitaplardan ve
üstatlardan aldığı bilgileri gerçekleştirerek Mutlak Varlığı önce
zekasıyla, sonra içten algılamalı ve hissetmelidir. Böylece teorik
bilgi ve pratik tecrübe toplayarak sarsılmaz bilimsel inanca sahip
olmalıdır. Bilimsel inanç, cahillikten kaynaklanan fanatik inançtan
farklıdır. Fanatik inanç dogmalara dayanmaktadır, oysa bilimsel inanç
bilgiye, mantığa, zekaya, derin araştırmalara ve defalarca kanıtlanmış
tecrübeye dayanmaktadır.

Fanatik inançtan farklı olarak bilimsel inançta birey aldığı bilgileri kendi tecrübesinden geçirdiği için ve defalarca kanıtlandıkları için onlara inanmaktadır. Böyle bir bilimsel inanç sarsılmaz olmaktadır. Çünkü kanıtsız dogmatik bilgilere ve
yanlış algılamaya değil tecrübeyle denenmiş ve kanıtlanmış bilgilere
dayanmaktadır. Bu unsurları gerçekleştirerek insan pozitifleşmeli ve
iç potansiyellerini pozitif yönde kullanarak güçlendirmeli. Negatif
düşünce, söz ve eylem insanın güçlerini ve zekasını felç etmektedir.
Negatif bir mıknatıs gibi negatifi çeker. Böylece negatiflik arttıkça
insan negatif olayları ve negatif kişileri kendine doğru çeker.

Sonuçta insan kendini o kadar negatife kaptırır ki geriye dönüşü
imkansız olan bir noktaya gelir. O zaman insan hayat için değil ölüm
için çabalar. İnsan kendini negatife tamamen kaptırdığı zaman sinir
sistemi çöker ve psikolojisi ters yönde tepki vermeye başlar. Örneğin
mazoşizm ve satanizm grupları; Mazoşistler ıstırab ve acıdan zevk
alır. Satanistler ise kötülüğün yani negativizmin krallığını özleyerek
intiharın gerçek ve tam özgürlüğe götüreceğine inanırlar.

Bu çöküntüden kurtulmak çok zor, bazen de imkansız. Buna göre de insan
şimdiden önlemler almalı ve negatiflerden arınarak pozitifleri
güçlendirmeli. Negatiflerden kurtularak ve pozitifleri güçlendirerek
insan kolaylıkla evrenle bütünleşmeye varabilir. Yama ve Niyama
uygulanması insanın yalnız kendini düşünen -egosentrik- görüşünü
zayıflatarak zamanla yok eder.

Birey Yoga'nın sekizinci basamağını,
Samadhi'ni gerçekleştirince Yama ve Niyama kendiliğinden
uygulanmaktadır. Çünkü Samadhi'de insan her şeyin birliğini,
başkalarının iyiliğinin kendi iyiliğiyle aynı olduğunu anlamaktadır.
İnsan evrenle bütünleşince başkalarının kendinden farklı olmadığını
anlar ve bütün ruhların Evrensel Ruhun parçacıkları olduğunu algılar.
Bedenler farklı olsa da bütün ruhlar sat-çit-ananda'dır, yani
ebedi bilgi ve has'la dolu varlıklardır.

Bütün ruhlar Evrensel Ruhun parçacıkları olduğundan bir biriyle bağlantıdadırlar ve başka ruha zarar vermek kendine zarar vermek demektir. Bu da ruhun başka ruhlarla
ve Evrensel Ruhla bağlantısını bozmaktadır ve egoizmin kölesi haline
getirmektedir. Bunları içten algılayan insan Yama ve Niyama
prensiplerinin uygulanmamasını aklına bile getiremez. Böylelikle
Samadhi'ye varmadan önce Yama ve Niyama, Yoga eğitim disiplininin ilk
iki bölümü veya basamağı olarak uygulanmaktadır.


alıntı...


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.