ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=595)
-   -   Felsefenin Doğuşu (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=259850)

Prof. Dr. Sinsi 07-22-2012 08:35 PM

Felsefenin Doğuşu
 
Felsefe’nin her ne kadar Antik Yunan’da doğduğu kabul edilse de Çin, Mezopotamya ve Hindistan gibi Doğu ülkelerinde etkileri görülür.

Fakat felsefenin doğumunun Yunan’da başlamasının nedeni dinden ve mitosların etkisinden arınmış olmasıdır. Ayrıca insanlar şehir ticaretinin ve koloniciliğin başlamasıyla belli bir refah düzeyine ulaşmışlardır.

İnsanlar temel ihtiyaçlarını giderdikleri için insanlar düşünmeye ve sorgulamaya daha çok zaman ayırmışlardır. Buna paralel olarak da özgür düşünce ortamı gelişmiştir.

Demokrasinin de Yunanistan’a hâkim olması bunda etkili olmuştur.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

ANTİK ÇAĞ FELSEFESİNİN SİSTEMATİK DÖNEMİ
Burada Platon ve Aristo öne çıkan isimlerdendir. Platon ve Aristo’nun düşüncelerini sistematize etmeleri çok önemlidir.

Platon’un bizi ilgilendiren tarafı “ ideal devlet” kuramıdır. Bu kuramı kısaca açıklamak gerekirse düşünür olması istenilen bir devlet modelinden bahseder. Ona göre bu devletin yöneticisi filozof-kral olmalıdır. Yani devleti elitist kesim yönetmelidir. Burada Platon bugün bilinen anlamıyla aristokrasiye atıfta bulunur. Ayrıca bu düşünceye bağlı olarak toplumsal hiyerarşinin olması gerektiğini de savunur.

Aristoteles’in bilimlere en önemli katkısı tüme varım yöntemini bulmasıdır. Yani görünmeyende görünene bakmak ve görünenden görünmeyene bakmak tüme varım yöntemidir. Ayrıca Aristo yöntemsel aletler bularak ilkel bakışı doğru bakışa çevirmek amacındaydı.

ORTAÇAĞ FELSEFESİ
Ortaçağda genel olarak felsefe dinin hegemonyası altına girmiştir. Bu yüzden bu dönemde felsefenin çokça yol kat ettiği söylenemez. Her şey kilisenin egemenliği altında olduğu için özgür düşünce baltalanmıştır.
Ortaçağ da İslam medeniyetinde çeviri evleri kurulmuştur ve batı dünyasına ait kaynaklar Farsçaya çevrilmiştir. Böylece batı medeniyeti durağan bir çağ yaşarken İslam medeniyeti ilerlemiştir.

YENİÇAĞ FELSEFESİ
Genellikle düşünürlerin kafasını meşgul eden toplumsal sorunlar olmuştur. Sosyal düşünce vurgulanmıştır. Rousseau, Hobbes, Locke aydınlanmanın ve Rönesans’ın etkisinde kalmışlardır. Burada insanlar daha iyi nasıl yaşarız sorusunu sormuşlardır. Bu çağda tekrar özgür düşünceye geçiş süreci başlamıştır. Rönesans ve reform hareketlerini etkisiyle bireycilik, sekülerizm, âdem-i merkeziyetçilik ve insani eylemler gibi kavramlar öne çıkmıştır.
Ayrıca özel mülkiyet ve buna bağlı olarak da burjuvazi, kapitalizm, tabakalaşma düşünürlerin ilgisini çeken konulardan olmuştur.

YİRMİNCİ YÜZYIL FELSEFESİ
Diyalektik materyalizm burada ön plandadır. Bu kavramın açıklamasını yapacak olursak ortaya bir tez atılır, sonra bu tezin karşısına bir antitez oluşturulur. Ardından bir senteze varılır. Ve her yeni sentez başka bir teze dönüşür. Bu böyle döngüsel bir süreç izler. Diyalektik materyalizmin temellerini Heraklitos ortaya atmıştır. Hegel ve daha sonrasında da Marx bu görüşü geliştirmiştir. Bu yüzyılda öncelikle materyalizm dışında yeni olguculuk, yeni kantçılık, olgucu mantıkçılık, uygulayıcılık, uyumsuzluk v.s gibi çeşitli akımlar idealist, usa aykırıcı ve bilinmezci bir doğrultuda gelişmiştir.


Son kertede felsefe bilimleri bilimidir. Yani bütün bilimler felsefeden doğmuştur. Şu anda bilimlerin olmasını felsefeye borçluyuz. Bu bakımdan felsefe teoride bilimler için ve bunun pratiğe uygulanmasında önemlidir.

Kısacası felsefe bize hayata dair derin kavrayışlar sunar.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
İlkçağ Felsefesine Genel Bir Bakış
Bu bölümünde Felsefe tarihinin kırılma noktalarını anlatmaya çalışacağım.
Felsefe tarihi dönemsellik açısından bir süreklilik arz etmez. Yani sürekli kesintiye uğramıştır ve yeni bir dönem başlar. Tarih ilerlemektedir. Savaşlar olmaktadır. Yeni buluşlar gerçekleşmekte ve insan özne olmaya doğru büyük adımlar atmaktadır. İlk çağ bilindiği gibi felsefe tarihi açısından oldukça verimli geçmiştir. Bugün bile toplumsal ve siyasal düşünceyi etkileyen hatta büyük ölçüde belirleyen düşünce sistemlerine rastlamaktayız.

Platon’un yönetimsel anlayışı, Aristo’nun bilimleri ayrıştırması ve sistematize etmesi, mantık ilkeleri bugün hala geçerliliğini korumaktadır. Heraklitos bugünkü anlamda diyalektiğe önemli katkılarda bulunmuştur. Epikürcülük ve Stoacılık ve onların başlattığı hedonizm tartışması bugünde toplumsal alanda tartışılan konulardan biridir. Dikkat edilirse bu bahsettiğim tüm filozoflar batı kökenlidirler. Bunun nedeni her alanda olduğu gibi batının felsefede de otorite konumunda olmasındandır. Muhakkak ki felsefe doğuda da aynı zamanlarda belki daha da eskide başlamıştır. Fakat tarih okumalarımız ancak batı kaynaklar üzerinedir. Zaten doğu da ilk çağlarda felsefi yazılar elimize ulaşmamıştır ya da yoktur. Bunda doğu zihniyetinin ve kültürünün etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü sözlü gelenek doğuda daha yaygındır ve hepimiz biliriz verba volant, scripta manent yani söz uçar yazı kalır.

Platon’un idea kavramı idealizm düşünce akımını doğurmuştur. Bu akım daha sonra materyalizm düşüncesinin karşıtını oluşturmuş ve tarihte birçok düşün adamına esin kaynağı olmuştur. Fenomen kavramını da bünyesinde taşır. Bunun dışında İdea kavramı sanat düşüncesinin gelişmesini de etkilemiştir.

Platon’un düşünce sisteminin gelişmesindeki kuşkusuz en önemli isim Sokrates’tir. Bu düşünür ilk dönem yazılarında hocasından epeyce etkilenmiştir. Bunu diyaloglarında açıkça görebiliriz. Sokrates’in sofistlerin pragmatist yaklaşımlarına karşı tavrı herkesçe bilinen bir gerçektir. Çünkü ona göre bilgi parayla ölçülebilen bir şey değildir. Platon’da hocasının Sofistlerle tartışmasını sürdürmüştür. Ayrıca Sokrates’in dogmatik düşünce sistemi(bilginin doğuştan bizde bulunduğu düşüncesi) öğrencisinin idealizm düşünce akımının oluşmasında da etkili olmuştur.

Sokrates’in çok tanrılı dinlerin hâkim olduğu dönemde tek bir tanrı olduğunu savunması onu ölüme götürmüştür. Bu da Sokrates’in peygamber olup olmadığı düşüncesini akla getirmektedir.


Platon, Sokrates’in ölümünden sonra devleti yönetenlerin filozoflar olması gerektiği fikrini ortaya koymuştur ve elitist bir duruş sergilemiştir. Bunun dışında Platon’un topluma sınıflaşmayı önermesi ve mükemmeliyetçilik önerileri de oldukça önemlidir. Öyle ki filozof, toplumda mükemmel bireylerin olması gerektiğini savunmuştur ve ilk nüfus planlaması böylece ortaya çıkmıştır. Bu da bugünkü öjenizm anlayışını bize hatırlatmaktadır. Kanımca Hitler, evet Hitler, Platon’u okumuştu. Bu bir tez değil sadece bir fikirdir.

Aristo’da felsefeye damgasını vuran filozoflardandır. Bugünkü bilim anlayışının kaynağı Aristo’ya dayanır. Uzmanlaşma, bilimlerin felsefeden ayrılması, sistematik düşünce ve sınıflandırma bu filozofun bilime kazandırdığı kavramlardan bazılarıdır. Fakat bilim için en önemli katkısı tümdengelim yönteminin kullanılmasıdır. Filozof “Organon” ( Alet ) adlı eserinde bu yöntemi ayrıntılarıyla anlatmıştır. Gerçi Francis Bacon kendi döneminde bu yöntemin karşıtını ortaya koymuş ve eleştirmek için “Noum Organon” ( Yeni Alet ) adlı eseri yazmıştır. Böylece tümevarım yöntemini ortaya koymuştur.

Bunun dışında siyasal düşüncede aristokratik yönetim biçimini ortaya koymuş ve benimsemiştir. Yönetimin elit bir tabakanın elinde bulundurulması gerektiğini belirtmiştir. Bu yönetimsel anlayış soyluluk esasına dayalıdır.

Son kertede İlkçağ, felsefe tarihine damgasını vurmuştur ve bugün bile bilim anlayışımıza muazzam katkıda bulunmuştur. Yalnız unutulmamalıdır ki Atina’da o dönemde demokratik bir ortam vardır ve felsefe de buna bağlı olarak gelişmiştir.

Sadece demokratik, özgür, eleştirel düşünebilen ve ifade edebilen toplumların fikir ve yazın hayatı gelişebilir.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

*
Selma Ulusoy


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.