ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Serbest Forum (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=151)
-   -   Cinler (Bir Allah Dostunun Kitabindan) (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=249473)

Prof. Dr. Sinsi 07-17-2012 07:39 AM

Cinler (Bir Allah Dostunun Kitabindan)
 
CİNLER
(Sünen-i Ebû Dâvûd, Cild 1, Hadîs No:
84)
“Abdullah b. Mes'ud (Radiyallahu
anhu)'dan; Rasûlullah (Sallallahu aleyhi
vesellem) (dinlerini öğretmek üzere)
cinlere gittiği gece ibn-i Mes'ud'a:
- Mataranda ne var? diye sormuş. O
da:
- Nebiz (hurma veya arpadan yapılan
bir çeşit meşrubat türü) var, deyince
Nebî (Sallallahu aleyhi vesellem):
- Hurma (hoş ve) temiz, su(yu)
temizleyicidir, buyurmuştur.”[1]
Cinlerinde aynı insanlar gibi kâfiri,
mü'mini vardır. Bir insan bir tek kişiye
namaz kıldırsa bile “bana uyanlara
imam oldum” demesi lazım.
Arkasındaki boş saflara cinlerin
müslümanları da saf bağlar, namaz
kılar. İnsanların günahkârları, kâfirleri
cehennemde yandığı gibi cinlerinde
günahkârları, kâfirleri cehennemde
yanar.
Bazı kimseler, hatta âlimlerden
bazıları; “Cin, şeytan ve melekler de
aynıdır” derler. Halbuki cin, şeytan,
melekler hep ayrı ayrıdır. Meleklerde
doğurma, ölme, çocukluk, ihtiyarlık,
beşeri hayat yoktur. Cinlerde doğurma,
ölme, yaşama, dünyada yaşadığından
sorumluluk ve âhirette sorgu-sual
vardır. Kur'ân-ı Kerim'de yetmiş ikinci
sûre Cin Sûresidir. Cinlerin Kur'ân-ı
Kerim'i beğendiklerine dair âyet var.
[2] Kur'ân-ı Kerim'de Sultan Süleyman
(Aleyhis-selâm)'ın yanında çok çalışıp
büyük evliya olan ve kendisinde büyük
kerâmet olan cinlerden bir ifrit vardı,
diye Allahu Teâlâ buyuruyor:
“Cinlerden bir ifrit dedi ki:
- Sen oturduğun yerden kalkmadan
sarayı getiririm.”[3]
Cinlerin kötülerinin (şerlilerinin)
olduğuna dair âyet: “(Minel cinneti
vennas) Beni cinlerin ve nasın
şerrinden muhafaza et.”[4]
Şeytanın (iblisin) onaltıncı oğlunun
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi
vesellem)'in yanına gelip teke tek
konuştuklarını, müslüman olduğunu ve
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi
vesellem)'in iblisin oğluna; kavmini de
müslüman edebilmek için çalışmasını
kendisine izah ettiğini yazmıştık. Buna
göre şeytanlardan da müslüman
olanlar vardır. (Zuhûrât'ı Bilâl-i Nâdirî,
c.2, s.193-201'e bak.)
* * *
Bilal Nadir Hz.lerine cinlerin musallat
olması
Kahramanmaraş ili Türkoğlu ilçesine
bağlı Şekeroba köyünün yukarı dağ
tarafında en yüksek yerinde bir yayla
var. İsmi Elmacık yaylasıdır. Yaylaya
ihvanlardan bazıları çıkıyor. Bilâl
Babam da ova (sehil) engin yerde
oturduğu için yaylaya çıkanlarla
beraber yaylaya çıkıyordu. Bilâl Babam
buyurdu ki:
- Bir gün yaylada otururken gece beni
çağıran oldu. Evden dışarı çıktım. Evin
yakınında karşımda açıktan cinliler
taifesini gördüm. Üç tane idi. Padişah
ve iki büyükleri yanıma doğru geldiler,
bana:
- Seninle konuşacağımız var şurdaki
bizim cinleri görüyor musun? dediler.
Bilâl Babam:
- Görüyorum, dedim. Onlarda hep
ağlıyordu. Padişahları:
- Bunlar niçin ağlıyorlar biliyor musun?
dedi. Bilâl Babam:
- Bilmiyorum, dedim. Padişahları:
- Bizimkiler bir adamı çalıyor, çarpıyor.
O insan cinleniyor, sana getiriyorlar.
Sen okuyorsun, bizimkiler onun
vücudundan ayrılamıyor. O insanın iyi
olması için bizimkinin onun vücudunda
ölmesi lazım. Bizimki ölüyor, adam
iyileşiyor. Şu gördüğün ağlayanların
her birisinin kardeşi, babası, dayısı,
amcası ölmüş ona ağlıyorlar. Sen
bundan sonra okuma dediler. Ben
dedim ki:
- Sizinkiler bizimkileri niçin
çarpıyorlar? Onlar:
- Ulu ağaçların, sarp kayaların dipleri,
sazlık, dere kenarları bizim evimizdir.
Sizinkiler geliyor, bizim evlerin üzerine
tuvalete oturuyorlar. Büyükler kaçıyor,
çocuklar kaçamıyor. Bizimkiler de
onları çarpıyorlar. Yoksa durup
durduğu yerde çarpmıyorlar. Ben
dedim ki:
- Dünya yüzü geniş, siz insanoğlunun
olmadığı başka vadilere gidin.
Bizimkiler sizinkileri görmüyorlar,
Görseler, yaklaşmazlardı. Siz
görüyorsunuz niçin kaçmıyorsunuz?
Onlar dedi ki:
- Burası bizim başkentimiz (payi
tahtımız)'dır. Burayı terk edip hiç bir
yere gidemeyiz. Sen bundan sonra
kimseye okuma dediler. Ben:
- Siz çarpmayın, ben de okumayayım,
yoksa okurum, dedim. Onlar da bana:
- Öyleyse biz sana yapacağımızı biliriz,
dediler. Bilâl Babam:
- Bana hiç bir şey yapamazsınız, dedim.
Çünkü Kur'ân-ı Kerim'deki bazı âyetleri,
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi
vesellem)' in hadîs-i şerîflerinde
buyurduğu duaları okumamla,
cinlilerin bana yaklaşamayacağını ve
hiç bir ziyan getirmeyeceğini çok iyi
biliyordum. Ben yaklaşınca onlar
kaçıyorlardı. Bana:
- Gelme dur, ağzından çıkan nur bizi
yakıyor, dediler. Ben onlara:
- Siz bana hiç bir şey yapamazsınız,
dedim. Onlar:
- Sihirde mi yapamayız? dediler. Ben:
- Sihirde yapamazsınız? dedim. Amma
sihri münafıklar, Peygamberimiz
(Sallallahu aleyhi vesellem)'e karşı da
yapıp, O'nu hastalandırmışlardı. O
aklıma geldi. O günden itibaren Cinliler
rüzgârı sihirlemeye başladılar. Tuvalet
uzakta idi. Tuvalete gidince tuvaletin
içini sihirlediklerini anladım. Ben
hastalandım, yatağa düştüm. Namazı
oturduğum yerde kılıyordum, gittikçe
rahatsızlığım artıyordu. Rüzgâr da
burnuma çok pis kokuyordu. Halbuki
yayladayız. En temiz rüzgâr yaylada
eser. Yayladan ovaya geldim. Rüzgar
kesildi, pis koku gitti. Hastalığım geçti,
sıhhatim iyi oldu. Geldiğim gün namazı
ayakta kıldım.
Kitabımızda; Doktor Hafız Ahmed isimli
birinin yazdığı kitabında: “Ben
doktorum. Cin, şeytan var dediklerinin
aslı yok yazmasına karşılık Bilâl
Babam'ın Cin Sûresini ve
“Muavvezeteyn”lerde “Minel cinneti
vennas”[5] dediğini okuyor, tefsir
ediyor. Kendisi hafızmış. Cin ve Nas
sûrelerinde “Beni cinlerin ve nasın
şerrinden koru” Bu âyetleri okumamış
mı? demesi üzerine o kitabı sobaya
atıp yaktıklarını yazmıştık. Bazı
kimseler bu hususta efsaneymiş gibi
çok basit görüp asılsızmış gibi iddia
ederler. Halbuki Kur'ânı Kerim'de Cin
sûresinde: “De ki: Cinlerden bazı taife
benim yanıma geldi. Kur'ân dinledi.
Kavimlerine gidip «Biz acaip bir Kur'ân
dinledik» dediler.”[6] Sûre-i Nemil'de:
“(Gale ifrîtün minel cinni) Cinlilerden
bir ifrit dedi ki:”[7] diye başlar. Onun
için bu doğrudur. Bilâl Babamın
yaptıkları konuşması, sözleri hepsi
doğrudur, gerçektir. Çünkü cin çarpan
ve sara tutanların binlercesi yanına
gelip iyi olmuştur. Bunu bütün millet
gözleri ile defalarca gördü. Allahu
Teâlâ cümlemizi tam inananlardan
etsin (Amin).
Muhammed b. Vasî her sabah namazını
müteâkıb şöyle dua ederdi:
“Allah'ım! sen bize bir düşman
musallat ettin ki, o ve maiyyeti bizim
kusurlarımızı görür, fakat biz onu
göremeyiz. Allah'ım! Onu rahmetinden
mahrum ettiğin gibi bizden de
mahrum et; afvından ümidini
kestirdiğin gibi, bizden de ümidini
kestir, rahmetinle onun arasını
uzaklaştırdığın gibi, bizimle de onun
arasını uzaklaştır. Zira muhakkak ki,
senin gücün her şeye yeter, sen her
şeye kâdirsin.”
Bu zat birgün mescide giderken şeytan
karşısına çıktı ve:
- Beni tanıdınız mı? diye sordu.
- Hayır, bilemedim kimsiniz? dedi. İblis:
- Ben iblisim, deyince Muhammed:
- Ne istiyorsun? diye sordu. İblis:
- Senden ricam şu istiâzeni (Allahu
Teâlâ'ya sığınmanı) başkasına öğretme.
Ben de bunun karşılığı olarak sana
dokunmam, dedi.
Muhammed b. Vasî:
- Yemin ederim ki; Ben bunu herkese
öğretirim, sen de elinden geleni yap,
dedi.
Hasan-ı Basri mürsel olarak şöyle
rivâyet ediyor:
- Bana haber verildi ki; “Birgün Cebrâil
(Aleyhis-selâm), Rasûl-i Ekrem'e geldi
ve şöyle dedi:
- Cinlerden bir ifrit sana hile etmek
istiyor. Yatağına girdiğin zaman
Ayet'el-Kürsi'yi oku.”
(Aşağıdaki yazı Mir'ât-ı Kâinat, Cild 1,
s.428-430'dan alınmıştır.)
Cinlerin Peygamberimiz (Sallallahu
aleyhi vesellem)'e gelmesi:
Cin taifesi Rasûlullah'a üç kere
gelmiştir.
1- Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi
vesellem)'in Peygamberliğinin
başlangıcında cinler ve şeytanlar göğe
çıkmaktan men olunduklarında sebebi
nedir? diye şeytanın öğretmesiyle
hepsi bütün dünyayı gezip, ararken
Nusaybin cinlerinden yedi veya dokuz
cin (ki birisi cinlerin beyi Zevbe'a idi.)
Mekke etrafında Nahle vâdisinde,
Rasûlullah'ı ashâbıyla sabah namazında
görüp, Kur'ân-ı Kerim dinlediler. Göğe
çıkmaktan men olunmamıza sebep;
ancak bu Peygamberin zuhurudur
deyip, vilâyetlerine vardıklarında diğer
cinleri uzun nasihatlarla imana davet
ettiler. Allahu Teâlâ bu hâli Rasûl'üne,
(Cin Sûresi) evvelinde tamamen
bildirdi.[8]
2- Rasûlullah, nübüvvetin onuncu
senesinde Taif'ten Mekke'ye gelirken,
yine Nahle vâdisinde, teheccüd
namazını kıldı. Cin sûresini sesli olarak
okurken, yine yedi cin uğrayıp, Kur'ân-ı
Kerim dinleyip, vilâyetlerine gidip
diğer cinleri Rasûlullah'a uymaya
çağırdılar.[9] Allahu Teâlâ, Ahkâf
Sûresinde Rasûl'üne bunu haber
veriyor.
(Sûre-i Ahkâf, Âyet 29-31)
Meâl'i: “Hani cinlerden bir gurubu
Kur'ân'ı dinlemeleri için sana
yöneltmiştik. Kur'ân'ı dinlemeye hazır
olduklarında (birbirlerine) “susun”
demişler. Kur'ân tamam oluncada
uyarıcılar olarak kavimlerine
dönmüşlerdi.
Ey kavmimiz! dediler. Doğrusu biz,
Musa'dan sonra indirilen, kendinden
öncekilerini doğrulayan Hakk'a ve
doğru yola ileten bir kitap dinledik.
Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine
uyun. Ona iman edin ki, Allah'da sizin
günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın
ve sizi acı bir azabtan korusun.”
3- Bu hâdiseden üç ay sonra Rasûlullah
cin taifesini dine davet ve Kur'ân
öğretmekle emr olundukta bir gün,
Cebrâil (Aleyhis-selâm) yahud
Mekke'nin hareminde, Hakk'ın hikmeti
ile bir ağaç gelip; “Sizinle görüşmek
için cin taifesi Mekke'nin kabristanı
yanında bekliyorlar.” diye haber
verdiğinde, Rasûlullah (Sallallahu
aleyhi vesellem):
- Ben bu gece cinleri imana davet ve
Kur'ân öğretmekle memurum, benimle
kim gider? buyurdu. Sahabe pek
önemsemedi. İbn-i Mes'ud (Radiyallahu
anhu):
- Ben giderim, deyip vardıklarında
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi
vesellem) mübarek parmağı ile daire
çizip, İbn-i Mes'ud'a:
- Sen bunun içine gir! Sakın dışarı
çıkma! Yoksa beni göremezsin,
buyurdu. Kendisi bir seccade üzerinde
namaza başladı. Tâhâ Sûresini okudu.
Oniki bin yahud altı yüz bin, yahud her
birinin altında sayısız kimse bulunan
kırk sancak olarak cin taifesi
Rasûlullah'ı çevreleyip Kur'ân'ı
dinlediler. Namazdan sonra bunları
dine davet etti. Hepsi kabul ettiler.
Bir rivâyette mucize istediklerinde
onlara yakın bir ağaca:
- Allah'ın izni ile gel! buyurdu. (Ağaç)
Köklerini yerde sürüyerek geldi.
- Ey ağaç! Neye şahadet edersin?
buyurdu.
- Şahadet ederim ki, sen, Allahu
Teâlâ'nın Rasûl'üsün, dedi. İzin verilip
yerine gitti. Rasûlullah (Sallallahu
aleyhi vesellem) cinlerin ileri
gelenlerinden on iki kişiye şeriatın
ahkâmını öğretip;
- Sizde diğer arkadaşlarınıza
öğretirsiniz, buyurdu. Sonra cinler
yerlerine gittiler. İbn-i Mes'ud der ki:
- Rasûlullah'ın yanında akbaba kuşları
şeklinde şekiller, dehşetli sesler ve
büyük kalabalık görüp işittiğimde,
Rasûlullah'a zarar geleceğinden
korktum. Daha sonra bulut parçaları
gibi bölük bölük açılıp gittiler. Sabah
olunca Rasûlullah yanıma geldi ve:
- Ne gördün? dedi.
- Beyaz kaftanlara bürünmüş, siyah
kimseler gördüm, dedim.
- Onlar Nusaybin şehrinin cinleridir.
Kendilerine ve hayvanlarına yiyecek
tayin edilmesini istediler. Bende; Etini
yeyip attığımız kemikler size,
hayvanlarımızın tersi, hayvanlarınıza
gıda olsun, dedim, buyurdu. Ben:
- Yâ Rasûlullah! Kemik onlara nasıl gıda
olur? dediğimde:
- Atılan kemiklerin üstünde, Hakk'ın
kudretiyle önceki gibi et biter,
hayvanlarımızın terside aslında ne
kadar taneden olmuşsa o ters içinde o
kadar tane biter. Kemik ve tezekle
istincâ etmeyin (temizlenmeyin). Zira
onlar cinden kardeşlerinizin azığıdır
(yiyeceğidir) buyurdu.
- Yâ Rasûlullah! Büyük sesler işittim,
sebebi neydi? dedim.
- Cinlerin arasında bir kimse
öldürülmüş, onun için münakâşa edip
davayı bana getirdiler. Aralarında hak
üzere hükmettim, buyurdu.
(Bu uzun hikaye böyle kısa bir kitaba
uygun değildir ama Rasûlullah'ın
risaletinin umumi olduğuna ve şânının
yüceliğine delâlet ettiğinden, ona
muhabbeti arttırır düşüncesiyle bu
şekilde kısa yazdık.)
(Mir'ât-ı Kâinat isimli eserden alınan
yazı burada sona erdi.)
(Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs No: 4322)
Manâ'sı: “Cin gecesi (Cinlerin toplandığı
bir gece) cinlere O'nu (Rahman
Sûresini) okudum. Sizden daha iyi
cevap vererek dinliyorlardı.
“Rabb'inizin hangi nimetlerini
yalanlıyorsunuz?” kavline, ne zaman
gelirsem şöyle diyorlardı: “Ey
Rabb'imiz senin nimetinden hiç birini
yalanlamıyoruz, hamd sana
mahsustur.”
(Sahîh-i Buhâri Tecrîd-i Sarîh, Cild 10,
Hadîs No: 1546)
Manâ'sı: “Ebû Hüreyre (Radiyallahu
anhu)'den rivâyete göre müşarün
ileyh, Nebî (Sallallahu aleyhi
vesellem)'nin maiyetinde abdest ve
istinca suyu için küçük bir kırba taşırdı.”
(Ebû Hüreyre hadîsinin bu kısmı
yukarıda geçti.)
Buradaki rivâyetinde de Nebî
(Sallallahu aleyhi vesellem)'nin şöyle
buyurduğunu ziyâde etmiştir:
- Bana Nusaybîn cinlerinin bir heyeti
geldi. Ama (bunlar) ne hoş cin! Benden
azık istediler. Ben de onların
istifadeleri için Allahu Teâlâ'ya:
- Cinler, uğradıkları her kemik ve
tezek makûlesi (takımı) üzerinde her
halde (kendileri için) bir taam
(hayvanları içinde yem) bulalar! diye
dua ettim.”[10]
Hadîsin kitaptaki açıklaması:
Bir kere (Rasûlullah kaza'yı hacet için
çıktığında) Ebû Hüreyre peşi sıra
gitmişti. (Rasûlullah yürürken dönüp
arkasına bakmazdı. Bunun için):
- O kimdir? diye sordu. Ben de:
- Ben, Ebû Hüreyre, diye cevap verdim.
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem):
- İstinca için bana bir kaç taş ara
(getir), sakın kemik, tezek getirme!
buyurdu. Eteğimin içinde bir kaç taş
getirip tabanına koydum. Sonra
yanından ayrıldım. Nihayet kazâyı
hacet edip bittikten sonra Rasûlullah
ile beraber yürüdümde (yolda):
- Yâ Rasûlullah! Kemikle, tezekle
istinca etmekte (temizlenmekte) ne
var ki? diye sordum Rasûlullah
(Sallallahu aleyhi vesellem):
- Kemik cin tâamıdır, tezek de
hayvanlarının yemidir! diye cevap
verdi (sonra da Nasîbin (Nusaybîn)
cinlerinin geldiğini bildirdi.)
Cinlerin içinde de müslüman olanları
var. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi
vesellem) cinlere:
- Kemikler sizin rızkınız olsun. Hayvan
pislikleri de hayvanlarınızın rızkı olsun,
diye dua etti. Onun için kemikle istinca
etmeyi yasakladı. İnsanoğlunun etini
yiyip attığı kemikte tekrar et olur.
Cinler o eti yer. Hayvan pisliğinin
içindeki arpalar, yemler tekrar ihya
olur. Onların hayvanları da onu yer diye
hadîs-i şerîf'te buyuruluyor. Cinler göze
görünmediği için onların yiyecekleri
de göze görünmez. Onu sadece cinler
görür ve yerler.
(Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs(-i Kudsi) No:
4052)
“Allahu Teâlâ buyurmuştur: «Cin ve
insanlar büyük bir haber (ziyan)
içindedir. Ben yaratıyorum. benden
başkasına tapılıyor, rızık veren
benim! Benden başkasına
şükrediliyor.”
Cinler kaç sınıfdır ?
(Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs No: 3487)
“Allah cinleri üç sınıf olarak yarattı. Bir
sınıfı yılan ve akrebler, yer
haşaratıdır, bir sınıfı havadaki rüzgar
gibidir, bir sınıfı da aynı insanlar gibi
sorumlu yaratıklardır. Üzerlerine
hesap ve ikâb terettüp eder.
İnsanları da üç sınıf yaratmıştır. Bir
sınıfı hayvanlar gibidir. Allahu Teâlâ
“Kalbleri vardır, anlamazlar onunla,
gözleri vardır görmezler onunla, işte
onlar hayvanlar gibidir belki onlar
daha da sapıktır!” buyurmuştur. Bir
sınıf da vardır ki cesedleri insan
cesedi, fakat ruhları şeytan ruhudur.
Bir sınıf da vardır ki, kendi
gölgesinden başka gölgenin
olmayacağı gün, bu sınıf Allahu
Teâlâ'nın gölgesinde
olacaklardır.”[11]
(Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs No: 4484)
“Cin azgınlarını Bakara Sûresindeki şu
âyetlerden fazla hiç bir şey
yıldıramaz: (Ve ilâhüküm ilâhün vahîd
lâ ilahe illa hüver rahmanü'rrahim ve).
[12] İki âyet; bu iki âyetin okunduğu
yere azgın cinler yaklaşamaz.”
Kaynaklar:
[1]- Ahmed b. Hanbel I, 402, 449, 450,
458;Tirmizî, Tahâre 65; Sünen-i ibn-i
Mâce, Cild 1, Hadîs No: 384-385; Kütüb-
i Sitte, Cİld 10, Hadîs No: 3505;
[2]- Sûre-i Cin, Âyet 1-2.
[3]- Sûre-i Neml, Âyet 39.
[4]- Sûre-i Nas, Âyet 1-6.
[5]- Sûre-i Nas, Âyet 6.
[6]- Sûre-i Cin,Âyet 1-2; Sahîh-i Buhâri
Tecrîd-i Sarîh, Cild 2, Hadîs No: 431; Cild
10, Hadîs No: 1545; Râmûz-ul Ehâdîs,
Hadîs No: 4322; Kütüb-i Sitte, Cild 4,
Hadîs No: 846.
[7]- Sûre-i Neml, Âyet 39.
[8]- Sahîh-i Buhâri Tecrîd-i Sarîh, Cild 2,
Hadîs No: 431; Kütüb-i Sitte, Cild 4,
Hadîs No: 846; Sünen-i Tirmizi, Cild 5,
Hadîs No: 3542.
[9]- Sahîh-i Buhâri Tecrîd-i Sarîh, Cild
10, Hadîs No: 1545.
[10]- Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs No: 4652.
[11]- Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs No: 2372;
Envâr-ül Aşıkîn, s.564-565.
[12]- Sûre-i Bakara, Âyet 163-164.
--------------------
Konu başlığından da anlaşılacağı üzere ALLAH (c.c.) dostlarından (keramet ehli) bir zat-ı muhteremin (RABBİMİZ onlardan razı olsun) kaleme almış olduğu çok kıymetli eserlerinin birinde cinler hakkındaki bölümü yorumsuz şekilde nakledip,paylaştım. Hata ve noksanlıklardan Cenab-ı ALLAH' (c.c.)a sığınırım; Saygılarımla ... SELAM ve dua ile.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.