ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Serbest Forum (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=151)
-   -   Foton Kuşağı Etkisi (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=249709)

Prof. Dr. Sinsi 07-17-2012 07:32 AM

Foton Kuşağı Etkisi
 

Karşımıza çıkan herhangi bir sağlam bilimsel veri yok. Tüm
kaynaklarda bilimsel bir kanıtın öne sürülmediğinden bahsediliyor,
zira geçerli kanıtlar da yok deniliyor. Elde olan tek şey birkaç
bilim adamı ve astronomun tezlerinden ve araştırmalarından ibaret.
Zaten bu konu üzerinde araştırmalar yapan bilim adamları da
bulundukları yerlerden uzaklaştırılmışlar. Elde olan veriler, bilinen
döngünün 26.ooo yıl olduğu, bu geçişin belirtisi olan Schumann
Rezonansı'nın değişimi ve Foton Kuşağı içerisinde bulunan yıldızların
varlığından ibaret. Açıkça bir kanıt ortaya konulamamış. Foton Kuşağı
güçlü elektromanyetik radyasyona sahiplik eden yoğun bir uzay boşlu#
ve bazı x-ışınlarını da içermekte. Galaksi içerisine akan manyetik
bir ışık olarak ta tanımlayabiliriz.

Edmun Halley tarafından keşfedildi

Keşif, ingiliz astronom Sir Edmund Halley'in (1656-1742) günlerinde
başlayan Pleiades çalışmalarıyla başladı. Halley, bu yıldız
grubundaki 3 yıldızın Yunanlılar tarafından belirtilen yıldızlar
arasında bulunmadığını ortaya çıkardı. Yunan astronomlar ya da Halley
yanılmış olabilir miydi? 1991 yılında yayınlanan bir makalede sunulan
diagrama göre 6 yıldız; Merope, Atlas, Teygeta, Electra, Coeleno ve
güneşimiz Pleiades'in bir yıldızı olan Alcyone'nin
yörüngesindeler.Daha sonra Halley şu sonuca vardı: Pleiades takımı
belli bir hareket sistemiyle ilerliyordu. Bu tez, Frederick Wilhelm
tarafından onaylandı. Pleiades, her yüzyıl için 5.5 saniye kesin bir
hareketle döngüsüne devam ediyordu.

Altı gün içinde Dünya'nın tamamen değişeceği iddia ediliyor

Foton Kuşağının merkez alanına girilmesiyle birlikte yaşanılması
beklenen fiziksel ilk etkileşimler ise şu şekilde sıralanıyor
yayınlanan bir çok raporda:

1. gün: 21 Aralık 2012'de kör bölgeye giriş, tüm canlıların beden
tipinin değişmesi, hiçbir elektrik aygıtının çalışmaması, tam
karanlık.
2. gün: Atmosfer basıncının düşmesi, herkesin kendisini şişmiş
hissetmesi, Güneş'in yeterli ısıtamaması, dünya ikliminin soğuması
(buzul çağı soğuğu).
3.-4. gün: Atmosferin şafak vakti gibi sönük bir ışıkla aydınlanması,
foton etkisinin başlaması, foton enerjili aygıtların çalışabilir hale
geçmesi, yıldızların yeniden gökyüzünde belirmeleri.

5.-6. gün: 24 saatlik gündüz devresine giriş, kör bölgeden çıkıp ana
foton kuşağına giriş, tüm canlıların güçlenip zindeleşmeleri, dünya
ikliminin ısınması, foton ışınıyla çalışan gemilerin uzayda yolculuk
yapmaya başlaması, telepati, telekinezi gibi psişik yeteneklerin
ortaya çıkışı (uyanış, süperbilinç).





Foton Kuşağı etkisine ilk kez Atlantis devrinde girildiği sanılıyor

Kuşağın başlangıç noktası, küçük bir atom parçası ve onun
yörüngesinde olan bir grup elektrondan ibaret. İngiliz fizikçi Paul
Adrian Maurice Dirac, her bir partikül için bir anti-partikül
bulunduğunu öne sürmüştü. 1932'de Carl David Anderson bu anti-
partikülü buldu ve ona "positron" adını verdi. 1956'da anti-proton ve
anti-nötron keşfedildi. Bir anti-partkül şekillendiğinde, sıradan bir
partiküller evreninde meydana gelir ve bu, bir elektronla buluşup
çarpışmasından önce bir anlıktır. Bu çiftin toplam kütlesi "Foton"
formunda enerjiye dönüşür. Bu yeni ve önceden görülmemiş bir enerji
kaynağı gücü sunar.

1961 yılında uydu kaynaklı araçlar tarafından bir foton kuşağı
keşfedildi. Bu kuşağın gezegenimizden 400 ışık yılı uzakta olduğu
açıklandı. Astronom Jose Comas Sola yedi yıldızlı Pleiades takımı
üzerinde özel bir çalışma yaptı ve bir sistem oluşturduklarını
keşfetti, ki bizim güneşimiz ve daha pek çok yıldız da bu sistemin
parçalarıydılar ve her biri kendi gezegensel sistemlerine sahipti.
Güneşimiz bu sistem yörüngesini 24.000 yılda tamamlıyor. Bu 24.000
yıl iki bölümde alınıyor; 10.000 yılı karanlık (ya da Galaktik Gece),
2000 yıl ise Foton Kuşağı'nın ışığında geçirildiği sanılıyor. Ve bazı
bilim adamları tarafından, bulunduğumuz dönemin ışık bölgesine geçiş
olduğu tahmin edilmekte. Tahmin edildiğine göre böyle bir olay
dünyanın oluşumundan beri bir kez deneyimlendi ve bu tarihin de
Atlantis devrine rastladığı öne sürülüyor.

Foton Kuşağı temel olarak 3 elementi içermekte. İlki, "Null Zone"
(sıfır bölgesi). Bu bölge, madde ve madde olmayan parçaların kuşağın
proton parçalarını oluşturmak için çarpıştıkları bölge. Burası ayrıca
Pleiades yıldız sisteminin elektromanyetik alanlarının etkisiz
bırakıldığı yer. Bu süreç, bilinçlilik seviyelerimizi değiştirecek ve
evren yapısına farklı bir açıdan bakmamızı sağlayacak. Diğer bölme
ise foton ırmağı ile sıfır bölgesinin (null zone) iç kenarı arasında
olan akım alanı. Bu bölgeye geçişle daha yüksek boyuta geçiş imkanına
sahip olunacak.



2012'de Işık devrine geçiş yapılacağı söyleniyor

Foton Kuşağı, Dünya ile çarpışmak üzere olan yoğun bir foton(ışık
parçacıkları) enerji bandı olarak rapor ediliyor. Ulaştığında 5
günlük bir karanlık, elektriksizlik, yoğun ufo inişleri, insanlık
için psişik yeteneklerin ortaya çıkması, insan bedeninde oluşan
değişimler (transformasyonlar) ve daha pek çok değişim beklenmekte.
Şu anda karanlık dönemin sonunda olduğumuz ve bu dönemin 2012'de son
bularak 2000 yıllık "ışık" devrine geçiş yapılacağı söyleniyor.
Yıldız aktivasyonu güneş sistemimizin Pleiades (Alcyone yıldızı),
Sirius, Arcturus, Orion ve Andromeda ile aynı sıraya dizilmesi ile
başlayacak. Yaşanılacağı tahmin edilen en büyük deneyim ise, bu
kuşağa girildiğinde, şu anda bulunduğumuz 3. boyuttan 5. boyuta
yükseleceğimiz. Bu sıçrayış elbette ki beraberinde bir çok farklılık
ve mutasyonlar getirecek. Şimdiden deneyimlediğimiz olaylar da
aslında bu sıçrayışı doğrular nitelikte: ciddi iklim değişiklikleri,
kıta transferleri, v.s. Ayrıca bu kuşağa girildiğinde bilinçlilik
boyutlarının her birine geçiş imkanına sahip olacağımız tahmin
ediliyor. Şu anda küresel bilinç değişiminin sonuçlarını da birebir
deneyimliyoruz aslında. Dünyayı kasıp kavuran savaş ortamı, toplumlar
arası anlaşmazlıklar, politik sürtüşmeler ve olagelen olumsuzlukların
da bu geçiş döneminde, ya da "null zone"da bulunmamızdan dolayı
olduğunu düşünebiliriz.


Bütün canlılardaki değişim

Yaşadığımız bu dönem ve beklenen değişimler kutsal kitaplarda,
mitolojide ve bilim adamları tarafından da ayrıntılı şekilde
incelenmişti. Raporlara göre, Foton Kuşağı'na girildiğinde, gökyüzü
ateş gibi gözükecek, ancak soğuk olacak. Bu değişim ve yansımalar
elbette ki içine girilen kuşağın etkileriyle birlikte ortaya çıkan
kimyevi değişimler ve tranformasyonların sonucunda kendilerini açığa
çıkaracaklardır. Kuşağa ilk önce güneşimizin girmesi halinde ani bir
karanlığın olması da söz konusu, ki bu sürenin 110 saat kadar sürmesi
tahmin ediliyor. Güneşsel radyasyon ve Foton Kuşağı'nın arasındaki
etkileşim gökyüzünün yıldızlarla dolu gibi gözükmesine neden olacak.
Dünya bu kuşağa girdikçe tüm moleküller uyarılmış olacak ve atomlar
mutasyona uğrayacaklar. Bu duruma bağlı olarak fiziksel yapılarda
(insanla birlikte hayvan ve bitki aleminde de) farklılıkların meydana
gelmesi bekleniyor tabii ki.


Null Zone ve Schumann Rezonansı

Bu kuşağa girmeden önce, yani bu zamanda, "Null Zone" (sıfır bölgesi)
denilen zaman deneyimlenmekte. Bu dönem boyunca sismik aktivite ve
volkanik hareketlenme görülüyor. Ayrıca iklim değişiklikleri ve buna
bağlı olarak şiddetli tayfunlar, fırtınalar ve hortumlar
gözlemleniyor. "Null Zone", bir başka deyişle, madde ve madde olmayan
bütün partiküllerin yok edildiği yer. Oluşacağı beklenen bu foton
etkisi çok önemli, zira bize yeni bir enerji kaynağı sunacak. Bu
kaynak, doğal olarak fosil yakıtlara bir son verecek ve bunun
sonucunda da tahmin edildiği üzere daha yaşanılabilir bir dünya
oluşturulmuş olacak. Bu bölgeye geçişin kanıtı olarak gösterilen en
güçlü kaynak ise Schumann Rezonansı. Dünya'nın kalp atışı olarak
nitelendirilen bu titreşim daha önceki zamanlarda 8.1 iken günümüzde
12.1'e yükselmiş durumda, ve hızla yükselmekte. 13.0 olduğunda
ise "Null Zone"un tamamlanmış olacağı rapor ediliyor. Astrofiziksel
hesaplamalara göre Foton Kuşağı'na saatte 208.800 km hızla gireceğiz.
Kuşağın enerjisi fiziksel sonuçların yanında eterik ve spiritüel
anlamda da kendini gösterecek.

Bilimsel veriler, ciddi ve hızlı bir değişim olduğuna işaret ediyor

Rus bilim adamları tarafından açıklanan değişimler de galaksinin
merkezinden gelen enerjinin varlığını teyit eder yönde. Dr.Alexey
N.Dmitriev'in çalışması gösteriyor ki gezegenlerin atmosferleri,
gezegenlerin kendileriyle birlikte büyük bir hızla değişim geçiriyor.
Örneğin Mars atmosferi zamanla daha kalınlaşıyor; Ay, kendi
atmosferini oluşturmakta. Ya da bu tarz bir değişimi kendi
gezegenimizde görebiliyoruz: atmosferdeki HO(hidroksit) oranı daha
önce hiç ölçülmediği kadar fazla. Bu oran küresel ısınma, florkarbon
emilimleri ya da bu tarz oluşumlar sonucu oluşmuyor; sadece
kendilerini gösteriyorlar. İyonosfer tabakasında plazma jenerasyonu,
magnetosferde magnetik fırtınalar, atmosferde ise siklonlar aracılığı
ile enerji boşalımları oluşumları gözlemleniyor. Daha önceden nadir
rastlanan atmosferik yüksek enerji fenomenine artık daha sık ve yoğun
rastlanmakta. Gaz-plazma zarfının maddesel birleşimi de transforme
olmaktadır. Gezegenlerin manyetik alanları ya da parlaklıkları da
hızla değişiyor, artıyor. Jüpiter, Venüs, Uranüs ve Neptün, bu
sonuçların alındığı gezegenlerden.

Rus Ulusal Bilim Akademisi Foton Kuşağı üstüne çalışmalar yapıyor

Dünyamızda eyleme geçmiş olan transformasyonlar ise aşikar. Gün be
gün artan sismik aktivasyon, volkanik hareketlenmeler ve diğer bir
çok doğal felaketler elbette ki gözlerden kaçmıyor. Dr.Dmitriev'in
belirttiği ve dikkat çektiği nokta ise bu çeşit bir değişimin dünyada
daha önce 10.000 yıl önce görülmesi. Burada göze çarpan ve bazı
topluluklar tarafından ortaya atılan konu ise güneş ile dünyanın
değişimleri arasındaki bağlantı. Maalesef bu tarz konularda çoğu
bilgi ifşa edilmiyor. Bu tarz araştırmaların yapıldığı bir merkez de
Sibirya'daki Rus Ulusal Bilim Akademisi. Burada yapılan çalışmalar
sonucu edinilen bilgi ise şöyle: Şu anda Güneş Sistemi'nde yaşanılan
enerjisel değişimin tek olası sebebi farklı-daha yüksek olan bir
enerji alanına giriyor olmamız olabilir. Ve bu yüksek enerjiye
geçişin sonucunda DNA spirallerinin kendileri de değişim
geçirmekteler. Şimdiye kadar hayatımızda yer alan bilim araştırmaları
sonucu elde ettiğimiz bilgilerle ortaya çıkarılan 2 sarmallı DNA
yapısı hızla mutasyona uğramaktadır. Bu sıçrayışla da bu sarmalın
2'den 12'ye çıkacağı biliniyor. Bu enerji emiliminin Güneş
Sistemi'ndeki tüm maddelerin özünü değiştireceği bekleniyor, ki bir
bir de deneyimliyoruz çevremizde.

Aslında tüm bunlar, hücresel ya da ruhsal boyutta olsun, bize pek
yabancı değil. Çevremizde her an deneyimlediğimiz olayların dökümü
sadece. Kainata dikkatlice baktığımızda ve onu içsel sesimizle
dinlediğimizde bunlardan farklı bir şey duymayacağımız da aşikar.
Hergün yaşadığımız ve gün geçtikçe artan doğal felaketler, politik
sürtüşmeler, savaşlar, içsel değişimler binlerce yıldır beklenilen
dönemin getirileri elbette. Bunların hepsi asırlardır bekleniyordu;
kutsal kitaplarda olsun, kadim medeniyetlerin yazıtlarında olsun her
zaman karşımıza çıktılar. Şimdi ise bu değişime tanık oluyoruz ve
yeni dönemin getirdiği farklılıklara yaşamlarımızı adapte etmeye
hazırlanıyoruz. Zira başka seçeneğimiz de yok; ya değişimi kabul
edecek ve "bir" olacağız, ya da eski enerji ile birlikte savrulmayı
göze alacağız.


alıntı


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.