![]() |
Sosyolojide Din Olgusu - Emile Durkheim...
Durkheim'a göre din de önemli bir toplumsal olgudur. Durkheim modern toplumlarda uzmanlaşma ve ideolojik nedenlerden dolayı dinin kaynaklarının araştırılmasının imkânsız olduğunu düşündüğü için din olgusunu ilkel toplumlar bağlamında ele almıştır. Ona göre dinin doğası, ilkel bir toplumda daha modern bir toplumda-kine göre çok daha kolay kavranabilecektir. Din üzerine ampirik verileri Avustralya kabilesi Aruntalar üzerinden toplamıştır . Durkheim'ın merak ettiği soru şudur: ilkel (ve modern)
dinin kaynağı nedir? Ona göre tüm dinlerin kaynağı toplumdur. Her toplum (bireyler aracılığıyla) bazı olguları kutsal bazılarını ise kutsal olmayan olgular olarak tanımlayarak dini yaratır. Kutsal olan ve olmayan şeklindeki bu ayrımda ise dinin özünü toplumsal gerçekliğin kutsal sayılan yanları (yani ayrı tutulan ve yasak sayılan) oluşturmaktadır. Kutsal olan şeyleri yüceltmek saygı, gizem ve korku gibi tutum ve davranışları yaratır. Kutsal olan ve olmayan ayrımı tüm dinlerde ortak iken yüce bir tanrıya inanmak tüm dinlerin ortak olan bir özelliği değildir. Örneğin, Budizmin birçok öğretisi kişisel ve yüce bir tanrıya inanmayı gerektirmez. Bu nedenle Durkheim'a göre sanıldığının aksine din yüce bir tanrıya inanmak değil kutsal sayılan şeylere inanmaktır. Kutsal olmayan din dışı şeyler ise gündelik hayatın olağan sıradan yanlarını içermektedir. Bunula birlikte toplumsal hayatın bazı yönlerinin kutsal olarak yüceltilmesi dinin gelişimi için gerekli ancak yeterli bir koşul değildir. Durkheim'a göre, dinin gelişimi önce kutsalın belirlenmesini, sonra kutsal olanla ilgili inançların örgütlenmesini ve son olarak da, inançlara bağlı olarak ortaya çıkan ayin ve uygulamaları gerektirir. Durkheim, din hakkındaki fikirlerini Avustralyalı Arunta kabilesindeki totemizm üzerine yaptığı incelemelere dayandırmaktadır. Totemizm özellikle hayvanların ve bitkilerin kutsal sayıldığı ve klanın amblemleri olarak alındığı bir din sistemidir. Yani totemizm çevredeki özel şeylere -hayvanlara, bitkilere, özel yerlere ve nesnelere- tapmayı ve bu şeylerin dinsel ayinlerde kullanılan temsillerini yapmayı gerektirir. Ona göre totemizm en ilkel ve en basit din biçimidir ve kaynağı bitki veya hayvanlar değildir. Bitki ve hayvanlar sadece bu kaynağı temsil etmektedir. Dolayısıyla totemler aslında maddi nitelikte olmayan toplumsal gücün maddi nitelikteki temsilleri veya sembolleridir. Maddi olmayan bu güç ise toplumun kolektif bilinci/vicdanıdır. Durkheim'e göre bireyler ölür, kuşaklar değişir ve onların yerini başka kuşaklar alır. Ancak bu maddi olmayan güç (kolektif bilinç) canlı ve aynı kalır. Bu bakımdan Durkheim'a göre dinin kaynağını kolektif bilinç oluşturur ve bu kolektif bilincin kaynağı ise toplumdur. Özetle Durkheim'a göre dinin asıl kaynağı toplumdur. Durkheim'in ampirik olarak incelediği ilkel toplum örneğinde de dinin asıl kaynağı klandır, yani topluluğun kendisidir. Özetle, totemizm kolektif bilincin/vicdanın sembolik bir temsilidir ve bu kolektif bilincin kaynağı toplumun kendisidir. Bu açıklamadan din ve tanrı gibi kutsal sayılan şeylerin kaynağının da toplum olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Yöntemine sadık kalan Durkheim dinin yalnızca kaynağını nedensel olarak açıklamakla kalmaz aynı zamanda onun işlevlerini de belirler. Ona göre din oldukça önemli işlevlere sahip olan bir toplumsal olgudur. Dinin temel işlevlerinden biri toplumsal dayanışmayı sağlaması ve güçlendirmesidir. Toplumsal dayanışma var olduğu sürece din de varlığını sürdürecektir. Tarihsel süreç içinde dinin somut biçimleri değişmekle beraber özü aynı kalacaktır . Dinin gelişimi önce kutsalı, sonra kutsal olanla ilgili inançların örgütlenmesini ve son olarak da, inançlara bağlı olarak ortaya çıkan ayin ve uygulamaları gerektirir. Totemizm çevredeki özel şeylere -hayvanlara, bitkilere, özel yerlere ve nesnelere-tapmayı ve bu şeylerin dinsel ayinlerde kullanılan temsillerini yapmayı gerektirir. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.