ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Beslenme, Diyet ve Sağlık (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=608)
-   -   Duygusal Olma Zayıflığı (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=247974)

Prof. Dr. Sinsi 07-17-2012 04:43 AM

Duygusal Olma Zayıflığı
 
Kendimizi incelemeden, kendimizi incelemenin engellerini görmeden, büyük gerçeği inceleyemeyiz. Kendimizi anlamadan, anlamamızın önündeki engelleri görmeden büyük gerçekleri anlayamayız.

Kendimizde ilk inceleyeceğimiz konu duygusallığımız olmalıdır. Çünkü duygusallık O’nunla aramızdaki en büyük, en güçlü duvardır ve aklı, mantığı, şuuru kapatan duygusallığı aşmadan yüzümüzü gerçeğe çeviremeyiz. Bu anlamda duygusallık şirktir. Duygusallık, aklı, mantığı ve şuuru ile davranmak yerine, bütün bunlara aykırı düşen duygularla davranma durumudur. Duygusallık olayları at gözlüğü ile görmektir.

Duygusal insanlar kendi kurguları olan bir dünyada yaşarlar ve başka insanların bu dünyaya uymasını beklerler; kuruntuludurlar; alıngandırlar; ulaşılması, diyalog kurulması onlara bir tavsiyede bulunulması zordur, hele eleştirmek asla mümkün değildir, hemen küserler, surat asarlar, hiçbir açıklama yapmadan uzun süre konuşmazlar, selamlaşmazlar, içlerine kapanırlar; Duygusallık bir bakıma şizofreninin hafif biçimidir. Kuşkusuz hiç kimse özellikle bu anlamda duygusal olduğunu kabul etmeyecektir. Çünkü onlar öz eleştiri yapıp kendilerini düzeltemezler bedbahtlık ve mutsuzluklarının duygusallıklarından kaynaklandığını bilemezler. Nitekim Kur’an’da,”içi titreyerek korkan” O’ndan öğüt alır düşünür, mutsuz- bedbaht olan ise adeta O’ndan kaçar, denilmiştir.

Genelde kendimiz için egosallığı kesinlikle reddettiğimiz halde, içeriğini anlamamış olduğumuzdan, duygusallığı, aklımızı dumura uğratan bu en güçlü egosal durumu kolaylıkla kabul ederiz. Çünkü duygusallıkla duygulu olmayı birbirine karıştırıyoruz. Duygulu olmak bazen empatik, insancıl olmak, bazen yüksek bir fikir, olay karşısında aynı titreşime şuurca yükselmektir. Duygulu insan yumuşak huylu, hümanist, gönülce davranan kişidir. Duygulu insan bağışlayıcı, müşfik, öfkesi çabuk geçen, kin tutmayandır. Çünkü gerçekte duygu yüksek bir titreşimdir.

Duygusallık bozuk duyguların hâkimiyetidir ki, aklın doğruları görmesini engeller. İnsanların birbirlerinden şikâyeti, kendilerini daima haklı görmeleri duygusallıkları nedeniyledir. İnsanların sevgisi dahi duygusal olduğu için gerçek sevgiye ulaşamazlar. Duygusal insanlar hep kendi dediklerinin olmasını isterler, çevreleriyle ilişkileri tahakküm ve kontrol üzerine kurulmuştur.

Genelde kadınların duygusal erkeklerin akılcı olduğu söylenir. Hâlbuki kadınlar ve erkekler farklı konularda duygusaldır. Duygusallığın bir ürünü olan tahakküm arzusu erkeklerde çok hâkimdir. Ailesine tahakküm eden bir baba, duygularını oğullarına ve kızlarına aynı oranda geçirebilir ve ortaya tahakküm eden yeni yetişkinler çıkar. Duygusallık, henüz şuurlanma aşamasına gelmemiş insanların özelliğidir. Bir nevi ergenlik/çocukluk halidir. Kuşkusuz duygusal tutum, şuurun henüz gelişmediği bir dönemde gereklidir. Yoksa insanlar duygusal sevgileri olmadan bebeklerine nasıl bakacaklar, çocuklarının veya ailedeki yaşlıların kaprislerine nasıl dayanacaklardı? Hatta karşı cinsten birini seçip evlenemezlerdi bile. Duygu olmadan akıl çalışmaz, tercih yapamaz.

Ancak İlahi Gerçeğin peşine düşen insanların artık duygusal olan her şeyi terk edip şuurlu sevgilere yönelmeleri gerekir. Şuurlu bir sevgi çocuklarımızı, aile bireylerini ve herkesi, her şeyi koşulsuz ve gerçekten sevmektir ki bu aynı zamanda ulaşabildiğimiz her insana büyük bir hizmet vermektir. Bunun için de insanların kendilerini tanımaları, çoğu sosyal kaygılarından kaynaklanan duygusal engellerini görmeleri ve bizi üzen, şikâyet ettiğimiz her şeyin duygusallığımızın eseri olduğunu anlamaları gerekir. Peki, duygusallık kişi için umutsuz bir durum mudur? Böyle olmaması gerekir.

Her konuda olduğu gibi sevgi her şeyin ilacıdır. Ancak ilaç iki yönlüdür; duygusal kişi, sevmediklerini sevmeyi başarırsa; duygusal kişinin arkadaşları, dostları bütün kaprislerine, uyumsuzluklarına rağmen onu severlerse, duygusallık ortadan kalkar. Siz doğru davranırsanız o da doğru davranır. Fakat her şey o kadar iç içe ki, O’ bizi ne kadar seviyor, ama biz neden duygusallığımızla O Büyük Sevgi’ye bile uzak kalıyoruz. Yani kişinin bizzat inkârdan vazgeçip, korkusuzca çok düşünmesi gerekir ki, O’ nun bizi hem içten hem dıştan saran, her hücrede, her atomda bir kalp gibi tıp tıp atan Büyük Sevgisini hissedip yardımını alsın.

Güney Haştemoğlu


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.