![]() |
Çağrışım...
Bir bilinç durumunun kendiliğinden bir ya da birçok bilinç durumlarını uyandırması. Ruhbilim terimidir. Düşünceler arasındaki mantıksal bağdan ayırdedilmelidir, çağrışım'da mantıksal bir bağ yoktur. Örneğin sokağı güneşli görmek bize havanın sıcak olduğunu düşündürür, bu mantıksaldır. Oysa sokağı güneşli görmek bize güneşli bir gündeki anımızı düşündürebilir, bu çağrışımsaldır.
Ebbinhaus ve Hoeffding gibi ruhbilimciler bu ansal otomatizmi bütünsellik yasasıyla açıklamaya çalışmışlardır. Onlara göre herhangi bir tasarım, aynı bütünden olan öteki tasarımları çeker. Örneğin daha önce gördüğümüz bir evin fotoğrafı, bize o evle ilgili bütün durum ve ayrıntıları otomatik olarak hatırlatır. O evde karşılaştığımız bir insanı, onunla konuştuğumuz sözleri, o evin bahçesindeki çiçekleri, kapının önünde yatan köpeği hatırlarız. Çağrışım işlevinin birçok biçimleri ve ayrıntıları vardır. Bitişiklik yoluyla çağrışım, benzerlikle çağrışım, karşıtlıkla çağrışım vb. gibi çeşitli biçimlerde meydana gelebilir. Bu ansal özdevime ilkin Aristoteles dikkati çekmiştir. Davranışlar, düşünüler ve kavramlar belli koşullar altında birbirlerini çağırıyorlar; benzerlik, karşıtlık, yer ve zaman birliği nedenleriyle birbirlerini bilinç alanına çekiyorlardı. Bu çekim irade işlevinden bağımsız olarak, kimi yerde de iradenin direncine rağmen gerçekleşiyordu. Öyle ki gördüğümüz bir bıçak bize, yıllarca önce benzer bir bıçakla elimizi nasıl kestiğimizi kendiliğinden, hemen ve bütün ayrıntılarıyla hatırlatıyordu. Hobbes, Locke, Spinoza, Hume, Hartley, Priestley, Herbart, James Mili, John Stuart Mill, Spencer, Benn vb. bu kendiliğinden ansal çalışma olayının üstünde önemle durmuşlar, kimileri özdekçi ve kimileri düşünceci bir yönde geliştirmeye çalışmışlardır. Çağrışımcılığın büyük yanılgısı onu bütün ruhsal yaşama yaymak, bütün ruhsal olayları onunla açıklamaya çalışmak ve onu tümüyle ruhsal bir olay olarak nitelemektir. Oysa bütün ansal süreçler çağrışımla açıklanamayacağı gibi çağrışımın fizyolojisel bir işlev olduğu da ünlü bilgin Pavlov tarafından tanıtlanmıştır. Pavlov'un gösterdiği gibi çağrışım, sinirler arasında kısa devreli ve geçici bağlantılar kurulmakla meydana gelmektedir. Beyin korteksinin kimi noktaları arasında, belli koşullarda, geçici bir sinir yolu oluşur ve o noktalardaki uyarımlar arasında bağlantı kurar. Çağrışımı gerçekleştiren fizyolojisel işlev bundan ibarettir, demek ki çağrışım tümüyle ruhsal bir işlev değildir. Daha açık bir deyişle ruhsal bir olay, fizyolojisel mekanizma işe karışmaksızın, başkaca bir ruhsal olayı bilince çağıramaz. Davranış Senaryoları- Çeşitli koşullara veya bağlamlara uygun davranış beklentileri ya da hangi davranışların uygun olacağını belirten davranış epizodlarıdır. Senaryolar, belirli özgül durumlarda kişilerin nasıl davranması gerektiğini ifade eden skriptlerden oluşurlar ve bu anlamda, senaryo ve skriptler, bir bakıma sosyal kuralların kognitif karşılığıdır. Bunlar, doğrudan gözlem yaparak, diğer insanların değerlendirmelerini dinleyerek, televizyon veya filmlere bakarak, kitaplar okuyarak ve benzeri yollardan öğrenilmektedir. Örneğin, her kültürde, misafirlerin nasıl karşılanacağını veya cinsel ilişkilerin nasıl olacağını yöneten çeşitli senaryolar vardır. Davranış epizodları, esas olarak, bilişsel çaba tasarrufu sağlayan olay şemaları olarak görülebilir. Çekim- Çekim, kişiler arası ilişkilerin hem temeli, hem de bir tarzı gibi görünmektedir. Her iki halde de çekim, diğerine karşı olumlu bir tutum ifadesiyle ve ona yaklaşma arzusuyla karakterize edilebilir. Bir başka deyişle çekim, olumlu duyguların ve bağlanma (affiliation) arzusunun duyulduğu kişilerarası ilişkilere tekabül eder. Sosyal psikologlar kişiler arası çekim olgularında coğrafi mekânda yakınlık, fiziksel görünüş, benzerlik, birbirini tamamlama, enformasyon verme, bağlanma isteği, doyum sağlama ya da ödüllendirici olumlu yaklaşım gibi faktörlerin etkili olduğunu öne sürmüşlerdir Desantrasyon- Desantrasyon (deceniration) ya da kendi merkezinden çıkma terimi, desantralizasyona benzer şekilde, bir merkeze tabi olmamayı ifade etmektedir. Burada söz konusu olan, kişinin yargı ve değerlendirmelerinde kendi konumundan, ben merkezli ve sübjektif bakışından sıyrılıp objektif bir konuma geçmesidir. Kendi merkezinden çıkma, genel olarak zihinsel ve moral gelişimin bir üst aşaması ve gruplar arası ilişkilerde önyargılardan kurtulmanın koşulu olarak görülmektedir. |
Çağrışım...
Desantrasyon-
Desantrasyon (deceniration) ya da kendi merkezinden çıkma terimi, desantralizasyona benzer şekilde, bir merkeze tabi olmamayı ifade etmektedir. Burada söz konusu olan, kişinin yargı ve değerlendirmelerinde kendi konumundan, ben merkezli ve sübjektif bakışından sıyrılıp objektif bir konuma geçmesidir. Kendi merkezinden çıkma, genel olarak zihinsel ve moral gelişimin bir üst aşaması ve gruplar arası ilişkilerde önyargılardan kurtulmanın koşulu olarak görülmektedir. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.