ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=595)
-   -   Klasik Sosyolojide Temel Yaklaşımlar... (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=245011)

Prof. Dr. Sinsi 07-16-2012 10:14 PM

Klasik Sosyolojide Temel Yaklaşımlar...
 
Klasik dönem sosyolojinin en önemli üç büyük düşünürleri : Karl Marx, Emile Durkheim ve Max Weber : klasik dönemde sosyolojinin toplumsal yaşamı analiz eden ve bağımsız bir disiplin olarak gelişimine katkıda bulunmuşlardır.

KARL MARX (1818-1883)
Modern sosyolojiyi en çok etkileyen düşünürlerden biri olarak kabul edilen K. Marx Almanya'da Trier'de doğdu. Bonn ve Berlin Üniversitelerinde hukuk ve felsefe çalıştı ve 1841'de doktora çalışmasını tamamladı. En ünlü eserleri arasında Alman İdeolojisi (1845), Komünist Manifestosu (1848), Grundrisse, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı (1859) ve en önemli eseri Kapital (1867-1894) yer almaktadır.

Diyalektiğin birbiriyle ilişkili ve birbirinden ayrılmaz dört yasası bulunmaktadır:
-bütünlük yasası,
-gelişme yasası,
-hareket yasası
-nitel değişme yasası

Marx,kapitalizm öncesi toplumdan modern-endüstriyel kapitalist topluma dönüşümü kavramsal ve yöntemsel açıdan özgün bir toplum teorisi çerçevesinde analiz etmeye çalışır. Bu bakımdan da çalışmaları hem klasik hem de modern sosyolojinin gelişimi üzerinde önemli bir etki yaratmıştır.

Marx tarihsel materyalist teorinin kurucusu olarak bilinmektedir.

Marx'ın toplum teorisinin oluşumunda Almanya, Fransa ve ingiltere'deki felsefi, politik, ekonomik gelişmeler ile bunlar üzerine yapılan tartışmalar oldukça etkili olmuştur. Bu bakımdan Marx'ın toplum teorisi, klasik Alman felsefesi, ingiliz iktisadı ve Fransız politik teorisinin bir sentezi olarak da değerlendirmek mümkündür.

Marx Alman felsefesinden diyalektiği almış ve bunu materyalist felsefe ile birleştirmiştir, ingiliz iktisat teorisinde yer alan emek-değer teorisi tartışmaları içinden artı değer teorisini geliştirmiştir. Fransız sosyal, tarihsel ve politik düşüncesi içinden de sınıf 'mücadelesi ve sosyalizm analizini oluşturmuştur.

MARX'IN TARİHSEL MATERYALİST YAKLAŞIM VE YÖNTEM ANLAYIŞI
Marx : tarihsel gelişme sürecini anlamak ve açıklamak için, tarihsel materyalist yaklaşımı geliştirdi.

Hegel : diyalektik düşünce (tarihsel materyalist yaklaşımı bu düşünceye dayanır )

Diyalektik kavramını ilk kez kullanan eski Yunan filozofu Heraklit'tir.

Ona göre diyalektik kavramı : Evrendeki her şey, her nesne sürekli bir hareket, oluşum ve değişim içindedir. Evrenin temel yasası çatışma ve çelişmedir

Hegel'e göre ise diyalektik, "Karşılıklı ilişkiler olgusunu ya da etki-tepki sürecini içermektedir". Bu nesne ve varlıklar kendisiyle çatışma ve çelişme durumundadır.

Hareket ise, karşıtlıklar arasındaki etki tepki ilişkilerinden oluşur. Her varlık ve her nesne kendi içinde barındırdığı karşıtlık ve çelişkiler sayesinde kendini aşma ve yeni bir açamaya ulaşma olanağı bulur

Hegel diyalektik kavramını düşünce ile ilgili bir tarih felsefesi geliştirmek için kullanmıştır.

Tarih diyalektik bir gelişme sürecidir. Bu süreç rasyonel doğruya yönelik bir ilerlemedir.

Diyalektik süreç içinde her varlık ve her nesne tez-antitez-sen-tez aşamalarından geçerek yeni bir gerçek, yeni bir durum olarak karşımıza çıkacaktır.

Hegel'e göre evrendeki olay ve olguları anlamamıza yarayan diyalektik değişme sürecinin birbiriyle ilişkili ve birbirinden ayrılmaz dört yasası bulunmaktadır: Bunlar bütünlük yasası, çelişme yasası, hareket yasası ve nitel değişme yasasıdır. Burada önemli olan nokta her bir yasa ancak diğerleriyle ilişkili olarak ve bir bütün içinde ele alındığında anlam kazanacaktır. Diğer bir deyişle bir düşünce, tutum veya bir yaklaşım bu yasalar bir bütün içinde ele alındığında diyalektik bir nitelik veya anlam kazanacaktır.
Hegel için varlığın temelinde düşünce yatmaktadır

Marx, Hegel'deki idealist (düşünsel evrene öncelik tanıyan) diyalektiğin içeriğini ve yasalarını kabul etmiş ancak onun bütünsel görünümünü tamamen değiştirmiştir.

Hegel'in idealist diyalektiği maddenin düşünceden doğduğu tezine dayanmakta ve düşünsel nitelikli bir varlığı içermektedir.

Marx, Hegel'den farklı olarak; maddenin ve varlığın düşünceden bağımsız olarak ele alınması gerektiğini savunmaktadır.

Marx'a göre, düşünce maddeden üretilmektedir ve diyalektik maddi nitelikli bir varlığı içermektedir. Marx diyalektiği, Hegel gibi tarihi idealist açıdan değil; materyalist açıdan kavramak için kullanmıştır.

Marx tarafından Hegel'in idealist diyalektiği, maddeyi düşünceden değil; düşünceyi maddeden üreten maddeci bir diyalektiğe dönüştürülmüştür.

Marx'a göre, toplumsal sorunların çözümü için uygulanacak olan diyalektik tarihsel maddeci bir diyalektik olmalıdır .

Tarihsel maddeciliğin özü insanın duyulara ve düşünsel yeteneklere sahip olmasıdır, insan kendi varlığını devam ettirmek, ihtiyaç ve isteklerini karşılamak için sürekli çalışan ve üreten bir varlık olarak doğanın maddesel bir parçasıdır.

"Marx'a göre insan duyular taşıyıcı bir varlıktır, yani insanın duyulu-duyusal bir kuruluşu vardır. Ve Marx'a göre maddecilik, insanı duyusal madde olarak görmektir ve bu duyusal madde belirli bir toplumsal yaşantı içindedir" .insanın üretmesi, bölüşmesi ve tüketmesi bu toplumsal yaşantı ve ilişkiler içinde gerçekleşmektedir.

Marx'a göre, insanlar kendilerini ve toplumlarını maddi anlamda ancak toplumsal emek aracılığı ile üretmektedirler.

Marx'a göre, ihtiyaçlarını karşılamak için üretmek zorunda olan insanın doğaya karşı verdiği mücadele tarihsel materyalizmin ilk hareket noktası ve ilk diyalektik çelişkidir.

Tarihsel materyalizme göre toplumların evrimi ve gelişimini belirleyen yasalar, doğanın evriminden ve bu evrimi belirleyen yasalardan farklı özellikler içermektedir.

Tarihsel materyalizme göre doğadaki hareketin önce nicel sonra nitel bir değişme yaratması gibi, tarihsel olarak bir toplum içindeki sınıflar arası çelişkiler o toplumun evrimini, gelişimini ve/veya değişimini oluşturmaktadır.

Hegel'in idealist diyalektiği maddenin düşünceden doğduğu tezine dayanmaktadır. Marx tarafından diyalektiğin maddeci bir yaklaşımla ele alınmasının en önemli nedeni hareketin ve gelişmenin ilkönce maddeden gerçekleştiği fikridir.

Marx'a göre, insanlar kendilerini ve toplumlarını maddi anlamda ancak toplumsal emek aracılığı ile üretmektedirler.

Tarihsel materyalizme göre doğadaki hareketin önce nicel sonra nitel bir değişme yaratması gibi, tarihsel olarak bir toplu m içindeki sınıflar arası çelişkiler o toplumun evrimini, gelişimini ve/veya değişimini oluşturmaktadır.

Bir toplumun altyapısı (ekonomik temel) üretim güçleri ve üretim ilişkilerinden oluşmaktadır. Üretim güçleri toplumun üretim yeteneğini ifade etmektedir. Üretim ilişkileri ise üretim güçlerinin mülkiyet ilişkilerini içermektedir. Toplumun üstyapısı ise o toplumun yasal ve siyasi kurumlarını, düşünme biçimini, ideoloji ve felsefesini içermektedir.

Marx'a göre gerçekliği belirleyen bilinç değildir, insanların bilincini belirleyen toplumsal gerçekliktir.

İnsanların düşünme biçimi içinde yer aldıkları toplumsal ilişkiler tarafından belirlenmektedir.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.