![]() |
Ordu İli Kültürü 2
Geleneksel Giysi
Kadın Kıyafeti: İçine beyaz renkli keten dokumadan yapılmış gömlek giyilmektedir. Gömlek dik yakalı ve uzun kolludur. Önü bele kadar açık olup gümüş düğmelidir. Önünde her iki tarafta dikişli pili süs vardır. Altına 4 m. Kumaştan yapılmış paçaları bol, ağı yukarıda don giyilir. Elbisenin altından bir karış kadar görünecek tarzda donun paçaları dize kadar çekilir ve çorabın içine sokulur. Ayağa dize kadar çıkan "Yargan Garası" veya "Alaçorap" denilen desenli çorap ile çarık giyilir. Gömleğin üzerine fistan giyilir. Fistan, belden büzgülü veya serbest pililidir. Kolu, kol evi oyulmadan düz olarak takılmıştır. Uzun kollu olup kol ağzı bilezikli ve kırma süslüdür. Tek düğme ile iliklenmektedir. Devrik yakalı olup üzeri kırma süslüdür. Önü (V) şeklinde açık olup belde tek düğme ile iliklenmektedir. İçinden gömleğin kırmalı kısmı görünür. Arkada ve önde, omuzlarda gelip belde birleşen düz şerit süsler vardır. Boyu, dize kadar olup altından dize kadar çekilen donu bir karış kadar gözükür. Belden kısmı ve kolları astarlıdır. Fistanın üstüne işlik giyilir. İşlik fistanın kumaşından olup, rengi değişiktir. Boyu göğüs altındadır. Düz olan önü göğüste (V) şeklinde birleşir. Uzun kollu olup kol ağzı üç parmak eninde bileziklidir. İçi astarlıdır. Önlere, etek etrafına ve ön uça ( üçgen şekil verilerek) saten kurdele geçirilmiştir. Önlere, ön uçtaki üçgenin içine, etek etrafına, yanlara, omuza ve kol ağzına renkli ipliklerle nebati motif şeklinde dikiş süsler yapılmıştır. Kol evine ise sarı simli kaytan geçirilmiştir. Bele çizgili yün kuşak sarılır. Dikdörtgen şeklinde olan bu kuşak çapraz olarak katlanınca kaydırılmış iki üçgen şeklini alır. Üçgenlerin taban kısmını teşkil eden uzun kenarı birkaç kere katlanarak dikilir ve üçgenlerin biri öne, diğeri arkaya gelecek tarzda bele sıkıca sarılır. Bele sarılan bu kuşağın bir kısmı görünecek tarzda üzerine dolama bağlanır. Dolama, beyaz ve yahut da siyah koyunyününden dokunmuş olup dikdörtgen şeklindedir. Dolamanın öne gelen kenarlarına, etek ucuna ve kalça üzerine gelen ek yerine boncuk ve renkli ipliklerle dikiş süsler yapılmıştır. Ayrıca ön etek ucunda, gene aynı malzemelerle yapılmış üçgen şeklinde bir süs vardır. Bazılarının da etrafı saçaklıdır. Dolamanın, iki kısa kenarı öne gelecek tarzda uzun kenarı bele sarılır ve püsküllü bir bağcık ile üstten bağlanır. Böylece önü, verev olarak hafif açık kalır. Etek uçları ise süsü görülecek tarzda bele sokulur. Gelinlerin belinin, ön kısmına, boncuktan örülmüş para kesesi sokulur. Kesenin altına ise mendil konulur. Başa, etrafı pullu beyaz renkli çember örtülür. Bu çember, önce katlanarak üçgen yapılır sonra çene altından geçirilerek tepeden bağlanır. Üstüne etrafı boncuk oyalı ikinci bir beyaz çember daha örtülmektedir. Bu da önce katlanarak üçgen yapılır, sonra bu üçgen katlanarak daraltılır ve sivri kısmı arkaya gelmek üzere tepeye konur ve arkaya bağlanır. Boynuna kırmızı kurdeleye dizilmiş altınlar takılmaktadır. Erkek Kıyafeti: Önce iç gömlek giyilir. Bu gömlek, yerli el tezgahlarında imâl edilen keten dokumadan yapılır. Parmak yakalı olan gömleğin önü bele kadar açık olup, tek düğme ile iliklenmektedir. Üzerine entari denilen mintan giyilir. Mintan, beyaz renkli pamuklu kumaştan yapılmaktadır. Hafif dik yakalı olup önden düğmelidir. Uzun kollu ve kol ağzı bileziklidir. Altına siyah koyunyününden dokunan şayak kumaşından yapılmış zıpka giyilir. Zıpkanın beli uçkurlu olup arkası kırmalar halinde boldur. Paçaları aşağıya doğru daralmaktadır. Zıpkanın yanlarına kendi kumaşından fitil yapılmıştır. Önlerine (pantolondaki ütü yerlerine) ise sarı simli kaytan geçirilmiştir. Entarinin etek uçları, zıpkanın içine konur ve beldeki uçkur sıkıca bağlanır. Paçaları ise dize kadar çıkan " yargan karası " veya " alaçordup" denilen yün çorabın içine sokulur. Çorabın Pancak denilen püsküllü, iç yana gelecek tarzda diz altından bağlanır. Çarıktan başka çapula denilen bir nevi yemeni giyilebilir. Siyah deriden olan çapulanın burnu sivri olup hafif yukarıya doğru kıvrıktır. Arkası ise kuraklıdır. Bazen (deniz ya da dağ köylerinde) çorabın üzerine yünden örülmüş tozluk takılır. Bele her iki tarafında dörder tane gümüş şapak (gümüşten yassı sallantı süs)olan siyah kayış takılır. Buna çerkes kemeri de denir. Kayışın sağ tarafına tabanca, sol tarafına kama sokulur. Arkaya ise yağlık (Yağdanlık) takılır. Entarinin (mintan) üzerine zıpkanın kumaşından yapılmış yelek giyilir. Yeleğin yakası (V) şeklinde olup önü kurvazedir. Önünde iki sıra halinde beşer düğme vardır. Yanlarda ve ayrıca sol göğüs üzerinde birer ilik cep bulunmaktadır. Önü, kurvaze olmayan dört cepli yelekler de vardır. Yeleğin, boyu, bele kadardır. Yeleğin üzerine, 6-8 sıra zincirden oluşan “ Tombul Köstek” takılır. Bu kösteğin bir ucundaki kanca sağ omzuna biraz altından göğüs üstüne tutturulur. Kösteğin diğer ucundaki saat ise sol üst cebe konulur ve ucundaki köstek eteği cebin üzerinden sarkıtılır. Yeleğin üzerine gene aynı kumaştan yapılmış aba giyilir. Abanın boyu kalça yarısına kadardır. Haydari yakalı ve uzun kolludur. Önü iliksiz ve düğmesiz olup 3-4 parmak kadar açıktır. Her iki tarafta ve sol göğüs üzerinde, üstten konmuş birer cep vardır. Sırtta ve önlerde, yukardan aşağıya doğru inen ve kendi kumaşından yapılmış fitil gibi bir parça vardır. Etek ucuna ve kol ağzına birer parmak ara ile sarı simli kaytan geçirilmiştir. Cep ağzına ise bir sıra halinde dikilmiştir. Göğüs cebine, boncuktan örülmüş para kesesi konur ve üzerinden biraz sarkıtılır. Abanın üzerine sağ omuzdan sol koltuk altına doğru çapraz olarak hamil takılır. Başa, önceleri fes giyiliyormuş. Sonradan başlık ( Kabalak) giyilmeye başlanmış. Başlık da zıpkanın kumaşından olup içi, kırmızı bez astarlıdır. Başlığın, ön tarafına ve kaşkol tarzındaki uzantısının uçlarına sarı simli kaytan ile balık sırtı tarzında süsler yapılmıştır. Kaşkol tarzındaki bu bağcık üzerine ayrıca birkaç sıra halinde gene simli kaytan dikilmiştir. Tepesinde, sarı simli püskülü vardır. Başlık, başa giyilip sarılınca, alına dört parmak simli kaytan süs görünür. Düğünlerimiz Evlilik müessesi, toplumuzda çok kıymetli bir müessesedir. İlimizde de evlilik ve evlenme merasimlerine çok değer verilmektedir. Evlenme dolayısıyla yapılan şenliğe düğün denir. Toplumsal yapının ve sosyal hayatın değişime uğraması önceleri yapılan birçok göreneğin yok olmasına sebep olmuşsa da hala devam eden gelenek ve görenekler devam etmektedir. Eskiden erken yaşta evlendirilen kız ve erkekler artık belli bir yaşa gelmeden ve bir iş sahibi olmadan evlendirilmemektedir. En önemlisi de akraba evliliklerinin yapılmamasıdır. Görücü usulü evlilik, kız kaçırma olayları artık yok olmak üzeredir. Bugün ilimizde başlık parası diye bir uygulama da kalmamıştır. Birçok örf ve âdetlerin sergilendiği düğün merasimlerine İlimizde büyük önem verilmektedir. Düğün öncesi ve düğün sırasındaki başlık, görücü, söz kesme, şerbet içme, nikâh, kına gecesi, düğün, sağdıç, yenge kadın, çeyiz, gelin alma, duvak gibi merhalelerin ayrı bir önemi, sosyal yaşantımızda belli bir geleneği, töresi vardır. Bugün ilimizde sağdıç ve yenge kadın da başlık parası gibi uygulamadan kalkmıştır. Diğer hususlar ise günümüzde de bütün güzellikleriyle devam etmektedir. Evlenme, kız isteme, nişan ve düğün merasimleri şeklinde yapılır. Düğünler köy düğünleri, salon düğünleri ya da ikisi de aynı anda yapılabilir. Erkek evinde veya şehir merkezlerinde salonlarda yapılan düğünlerden bir gece önce kız evinde kına gecesi yapılmaktadır. Kına gecesinde hem kız emde erkek evinde eğlence yapılır. Kız evi erkek evine bohça, erkek evi de kız evi ne kına götürür. Kına gecelerinde kına yakma ve gelin ağlatma töreni yapılır. Kız ağlatma esnasında söylenen kına türküsü: Çambaşına çıktım da bacım çıram yanmadı Dört yanıma batkımda bacım kimsem kalmadı Eyvah da anam eyvah da babam eyvahlar olsun Küçücük kızım yerime yerime dursun Sazak yere ev yapma anam o batar gider Uzak yere kız verme eyvah o yiter gider Saciyek saciyek de bacım yerden yücedir Babam evi dedikleri bir bu gecedir Düğünler; Düğün kahyası ve görevlendirilen bir başka kişi öncülüğünde davul, klarnet, kemençe gibi çalgı takımı ile birlikte davetlilerin karşılanması, düğün alanında hazırlanan yerlere oturulması, davetlilerin çalgıcıya bahşiş vermesi, davetlilere başta keşkek olmak üzere yemek ikram edilmesi, mahalli oyunların oynanması, damadın hazırlandığı yeren bir evli, bir bekar genç tarafından alınıp düğün alanına getirilmesi, başta damat babası ve kardeşleri, enişte, dayı ve diğer akrabaları olmak üzere arkadaşları ve davetlilerden bahşişlerin toplanması, din telkin, dua ve dileklerde bulunulması, gelin almaya gidilmesi, gelin evinde karşılama, halkoyunlarının oynanması, gelin evinde sandık, kapı bahşişlerinin verilmesi, gelinin ve eşyalarının alınması, dönüş, erkek evine varıldığında yeni evliler için kurban kesilmesi gibi bölümlerden oluşmaktadır. Manilerimiz Maniler içli, dokunaklı ve duygulu şiirlerdir. İnsanlarımızın başından geçenleri gönülleriyle buluşturup dörtlüklere dökmüşler, bunları eğlencelerinde söyleyerek nesilden nesile aktarmışlardır. Oy bakacak bakacak Yaprağını dökecek Benim aklım kesmiyor Yar beni bırakacak Geç koyunun önüne Buğdayları yemesin Sevdüğünü almayan Ben yaşıyam demesin Ayın peşinde yıldız Ne bakıyorsun baldız Sen git de bacın gelsin Evde kaldım yalnız Güneş ibrik ılıtmaz Yürek yari uturmaz Karagölde kar yesem Yüreğimi soğutmaz Derede tuttum balık Okkalıktır okkalıktır Kız babanın evinde Çekmedi mi sevdalık Al üzüm üzümünen Yar dargın biziminen Yare ters mi bakmışım Çıkası gözümünen Kaleden aşıyorsun Oldunmu taşıyorsun Yaylaların içinde Bensiz mi yaşıyorsun Sevdalık ince maraz Yürek ister can almaz Sevda halinden bilen Kızından para almaz Şu dereler karanlık Elli para bir onluk Yaktı beni kül etti İnce belli davunluk Yağmur yağıyor yağmur Yapraklardan damlıyor Benim yarim çok cahil El ne derse kanıyor Yeni yolun hanları Yazılıdır camları Selam söylen o yare Sıkılmasın canları Yaylanın çimeninde Kuzu kestim yediler Çok dolandım peşinde Nişanlıdır dediler Denizin ortasında Mum yanar sofrasında Allah canımı alsın İki yar ortasında İn dereye dereye Al daşları dereden Bana sevdalık düştü Al cebimden daşları Derelerin uzunu Kıramadım buzunu Aldım eller kızını Çekemedim nazını Dereler aka aka Dibinde kum kalmadı O yare baka baka Gözümde nur kalmadı Koyuna bak koyuna Çanlı tokalı gine Aşmış yarim geliyor Beyaz yakalı yine Yayla çimeni benden Ben kanamadım senden Yer yağmurdan kanarsa Ben de kanarım senden Dereler akma ile Ne olur bakma ile Adam adamı yer mi Bir gece yatma ile Sevdalıyım sevdalı Almayın ahımızı Seni benden ayıran Çeksin günahımızı Kara koyun yayılır Saçakları sayılır Çıkma yarim kapıya Seni gören bayılır Koyunun kuzusuna Taş değmiş arzusuna Ne deyim de yanayım Alnımın yazısına Karadut kurutmadım Ben yari unutmadım Hatırın sayarım Üstüne yar tutmadım Başımda kara başlık Türkü söyle kardaşlık Güzel bacın var ise Sana vereyim harçlık Gidiyom deme bana Hatırım kalır sana Gideceğin yerlerden Bi haber gönder bana Entarisi ak yarim Dön ardına bak yarim Eller ne derse desin Ben yari bırakmadım Gece giderim gece Çıralı yıldızınan Başım belaya kaldı Sevda bilmez kızınan Karagöl’de kavurma Daşlı diye savurma Gitti yarim gurbete Gelmez diye gayırma Ağlama yar ağlama Yaşın akıyor yaşın Sanada sebep oldu Bu benim garip başım Karagölün ardından Görülür kara kaya En ikbalsiz evladın Ben miydim ey baba Başında çemberi Ya bağla ya bağla Söyle kimin yarisin Oturup da ağlayım Dağların karşısına Taflanın turşusuna Adam böyle yanar mı Kapı bir komşusuna Yola yoladım seni Yollar yormasın seni Anan tutsun kolundan Bana yolasın seni Akan dere durumu İlimanı bulur mu Gardaşım demeyinen Yar gardaşım olur mu Ata binesim geldi Çayda inesim geldi Ela gözlü o yari Gine göresim geldi Kırat kuyruk sallıyor Yarim dengi bağlıyor Kumalığa gidenler Gözleri kan ağlıyor Söyledigim türküler Türkü değil uydurma Al beni içeriye Kapılarda buyurma Söylediğim türküler İyi miydi iyi mi Senin o tatlı dilini Bal yapıp da yiğim mi Dertenin kenarında Vurdum sarı yılanı Orta boylu sevdüğüm Gel dolanı dolanı |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.