ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=595)
-   -   Adaletin Felsefi Temeli.. (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=259966)

Prof. Dr. Sinsi 07-22-2012 08:15 PM

Adaletin Felsefi Temeli..
 
ARİSTO'YA GÖRE ADALET

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Özel anlamında adalet ve ona bağlı olan adaletli kişi ile ilgili olarak, yüksek görevlerin, zenginliklerin veya politik topluluğun üyeleri arasında paylaşılan tüm malların dağıtımına uygulanan birinci tür adalet ile düzeltici adalet olan bir ikinci tür adalet vardır....

Birincisi için adil kişi zorunlu olarak dört unsuru taşır:

sözkonusu kişilerin sayısı ikiyse, içinde bulunduğu şeylerin sayısı da ikidir. Ve bu, kişiler ve şeyler için aynı eşitlik olacaktır:
kişiler arasında ve şeyler arasında aynı ilişkiler olacaktır.

Eğer kişiler eşit değilseler, eşit paylan olmayacaktır; ister eşit kişiler, eşit olmayan paylar alsınlar, ister eşit olmayan kişiler eşit pay alsınlar bu sebeplerden dolayı kavgalar, istekler olmaktadır.

Bu,değer ilkesine göre apaçık bir olgudur. Aslında herkes, paylaşımlardaki adaletin değere göre bir orantıyı içerdiğini kabul etmektedir; ama bu değeri herkes aynı şekilde anlamamaktadır:

demokrasi taraftarları değeri özgürlüğün içine yerleştiriyorlar; oligarşi taraftarları değeri ya zenginliğin içine ya da doğuşun içine yerleştiriyorlar; aristokrasi taraftarları ise erdemin içine koyuyorlar.

O halde adil olan şey orantılı bir şeydir....

İşte adil olan şeyin ilk türü.

İkincisine gelince bu düzeltici adalettir, sözleşmelere ve insanların arasında istemli veya istemsiz ilişkilere uygulanan adalettir. Bu adaletin öncekine göre farklı bir biçimi vardır. Ortak malların bölüştürücü adaletinin daha önce belirttiğim orana uyması gerekir (ortak zenginliklerin bir dağıtımının sözkonusu olduğunu varsayalım:

Bu dağıtım herkesin birbirine göre verdikleri katkıların oranına göre olacaktır; bu cins bir adalete göre haksızlık bu ilişkiden ayrılan dağıtımdır); ama sözleşmelerdeki adalet, yukarıda sözkonusu olan orana göre değil, aritmetik orana göre bir tür eşitliktir ve haksızlık bir tür eşitsizliktir.

Aslında değerli bir insanın aşağı sınıftan bir insanı soymasının veya tersinin olmasının, değerli bir insanın veya aşağı sınıftan bir insanın zinadan suçlu olmasının önemi yoktur: yasa, yalnızca birinin haksızlığı yapan, diğerinin kurban olup olmadığına, birinin bir zarara neden, diğerinin bundan zarar görüp görmediğine bakarak, neden olunan zarardan (kişilere gelince onlara eşit davranır) doğan farkla ilgilenir.

Bu şekilde yargıç haksızlık tarafından yaratılan eşitsizliğin içinde eşitliği sağlamaya çalışır. Biri dayak yer öbürü dayak atarsa, biri öldürür, diğeri ölürse, maruz kalman şeyle yapılan şey arasında eşit olmayan bir dağılım vardır.

Yargıç, suçlunun avantajlarını elinden alarak ceza yoluyla eşitliği yeniden sağlamaya çalışır.

Prof. Dr. Sinsi 07-22-2012 08:16 PM

Adaletin Felsefi Temeli..
 
Bergson'a Göre Adalet

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


H.BERGSON


Ahlaksal tüm kavramlar birbirinin içine girerler ama hiçbiri adalet kavramı kadar eğitici değildir, çünkü öncelikle diğerlerinin büyük bir bölümünü kapsar, daha sonra çok büyük zenginliğine rağmen en yalın formüllerle açıklanabilir ve nihayet ve özellikle zorunluluğun iki biçiminin adalet kavramı içinde birbirinin içine geçtiği görülür.

Adalet her zaman eşitlik, orantı, ödünleme fikirlerini uyandırmıştır: adalet bir teraziyle temsil edilmiştir. Hakkaniyet eşitlik anlamına gelir. Kural, doğruluk ve düzenlilik düz çizgiyi belirten sözcüklerdir. Aritmetiğe ve geometriye yapılan bu göndermeler, tarihi boyunca adaletin özellikleridir.,..

Ama, antik adaletin ellerindeki denge gibi her zaman geçici olan ve otomatik olarak ulaşılan bu dengelerden çok uzakta, ilişki veya ölçü fikirlerini değil ama aksine ölçülemezlik ve mutlak fikirlerini uyandıran "insan hakları"nın adaleti vardır.

Bu adalet, matematikçilerin dediği gibi ancak sonsuzda tam olarak temsil edilebilir; belirli bir anda ancak yasaklamalar yoluyla kesin ve kategorik olarak formülleştirilebilir; ama pozitif olarak sahip olduğu şeyde adalet, herbirinin kişiliğin ve bunun sonucu insanlığın daha tam bir gerçekleştirmesi olduğu ardışık yaratımlarla yolalır.

Bu gerçekleştirme ancak yasalar aracılığıyla mümkündür; toplumun onayını kapsar. Diğer taraftan, adaletin yavaş yavaş, tarihinin belirli bir döneminde toplumun ruh durumu sayesinde kendi kendine oluştuğu boşuna ileri sürülecektir. Bu, ancak eğer toplum bir deney yapmaya karar vermişse ileriye doğru bir atılım olacaktır; bunun için deneyin ikna etmek veya en azından sarsmak için serbest bırakılması gerekir; ve sarsma her zaman bir kişi tarafından başlatılmıştır.

Prof. Dr. Sinsi 07-22-2012 08:16 PM

Adaletin Felsefi Temeli..
 
"Bilgenin İyilikseverliği" Olarak Adalet



- LEIBNIZ


Hukuk, belirli bir ahlaksal güçtür ve ödev, ahlaksal bir baskıdır. Ahlaklar'dan anladığım, dürüst insanda doğa yasalarına denk olan yasalardır: çünkü Romalı hukukçunun çok güzel bir biçimde söylediği gibi iyi geleneklere aykırı olan şeyi yapmaya gücümüz olacağına inanmamalıyız. Dürüst insan, aklın izin verdiği ölçüde tüm hemcinslerini seven kişidir. ...

İyilikseverlik, evrensel bir iyiyürekliliktir ve iyiyüreklilik aşk veya duygulanım durumudur.

Sevmek veya duygulanmak başkasının mutluluğuna sevinmektir veya aynı anlama gelen başkasının muüuluğunu kendisininkinin içine sokmaktır. Bu şekilde, Tannbilim'de çok önemli bir zorluk çözümlenmiş oluyor; her umuddan, her kaygıdan, çıkarla ilgili herşeyden kurtulmuş çıkardışı bir sevginin nasıl varolacağını bilme konusu.
Çözüm, başkalarının mutluluğu bizi sevindirdiği zaman, onların mutluluğunun kendi mutluluğumuzun içine girmesidir, çünkü bizi sevindiren şey kendi için aranır.

Prof. Dr. Sinsi 07-22-2012 08:16 PM

Adaletin Felsefi Temeli..
 
Proudhon'a Göre Adalet
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
PIERRE JOSEPH PROUDHON


1)İnsan sahip olduğu akıl sayesinde, saygınlığını kendi kişiliğinde olduğu gibi benzerinin kişiliğinde hissetme ve hem birey ve hem de tür olarak kendini gösterme yetisine sahiptir.

2)Adalet, bu yetinin ürünüdür: bu, savunulmasının bizi tehlikeye sürüklemesine rağmen insanlık onurunun, içinde uzlaşmış olarak bulunduğu herhangi bir insanda ve herhangi bir durumda kendiliğinden hissedilen ve karşılıklı güvence altına alınan saygısıdır.

3)Bu saygı, bu saygıyı dinle dolduran barbarda en alt derecededir; Adalet'i kendi için gerçekleştiren uygarda güçlenir ve gelişir ve her türlü kişisel yarardan ve dinsel düşünüşten kurtulur.

4)Bu şekilde tüm koşullan eşdeğer ve dayanışık hale getiren, insanı ve insanlığı özdeşleştiren Adalet, insanın ilkesi ve amacı olan yüce mutluluğa gücül olarak uygundur. ...

Bu tanım üzerine bazı gözlemler: Adalet zorunludur ve yadsınması çelişkiye neden olur: eğer Adalet insanlıkta doğuştan değilse, insan toplumunun gelenekleri olamaz; toplumsal durum, doğaya karşı olan bir durumdur; uygarlık, bozukluktur; deliliğin ve ahlaksızlığın etkilerinin bilimleri, sanatları ve sözü, genel anlayışın uzlaşamadığı tüm önermeler.

Adalet bir olguyu dile getirir: insanlar arasında yarar dayanışması olduğu gibi zıtlaşması da varsa, her zaman ve temel olarak yarardan daha yüksek olan saygınlık topluluğu vardır.

Adalet, gizemsel ve fizyolojik her türlü unsurdan arınmış Tanrıların dininin yerine kendi kendimize saygı vardır; bir çeşit organik manyetizm olan hayvansal duygulanım yerine, özgürlüğümüzden ayrı tutmadığımız bir saygınlık olan türümüzün saygınlığından edindiğimiz coşkulu, kişidışı duygu vardır.

Adalet yararın üstündedir. Yakınımdakine kendim gibi saygı göstermeliyim ve göstertmeliyim; bu, bilincimin yasasıdır....
O halde Adalet, ruhun bir yetişidir, hepsinin önündedir, toplumsal varlığı oluşturan yetidir. Ama bir yetiden daha fazla bir şeydir: bir fikirdir, bir ilişkiyi, bir denklemi gösterir. Yeti olarak gelişmeye uygundur; insanlığın eğitimini oluşturan bu gelişmedir.

Denklem olarak, çatışkısal hiçbir şey göstermez; her yasa gibi mutlak, değişmez ve yüksek düzeyde kavranılabilirdir. Yapılan itibariyle belirsiz ve çelişkili olan toplumsal yaşamın olayları adalet aracılığıyla tanıma ve düzene kavuşurlar.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.