![]() |
Düğünlerde Oyun
Düğün iki yavuklunun birleşimini kutlayan ve yeni bir yuvanın eşiğinden saadet yoluna geçmelerini dileyen bir kır temsili mahiyetiyle oyunun sevinç gösterisi için o kadar tabiî, hazırlıklı ve süslü püslü bir dekor vesilesidir.
Oyunun hemen her yerde bir sıra erkânı (usulü, yöntemi) vardır. Başlayış sırası bozulursa, usule azıcık riayetsizlik edilirse, kavga ve bazen kan bile çıkabilir. Onun için, oyunları oğlanın akrabasından olan ve "kâhya" denilen sözü geçer delikanlılar idare eder. Oyuna çıkacaklardan birinin ayağı çalgının havasına yatmayacaksa, davulcuların yanına bu delikanlı yaklaşıp kulaklarına hafifçe kendi istediği havayı adıyla söyler. Böylece türlü oyunlar birbirini takip edip gider. Oyuna çıkan kabadayıya zümre arkadaşları para çevirirler. Başka gruplarda arkadaşı olanlara da para çevirmek kabildir. Oyununu bitiren delikanlı meydandan ayrılırken çalgıcıların alnına para yapıştırır. Bu paralar, kıymetine göre davul zurnacıları coşturur. Her delikanlı grubunun önünde binlikle rakılar, sular, meze olarak leblebi vs. vardır. Başlarında efeler de bunlardan sarhoş olan veya azıcık taşkınlığa kalkışarak bağırıp çağıranları usulca oradan göndertirler. Böylelikle düğünün tadını kaçırtmamaya dikkat olunur. Düğün boyunca delikanlıların baba, amca, dayı ve hatta saydıkları büyükler orada bulunmazlar. Yirmisinden aşağı delikanlılar gruptakiler arasında yer almazlar. Kars köylerinde: Görücü usuldendir. Bazı şartlar hariç, nişan her yerdeki gibi yapılır.Düğünden önce, başlık denilen ve miktarı baştan kararlaştırılmış olan bir meblağ oğlan tarafından kız evine verilir. Kızın ebeveyni bunu kızın çeyizine harcarlar. Oğlan tarafının atlıları gelini almaya gelirler. Gelin kapıdan çıkarılacağı sırada babası tarafından hayır dua edilir. Vedalaşma merasimi olarak evde geline tandır veya ocağın etrafı dolaştırılır. Hem de kızın beline dayısı - yoksa yakın erkek akrabası - tarafından hayır dua ile bir kemer bağlanır. Bu kemer gelinin hayırlı evlat vermesinin timsâlidir. Kemer bağlayan dayıya güvey tarafı önceden hazırlanmış bir hediyeyi verir. Gelin kapıdan çıkarılacağı zaman kızın akrabasından biri kapıyı kapar ve hediye almadan açmaz. Gelin dışarı çıktıktan sonra davul zurna tarafından "ağlatma" denilen hazin havalar çalınır. Gelin ata bindikten sonra hava Köroğlu'na çevrilir. Yola köylüler ip gerer ve para alırlar. Gelin eğer başka köye gidiyorsa iki köy arasında belirli mesafeler dahilinde sürat veya mukavemet yarışları tertiplenir. Birinci gelen atlı gelinin yaklaşmakta olduğu müjdesini güveyi evine götürür ve önceden hazırlanmış olan hediyeyi alır. Bu hediye çoğu zaman elbiselik kumaş veya ona benzer şeyler olup atın boynuna dolanır. Böylelikle hem at, hem de sahibi teşhir edilmiş olur. Gelin güveyin evine gelince halk "Dostun dostluğuna, düşmanın körlüğüne hele bir Allah Allah..." Gelin eve girdikten sonra güveyin babası veya onun yerini tutacak şahıs tarafından "hoş geldin" denir ve bir hediye verilip gelin oturtulur. Hediye verilmeden gelin oturmaz. Bazı köylerde, hususiyle Karapapaklarda geline "hoş geldin" türküsü söylenir. Bu şarkının sözlerinde oğlan evinin önemli kimseleri birer birer geline takdim olunur. diyerek bir ağızdan haykırışırlar ve havaya silah atarlar. Bundan sonra gelinin atı önünde tek veya halka halinde yürütülen oyunlardan birkaçını seyrederler. Gelin, evin kapısı önünde ters çevrilmiş bir kazanın üstüne indirilir. Çünkü, demire basılmak uğur sayılır. (Aynı veçhile (şekilde) oyun da vifak (barış, uygunluk) ve 'hengin timsâlidir. Çok uzun olan türkünün bir parçasını alıyoruz: Hoş Geldin Gelin diyer, yoktur anam Başımdan aldılar valam Kaynanan da senin anan Gelin hoş geldin, hoş geldin Gelin diyer, yok kardaşım Karlı dağlar nasıl aşım? Kaynın da senin kardaşın Gelin hoş geldin, hoş geldin Gelin diyer, yoktur atam Koyunum yok koça katam Kaynatan da senin atan Gelin hoş geldin, hoş geldin Gelin diyer, yoktur bacım Başımdan aldılar tacım Görümün de senin bacın Gelin hoş geldin, hoş geldin Sonra gelinin odasına güvey getirilir ve elele tutturularak oyuna kaldırılır. (Oyun burada yine vifak ve 'hengin ilk uğuru sayılmış görünüyor.) Sonra güvey çekilir. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı yerlerde eğlentiye devam ederler. O arada bazen davul zurna susturulur. Ağızdan (buna nanay derler) oyun havaları söylenerek Barlar veya tek oyunlar yürütülür. (Oyun tekrar iyi geçim ve uzlaşımın timsâli olur.) Düğün eğlentilerinin idaresi için nüfuzlu bir şahıs "Düğün Beyi" seçilir. Eğlenceleri hep o bey idare eder. Beyin emrine itaat zaruridir. İstediğini oyuna o kaldırır. Oyun bilmeyen veya çekinenlere derhal koyun, kuzu veya para cezası verilir. Hem de, bu ceza çereze tahvil olunarak düğün halkına ikram olunur. Elazığ'da düğün kurulunca davullar çalınır. Düğüncüler gelmeye başlar. Oyun bittikten sonra artık "Kadınlar Alayı" yapılmağa başlar. Alay bir daire dahilinde cereyan eder. Elele tutarak oynarlar. Kayseri'de Çarşamba sabahı oğlan evinin kapısında davul, düdük çalınır. Baş devenin boynunda tefçi, kemancı, önde kalkan, zeybek bulunur. Bu meydana gelince kalkan oynanır. Erzincan'dan beş oyun türküsü verelim: Havuz Başı Havuz başının gülleri Şak şak öter bülbülleri O y'rin dudu dilleri Umdum yâr gele yâr gele Havuz başında oturur Sağ elin suya batırır Al Elma Al elmayı dişledim Sapını gümüşledim Kardeş geldi vermedim Y'r geldi bağışladım Al elma dördünü Sev yiğidin merdini Seversen yiğidi sev Çekme çirkin derdini Al elma soyulur mu Güzelden doyulur mu Y'ri güzel olanın Kolları yorulur mu Lorgi Lorgi lorgi eller kınalı Lorgi kaşlar rastıklı lorgi Hele hel gül sen şen lorgi Kız Saçların Kız saçların iki kat Kes birini bana sat Kız saçların saçların Oynar omuz başların Y'r yâr yâr aman Nay Nay Nay nay naynanay nayna nanay nanay nay Dansi ços dansi ços dansi ağam İsni ços nay nay narına nay Nayna nanay nay nanay Varam gidem vaskala Belki derdim az kala gitti Yârim gitti gelmedi Belki urus'tan bir kız ala Kız ala nay nay naynanay nayni nanay nay nanay Elazığ'da kına gecesi yoğrulmuş balmumundan yapılma "Gelin Mumu" denilen mumlar tabaklara dikilip yakılırlar. Gelinin önü ve arkası sıra ışıldayan mumları yedi tane kız alır. Defçiler de şu şarkıyı söylerler: Çayda çıra yanıyor Ayda yılda yanıyor Hazır ol gelin hanım Yolculuk yaklaşıyor Nana hanım nana Nana hanım nana Nana hanım nana Nana hanım nana Yürüsün gelin yürüsün Eteği yere sürünsün Gelinlik mübarek olsun Hanım yalelli Gelin oturur tahtında Allar giyer vaktinde Gelinin toy vaktinde Hanım yalelli Muhat'ta (Kütahya) gelin getirmeden bir hafta önce oğlan evi tarafından davul zurna çalınmağa başlar. Davetliler, t' köyün kenarında da onları davulcu karşılar, bahşiş ister. Davetlilerin geldiği günün akşamı münasip bir yere ateş yakılarak köy delikanlıları toplanır. Onların şerefine Sekmeç, Horan gibi millî oyunlar oynanır. Sivas kına gecelerinde de tepside "gelin mumları" yakılırsa da "Çayda Çıra" tabir ve türküsü orada yoktur. Halaylar dizisine geçilir. Halay şu demelerle (deyişlerle) başlar. Çekin halay düzülsün Halaya gelmeyenin Vurun boynu üzülsün Başta duran çok güzel Kırat üstünde gezer Âşığın candan sezer Bilâhere nağme ve tempo değişerek: Sabahtan bizim pınara İki gelin, üç kız gelmiş Cıvıl cıvıl ötüşürler Sandım göle kaz gelmiş Ah bir yâr elinden Aman bir yâr elinden Daha sonra: Hey, paraları turalı Görmedim senin gibi de Şu cihan kurulalı Alacahöyük (Çorum)'de davul zurnalarla oyun yerinde başlıca şu oyunlar yürütülür. Ala Çam, Sâmenli, Tanzara ve Çorum Halayı. Daha çok gece oynanan Sinsin oyunu vardır. Gece oyun yeri "meşalama" ile aydınlatılmıştır. Elazığ'da düğüne gidenler düğün evinde yaptıkları gibi yolda ve kız evinde hora teper (?), oynarlar. Bazen Halay dedikleri bir oyunu, kimi de Kol Oyunu denilen ve ikiden ziy'de kişinin oynaması mümkün olmayan oyunu oynarlar. Oyunların nihâyetinde davulcu davulunu, çalgılardan defçi defini düğüncülerin ayrı ayrı evlerine götürerek para toplar. Bazen Kol Oyunu oynayan, düğüncülerin önünde diz çökerek durur ki yüzüne para yapıştırılsın. Erkeklerin davul ve ince çalgısına karşı kadınların da defi vardır. Şayet defleri yoksa davul ve ince çalgı mün'vebe ile (nöbetleşerek) bunları neşelendirmek için harem tarafına gider. Orada nağmesaz olurlar. Gerek davul, gerek def, gerekse ince çalgı çalındığı zaman b'ki kızların, bilhassa yeni evlenmiş gelinlerin oynaması, öbürlerinin yek âhenk olarak el vurmaları gerekir. Erkeğin evinde güveyin oynaması ucuzluğa delâlet ettiği için oynaması şart-ı âzamdır (büyük, önemli şarttır). Köylü ve kasaba düğünlerinde içki kullanan pek ender olup bunu içenler de gayet gizli alır ve içtiğini kimseye belli etmez. Hatay'da gelin getirilip de köşesine oturulunca çalgı başlar. Herkes gelinin bulunduğu odaya dolar. Yerlere yastıklar dizilerek birkaç sıra üzerine otururlar. İlk defa oyuna oğlanın en yakın akrabası kalkar. Çiftetelli oynar. Otururken muhakkak bir başkasını kaldırır. Kaldırmadan oturtursa kocasının üzerine evlenmesinden korkulur (bir inanıştır). Her kalkan muhakkak başkasını kaldırır ve her kalkan da bin nazla kalkar. Kapıdan giren her yeni davetli için, oyuna kalkan her kadın için bir salâvat çekilir. Bu şöyledir: "Peygamberin gül cemaline salâvat: Salli al' Muhammed, kutlu mübarekler eyleye, başacak sevindire, darısı yanınıza da iyi gün vire" ve bunun arkasından bir zılgıt çekilir. Zılgıt, Arapların "zelğuta" dedikleri şeydir. Dil çok seri surette damağa vurularak "li li li" diye zil gibi bir ses çıkarır. Bunların arasında mütemadiyen "Hahalar" da söylenir. "Haha"kim için çekilecekse onun adı veya belirli bir sıfat da söylenir. Meselâ kadının adı Fatma'dır: "Haha evleri köşe köşe Haha içinde billur şişe Haha Fatma hanıma göz değdirenin Haha gözünün bebeği şişe Haha dağdan inik aşağı Haha kızlardan attık yaşmağı Haha şükür Hatay'ı kurtardık Haha inşallah artık her bir tarafı Haha gökte yıldız parlıyor Haha ağacın yaprakları sallanıyor Haha Ayşe'nin düğünü var diye Haha yerde insan, gökte melek seviniyor" Karatepeli'de düğün bayrak dikilirken başlar. Düğünlerde keman adını alan kemançeden başka bir şey çalınmaz. Bu çalgı yine Karatepeliler arasındaki çalgıcılarca çalınır. Çalgı ekseriya oyun havaları vurur ve köyde bu gün meydanda Halay, Sinsin, güreş ile beraber bir erkeğin kadın elbisesi giyerek ve yüzünü örterek kendini belirtmeden oyun oynaması âdettir. Ellerine bıçak alarak bir oyun daha oynarlar ki buna Köçek Oyunu denir. Düğünlerde güveyin oynaması burada ayıptır. Düğün esnasında kız evine oğlan giderse çalgıcılar oğlanı yakalarlar ve ceza almadan salmazlar. Oğlan bunun için düğün esnasında kız evinin yanından geçmemeye çalışır. Kütahya'nın 150 evli Kömüş köyünde düğünde oyun yerine Âhenk Yeri derler. Âhenk Yeri'nde o köyün delikanlıları oynar. İki sazcı, bir davul zurna bulunur. Evlilere "köse" derler. Onlar Zeybek oyunu oynamazlar. Üç gün yemek verilir. geldik Lapseki'nin Çarak köyünde etrafı kapalı bir avluda kadınlar eğlenirler. Darbuka, dümbelek çalarlar. Bu kadın meclisinde ancak kör çalgıcı bulunup çalabilir. Yağıbasan köyünde kadınlar gelini türkülerle överler. Gelinlik kızlar Halay'a çıkarlar, Sinsin oynarlar, Uzun Tura oynarlar. Ankara düğünlerinde kına geceleri oyun çıkarırlar: 1. Elekçi oynarlar, 2. Hortlak yaparlar, 3. Cucuk (Cüce) yapar ve tepesine kasnak biçerler, 4. Samırsak (Sarımsak) satarlar, 5. Topal Oyunu oynarlar. Bunlarda raks unsuru azdır. Bal' düğünlerinde en çok halay denilen oyunlar yürütülür. Bunda birkaç kişi birleşir. Kollarını birbirlerinin omuzlarına atarak oyuna komuta edenin salladığı mendile uyarak bir nevi Hora teperler (teşbihte hata olmaz) ki, buna Halay Çekmek tabir edilir. Halay tabiatiyle en çok düğünlerde çekilir. Bir düğün için beş gün beş gece davul zurna çalınır. Bütün köy gençleri de durup dinlenmeden Halay çekerler. Ebuhas adlı kırk evlik bir köyün bütün sekenesi davulcu, zurnacıdır. Davulcular, tütünden ziyade esrara müptel' oldukları için düğün sahibi bunlara behemehal (her halde, mutlaka) esrar tedarik etmeye mecburdur. Soma'da düğünlerde Bengi oynanır. Yozgat'ta Halay erkek ve kadınlar tarafından oynanır. Kadınlarla erkeklerin yürüttüğü Halay birdir. Bir Halay şarkısı: Halay başını kim çeker Kırmızı şalvarlı kız çeker Onun yosma gözleri Ciğerimi delip geçer Su gelir yalaklara Kınalı parmaklara Peygamber nuru doğsun Girdiğin konaklara Bir sen söyle, bir de ben Şeker ezdim dilde ben İller yârim dedikçe Ah çekerim günde ben Sular ince akar mı? Gâhkenarın yıkar mı? Ay gibi y'ri olan Hiç yıldıza bakar mı? Suya düştü gülümüz Ötmüyor bülbülümüz Bir kuru sevda ile Geçti cahil ömrümüz Dam başında duran kız Düğün oluyor dönen kız Halaysız düğün olmaz Sana canım kurban kız Lâhuri şal beldedir Seçları perdelidir Cennetten huri çıksa Yine gönlüm sendedir Sarı saçım yaş durur Yel eser dolaştırır Şu benim mektubumu Y're kim ulaştırır? Varın söylen yârime Gül almasın eline Her kuşu şahin sanıp Kondurmasın koluna Domaniç köylerindeki Alevîlerde güveyi gerdeğe girdikten sonra dışarda ateş yakarlar. Kadın ve erkek bu ateş etrafında oyun oynarlar. Bu bazen gece yarılarına kadar sürer. Bu sırada evin içinden bir silah sesi işitilir. Yengeler güveyiyi bir don, bir gömlek olarak ateşin başına getirirler. Ateşin etrafında bir gülbank çekerler. Erkekler güveyiyi alıp giderler. Bu âleme "onulcak" derler. Safranbolu yöresi köy düğünlerinde "uzun hava" Düz Oyun havası çalınır. Buradaki uzun hava bileşimi ölçüsüz hava anlamındaki tabir değildir. Sürüp giden hava demektir ve ölçülüdür. Kütahya'daki "Düz Oyun Havası"da gayet ağırdır. Ağır tarzda bir kırık (ölçülü) havadır. Safranbolu'da Düz Oyun ezgileri ve sözleri ikiden fazla ise de, Kütahya'da tek havası devamda bulunup temsilî mahiyettedir. Kütahya'da gelini hamama götürünce şadırvan çevresinde kız yengeleri ve oğlan evinin çağrılıları dönerek Düz Oyun oynarlar. Çeyiz altında, gelin götürme esnasında yengelerin oynadığı da Düz Oyun'dur. Oyuncular iki ellerini birer birer tartıma göre pek canlı ve temsilî bir şekilde göğüslerine dokundurup yanlarına atarak üç defa ağır ağır seyircide huzur duygusu uyandıran bir vecd içinde dönerler. Öyle bir oyundur ki bir genç kızın ve gelinin evliliği ne kadar kutsal bir kaynaşma saydığını, onu âdeta emzirip üretmenin bir timsâli addettiğini göğüslerden etrafa öpücükler gibi dağıtılan bütün o nazlı ve süzgün hareketlerle canlandırır. Bodrum'da (Akçaalan köyü meselâ) gelin, kendisinin oynaması için türkü söyleyip çalgıda türküyü beslerken, sağ elini ağır ağır sol omzuna kadar götürüyor ve yine ağır ağır bırakıyor. Sol eli de aynı sağ el gibi yapıyor. Bodrum'da ve bütün köylerinde -ihtimal ki başka dolay bölgelerde de - âdet aynen vardır.() |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.