ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=595)
-   -   Kant-Analitik Ve Sentetik Yargıların Ayrımı Üstüne (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=259933)

Prof. Dr. Sinsi 07-22-2012 08:21 PM

Kant-Analitik Ve Sentetik Yargıların Ayrımı Üstüne
 
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Bütün yargılarda, bir özne ile yüklemin bağıntısı iki türlü olabilir. (Burada yalnız olumlu yargıları gözönünde tutuyorum. Çünkü diyeceklerimin daha sonra olumsuzlara uygulanması kolaydır.)
Ya B yüklemi A öznesine ilişkindir ki, burada, B, A'nın içinde kendiliğinden bir şey olarak vardır; ya da A ile bağıntısı olmasına karşın onun büsbütün dışındadır. Birinci durumdaki yargıya analitik, öbürüne de sentetik diyorum.
Demek ki yüklemin özneyle bağıntısında bir özdeşlik olmayan yargılar analitik yargılardır.
Ama, sentetik diye adlandırılacak yargılardaki bu bağıntıda özdeşlik düşünülmeyecektir. Birincilere açıklayıcı, öbürlerine genişletici yargılar da denebilir. Çünkü birinciler özne kavramına hiçbir şey katmazlar; tersine, bu özne kavramım yalnızca çözümleme ile parça-kavramlara ayırırlar ki, bu parça-kavramlar aynı zamanda karışık ve anlaşılmaz da olabilirler. Buna karşılık, sonuncular, özne kavramına bir yüklem katarlar.

Bu yüklem, bu özne konusunda ne düşünülmüştür ne de kavramın çözümlemesiyle çekip çıkarılmıştır.
Örneğin, «Bütün cisimler yer kaplar» dediğimde, bu analitik bir yargı olur. Çünkü ben, yer kaplamayı cisimle bağıntılı olarak bulduğum için, kavramı ancak cisim yüzünden bilmeyip, yalnızca bu kavramı çözümlerim; yani yüklemi bulabilmek için, onda (cisim kavramında) her zaman düşündüğüm çeşitliliğin bence bilinmesi yeter; böylece elde ettiğim analitik bir yargı olmuş olur.
Buna karşılık, «Bütün cisimler ağırdır» dediğimde, burada yüklem, bir cismin yalın kavramında genellikle düşündüğüm büsbütün başka bir şey olarak karşımıza çıkar. Sentetik bir yargı, böyle bir yüklemi kendisine kattığımız bir yargıdır.

Deney yargıları tümüyle sentetiktir.
Çünkü kesinlikle kendi kavramının dışına çıkmadığım ve analitik bir yargıyı dile getirmek için hiçbir deneyin tanıklığını gereksemediğimden, onu deneyle temellendirmeye kalkışmak anlamsız olurdu. «Bir cisim yer kaplar» önermesi a priori bir önermedir; asla bir deney-yargısı değildir.

Çünkü deneye gitmeden önce bu yargının tüm koşullarını biliyordum. Bundan ötürü yüklemi, yalnızca çelişmezlik ilkesine dayanarak çıkarabilir ve ancak böylece deneyin bana hiçbir zaman veremiyeceği yargının zorunluluğunu bilebilirim. Buna karşılık ben, ağırlık yüklemini asla bir cisim kavramı içine koyamam. Böylece bu kavram deneyin bir bölümü ile bir deney-nesnesini gösterir. Bu bölüme aynı deneyin nesne kavramına ilişkin daha başka bölümleri de ekliyebilirim. Cisim kavramım, uzam, içine girilemezlik, biçim vb. belirtilerle ve kavramda düşünülen bütün şeylerle, önceden analitik olarak bilebilirim. Oysa bilgimi genişletmek isteyip de, deneyden çıkarıp attığım cisim kavramına dönüp yeniden baktığımda, yukarda söylenen belirtilerle ağırlık arasında sürekli bir bağıntının olduğunu görülür.
Demek ki ağırlık yükleminin cisim kavramıyla birleştirilmesi olanağı deneye dayanıyor. Bu iki kavramın biri öbürünün içinde bulunmuyor, ama birbirleriyle raslantısal da olsa bağlan şundandır: ikisi de görülerin bir bileşimi olan deneyin sağladığı bir tamlığın parçasidir.

Fakat sentetik a priori yargılarda bu yardımcı araçtan tümüyle yoksunuz. B kavramıyla bağlılığını öğrenmek için A kavramının dışına çıkmam gerekirse, dayandığım şey ve bileşimi olanaklı kılan nedir? Çünkü burada bunu deney alanında aramakta bir yarar yoktur.
Şu önermeyi alalım:

Bütün olup bitenlerin bir nedeni vardır.
Olup biten bir şeyin kavramında bir varlığı düşünürüm. Bu varlıktan önce bir zaman geçmiştir. Bundan da analitik yargılar çıkabilir. Ama bir neden kavramı olup biten kavramının tümüyle dışındadır ve olup bitenden ayrı olan bir şeyi gösterir; asla bu son tasarımın içinde değildir. Genel olarak olup bitene baktığımda, bundan büsbütün ayrı olan başka bir şeyi demeğe nasıl varıyor ve neden kavramı, olup biten kavramı içinde bulunmadığı halde zorunlu olarak ilişkili olduklarını nasıl biliyorum?

Burada, anlığın, A kavramının dışında, bu kavrama yabancı olan, ama yine de ona bağlı diye saydığı o bilinmeyen X nedir? Bu, deney olamaz. Çünkü sözü geçen ilke, yalnızca daha büyük bir genellikle değil, aynı zamanda zorunlulukla tümüyle a priori olarak sadece bu ikinci tasarımı birincisine ekler.

İmdi, a priori spekulativ bilgimizin son ereği sentetiktir; yani genişletici ilkelere dayanmaktadır. Çünkü analitik, ilkeler, yalnızca güvenilir ve geniş bir bileşim için, gerçekten yeni bir kazanç edinmeye gerekli olan kavramların açıklığına ulaşmak bakımından çok önemli ve gereklidirler.

IMMANUEL KANT
(Çeviren:Ömer Naci Soykan)

Prof. Dr. Sinsi 07-22-2012 08:21 PM

Kant-Analitik Ve Sentetik Yargıların Ayrımı Üstüne
 
Kesin ve bilimsel bilgi bu önsel bireşimsel yargı'lardadır.

Örneğin matematik yargıların tümü bu niteliktedir, "iki kez ikinin dört ettiği" yargısı hiçbir deneyden çıkarılmamıştır. Çünkü deney sınırlıdır, bin deney yaparız ama bin birinci deneyde ne elde edeceğimizi bilemeyiz. Matematik yargılar, deneyden çıkmamış önsel bireşimsel yargı'lardır ama bir bakıma bu karakterde olan metafizik yargılara benzemezler, çünkü her zaman deneye uzanabilirler. İki kez ikinin dört ettiği her zaman denenebilir, Tanrı'nın varlığı hiçbir zaman denenemez. (Kant, bu düşüncelerinden ötürü, 1794'te Gillaume II. hükümetinden bir ihtar almış ve din konusunda yazı yazması yasaklanmıştır).

Kant, usun önsel kalıplarını, Aristoteles'ten de yararlanarak, yargı biçimlerinden çıkarıyor. On iki yargı biçimi vardır, öyleyse bunlardan her birini meydana getiren ?kendisiyle biçimlendiren? on iki kalıp olmalıdır. Bir yargı, ya "insanlar ölümlüdür" önermesinde olduğu gibi tümel (Os. Külli, Fr. Universel), ya "kimi insanlar erdemlidir" önermesinde olduğu gibi tikel (Os. Cüz'i, Fr. Particulier), ya da "Sokrates düşünürdür" önermesinde olduğu gibi özel (Os. Hususi, Fr. Singulier) olur.

Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Tümellik (Os. Külliyet, Al. Allheit), çokluk (Os. Kesret, Al. Vielheit), teklik (Os. Vahdet, Al. Einheit) kalıplarıdır ki nicelik (Os. Kemmiyet, Al. quantitaet) ana kalıbında toplanırlar. Bir yargı, ya "Herakleitos usludur" önermesinde olduğu gibi olumlu (Os. İcâbi, Fr. Affirmatif), ya "Diogenes uslu değildir" önermesinde olduğu gibi olumsuz (Os. Selbi, Fr. Négatif), ya "ruh ölmezdir" önermesinde olduğu gibi sınırlayıcı (Os. Tahdidi, Fr. Limitatif) olur.

Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Varlık (Os. Hakikat, Al. Realitaet), yokluk (Os. Selb, Al. Negation), sınırlıtık (Os. Mahdudiyet, Al. Limitation) kalıplarıdır ki nitelik (Os. Keyfiyet, Al. qualitaet) ana kalıbında toplanırlar. Bir yargı, ya "Tanrı iyilikçidir" önermesinde olduğu gibi kesin (Os. Hamli, Fr. Catégorique), ya "Tanrı iyilikçiyse kötüleri sevmez" önermesinde olduğu gibi varsayımsal (Os. Şartı, Fr. Hypothétique), ya "Tanrı ya iyilikçi, ya da kötülükçüdür" önermesinde olduğu gibi ayrık (Os. Munfasil, Fr. Disionctif) olur.

Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Tözlülülük (Os. Cevheriyet, Al. Substantialitaet), nedensellik (Os. İlliyet, Al. Causalitaet), karşılıklık (Os. Müşâreket, Al. Wecheelwirkung) kalıplarıdır ki ilişki (Os. İzâfet, Al. Relation) ana kalıbında toplanırlar. Bir yargı, ya "insanlık belki dik yurümeyle başlamıştır" önermesinde olduğu gibi belkili (Os. İhtimâli, Fr. Problématic), ya "Tanrının iyilikçi olması gerekir" önermesinde olduğu gibi zorunlu (Os. Zaruel, Fr. Apodictique), ya "dünya yuvarlaktır" önermesinde olduğu gibi savlı (Os. Tahkiki, Fr. Assertorique) olur.

Bunları meydana getiren kalıplar, sırasıyla: Olanaklılık (Os. İmkân, Al. Möglichkeit), zorunluk (Os. Vücub, Al. Nothwendigkeit), gerçeklik (Os. Hâriyet, Al. Wirklichkeit) kalıplarıdır ki kiplik (Os. Darp, Al. Modalitaet) ana kalıbında toplanırlar. Görüldüğü gibi Kant, deney verilerinin ancak on iki biçimde birbirleriyle bireştirilebileceğini ileri sürmektedir. Bu on iki biçimi de dört ana biçimde (nicelik, nitelik, ilişki, kiplik) topluyor.

Bunlann içinde en önemli bulduğu ilişki'dir. Çünkü her bireşim bir ilişkiyi dilegetirir. Bu ilişkilerden de zorunlu olarak nedensellik ve süreklilik yasaları çıkar. Bu yasalar da, kendilerinden çıkarıldıkları kalıplar gibi, önseldirler. Kant, bu önsel, deneyden alınmamış, usun kendi malı olan kalıpların, ilkelerin ve yasaların uygu alanını sınırlarken sadece metafizik yolunu kapamakla kalmıyor; fizik yolunu da kapayarak bilinemezci üçüncü felsefe'nin kapılarını açıyor.

Kant'a göre us, deneyin verileriyle bağını koparıp metafizik yapamayacağı gibi deneyin verilerinin arkasına geçerek fizik de yapamaz. Çünkü deney bize sadece görünenler (Al. Erscheinung)'i vermektedir. Bizse bu görünürlerin ardında bir de kendilik (Al. Ding an sich) hayal ediyoruz ve yukarı sınırı aşmaya çalıştığımız gibi bu aşağı sınırı da aşmaya çalışıyoruz. Kant, bu her iki aşamayı da aynı aşma (Al. Transzendent) saymakta ve usun kalıplarının sadece şeyin görüneni (fenomen)'ne uygulayıp şeyin kendisi (numen)'ne uygulanamayacağını söylemektedir. Kant, böylelikle, usun sınırını kesinlikle çizmiş oluyor. Bu sınır şeyin kendiliği'dir ve hiçbir zaman aşılmamalıdır, çünkü bilinemez.

Kant'ın oluştuğu ortam, bir matematik-fizik-usçuluk ortamıdır. Nitekim genç Kant da üniversiteyi fizik doktora teziyle bitirmiştir. Matematiğin ve fiziğin ilkeleri usun ürünü sayılmakta, gerçeğe us yoluyla varılabileceğini savunan Antikcağ Elea'lılarının düşüncesi Leibniz-Wolff öğretisinde en yüksek aşamasına ulaşmış bulunmaktadır. İngiltere'den gelen yepyeni bir ses, David Hume'un sesi, usun eleştirilmesini ve yetilerinin gereği gibi belirtilmesini öğütlemektedir.

*
Alıntı


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.